Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

20 Şubat 2019 Çarşamba

Hacamat Ücretinin Caiz Olanı ve Olmayanı

* İhtilaf edilen meselelerden biri olan "hacamat ücreti" meselesi ile ilgili tahkikimi, henüz çalışmasına devam ettiğim Sahih Nebevî Tıp adlı kitabımdan naklediyorum:
Ebu Hureyre radiyallahu anh’den:
نَهَى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنْ كَسْبِ الْحَجَّامِ وَعَنْ ثَمَنِ الْكَلْبِ وَعَنْ عَسْبِ الْفَحْلِ
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hacamatçının kazancından, köpeğin ücretinden ve hayvan çiftleştirme ücretinden yasakladı.”[1]
Rafi b. Hadic radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
ثَمَنُ الْكَلْبِ خَبِيثٌ وَمَهْرُ الْبَغِيِّ خَبِيثٌ وَكَسْبُ الْحَجَّامِ خَبِيثٌ
Köpek satışının ücreti pistir. Zinâkar kadının kazancı pistir. Hacamatçının kazancı pistir.”[2]
Ebu Mes’ud Ukbe b. Amr radiyallahu anh dedi ki:
نَهَى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنْ كَسْبِ الْحَجَّامِ
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hacamatçının kazancından yasakladı.”[3]
Ukbe b. Amr radiyallahu anh’den gelen diğer rivayetin lafzında şöyle geçmektedir:
أَنَّ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ نَهَى عَنْ ثَمَنِ الْكَلْبِ وَمَهْرِ الْبَغِيِّ وَحُلْوَانِ الْكَاهِنِ
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem köpek ücretinden, zinâkarın kazancıncan ve kâhinin ücretinden yasakladı.”[4]
Görüldüğü gibi Rafi b. Hadic radiyallahu anh’ın rivayetinde üçüncü madde “hacamatçının kazancı” şeklinde, Ukbe b. Amr radiyallahu anh’den gelen rivayette ise onun yerine “Kahinin ücreti” geçmektedir. Bunun sebebi, hacamatçının: “Senden şu miktarda kan çıkaracağım” diyerek şart koşmasıdır. Hacamat ücretinin yasaklanması bu şart sebebiyledir. Zira hacamatçı böyle bir şart koşarsa bir çeşit kâhinlik yapmış olur. Allahu a’lem. Nitekim İbn Hibban rahimehullah şöyle demiştir:
“Hacamatçı eğer: “Senden şu kadar kan çıkaracağım” diye şart koşarsa hacamat ücreti haramdır. Eğer şart koşulmazsa ücreti caizdir. Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Ebu Taybe için bu ücreti caiz kılmıştır.”[5]
İbn Hazm rahimehullah da benzer açıklama yaparak: “Hacamatta şart koşulursa ücreti caiz değildir. Çünkü bu meçhul bir iştir” demiştir.[6]
Ebu Cafer (Muhammed b. Ali el-Bâkır) rahimehullah dedi ki:
لَا بَأْسَ أَنْ يَحْتَجِمَ الرَّجُلُ وَلَا يُشَارِطُ
“Kişinin şart koşmadan hacamat yapmasında (ücret almasında) sakınca yoktur.”[7]
Enes b. Malik radiyallahu anh’e hacamatçının kazancının hükmü sorulunca şöyle dedi:
دَعَا النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ غُلاَمًا حَجَّامًا فَحَجَمَهُ وَأَمَرَ لَهُ بِصَاعٍ أَوْ صَاعَيْنِ أَوْ مُدٍّ أَوْ مُدَّيْنِ وَكَلَّمَ فِيهِ فَخُفِّفَ مِنْ ضَرِيبَتِهِ
“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem hacamatçı köleyi (Ebu Taybe’yi) çağırttı ve hacamat yaptırdı. Ona bir veya iki ölçek ücret verilmesini söyledi. Onun hakkında efendileriyle konuşarak vergisinin düşürülmesini istedi.”[8]
Cabir radiyallahu anh’den: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e hacamatçının kazancı hakkında sorulunca:
أَعْلِفْهُ نَاضِحَكُمْ
Onunla hayvanlarınıza yem alın” buyurdu.”[9]
İbn Muhayyisa rahimehullah’tan: “Muhayyisa radiyallahu anh Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hacamat ücreti hakkında izin istedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona izin vermedi. Bu konuda izin istemeye devam edince sonunda Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
أَطْعِمْهُ رَقِيقَكَ وَأَعْلِفُهُ نَاضِحَكَ
O ücreti kölene yedir ve hayvanlarına yem al.”[10]
İbn Hibban rahimehullah dedi ki: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem hacamat ücretine izin vermek istememiştir. Çünkü bunda hacamatçı malum bir miktarda kan çıkarmayı şart koşar. Hâlbuki bu şartı yerine getirmeye gücü yoktur. Bu yüzden Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bundan dolayı ücrete izin vermeyi istememiş, sonra: “Onu kölelerine yedir ve hayvanına yem al” buyurmuştur. Şayet hacamatçının kazancı yasak olsaydı Nebî sallallahu aleyhi ve sellem onun kölelere ve işçilere yedirilmesini emretmezdi.”[11]
İbn Abbas radiyallahu anhuma dedi ki:
احْتَجَمَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَأَعْطَى الحَجَّامَ أَجْرَهُ وَلَوْ عَلِمَ كَرَاهِيَةً لَمْ يُعْطِهِ
“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem hacamat yaptırdı ve haccama ücretini verdi. Şayet bunda bir çirkinlik bilseydi (diğer rivayette: “şayet bu haram olsaydı) vermezdi.”[12]
Ali b. Rabah rahimehullah’tan: “Ben İbn Abbas radiyallahu anhuma’nın yanındaydım. Ona bir kadın geldi ve dedi ki:
“Ben Irak halkından bir kadınım. Benim hacamatçı bir kölem var. Irak halkı benim kan ücreti yediğimi iddia ediyorlar.” İbn Abbas radiyallahu anhuma dedi ki:
إِنَّهُمْ لَا يَزْعُمُونَ شَيْئًا إِنَّمَا تَأْكُلِينَ خَرَاجَ غُلَامِكِ وَلَسْتِ تَأْكُلِينَ ثَمَنَ الدَّمِ
“Muhakkak ki onlar boş bir iddiada bulunuyorlar. Sen kan ücreti değil ancak kölenin kazancını yiyorsun.”[13]

