Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

29 Ağustos 2022 Pazartesi

Rafıziler İle İlgili Hadisin Durumu Hakkında

 

Soru: Esselamü aleyküm ve rahmetullah Hadis sahihse, ona iman edilmeli… Tenvirul Ayneyn kitabında bir hadis bizlere garip geldi. Çünkü o hadisi daha önce hiç bir vechle duymadık ve okumadık. Hata olabileceğini düşündüğümüz için sizlere muracaat ediyoruz. Lütfen bunu bir soru olarak değerlendirin, kusur aramak gibi yok… Eğer o hadis sahihse, niçin o zaman bu hadisi rafızilere karşı hiç kimse kullanmadı? Çok güzel olurdu… 

Cevap:  Aleykum selam ve rahmetullahi ve berakatuh. Soruda bahsedilen hadis şudur:

قَالَ الطَّبَرَانِيِّ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ الْإِمَامُ ابْنُ الْإِمَامِ نا الْفَضْلُ بْنُ غَانِمٍ ثَنَا سَوَّارُ بْنُ مُصْعَبٍ عَنْ عَطِيَّةَ الْعَوْفِيِّ عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ قَالَتْ كَانَتْ لَيْلَتِي وَكَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عِنْدِي فَأَتَتْهُ فَاطِمَةُ فَسَبَقَهَا عَلِيٌّ فَقَالَ لَهُ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَا عَلِيُّ أَنْتَ وَأَصْحَابُكَ فِي الْجَنَّةِ أَنْتَ وَشِيعَتُكَ فِي الْجَنَّةِ إِلَّا أَنَّهُ مِمَّنْ يَزْعُمُ أَنَّهُ يُحِبُّكَ أَقْوَامٌ يُضْفَزُونَ الْإِسْلَامَ ثُمَّ يَلْفِظُونَهُ يَقْرَأُونَ الْقُرْآنَ لَا يُجَاوِزُ تَرَاقِيَهُمْ لَهُمْ نَبْزٌ يُقَالُ لَهُمُ الرَّافِضَةُ فَإِنْ أَدْرَكْتَهُمْ فَجَاهِدْهُمْ فَإِنَّهُمْ مُشْرِكُونَ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا الْعَلَامَةُ فِيهِمْ؟ قَالَ لَا يَشْهَدُونَ جُمُعَةً وَلَا جَمَاعَةً وَيَطْعَنُونَ عَلَى السَّلَفِ الْأَوَّلِ

Umm Seleme radiyallahu anha’dan: “Benim gecemde Nebî sallallahu aleyhi ve sellem yanımda idi. Fatıma radiyallahu anha geldi. Ali radiyallahu anh ondan önce gelmişti. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ona buyurdu ki:

Ey Ali! Sen ve ashabın cennettesiniz. Sen ve şian cennettesiniz. Ancak bir topluluk seni sevdiğini iddia eder, İslam’ı ikiye katlarlar, sonra ondan ayrılırlar. Kur’ân'ı okurlar, okudukları gırtlaklarını geçmez. Onlara “Rafıza” denilir. Onlara yetişirsen onlarla cihad et, zira onlar müşriklerdir.” Dedim ki:

“Ey Allah’ın rasulü! Onların alameti nedir?” Buyurdu ki:

Cum’a ve cemaate katılmazlar ve ilk selefe dil uzatırlar.”[1]

Öncelikle “Niçin bu hadisi Rafizilere karşı hiç kimse kullanmadı?” şeklinde soru yersizdir. Nitekim hadisin tahricine dair dipnotlarda İmam Ahmed’in Fadailu’s-Sahabe, Acurri’nin eş-Şeria, el-Lalkai’nin İtikad, İbn Ebi Asım’ın es-Sunne, Muhibbu’t-Taberi’nin Riyadu’n-Nadra kitaplarında rivayetin yeri gösterilmiştir ki bu kitaplarda Rafizilere reddiye olarak bu rivayet zikredilmiştir. Hatta Aliyyu’l-Kari, Şemmu’l-Avariz Fi Zemmi’r-Ravafiz adında bir risale yazmış, bu konuda gelen rivayetleri bu risalede toplamıştır.

İkinci olarak: bu hadis hakkında “Hasen ligayrihi” hükmü zikredilmiştir. Yani hadis bu isnadla zayıftır lakin metninin bir aslının olduğunu gösteren rivayetler ile desteklenmiş demektir. Aşağıda rivayet metinleri ve tarikleri hakkında bahsedilecek inşaallah. Bu tarikler teker teker ince elemeye tabi tutulduğunda zayıflıklar vardır, bu yüzden birçok âlimler bu konudaki hadisleri zayıf görmüşlerdir. Ancak bütün tarikler bir araya getirildiğinde hadisin bir aslının olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden bir kısım âlimler bu konudaki bazı hadisleri hasen ve sahih mertebesinde değerlendirmişlerdir. Şahsen benim de tahkikimde vardığım sonuç, rivayet metinlerinin birer başlarına hüccet olmasa da rivayet yollarının bir araya gelmesiyle hasen mertebesine çıkması şeklindedir. Aşağıda dipnotlarda “Hasen ligayrihi” olarak belirttiğim tarikler şahit getirmeye elverişli olan, tariklerin bir araya gelmesiyle hasen derecesine çıkabilen rivayetlerdir. Zayıf olarak belirttiklerim ise isnad olarak çok zayıf olup, metni diğer tariklerle takviye olan rivayetlerdir.

