Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

24 Ağustos 2023 Perşembe

Plandemiyle Kafir Olanların Namazı Tekfire Mani Değildir!

 

Plandemi sebebiyle dünyanın genelinde bir dinde çıkış olduğunu ve Cemaatle namazı yasaklayanlar ile bu yasağı onaylayan, kalben dahi bundan buğzetmeyen kimselerin kafir olduklarına dair yazılar yayınlamıştım. İman-küfür meselelerinde ilmi yetersiz bazı kimseler Ehl-i Sünnet’in tekfirden sakınma konusundaki tutarlı menhecinden dolayı söz konusu kimselerin tekfiri hususunda haklı olarak şüphe etmektedirler. Sanki şöyle der gibidirler:

Kıble ehlini tekfirden sakındırdınız durdunuz, şimdi de kıble ehlinden birçok kimseyi tekfir etmenin dini bir zorunluluk olduğunu söylüyorsunuz. Kafamız karışıyor! Çünkü her ne kadar bu kimseler cemaatle namazın yasaklanmasına kalben dahi karşı çıkmamış olsalar da, mesafeli ve maskeli namaz uydurmuş olsalar da, namaz kılıyorlar. Namaz kılan tekfir edilir mi?”

Bahsettiğim yazılarda kıble ehli olmanın ne demek olduğunu da açıklamıştım. Link: http://www.ebumuaz.blogspot.com/ دار السنة: Kıble Ehliyle Kastedilen Nedir?

Hatta namaz kılmanın da ne demek olduğunu açıklamıştım. Link: http://www.ebumuaz.blogspot.com/ دار السنة: Namaz Kılmayana ve Namazı Sünnete Göre Kılmayan Taklitçilere İnfak Yapılmaz!

Zamanımızda namaz diye gelişi güzel eğilip kalkan bu kimselerin aslında namaz kılıyor olmadıklarını da rivayetlerle açıklamıştım. Çünkü Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kıblemize yönelen, kıldığımız namazı kılan…” diye buyurmuştur. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem mescide gelen bir bedeviye tadili erkânı yerine getirmediği için: “Sen namaz kılmış olmadın” buyurmuştur. Sahabelerden de rükû’unu, tadili erkanı düzgün yapmamış kimselerin Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in dininden başkası üzere olduklarını söyleyerek uyardıklarına dair rivayetler de meşhurdur.

Demek ki her kıbleye yönelip eğilen kalkan namaz kılıyor değildir!

Bu bir.

İkincisi Museylemetu’l-Kezzab ve ona tabi olan Hanife oğulları da namaz kılıyorlardı. Tevhide şehadet kelimelerini de söylüyorlardı. Ama “Museyleme de Allah’ın rasulüdür” deyip müslümanların cemaatinden ayrıldıkları için kendileriyle savaşılmıştır. Bunların uzantıları zekatı vermeyi kabul etmedikleri için Ebu Bekr radıyallahu anh onlarla savaşmıştır. İşte tekfir edilen bu topluluklar La ilahe illallah, Muhammedun Rasulullah diyen, namaz kılan topluluklar idi. Ama dinde bilinmesi zorunlu olan esaslara aykırı davrandıkları için tekfir edilip kendileriyle savaşılmıştır.

Bu ümmetin de ahir zamanda topluluklar halinde dinden çıkacaklarına dair hadisleri aktarmış ve plandemi ile bunun gerçekleştiğini söylemiştim. 

Link: http://www.ebumuaz.blogspot.com/ دار السنة: Dinlerini Satarak Kafir Olan Topluluklar (40 Hadis)

http://www.ebumuaz.blogspot.com/ دار السنة: Deccale Zemin Hazırlamak İçin Düğmeye Bastılar!

Evet, cemaatle namazlara artık müsaade ediliyor, lakin Türkiye’de, Arap ülkelerinde, dünya genelinde müslümanlık iddia edenlerin kahir ekseriyeti belki % 99’u hala kâfirdir! Çünkü söz kounusu küfürden tevbe ettiklerini izhar eden görmedik.

Bu kimselerin sözde namaz kılmalarına rağmen kâfir olduklarına işaret eden naslar da sabittir:

İbn Ebî Şeybe,  Musannef’te (7/505) Ebu’l-Ahvas’tan, o Abdulaziz b. Rufey’den, o Şeddad b. Ma’kil el-Esedî’den şöyle rivayet etti: “İbn Mes’ud radıyallahu anh’ı şöyle derken işittim:

أَوَّلُ مَا تَفْقِدُونَ مِنْ دِينِكُمُ الْأَمَانَةُ وَآخِرُ مَا تَفْقِدُونَ مِنْهُ الصَّلَاةُ وَسَيُصَلِّي قَوْمٌ وَلَا دِينَ لَهُمْ

“Dininizden ilk kaybedeceğiniz şey emanet, son kaybedeceğiniz şey namazdır. Dinleri olmayan bir topluluk namaz kılacak.”