Hacamat Dükkanı Açmak

Rebia b. Ebi Abdirrahman (Rebiatu’r-Re’y) rahimehullah dedi ki:
أَنَّ الْحَجَّامِينَ قَدْ كَانَ لَهُمْ سُوقٌ عَلَى عَهْدِ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ
“Ömer b. el-Hattab radiyallahu anh zamanında hacamatçıların çarşıları vardı.”[14]


[1] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Nesâî (4673) İshak b. Rahuye (138) Ahmed (2/299, 332, 415) Tayalisi (2631) İbn Mâce (2160) el-Muhallisiyyat (679) İbn Hazm el-Muhalla (8/192) Mukbil b. Hadi Sahihu’l-Musned (1399)
[2] Sahih. Muslim (1568)
[3] Buhârî'nin şartına göre sahih. Hazımî el-İtibar (s.174) İbn Mâce (2165)
[4] Sahih. Muslim (1567)
[5] Sahihu İbn Hibban (11/557)
[6] İbn Hazm el-Muhalla (8/193)
[7] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. İbn Ebî Şeybe (4/355) İbn Hazm el-Muhalla (8/193)
[8] Sahih. Buhârî (2281) Muslim (1577)
[9] Muslim'in şartına göre sahih. Ebû Ya'lâ (4/87) Ahmed (3/307, 381) Humeydi (1321) el-Elbani es-Sahiha (3/390)
[10] Sahih. Ahmed (5/435) Malik Muvatta (2/975) Ebû Dâvûd (3422) İbn Mâce (2166) İbn Hibbân (11/557) Şafii Sunen (273) Humeydi (878) Taberânî (20/313) Beyhakî (9/337)
[11] Sahihu İbn Hibban (11/559)
[12] Sahih. Buhârî (2279) Muslim (1202)
[13] Muslim'in şartına göre sahih. İbn Ebî Şeybe (4/355) Tahavi Şerhu Meani’l-Asar (4/132) İbnu’l-Munzir el-Evsat (8515)
[14] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Tahavi Şerhu Meani’l-Asar (4/132)