Taberani’den naklettiğimiz yukarıdaki rivayetin isnadında Suvvar b. Mus’ab çok zayıf olup bu rivayetin isnadında ızdırap da yapmıştır. Yani Taberani’den aktardığımız bu rivayetin isnadı oldukça zayıftır. Ancak metnine şahitlik eden başka rivayetler olduğundan “Hasen ligayrihi” olduğunu zikrettim. Hadisin şahitleri şu şekildedir:

1- Ebu Ya’la Musned’inde şöyle rivayet etti:

حَدَّثَنَا أَبُو سَعِيدٍ الْأَشَجُّ حَدَّثَنَا ابْنُ إِدْرِيسَ عَنْ أَبِي الْجَحَّافِ دَاوُدَ بْنِ أَبِي عَوْفٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرٍو الْهَاشِمِيِّ عَنْ زَيْنَبَ بِنْتِ عَلِيٍّ عَنْ فَاطِمَةَ بِنْتِ مُحَمَّدٍ قَالَتْ نَظَرَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِلَى عَلِيٍّ فَقَالَ هَذَا فِي الْجَنَّةِ وَإِنَّ مِنْ شِيعَتِهِ قَوْمًا يَعْلَمُونَ الْإِسْلَامَ ثُمَّ يَرْفُضُونَهُ لَهُمْ نَبَزٌ يُسَمَّوْنَ ‌الرَّافِضَةَ مَنْ لَقِيَهُمْ فَلْيَقْتُلْهُمْ فَإِنَّهُمْ مُشْرِكُونَ

Fatıma radiyallahu anha’dan: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem Ali radiyallahu anh’e baktı ve şöyle buyurdu: 

Şu cennettedir. Onun şiası (taraftarları)ndan bir topluluk İslam’ı öğrenecek, sonra ondan ayrılacaklar. Onların isimlendirildikleri lakapları: “Rafıza”dır. Onlarla karşılaşan onları öldürsün. Zira onlar müşriklerdir.”[2]

Bu isnad görünüşte hasendir. Nitekim Ebu Ya’la Musnedinin muhakkiki Huseyn Selim Esed: “İsnadı sahih” demiştir. Heysemi ve başkaları da “Hasen” demişlerdir. Doğrusu bu hadis, zayıf bir ravi olan Telid b. Suleyman – Ebu’l-Cahhaf yoluyla gelmiştir. Telid b. Suleyman’ın künyesi Ebu İdris’tir. Bu isnadda ise “İbn İdris” şeklinde geçiyor ki bu bir hatadır. Zira İbn İdris: sika imamlardan biri olan Abdullah b. İdris olup o da Ebu Said el-Esec’in şeyhlerindendir. Yine Ebu İdris Telid b. Suleyman da Ebu Said el-Eşec’in şeyhlerindendir. Lakin muhakkik imamların tespitine göre burada tashif vardır ve Ebu İdris yerine yanlışlıkla “İbn İdris” şeklinde geçmiştir. Telid b. Suleyman da bu isnadda tek kalmamıştır. Daha başka zayıf raviler de Ebu’l-Cahhaf’tan rivayette ona mutabaat etmişlerdir. Neticede bu isnadda zayıflık olsa da şahit ve takviye getirmeye elverişlidir.

2- İbn Ebi Asım es-Sunne’de şöyle rivayet etti:

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَلِيِّ بْنِ مَيْمُونٍ حَدَّثَنَا أَبُو سَعِيدٍ مُحَمَّدُ بْنُ أَسْعَدَ التَّغْلِبِيُّ حَدَّثَنَا عَبْثَرُ بْنُ الْقَاسِمِ أَبُو زُبَيْدٍ عَنْ حُصَيْنِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِي عَبْدِ الرَّحْمَنِ السُّلَمِيِّ عَنْ عَلِيٍّ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ سَيَأْتِي بَعْدِي قَوْمٌ لَهُمْ نَبَزٌ يُقَالُ لَهُمُ الرَّافِضَةُ، فَإِذَا لَقِيتُمُوهُمْ فَاقْتُلُوهُمْ فَإِنَّهُمْ مُشْرِكُونَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا الْعَلَامَةُ فِيهِمْ؟ قَالَ يُقَرِّضُونَكَ بِمَا لَيْسَ فِيكَ وَيَطْعَنُونَ عَلَى أَصْحَابِي وَيَشْتُمُونَهُمْ

“Ali radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 

Benden sonra ileride lakapları olan ve “Rafıza” denilen bir topluluk olacak. Onlarla karşılaştığınız zaman onları öldürün. Zira onlar müşriklerdir.” Ben dedim ki:

“Ey Allah’ın rasulü! Onların alameti nedir?” Buyurdu ki:

Sende olmayan şeyle seni överler ve ashabıma hakaret edip söverler.”[3]

Bu isnadda Ebu Said et-Taglebî leyyindir. Hadis şahit ve mutabaata elverişlidir.