Bu isnad güneş gibi sahihtir. Bu söz İbn Mes’ud radıyallahu anh’ın şahsi görüşle söyleyemeyeceği bir söz olduğundan hükmen merfudur. Yani ancak Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittiği için bunu söylemiştir.

İbn Batta el-İbane’de (1/175 no 9) rivayet ediyor: Huzeyfe radıyallahu anh şöyle demiştir: 

يَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ لَوْ رَمَيْتَ بِسَهْمٍ يَوْمَ الْجُمُعَةِ لَمْ يُصِبْ إِلَّا كَافِرًا أَوْ مُنَافِقًا

“İnsanlar üzerine bir zaman gelecek, şayet Cuma günü bir ok atsan, ancak bir kâfire veya münafığa isabet edecektir.”

Bu rivayet de Muslim’in şartına göre sahihtir.

İbn Ebi Şeybe'nin (7/474) Muslimin şartına göre sahih isnadla rivayetinde ise lafzı şu şekildedir:

يَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ لَوِ اعْتَرَضَتْهُمْ فِي الْجُمُعَةِ نُبَيْلٌ مَا أَصَابَتْ إِلَّا كَافِرًا

"İnsanlar üzerine bir zaman gelecek şayet Cuma günü onlara bir ok atılsa ancak bir kâfire isabet edecektir."

İbn Amr ve İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan bu manada gelen rivayetleri zikretmedim. Çünkü o rivayetlerde imanı olmayan kimselerin namaz kılacaklarından bahsedilir ki, bununla kâfirler değil, münafıklar kastediliyor diye itiraz edilebilirdi.

Ek: Yazıda işaret ettiğim bazı rivayetlerin metinleri

Cundub b. Abdillah radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

مَنْ صَلَّى صَلاتَنَا وَاسْتَقْبَلَ قِبْلَتَنَا وَأَكَلَ ذَبِيحَتَنَا فَذَلِك الْمُسلم لَهُ ذمَّة الله وَذمَّة رَسُولِهِ

Kim bizim namazımızla namazı kılar, kıblemize yönelir, kestiğimizi yerse o Müslümandır. Allah’ın zimmeti ve rasulünün zimmeti onun üzerindedir.” Sahih. Taberani (1669) Ru’yani (954) el-Muhlisiyyat (1393) İbn Adiy (2/454) El-Esbehani el-Hucce (442)

Enes b. Malik radıyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

مَنْ صَلَّى صَلاَتَنَا وَاسْتَقْبَلَ قِبْلَتَنَا، وَأَكَلَ ذَبِيحَتَنَا فَذَلِكَ المُسْلِمُ الَّذِي لَهُ ذِمَّةُ اللَّهِ وَذِمَّةُ رَسُولِهِ، فَلاَ تُخْفِرُوا اللَّهَ فِي ذِمَّتِهِ

Kim bizim namazımıla (sünnete göre) namazı kılar, kıblemize yönelir, kestiğimizi yerse o müslümandır. Allah’ın zimmeti ve rasulünün zimmeti onun üzerinedir. Allah’ın zimmetini gözetmemezlik etmeyin.” Sahih. Buhari (391) Nesâî (4997) İbn Mende el-İman (195) el-Muhallisiyyat (1825) Beyhakî (2/3)

Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem el-Munzir b. Sâvâ’ya şöyle yazdı:

 

مَنْ صَلَّى صَلَاتَنَا، وَاسْتَقْبَلَ قِبْلَتَنَا، وَأَكَلَ ذَبِيحَتَنَا، فَذَاكُمُ الْمُسْلِمُ، لَهُ ذِمَّةُ اللهِ وَذِمَّةُ الرَّسُولِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ

 

Kim bizim namazımızla namaz kılar, kıblemize yönelir ve kestğimizi yerse işte o müslümandır. Allah’ın zimmeti ve rasul sallallahu aleyhi ve sellem’in zimmeti onun üzerinedir. Hasen. Taberânî (10/152, 20/355) Ebu Nuaym Ma’rife (6100) Bkz.: Ebu Ubeyd el-Emval (51) Ebu Yusuf el-Harac (268)

