Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

27 Nisan 2018 Cuma

Ay ve Güneş Tutulmalarının Vakti Hakkında


Dünyanın döndüğü ve güneşin sabit olduğuna inanan bazı kimseler, düz ve sabit dünya inancına karşı, Nasa’nın ay ve güneş tutulmalarının vaktini bilmesini ileri sürüyorlar.
Bilinmektedir ki ay ve güneş tutulmaları, kuyruklu yıldız halley’in dünyaya uğraması ve diğer hadiseler bugün gelişmiş teleskoplarla ince bir şekilde hesaplanmaktadır. Nitekim bu gözlem ve hesaplar eskiden de yapılıyordu. Avrupa Kopernik ve Galileo’dan sonra dünyanın döndüğünü kabul etmeye başladı. Ay ve güneş tutulmalarının vaktinin hesabı ise, dünyanın düz ve sabit olduğuna inanıldığı zamanlardan beri biliniyordu.
İbn Teymiyye şöyle demiştir: “Hesapla bilinenlere gelince; ilkbahar, yaz, son bahar, kış gibi mevsimleri bilmek böyledir. Güneş, burçların hizasına geldiği zaman: “Güneş falan burçtadır” derler…” Sonra şöyle der: “Hesap ehli güneş tutulması ve ay tutulmasının vakti hakkında ittifak ettikleri zaman neredeyse bunda hata etmezler.”[1]
Allah Teâlâ güneş ve ay tutulması için kevnî bir sünnet kılmıştır. Nitekim bu tutulmaların; 18 yıl, 10 gün 7 saat, 43 dakika müddet ile tekrar ettiğini zikrederler. Bu yüzden gelecekteki ve geçmişteki onlarca hatta yüzlerce yıla ait ay ve güneş tutulmalarının vaktini hesap etmek mümkündür.
Bu yol ile tutulma zamanını tespit etmek gayet kolaydır. Bu yüzden bu zamanda bu tutulma vakitleri kesin bir şekilde bilinir durumdadır. İlk müslümanlar, astronomi konusunda öncü idiler. Astronomi ilmini ve esaslarını müslümanlardan almışlardır. Bu yüzden bazı yıldızların, latin harfleriyle yazılsa da hâla arap dilindeki ismiyle zikredildiğini görürüz.
Halley kuyruklu yıldızını batılılar Miladi 1682 yılında keşfetmişlerdir. Hâlbuki Şair Ebu Temmam Amuriyye fethine dair yazdığı kasidesinde, Müneccimlerin Mu’tasım’a batı cihetinde bir kuyruklu bir yıldızın çıkacağını haber verdiklerini zikreder. Ebu Temmam hicri 228, miladi 843 yılında ölmüştür. Batılılar ise “Halley” adını verdikleri kuyruklu yıldızı 1682 yılında ancak keşfetmişlerdir.
El-Velid b. Muslim rahimehullah hicri 145 yılında kuyruklu bir yıldız gördünü söylemiştir. (Nuaym b. Hammad, el-Fiten 639)
İbnu’l-Esir, Tarih’inde bu kuyruklu yıldızın hicri 222 yılında görüldüğünü zikretmiştir. Yani 76 yıl sonra görülmüştür. Müslümanlar batılılardan 8 asır önce bu kuyruklu yıldızı biliyorlardı. Aynı şekilde ay ve güneş tutulmalarını da hesap yoluyla biliyorlardı. Bu gayb bilgisi değildir.
Güneş ve ay tutulmalarının düzenli olarak tekrar etme süresine dair bilgiler Saros devresi adı verilen bir cetvelde belirlenmektedir. Bu süre 18 yıl, 10 gün, 7 saat, 43 dakikadır. Eskiden beri bu sistem bilinmekte ve tutulmalar buna göre hesap edilmektedir. 17 Ekim 1986 tarihinde saat 22:18’de tam ay tutulması meydana gelmiştir. Buna 18 yıl eklendiğinde 27 Ekim 2004 tarihinde, saat 06:01’deki tutulma tespit edilmiş olur. Nitekim bu tutulmaya şahit olduk. Aynı şekilde doğu asyada 23 Eylül 1987 sabah saat 06’da güneş tutulması olmuştur. Buna Saros devresi eklendiği zaman 3 Ekim 2005 saat 13:54’teki tutulmanın vakti tespit edilmiş olur. Dolayısıyla tutulmaların vaktini bilmek için insanların Nasa’ya ihtiyacı yoktur!
Yine kuyruklu yıldızın ne zaman geçeceği de, dünyanın sabit olup, güneşin dünya etrafında dönmesi esası üzere hesap edilmektedir. Böylece dakikasına kadar doğru bir şekilde hesaplanmaktadır.
Aynı şekilde güneş ve ay tutulmaları da bu şekilde dakik olarak hesaplanmaktadır. Geçmişteki âlimleri bu doğru sonuçlara götüren şey, onların dünyanın sabit ve güneşin döndüğü şeklindeki doğru inançları idi.  Onlar sahih inaçlarına göre hareket ediyorlardı. Lakin asrımızdakiler; akidemizi ve rabbimizin kitabını desteklemekte tereddüt ediyorlar! Şüphesiz Kur’ân ve sünnet, güneşin döndüğü ve hareket ettiği, dünyanın ise sabit, hareketsiz olduğunu kesin bir şekilde ifade etmiştir.