3- İbn Bişran Emali’de şöyle rivayet etti:

أَخْبَرَنَا حَمْزَةُ ثنا عَبْدُ اللَّهِ ثنا شَبَابَةُ ثنا فُضَيْلُ بْنُ مَرْزُوقٍ عَنْ أَبِي جَنَابٍ عَنْ أَبِي سُلَيْمَانَ الْهَمْدَانِيِّ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَلِيٍّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ لَهُ إِنْ سَرَّكَ أَنْ تَكُونَ مِنْ أَهْلِ الْجَنَّةِ فَإِنَّ قَوْمًا يَنْتَحِلُونَ حُبَّكَ يَقْرَءُونَ الْقُرْآنَ لَا يُجَاوِزُ تَرَاقِيَهُمْ لَهُمْ نَبَزٌ يُقَالُ لَهُمْ الرَّافِضَةُ فَإِنْ أَدْرَكْتَهُمْ فَجَاهِدْهُمْ فَإِنَّهُمْ مُشْرِكُونَ

 “Ali radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: 

Eğer seni cennet ehlinden olmak sevindiriyorsa muhakkak bir kavim senin sevgini iddia edecek, Kur’an’ı okuyacaklar ve okudukları gırtlaklarını geçmeyecek. Onların lakapları vardır, onlara Rafıza denilecek. Eğer onlara yetişirsen onlarla cihad et. Zira onlar müşriklerdir.”[4]

Begavi: “İsnadında şüphe var” demiştir. Ebu Cennab el-Kelbi zayıftır. Ebu Suleym el-Hemedani ve babası cerh ve ta’dil olarak durumları bilinmeyen kimselerdir.  Bu tarikin zayıflığı şiddetlidir.

4- İmam Ahmed Fadailu’s-Sahabe’de şöyle rivayet etti:

حَدَّثَنَا أَحْمَدُ قَالَ أَخْبَرَنِي خَالِي قَالَ أنا أَبُو مُعَاوِيَةَ الضَّرِيرُ مُحَمَّدُ بْنُ خَازِمٍ قَالَ أنا أَبُو جَنَابٍ الْكَلْبِيُّ عَنْ أَبِي سُلَيْمَانَ الْهَمْدَانِيِّ قَالَ قَالَ عَلِيُّ بْنُ أَبِي طَالِبٍ يَأْتِي قَوْمٌ بَعْدَنَا يَنْتَحِلُونَ شِيعَتَنَا وَلَيْسُوا بِشِيعَتِنَا لَهُمْ نَبَزُوا آيَةً ذَلِكَ أَنَّهُمْ يَشْتِمُونَ أَبَا بَكْرٍ وَعُمَرَ فَإِذَا لَقِيتُمُوهُمْ فَاقْتُلُوهُمْ فَإِنَّهُمْ مُشْرِكُونَ

“Ali b. Ebi Talib radıyallahu anh dedi ki “Bizden sonra bir topluluk gelecek, bizim taraftarlığımızı iddia edecekler. Hâlbuki onlar bizim taraftarımız değillerdir. Onları alamet olan lakapları vardır. Çünkü onlar Ebu Bekr ve Ömer’e (radıyallahu anhuma) söverler. Onlarla karşılaştığınızda onları öldürün. Zira onlar müşriklerdir.”[5]

Hükmen merfudur. Yine bunun da isnadında Ebu Cennab el-Kelbi vardır. Ebu Suleyman el-Hemedani mesturdur.

5- Ebu Nuaym şöyle rivayet etti:

حَدَّثَنَا أَبُو أَحْمَدَ مُحَمَّدُ بْنُ أَحْمَدَ قَالَ ثنا عَلِيُّ بْنُ إِسْمَاعِيلَ الصَّفَّارُ الْبَغْدَادِيُّ قَالَ حَدَّثَنِي أَبُو عِصْمَةَ عِصَامُ بْنُ الْحَكَمِ الْعُكْبِرِيُّ قَالَ ثنا جَمِيعُ بْنُ عَبْدِ اللهِ الْبَصْرِيُّ قَالَ ثنا سَوَّارٌ الْهَمْدَانِيُّ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ جُحَادَةَ عَنِ الشَّعْبِيِّ عَنْ عَلِيٍّ قَالَ قَالَ لِيَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَإِنَّكَ شِيعَتَكَ فِي الْجَنَّةِ وَسَيَأْتِي قَوْمٌ لَهُمْ نَبْزٌ يُقَالُ لَهُمُ الرَّافِضَةُ فَإِذَا لَقِيتُمُوهُمْ فَاقْتُلُوهُمْ فَإِنَّهُمْ مُشْرِكُونَ

“Ali radıyallahu anh’den: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bana şöyle buyurdu: 

Muhakkak ki sen ve taraftarların cennettesiniz. İleride lakapları olan ve kendilerine “Rafıza” denilen bir topluluk gelecektir. Onlarla karşılaştığınız zaman onları öldürün. Zira onlar müşriklerdir.”[6]

Bunun isnadında Suvvar b. Mus'ab el-Hemedani çok zayıftır.

