Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

21 Mayıs 2023 Pazar

Cehaletin Mazeret Olanı ve Olmayanı

 

Soru: Cehaletin akide konusunda mazeret olması meselesinde görüşünüz nedir? Bize bunu açıklayın, Allah size hayırlı karşılık versin.

Şeyh Abdulaziz b. Baz’ın cevabı:

Akide en önemli meselelerden ve en büyük vaciptir. Bunun hakikati: Allah’a, meleklerine, kitaplarına, rasullerine, ahiret gününe, hayrı ve şerriyle kadere iman etmektir. Allah Subhanehu’nun ibadet edilmeye hak sahibi olduğuna iman etmek ve buna şahitlik etmek de böyledir. Bu da Allah’tan başka ibadete layık hak ilah olmadığına şahitlik sözüdür. Mü’min bununla Allah Subhanehu ve Teâlâ’dan başkasının hak ma’bûd olmadığına şahitlik etmektedir. Yine Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in cinlere ve insanlara gönderilmiş rasul olduğuna ve nebilerin sonuncusu olduğuna şahitlik eder. Bütün bunlar olmazsa olmazlardır ve bu, akidenin bel kemiğidir. Erkek ve kadın herkes için bu iman zorunludur. Dinin esası budur.

Aynı şekilde Allah ve rasulünün haber vermiş oldukları kıyamet, cennet, cehennem, hesap, amellerin karşılıklarının verilmesi, amel defterlerinin dağıtılması, insanların bu amel defterlerini sağlarından ve sollarından almaları, amellerin tartılması gibi Kur’ân ayetleri ve nebevî hadislerde gelenlere de iman etmek gerekir.

Bu konularda cehalet mazeret olmaz. Bilakis bunlar öğrenilip basiret sahibi olunması gereken konulardır. Müslümanlar arasında yaşayan bir kimsenin bu konularda “Ben bilmiyorum” sözü mazeret olmaz. Nitekim kendisine Allah’ın kitabı ve Nebisi sallallahu aleyhi ve sellem’in sünneti ulaşmıştır. Bu önemli konulardan cahil kalan kişi ilimden yüz çevirmiş sayılır ve “Gafil” ve “Mutecahil” (cahilliği kendi isteğiyle tercih etmiş) diye adlandırılır. Bu kimse mazur olmaz. Nitekim Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar.” (Furkan 44)

And olsun, cinlerden ve insanlardan pek çoğunu cehennem için yarattık ki onların kalpleri vardır onunla anlamazlar, gözleri vardır fakat onlarla görmezler; kulakları vardır ama onlarla işitmezler. Bunlar hayvan gibidirler, hatta daha da şaşkındırlar. İşte onlar gafillerin ta kendileridir.” (A’raf 179)

Böyleleri hakkında Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

O, kimini hidayete erdirdi kimi de sapıklığı hak etti. Çünkü onlar Allah’ı bırakıp şeytanları veliler edindiler. Buna rağmen kendilerini doğru yolda sanırlar.” (A’raf 30)  

Bunun gibi Allah Subhanehu’nun zalimleri cehaletleri, yüz çevirmeleri ve gafletleri sebebiyle mazur görmediği birçok ayetler vardır.

Müslümanlardan uzak olan, müslümanların bulunmadığı, Kur’ân ve sünnetin kendilerine ulaşmadığı beldelerde yaşayanlara gelince bu kimse mazurdur. Onun hükmü - eğer bu halde ölürse - kıyamet gününde imtihan edilecek olan fetret ehlinin hükmüdür. (Kıyamet günündeki bu imtihanda) İcabet eden ve emre itaat edenler cennete girerler, isyan edenler ise cehenneme girerler.

Bazı zamanlar bazı insanlara kapalı kalan; namazın bazı hükümleri, zekatın bazı hükümleri, haccın bazı hükümleri gibi meselelere gelince kişi bunlarda mazur olabilir. Bunda bir sıkıntı yok. Çünkü insanların çoğuna bu meseleler kapalı kalabilir. Herkes bu konuların fıkhını elde edemeyebilir. Bu konularda durum kolaydır. Mü’minin dininde fıkıh öğrenmesi ve ilim ehlinden sorması gerekir. Nitekim Allah Subhanehu şöyle buyurmuştur:

Bilmiyorsanız zikr ehline sorun.” (Nahl 43)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ilimsiz olarak fetva veren kimseler hakkında şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

Bilmiyorlarsa sormaları gerekmez miydi? Cahilliğin çaresi ancak sormaktır.” (Ahmed 1/330) Dârimî (752) Ebû Dâvûd (336, 337) Hâkim (1/178) el-Elbani hasen demiştir.

Yine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

Allah kimin hayrını murad ederse onu dinde fakih (ilim ve kavrayış sahibi) kılar.” (Buhârî (69) Muslim (1719)

Müslümanların erkeklerine ve kadınlarına vacip olan şey, dinde fıkıh öğrenmek, kendilerine problemli gelen konuları sormak, cahillik üzere sükut etmemek, (ilimden) yüz çevirmemek ve gaflet etmemektir. Çünkü onlar Allah’a kulluk edip itaat etmeleri için yaratılmışlardır. Bunun yolu da ancak ilimledir. İlim ise gafletle ve yüzçevirmeyle elde edilemez. Bilakis cahilin ikim öğrenmesi için ilmi talep etmesi zorunludur, ilim ehline sorması zorunludur.”

Abdulaziz b. Baz Mecmu’u Fetava ve Makalatu’l-Mutenevvia (9/398)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)