[1] Mecmuu’l-Fetava (24/257)

23 Nisan 2018 Pazartesi

Münafıkların Dünyada Müslüman Hükmünde Olmaları


Cabir b. Abdillah radiyallahu anhuma şöyle demiştir:
لَمْ نَكُنْ نُسَمِّي الْمُنَافِقِينَ كُفَّارًا عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
Bizler Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında münafıkları “Kâfirler” diye isimlendirmezdik."
Bunu Ebu Ya'la (4/88) Muslim'in şartına göre sahih bir isnad ile rivayet etmiştir.


İbn Abbas radıyallahu anhuma Bakara suresi 17. Ayeti hakkında şöyle demiştir:

هَذَا مَثَلٌ ضَرَبَهُ اللَّهُ لِلْمُنَافِقِينَ أَنَّهُمْ كَانُوا يَعْتَزُّونَ بِالْإِسْلَامِ فَيُنَاكِحُهُمُ الْمُسْلِمُونَ وَيُوَارِثُونَهُمْ وَيُقَاسِمُونَهُمُ الْفَيْءَ، فَلَمَّا مَاتُوا سَلَبَهُمُ اللَّهُ ذَلِكَ الْعِزَّ كَمَا سَلَبَ صَاحِبَ النَّارِ ضَوْءُهُ وَتَرَكَهُمْ فِي ظُلُمَاتٍ، يَقُومُ فِي عَذَابٍ
Allah burada münafıkları misal vermiştir. Onlar İslam ile izzet bulurlar, Müslümanları nikâhlarlar, onlara varis olurlar, ganimetten pay alırlar. Öldükleri zaman ise Allah onlardan bu izzeti alır, tıpkı ışık sahibinden ışığın alınması gibi karanlıkta, yani azapta bırakır. Onlar (münafıklar) hidayeti göremez, söyleyemez ve anlamazlar. Onlar belalar getiren ve şimşekler çakan yağmura tutulmuş gibidir.”
 
Bunu Taberi Tefsir'inde (1/337, 348, 369) ve İbn Ebî Hâtim Tefsir'inde (158, 167, 172) hasen isnadla rivayet etmişlerdir.

16 Nisan 2018 Pazartesi

Şiilerin Sünnete Muhalefet Ettiklerini İtiraf Etmeleri


Şia’nın Şeyh Saduk diye meşhur Rafızî imamlarından Ebu Cafer Muhammed b. Ali b. el-Huseyn İbn Babuye el-Kummî, el-Hisal adlı kitabında (s.93 hadis no:30) “Üç Kişiden Kalem Kaldırılmıştır” başlığı altında şu hadisi zikrediyor:

حدثنا الحسن بن محمد السكوني قال: حدثنا الحضرمي قال: حدثنا إبراهيم بن أبي معاوية قال: حدثنا أبي، عن الاعمش، عن أبي ظبيان قال: اتي عمر بامرأة مجنونة قد فجرت فأمر برجمها فمروا بها على علي بن أبي طالب عليه السلام فقال: ما هذه؟ قالوا: مجنونة فجرت، فأمر بها عمر أن ترجم، فقال: لا تعجلوا فأتى عمر فقال له: أما علمت أن القلم رفع عن ثلاثة: عن الصبي حتى يحتلم، وعن المجنون حتى يفيق، وعن النائم حتى يستيقظ.