6- İbn Ebi Asım şöyle rivayet etti:

حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ ، حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ الْمُتَوَكِّلِ أَبُو عُقَيْلٍ ، حَدَّثَنَا كَثِيرُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ أَبُو إِسْمَاعِيلَ عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ الْحَسَنِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ عَنْ عَلِيِّ بْنِ أَبِي طَالِبٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عَنِ النَّبِيِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ يَكُونُ قَوْمٌ يُسَمَّوْنَ الرَّافِضَةَ يَرْفُضُونَ الإِسْلامَ

Ali radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 

Rafıza denilen bir kavim olacak, İslam’dan ayrılacaklar.” Diğer lafzı şöyledir:

يَظْهَرُ فِي أُمَّتِي آخِرَ الزَّمَانِ قَوْمٌ يُسَمَّوْنَ الرَّافِضَةَ بُرَآءُ مِنَ الْإِسْلَامِ

 Ümmetimde ahir zamanda “Rafıza” denilen bir topluluk ortaya çıkar. Onlar İslam’dan uzaktırlar.”[7]

Bunun isnadında tek kalan Kesir b. İsmail en-Nevvâ zayıftır. Yahya b. El-Mutevekkil’e ise Beyhakî’nin rivayetinde Ebu Sehl yoluyla mutabaat gelmiştir. Neticede bu tarik şahit ve mutabaata elverişlidir.

7- El-Lalekâi şöyle rivayet etmiştir:

أنا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ أنا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ الْبَغَوِيُّ قَالَ نا سُوَيْدُ بْنُ سَعِيدٍ قَالَ نا مَرْوَانُ بْنُ مُعَاوِيَةَ عَنْ حَمَّادِ بْنِ كَيْسَانَ عَنْ أَبِيهِ وَكَانَتْ تَحْتَهُ سَرِيَّةٌ لِعَلِيٍّ سَمِعْتُ عَلِيًّا يَقُولُ يَكُونُ فِي آخِرِ الزَّمَانِ قَوْمٌ لَهُمْ نَبَزٌ يُسَمَّوْنَ الرَّافِضَةَ يَرْفُضُونَ الْإِسْلَامَ فَاقْتُلُوهُمْ فَإِنَّهُمْ مُشْرِكُونَ

Ali radıyallahu anh dedi ki: “Ahir zamanda lakapları olan ve “Rafıza” diye isimlendirilen bir topluluk olacak. Onlar İslam’dan ayrılacaklar. Onlarla savaşın, zira onlar müşriklerdir.”[8]

Bu isnadda Hammad b. Keysan ve babasının cerh ve ta’dil olarak durumları meçhuldür. Metni hükmen merfudur.

8- Ebu’ş-Şeyh şöyle rivayet etti:

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ نَصْرٍ وَالْفَرْقَدِيُّ قَالَا ثنا إِسْمَاعِيلُ بْنُ عَمْرٍو قَالَ ثنا عُثْمَانُ بْنُ غَالِبٍ عَنْ أَبِي الْجَحَّافِ عَنْ أَبِي جَعْفَرٍ عَنْ فَاطِمَةَ الصُّغْرَى عَنْ فَاطِمَةَ الْكُبْرَى قَالَتْ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ لِعَلِيٍّ يَا عَلِيُّ إِنَّ قَوْمًا مِنْ شِيعَتِكَ مِمَّنْ يُحِبُّكَ لَيُصَغِّرُونَ الْإِسْلَامَ ثُمَّ يَلْفُظُونَهُ لَهُمْ نَبْرٌ يُعْرَفُونَ بِهِ يُقَالَ لَهُمُ الرَّافِضَةُ فَإِنْ أَدْرَكْتَهُمْ فَاقْتُلْهُمْ فَإِنَّهُمْ مُشْرِكُونَ

“Fatıma radıyallahu anha’dan: Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem Ali Radıyallahu anh’e buyurdu ki; 

Ey Ali! Senin taraftarlarından seni seven, fakat İslam’ı küçümseyen bir topluluk onu terk edip bir tarafa atacaklar. Onların kendisiyle tanındıkları lakapları vardır. Onlara “Rafıza” denilecektir. Eğer onlara yetişirsen, onlarla savaş! Zira onlar müşriktirler.”[9]

İsnadında İsmail b. Amr zayıftır. Bu tarik, Şahit ve mutabaata elverişlidir.

9- Beyhakî Delail’de şöyle rivayet etti:

أَخْبَرَنَا أَبُو عَبْدِ اللهِ الْحَافِظُ حَدَّثَنَا أَبُو الْعَبَّاسِ مُحَمَّدُ بْنُ يَعْقُوبَ حَدَّثَنَا الْعَبَّاسُ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا يُونُسُ بْنُ مُحَمَّدٍ الْمُؤَدِّبُ حَدَّثَنَا عِمْرَانُ بْنُ زَيْدٍ عَنِ الْحَجَّاجِ بْنِ تَمِيمٍ عَنْ مَيْمُونِ بْنِ مِهْرَانَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ يَكُونُ فِي آخِرِ الزَّمَانِ قَوْمٌ يُسَمَّوْنَ الرَّافِضَةَ يَرْفُضُونَ الْإِسْلَامَ وَيَلْفِظُونَهُ فَاقْتُلُوهُمْ فَإِنَّهُمْ مُشْرِكُونَ

İbni Abbas radıyallahu anhuma’dan; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; 

Ahir zamanda “Rafıza” diye anılan, İslam’ı terk edip ondan ayrılan bir topluluk zuhur edecek. Onları gördüğünüzde onlarla savaşın. Zira onlar müşriktir.”[10]

İsnadında Haccac b. Temim zayıftır. Ebu’l-Hasen es-Saka’nın rivayetinde zayıf bir ravi olan Furat b. Es-Saib Haccac’a mutabaat etmiştir. Bu tarik şahit ve mutabaata elverişlidir.