12 Şubat 2019 Salı

Ashabın İhtilafı ve Raşid Halifelerin Sünneti Hakkında

İbn Hazm el-Endelusî, el-İhkâm fî Usûli’l-Ahkâm’da (6/76-78) şu açıklamayı yapmıştır:
“Rasûlüllâh sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Benim sünnetime ve Hulefâ’i Râşidîn’in sünnetine sarılın” sözünden, onun bize güç yetirilemeyecek olanı emretmeyeceğini öğrendik. Ondan sonra Hulefâ’i Râşidîn’in aşırı ihtilafa düştüklerini gördük. Bu durumda, dördüncüsü olmayan üç husustan birisi gerekir.
1- Ya ihtilaf ettiklerinin tamamını almamız ki, bu mümkün olmayan bir şeydir, güç yetirilemez. Çünkü onda bir şeyin hem kendisi, hem zıddı vardır. Ebû Bekir radıyallahu anh ile Âişe radıyallahu anha’nın görüşüne göre, bir kimsenin, kardeşlere vermeden dedeyi mirasçı kılması mümkün değildir. Ömer radıyallahu anh’ın görüşüne göre, dedeye üçte bir, geri kalan da kardeşlere verilir. Ali radıyallahu anh’ın görüşüne göre de, dedeye altıda bir, geri kalan, kardeşlere taksim edilir. İhtilaf ettikleri meselelerin hepsinde böyledir. Bu husus geçersizdir. Çünkü insanların bunu yapmaları mümkün değildir. Bu birinci husustur.
2- Ya da dilediğimiz birisini almamızın mübah olmasıdır. Bu, İslâm’dan çıkmak demektir. Çünkü böylesi, Allah Teâlâ’nın dininin bizim isteğimize havale edilmesi gibi bir durum meydana getirir. Birimiz dilediğini haram; dilediğini helal sayar. Birimiz diğerinin helal kıldığını haram hale getirir.
Allah Teâlâ’nın: “Bugün size dininizi tamamladım” (Mâ’ide 3)
Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Bunları aşmayın.” (Bakara, 229) ve:
Tartışmaya girmeyin” (Enfâl, 46) sözleri, bu bozuk olan hususu geçersiz hale getirir ve şunu gerektirir: O zaman haram olan, kıyamet kopuncaya kadar haramdır. O gün vacip olan kıyamet gününe kadar vaciptir. O gün helal olan, kıyamet gününe kadar helaldir. Yine, şayet onlardan birinin görüşünü alırsak, zarurî olarak diğerinin görüşünü terk etmiş oluruz ki bu takdirde onların sünnetine uymuş olmayız. Böylece bu da bizi zikredilen hadisin zıddına bir sonuca götürürdü ve ondan istenilen alınır veya yüz çevrilirdi. Biz zikredilen hadisin zıddına bir sonuca vardık. Bu, bize, Endülüs’te bizimle birlikte olan cahil bir müftüyü hatırlattı. Fetva istemek üzere kendisine iki kişi geldiğinde, fetvanın altına şöyle yazmıştı:
İki şeyhin (Ebû Bekir radıyallahu anh ile Ömer radıyallahu anh’ın) söylediği şekilde söylüyorum. İki şeyhin ihtilaf ettiği hükmüne varıldı.” Fetvaların altına söylediğimizi yazınca; oradakilerden birisi:
“İki şeyh ihtilaf etmiş” dedi. Bunun üzerine müftü şöyle dedi:
“Onlar ihtilaf ettiği için ben de ihtilaf ediyorum.”[1]
Bu iki husus geçersiz olunca, geriye sadece üçüncü husus kaldı. O da şöyledir:
Diyelim, onların ittifak ettiklerini aldık. Bu ancak, diğer sahabelerin onlarla birlikte ittifak ettikleri, Rasûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine uyma ve onları söyleme konusundadır.
3- Yine Rasûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem’in, Hulefâ’i Râşidîn’e uyulmasını emretmesinde, mecburen şu iki husustan biri söz konusu olur.
a- Ya Rasûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem’in, onların sünnetinden başka sünnetler edinmelerini mübah kılması ki, bunu hiçbir Müslüman söylemez.
Bunu caiz kılan, inkâr ve irtidat etmiş olur, onun kanı ve malı helal hale gelir. Çünkü dinin tamamı ya vaciptir ya vacip değildir; ya haramdır, ya helaldir. Dinde, asla bu kısımlardan başka kısım yoktur. Kim, Hulefâ’i Râşidîn’in, Rasûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem’in getirmediği bir sünneti koymasını mubah görürse, bu kimse onların
- Rasûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem’in zamanında, ölünceye kadar helal olan bir şeyi haram kılmalarını;
- Rasûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem’in haram kıldığı bir şeyi helal kılmalarını;
- Rasûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem’in farz kılmadığını farz kılmalarını;
- Rasûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem’in getirdiği ve ölünceye kadar kaldırmadığı bir farzı kaldırmalarını mübah kılmış olur.
Bu hususlardan birini caiz gören kimse, tartışmasız, bütün ümmetin ittifakıyla, müşrik kâfirdir. Başarı Allah’tandır. Bu husus, Allah’a hamd olsun, geçersizdir.
b- Veya Rasûlüllâh sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetini uygularken onlara uyulması ki, biz bunu söylüyoruz. Hadis, asla bundan başka bir anlama gelmez.”


[1] Bu, kendisini herkesle çarpışmaya ehil görerek; olgunlaşmadan önce üzümü kurutan ve henüz tüyü bitmeden önce kendisini dev zannederek savaş alanlarına çıkan talebelerin misalidir. Sunum ve temsil yeteneklerini beğenerek kaslarını gösterir. Lakin tartışmaya girip imtihan edilince durumu ortaya çıkar ve sırt üstü yere düşer. Çünkü göklerde manevra yapmak için kanatlar mesabesinde olan; geniş ilim ve basiret yeteneğini kuvvetlendirmemiştir.

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)