 “Bize el-Hasen b. Muhammed es-Sukunî tahdis etti, dedi ki: bize el-Hadramî (Muhammed b. Abdillah) tahdis etti, dedi ki: bize İbrahim b. Ebi Muaviye tahdis etti, dedi ki: bize babam el-A’meş’ten, o Ebu Zabyan’dan şöyle dediğini tahdis etti: “Ömer radiyallahu anh’e zina etmiş olan mecnune bir kadın getirildi. Onun recmedilmesini emretti. Bu kadın Ali b. Ebi Talib radiyallahu anh’ın yanından geçirilirken Ali radiyallahu anh: “Buna ne olmuş?” dedi. Dediler ki: “O bir mecnunedir. Zina etmiş. Ömer radiyallahu anh de onun recmedilmesini emretti.” Ali radiyallahu anh dedi ki: “Acele etmeyin.” Ömer radiyallahu anh’e gitti ve dedi ki: “Bilmiyor musun ki kalem üç kişiden kaldırılmıştır: ihtilam oluncaya kadar çocuktan, kendine gelinceye kadar mecnundan ve uyanıncaya kadar uyuyandan.”

Bu hadise açıklama olarak Şeyh Saduk İbn Babuye şöyle demiştir:

جاء هذا الحديث هكذا والاصل في هذا قول أهل البيت عليهم السلام المجنون إذا زنى حد، والمجنونة إذا زنت لا تحد لان المجنون يأتي والمجنونة تؤتى

“Hadis bu şekilde gelmiştir. Bu görüşte asıl olan Ehli beytin görüşü; mecnun (deli erkek) zina ettiği zaman ona had uygulanır. Mecnune (deli kadın) zina ettiği zaman ise ona had uygulanmaz. Çünkü mecnun fiili işleyendir, mecnune ise fiil kendisine karşı işlenendir.”

Şeyh Saduk’un zikrettiği bu hadis ve kıssanın isnadındaki bütün raviler, Darekutni’nin zayıf olduğunu belirttiği; el-Hasen b. Muhammed es-Sukuni dışında, ehl-i sünnet indinde de makbul, sika ve saduk ravilerdir. Bu kıssa ve hadis Ehl-i Sünnet hadis kaynaklarında bu tarikle ve daha başka sahih yollarla gelmiştir. Ebu Zabyan – Ali radiyallahu anh yoluyla Ahmed (1/155, 158) Tayalisi (90) Nesâî Sunenu'l-Kubrâ (7344-45) Ebû Ya'lâ (587) ve Ebu Zabyan – İbn Abbas radiyallahu anhuma – Ali radiyallahu anh yoluyla, Ebû Dâvûd (4399-4402), İbn Huzeyme (1003, 3048) Hakim (1/389, 2/68, 4/430) Nesâî Sunenu'l-Kubrâ (7343) İbn Hibbân (143) Beyhakî (4/269, 8/265) ve başkaları tarafından sahih isnadla rivayet edilmiştir.
Şialar nezdinde de sahih kabul edilen ve üstelik bizzat Ali radiyallahu anh’den rivayet edilen bu hadisin lafzında görüldüğü gibi “Mecnun” kimseden kalem kaldırıldığı, yani onda had cezası ehliyeti bulunmadığı ifade edilmiştir. Şiiler (Caferîyye/İmamîyye)  ise bütün diğer mezhep mutaassıbı (Hanefi, Şafii, Hanbeli, Maliki, Zahiri, Zeydî, Hâdevî vb.) sapıkların ve mutezilî münafıkların yaptıkları gibi, çirkef görüşlerini, habis yorumlarını ve rezil kelamlarını Allah ve rasulünün önüne geçirerek nasıl şenî bir terbiyesizlikte bulunduklarını bu kadar net bir şekilde itiraf etmektedirler!

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)