10- İmam el-Acurri eş-Şeria’da şöyle rivayet etti:

أَنْبَأَنَا أَبُو مُحَمَّدٍ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ صَالِحٍ الْبُخَارِيُّ قَالَ حَدَّثَنَا الْقَاسِمُ بْنُ أَبِي بَزَّةَ قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مُعَاوِيَةَ قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَابِقٍ الْمَدِينِيُّ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ عَنْ أَبِيهِ عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَا عَلِيُّ أَنْتَ فِي الْجَنَّةِ ثَلَاثًا قَالَهَا وَسَيَأْتِي مِنْ بَعْدِي قَوْمٌ لَهُمْ نُبُزٌ , يُقَالُ  لَهُمُ الرَّافِضَةُ فَإِذَا لَقِيتَهُمْ فَاقْتُلْهُمْ فَإِنَّهُمْ مُشْرِكُونَ قَالَ وَمَا عَلَامَتُهُمْ يَا رَسُولَ اللَّهِ؟ قَالَ لَا يَرَوْنَ جُمُعَةً وَلَا جَمَاعَةً , يَشْتُمُونَ أَبَا بَكْرٍ وَعُمَرَ

İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: 

Ey Ali! Sen cennettesin. (bunu üç defa söyledi) benden sonra bir kavim gelecek ki onların bir lakabı vardır. Onlara rafıza denilecektir. Onlarla karşılaşırsanız öldürün. Zira onlar müşriklerdir.”

“Onların alameti nedir ey Allah’ın rasulü?” diye sorunca şöyle buyurdu:

Cuma ve cemaati farz görmezler, Ebu Bekr ve Ömere hakaret ederler.”[11]

Bunun isnadında Yahya b. Sabık el-Medini zayıftır. Bu tarik şahit ve mutabaata elverişlidir.

11- İbn Ebî Şeybe şöyle rivayet etti:

حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنْ حَمَّادٍ عَنِ ابْنِ أَبِي نَجِيحٍ عَنْ أَبِي حَيْوَةَ قَالَ سَمِعْتُ عَلِيًّا يَقُولُ يَهْلِكُ فِي رَجُلَانِ مُفْرِطٌ فِي حُبِّي وَمُفْرِطٌ فِي بُغْضِي

Ali radıyallahu anh dedi ki: “Benim hakkımda iki tür kişi helak olur: Beni sevmekte aşırı giden ve bana buğz etmekte aşırı giden.”[12]

Bu isnad hasendir ve hükmen merfudur. Daha önce geçen rivayetlerin bir aslının olduğunu desteklermektedir. Allah en iyi bilendir.



[1] Hasen ligayrihi. Taberani Evsat (6605) Ahmed Fazailu’s-Sahabe (1115) Darekutni el-İlel (15/182) Acurri Şeria (1933) İbn Ebi Asım es-Sunne (980) İbnu’l-A’rabi Mu’cem (1548) Hatib Tarihu’l-Bağdat (12/358) el-Muhlisiyyat (2203) el-Lalkai İtikad (2802) İbn Asakir Tarih (42/334) Muhibbu’t-Taberi Rıyadu’n-Nadra (1/364)

[2] Hasen ligayrihi. Ebû Ya'lâ (12/116) İbnu’l-A’rabi Mu’cem (1549) Darekutni el-İlel (3934) Ebu Abdillah el-Hâkim Fadailu Fatima (228) Acurri eş-Şeria (2006, 2007) Hatib Muvazzahu Evham (1/51) İbn Asakir Tarih (69/175)

[3] Hasen ligayrihi. İbn Ebi Asım es-Sunne (979) Acurri eş-Şeria (1936) Abdullah b. Ahmed es-Sunne (1272) Bezzar (2/139) Ahmed (1/103) İbn Ahmed es-Sünne (2/546) Ebu Ya’la (6749)  Bezzar (2/139) Taberani (6/355) Hatib Tarih (12/358) Taberi Riyadu’n-Nadra (1/364) Ebu Nuaym Hilye (4/329) Ebu Amr ed-Dani Sunenu’l-Varide Fi’l-Fiten (279) İbn Cevzi İlel (1/164)

[4] Zayıf. Begavi Mealimu’t-Tenzil (7/328) İbn Bişran Emali (500) İbnu’l-Arabi Mu’cem (1539) Ebu Ahmed el-Hakim el-Kuna (5/33) el-Lalekai (2803, 2807)

[5] Zayıf. Ahmed Fadailu’s-Sahabe (703)

[6] Zayıf. Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (4/329)

[7] Hasen ligayrihi. İbn Ebi Asım es-Sunne (978) İbnul Arabi Mu’cem (1546-47) Buhari Tarih (1/279) Ahmed (1/103) Abdullah b. Ahmed es-Sunne (1268-70) Acurri eş-Şeria (1938) Bezzar (2/138) İbn Bişran Emali (499) Ebu Amr ed-Dani Sunenu’l-Varide Fi’l-Fiten (277) Hatib Tarih (5/243) Hatib Muvazzahu Evham (2/368) İbn Adiy el-Kamil (7/207) Dineveri el-Mucalese (2576) Beyhakî Delail (6/547) Ebu Tahir es-Silefi Tuyuriyyat (363) İbn Cevzi İlel (1/163) İbn Teymiyye Sarimu’l-Meslul (582)

[8] Zayıf. El-Lalekai (2806)

[9] Hasen ligayrihi. Ebu’ş-Şeyh Tabakat (2/74, 4/122 no: 258, 1202) Darekutni el-İlel (15/181) Ebu Ya’la (6749) Taberani (1/319) Abdullah b. Ahmed es-Sünne (2/548) Deylemi (8301) Acurri eş-Şeria (1934) Lalkai Şerhu Usuli’l-İtikad (6/372) Hatib Muvazzahu Evham (1/51) Allame ed-Dani Sünenü’l-Varide Fi’l-Fiten (3/616) İbni Adiy el-Kamil (3/83) Muhibbu’t-Taberi Rıyadu’n-Nadra (1/363, 385) Metalibu’l-Aliye (2974) Mecmau’z-Zevaid (9/131, 10/22) Zehebi Mizanu’l-İtidal (2/18)

[10] Hasen ligayrihi. Beyhakî Delail (6/548) Ahmed Fadailu’s-Sahabe (651, 702) Ebu Ya’la (4/459 no: 2586, 6749) Bezzar (Keşful Estar 2777) Taberani (12/242) Abd b. Humeyd (1/232 no:698) İbn Ebi Asım es-Sunne (2/475 no: 981) Sa’lebî el-Keşfu ve’l-Beyan (9/67) İbnu’l-A’rabi Mu’cem (1544) Haris b. Ebi Usame Müsned (1043) Ebu Nuaym Hilye (4/95) Ebu’l-Hasen es-Saka Meclis (25) Heysemi Mecmau’z-Zevaid (10/22) Metalibu’l-Aliye (2973)  İbn Cevzi İlel (1/160) Muhibbu’t-Taberi Rıyadu’n-Nadra (1/364) Elbani Zılalu’l-Cenne (981)

[11] Hasen ligayrihi. Acurri eş-Şeria (1932) Salebi el-Keşfu ve’l-Beyan (9/67) İbn Asakir Tarih (42/335)

[12] Hasen. İbn Ebi Şeybe (6/374) İbnu’l-A’rabi Mu’cem (1422, 1552) Ahmed Fazailu’s-Sahabe (951, 964) Hâkim (3/132) İbn Ebi Asım es-Sunne (984, 986, 987, 1005) Abdullah b. Ahmed es-Sunne (1337-39) Acurri eş-Şeria (2034) Haraiti İtilalu’l-Kulub (372) Heysem b. Kuleyb eş-Şaşi Musned (3/424) Cuz’ul-Himyeri (4) el-Lalkai İtikad (2680) Hallal es-Sunne (362, 797) Belazuri Ensabu’l-Eşraf (2/119) İbn Asakir Tarih (42/296, 297) Elbani hasen dedi.

5 Ağustos 2022 Cuma

İnsanlığın Şirke Düşmesinin En Büyük Vesilesi: Bilimcilik


Bilim, gözlemleyebildiğimiz evrenin deneysel, mantıksal ve gözlemlere dayanarak açıklanabilmesidir. En önemli sayılan bilim dallarından bazıları matematik, geometri, gök bilimi ve tıptır.

İnsanlığın tarihi düşünülecek olursa şeytanın yoluna girmiş yapılar daima bu bilim dallarını kendilerine şiar edinmişler, illüminati, masonluk vb. yapılar bu bilim dallarının simgelerini sembol edinmişlerdir.

İslam Allah’tan rasulleri vasıtasıyla gelen vahye teslimiyet dinidir. Bilim adına uydurulan bilim dini ise vahye teslim olmamak için gerekçeler ve formüller uydurmayı gaye edinmiştir.

Allah’ın rasul ve nebileri ise insanlara bilimin metotlarıyla somut olarak kanıtlanamayan gaybî bir takım şeylere iman davetiyle gelmişlerdir. Bu yüzden dinsiz filozoflar, nebileri devre dışı bırakmak için: “Allah ile kul arasına kimse giremez” sözünü uydurmuşlardır ki, bugün “Deizm” denilen sapkın ve yaygın küfrün temeli de bu sözdür. Bu söz, Allah’a ibadette aracı edinmemek konusunda doğru bir söz olsa da, dinsiz felsefecilerin kastettikleri bu mana değildi. Onlar, bu sözü nebilerin tebliğ ettikleri vahyi devre dışı bırakmak için ilke edinmişlerdi.

İlk şirk ve küfür bilim ve mantık öne sürülerek işlendi! İblis’e Adem aleyhi's-selâm’a secde etmesi emredildiğinde bunu bilimsel ve mantığa uygun bulmadı! Ona göre ateşten yaratılan, topraktan yaratılandan üstün idi! Hatta nur, hem ateşten hem de topraktan üstün olmasına rağmen Meleklerin Adem’e secde etmeleri ona göre daha da mantık dışı olmalıydı! Allah Azze ve Celle buyurdu ki:

"Sana emrettiğim halde seni secde etmekten alıkoyan nedir?” buyurduğu zaman, “Ben ondan daha üstünüm, çünkü beni ateşten yarattın onu ise çamurdan yarattın” dedi” (A’raf 12)

Hani biz meleklere: “Âdem’e secde edin!” demiştik de hemen secde ettiler. İblis müstesna. Kaçındı, kibirlendi ve kâfirlerden oldu.” (Bakara 34)

Adem aleyhi's-selâm’ın iki oğlunun kıssasında katil olan kardeş, kendince mantıklı bulduğu sebeplerle isyan etmedi mi?

Tapınmak için putlar edinme ihtiyacı “Allah’ı göremiyoruz, bu yüzden Allah’a yakınlaşmak için O’nu temsil eden, görebildiğimiz bir varlığa ibadet sunalım” düşüncesiyle ortaya çıkmıştır. “O'nun dışında dostlar edinenler: “Onlara, bizi sadece Allah'a yaklaştırsınlar diye ibâdet ediyoruz” derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir.” (Zümer 3)

Nuh aleyhi's-selâm kavmini tufana karşı uyardığı zaman, insanlar bunu mantıklı ve bilimsel bulmadılar. " Hatta gemi inşa etmeye başladığı zaman onu saçmalamakla ve deli olmakla suçladılar. Çünkü onlara göre bu hiç bilimsel ve mantıki bir davranış değildi!

Nuh’a vahyedildi: “Kavminden daha evvel iman etmiş olanlardan başkası asla iman etmeyecektir. O halde işlediklerine tasalanma. Gözümüzün önünde ve vahyimizle gemiyi yap, Zulmedenler konusunda bana bir şey söyleme. Çünkü onlar suda boğulacaklardır. Gemiyi yapıyordu. Kavminin ileri gelenleri kendisine her uğradığında onunla alay ediyordu. Dedi ki: “Eğer bizimle alay ederseniz, alay ettiğiniz gibi biz de sizlerle alay edeceğiz” dedi. “Artık kendisini rezil edecek azabın kime gelip çatacağını ve kalıcı azabın da kimin başına ineceğini yakında bileceksiniz.” Nihayet emrimiz gelip de tandır feveran ettiğinde dedik ki: “Her birinden iki çift ve aleyhinde söz geçmiş olanlar hariç aileni ve iman edenleri ona yükle.” Zaten onunla birlikte ancak çok az kimse iman etmişti.” (Hud 36-40)

İbrahim aleyhi's-selâm, gök cisimlerinin ve varlıkların bizzat tesir edici olduğuna inanan bir kavme tebliğde bulunmuştu. O zamanın insanlarının çoğunluğu da görüp şahit oldukları şeyleri bilimsel bularak İbrahim aleyhi's-selâm’a ve davetine karşı çıktılar. Allah Azze ve Celle ateşin bizzat yakıcı olmadığını İbrahim aleyhi's-selâm içiin gösterdi.  

Musa aleyhi's-selâm sihiri bilimsel dayanak edinmiş bir kavme tebliğde bulundu, Allah Azze ve Celle onun elinde sihirbazların düzenini yıktı.

İsa aleyhi's-selâm tıbbı put edinmiş bir kavme tebliğde bulundu. Allah Azze ve Celle onun elinde tıbbın çare bulamadığı abraşlara, körlere şifa verdi, onun eliyle ölüleri diriltti. Bilimselliği öne sürenlere karşı hiç de bilimsel olmayan mucizeler zuhur etti.

Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem bir gece Mekke’den Mescidu’l-Aksa’ya götürüldüğünü (isra), sonra semâlara çıkarıldığını (mi’rac) anlatttığında bunu hiç de bilimsel ve mantıki bulmayan müşrikler alay etmişler, imanı zayıf kimseler de dinden dönmüşlerdi!

Sonra bilim felsefecileri İslam’ın yükselen ihtişamı karşısında kendilerini Müslüman kimliğiyle tanımlayarak felsefelerine devam ettiler. Cehmîler, Kur’ân ve sünnette bildirilen Allah’ın sıfatlarını kabullenemediler ve inkar ettiler! Allah’ın semada arşının üzerinde oluşunu inkar ettiler, kelamını, konuşmasını inkar ettiler ve diğer birçok sıfatlarını inkar ettiler. Onlardan etkilenen Mu’tezile, Eşariler ve Maturdiler de “tevil” bahanesiyle bu sıfatların hakikatlerinin içini boşalttılar. Sıfatları lafız olarak kabul etmiş görünseler de mana olarak kendilerince daha bilimsel olan tahrifler yaptılar. Çünkü onlara göre ashab ve tabiinden selefin bu sıfatlara teslim oluşları bilimsel değildi(!)

Ebu Hanife’nin öğrencilerinden Bişr el-Merisi’nin elebaşı olduğu “Kur’ân’ın mahluk olduğu” iddiası da Merisi’nin hocasından devraldığı aynı sapık bilim felsefesinin ürünüdür. Zira Kur’ân’ın mahluk olduğunu iddia etmek demek, Kur’ânın hem lafız hem de mana olarak Allah’ın sözleri olduğunu inkar etmek demektir ve bunun manası şudur: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem kendi asrında bir anlayışla ilahi emirleri uygulamışsa da, farklı zamanlarda ve farklı mekanlarda daha farklı şekillerde anlaşılıp yorumlanması mümkündür(!) Halbuki bu düşünce küfrün ta kendisidir, Allah’ın emir ve yasaklarını devre dışı bırakıp onun yerine beşer mahsulü yeni hükümler ve dinler uydurabilmenin ta kendisidir! Bugün yeryüzünde Allah’ın indirdiklerinden başkasıyla hükmedilmesine bu düşünce dayanak olmamış mıdır? Cumhuriyet ve Demokrasi gibi son derece sapıkça yönetim şekilleri uygulanarak insanlık sefalet ve rezalet içinde yaşamamışlar mıdır? Lut aleyhi's-selâm’ın kavminin çoğunluğu (cumhuriyeti) cinsel sapkınlıkları mantıklı bulmuşlardı, Şuayb aleyhi's-selâm’ın kavminin çoğunluğu (cumhuriyeti) ahlaksızlıkları, hukuksuzlukları, hilecilği mantıklı buluyor, kendilerine uymayanları kınıyor ve cezalandırıyorlardı. KOKUŞMUŞ CAHİLİYYE HÜKMÜNÜ İSTEYENLER!

Allah’ın rasul ve nebilerinin kavimleriyle yaşadıklarını ibret gözüyle tefekkür edenler çok daha fazlasını bulurlar.

Tarih boyunca her türlü sapıklığın arkasında iblis ve avanesi vardır ve her dönemde benzer malzemeleri kullanarak insanları saptırmaktadırlar. Yeryüzünde aslen iki din vardır: İslam ve Satanizm. Satanizm şeytana kulluk etmektir. İblis ve şeytanları her dönemde batıl dinler uydurmuş ve hak dinleri de tahrif etmişlerdir. Dolayısıyla paganizm ve uzantısı bâtıl dinlerin yanısıra, hak dinlerin şemsiyesi altında tahriflerle dindenmiş gibi gösterdiği; determinizm, fundamentalizm, pragmatizm, spiritüalizm ve buna benzer felsefeleri de dinlerin mensuplarına sureti haktan göstererek sokuşturmuştur.  Kaderiyye, Cebriye, Mürcie, Haricilik, Rafizilik, Mu’tezile, Cehmilik, Sufilik, Mücessime, Eşarilik, Maturidilik, Mufevvida gibi İslam ehli arasında boy gösteren bütün sapmalar da İblisin ve avanesinin müdahaleleri ile “bilimsel ve mantıklı” görülen felsefelerin sonucunda ortaya çıkmışlardır.

Son günlerde bilimi put edinenler, tıp dalında şeytanın saptırmalarıyla yol almaktadırlar. Kanser, diyabet, kızamık, dizanteri, hepatit, kovit gibi birçok uydurma hastalıklarla şeytan insanları korkutmakta, şeytana râm olmuş doktorların dili üzerinden insanların nazarında varlıkların (virüslerin, zehirlerin, ilaçların vb.) bizzat tesir edici olduğu inancı empoze edilmekte, hastalıkları ve şifayı yaratanın Allah olduğu hakikati alabildiğine gizlenmekte ve böyle bir inanç “bilim dışı” olarak lanse edilmektedir! Nitekim bütün hadis kitaplarında geçen “Hastalık bulaşması yoktur” mütevatir hadisine rağmen insanlar virüs diye bir şeyin varlığına ve hastalıkların bulaştığına inandırılmış, Allah’ın cümle mahlukat üzerindeki tasarrufuna olan inanç geçersiz kılınmış, Allah’ın dışında korkulan ve kendisinden şifa umulan varlıklar icad edilmiş, bu batıl ve şirk inanışlar doğrultusunda insanlar cemaatle namazları, haccı, umreyi yasaklamış, yüzlerine iblise kulluğun nişanesi olan maskeler takılmıştır.

İblis’in son hamlesi Deccal’in yanında da bilimsel malzemeler olacak! Güya bilim Deccal’in yanında olacak! Çoğunluk ve cumhuriyetler Deccalin ordusu olacak.

Lakin iman edenler bilirler ki nice azınlıklar Allah’ın izni ve yardımıyla kahir ekseriyetlere gâlip gelmiştir ve öyle de olacaktır.

Çünkü iman edenler yalnız gözleriyle görüp kulaklarıyla işittiklerine değil, Rahman’dan gelen gaybe de iman edenlerdir.

İbrahim aleyhi's-selâm’a ateşi serin ve selamet kılan, denizi Musa aleyhi's-selâm’a yarıp Firavunu boğan, tabiplerin aciz kaldıkları Eyyub aleyhi's-selâm’a şifa veren, Yusuf aleyhi's-selâm’ı zindandan kurtarıp Mısır’a sultan yapan, Suleyman aleyhi's-selâm’a mahlukatı musahhar kılan, Mekke’de zillet içinde ezilen Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’i alemlere üstün kılan Allah’a iman edenlerdir.

Her şeyden mühimi, dünyanın fani olduğuna, cennet ve cehennemin bâki olduğuna iman edenlerdir.

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)