 

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

 

مَنْ صَلَّى صَلَاتَنَا، وَاسْتَقْبَلَ قِبْلَتَنَا وَأَكَلَ ذَبِيحَتَنَا، وَصَامَ شَهْرَنَا، فَذَلِكَ الْمُسْلِمُ، لَهُ ذِمَّةُ اللَّهِ وَذِمَّةُ رَسُولِهِ

 

Kim bizim namazımızla namaz kılar, kıblemize yönelir ve (Ramazan) ayımızın orucunu tutarsa o müslümandır. Allah’ın zimmeti ve rasulünün zimmeti onun üzerinedir.” Hasen ligayrihi. İshak b. Rahuye (407) Taberânî Musnedu’ş-Şamiyyin (2363) Ebu Yusuf el-Harac (270) isnadında Kulsum b. Muhammed vardır. “Ramazan ayımızın orucunu tutarsa” kısmı sadece onun tarikinden geldiği için bu kısım zayıftır

Enes radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

أُمِرْتُ أَنْ أُقَاتِلَ النَّاسَ حَتَّى يَشْهَدُوا أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَأَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ وَأَنْ يَسْتَقْبِلُوا قِبْلَتَنَا وَأَنْ يَأْكُلُوا ذَبِيحَتَنَا وَأَنْ يُصَلُّوا صَلَاتَنَا فَإِذَا فَعَلُوا ذَلِكَ حَرُمَتْ عَلَيْنَا دِمَاؤُهُمْ وَأَمْوَالُهُمْ إِلَّا بِحَقِّهَا لَهُمْ مَا لِلْمُسْلِمِينَ وَعَلَيْهِمْ مَا عَلَى الْمُسْلِمِينَ

İnsanlarla Allah’tan başka ibadete layık hak ilah olmadığına ve Muhammed’in O’nun kulu ve rasulü olduğuna şahitlik edinceye, kıblemize yönelip kestiğimizden yeyinceye ve bizim namazımızla namaz kılıncaya kadar savaşmakla emrolundum. Bunları yaptıkları zaman hak karşılığı olması dışında bize onların kanları ve malları haram olur. Müslümanların lehine olan onların da lehinedir, Müslümanların aleyhine olan, onların da aleyhinedir.” Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Ebû Dâvûd (2641-42) Buhârî (392) Ahmed (3/199, 225) İbn Hibbân (13/216) Tirmizî (2608) Nesâî (3966, 3967) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (8/173) Tahavî Şerhu Meani’l-Asar (3/215) Beyhaki (3/92) el-Elbani es-Sahiha (303)

Ebu Hureyre radiyallahu anh’den:

أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ دَخَلَ المَسْجِدَ فَدَخَلَ رَجُلٌ فَصَلَّى ثُمَّ جَاءَ فَسَلَّمَ عَلَى النَّبِيِّ صلّى الله عليه وسلم فَرَدَّ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَيْهِ السَّلاَمَ فَقَالَ ارْجِعْ فَصَلِّ فَإِنَّكَ لَمْ تُصَلِّ فَصَلَّى ثُمَّ جَاءَ فَسَلَّمَ عَلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ ارْجِعْ فَصَلِّ فَإِنَّكَ لَمْ تُصَلِّ ثَلاَثًا فَقَالَ وَالَّذِي بَعَثَكَ بِالحَقِّ فَمَا أُحْسِنُ غَيْرَهُ فَعَلِّمْنِي قَالَ إِذَا قُمْتَ إِلَى الصَّلاَةِ فَكَبِّرْ ثُمَّ اقْرَأْ مَا تَيَسَّرَ مَعَكَ مِنَ القُرْآنِ ثُمَّ ارْكَعْ حَتَّى تَطْمَئِنَّ رَاكِعًا ثُمَّ ارْفَعْ حَتَّى تَعْتَدِلَ قَائِمًا ثُمَّ اسْجُدْ حَتَّى تَطْمَئِنَّ سَاجِدًا ثُمَّ ارْفَعْ حَتَّى تَطْمَئِنَّ جَالِسًا ثُمَّ اسْجُدْ حَتَّى تَطْمَئِنَّ سَاجِدًا ثُمَّ افْعَلْ ذَلِكَ فِي صَلاَتِكَ كُلِّهَا

“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem mescide girdi. Bir adam mescide girip namaz kıldı. Sonra gelip Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e selam verdi. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem onun selamını cevapladı ve dedi ki:

Dön, namaz kıl! Zira sen namaz kılmadın.” Adam namaz kılıp geldi, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e selam verdi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Dön, namaz kıl! Zira sen namaz kılmadın.” Bu durum üç defa tekrar etti. Adam dedi ki:

“Seni hak ile gönderene yemin ederim bundan iyisini yapamıyorum. Bana öğret.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Namaza kalktığın zaman tekbir al, sonra Kur’ân’dan kolayına geleni oku. Sonra rükûda itminan buluncaya kadar rükû et. Sonra doğrulup ayakta dur. Sonra secdeye git ve itminan buluncaya kadar secdede kal. Sonra başını kaldır ve itminan buluncaya kadar otur. Sonra secde et ve itminan buluncaya kadar secdede kal. Sonra namazının tamamında bunu yap.” Sahih. Buhârî (793, 757) Muslim (397)

Rifâ’a b. Râfî’ radıyallahu anh şöyle dedi:

جَاءَ رَجُلٌ وَرَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ جَالِسٌ فِي الْمَسْجِدِ فَصَلَّى قَرِيبًا مِنْهُ ثُمَّ انْصَرَفَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَعِدْ صَلَاتَكَ فَإِنَّكَ لَمْ تُصَلِّ فَرَجَعَ فَصَلَّى كَنَحْوِ مَا صَلَّى ثُمَّ انْصَرَفَ إِلَى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ لَهُ أَعِدْ صَلَاتَكَ فَإِنَّكَ لَمْ تُصَلِّ فَرَجَعَ فَصَلَّى كَنَحْوِ مَا صَلَّى ثُمَّ انْصَرَفَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ لَهُ أَعِدْ صَلَاتَكَ فَإِنَّكَ لَمْ تُصَلِّي فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ عَلِّمْنِي قَالَ إِذَا اسْتَقْبَلْتَ الْقِبْلَةَ فَكَبِّرْ ثُمَّ اقْرَأْ بِأُمِّ الْقُرْآنِ ثُمَّ اقْرَأْ بِمَا شِئْتَ فَإِذَا رَكَعْتَ فَاجْعَلْ رَاحَتَيْكَ عَلَى رُكْبَتَيْكَ وَامْدُدْ ظَهْرَكَ وَمَكِّنْ لِرُكُوعِكَ فَإِذَا رَفَعْتَ رَأْسِكَ فَأَقِمْ صُلْبَكَ حَتَّى تَرْجِعَ الْعِظَامُ إِلَى مَفَاصِلِهَا فَإِذَا سَجَدْتَ فَمَكِّنْ لِسُجُودِكَ فَإِذَا رَفَعْتَ رَأْسِكَ فَاجْلِسْ عَلَى فَخِذِكَ الْيُسْرَى ثُمَّ اصْنَعْ ذَلِكَ فِي كُلِّ رَكْعَةٍ وَسَجْدَةٍ

“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem mescidde oturuyorken bir adam geldi ve ona yakın bir yerde namaz kıldı. Sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e doğru yöneldi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona:

Namazını iade et. Zira sen namaz kılmadın” buyurdu. Adam döndü ve aynı şekilde namaz kıldı. Sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e doğru geldi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona:

Namazını iade et, zira sen namaz kılmadın” buyurdu. Adam döndü ve yine aynı şekilde namaz kıldı. Sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e doğru geldi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona:

Namazını iade et. Sen namaz kılmadın” buyurdu. Adam dedi ki: “Ey Allah’ın rasulü! Bana öğret!” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Namaza kalktığın zaman kıbleye dön, tekbir al, sonra Ummu’l-Kur’ân’ı (Fatiha suresini) ve dilediğini oku. Rüku ettiğinde ellerini dizlerine koy ve sırtını uzat. Rüku’unda mutemekkin ol (azaların iyice yerleşsin). Başını kaldırdığın zaman kemiklerin eklemlerine yerleşinceye kadar sırtını doğrult. Secde yaptığın vakit, secdende mütemekkin ol (azaların iyice yerleşsin). Başını secdeden kaldırdığın zaman da sol baldırının üzerine otur. Sonra bunu her rekatte ve her secdede yap.” Buhârî'nin şartına göre sahih. Ebû Dâvud (859) Ahmed (4/340) İbn Mâce (893) Tayalisi (1372) İbn Hibbân (5/89) Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (5/40) Beyhakî (2/373)

Ebû Abdillah el-Eş’ârî radıyallahu anh şöyle dedi:

صَلَّى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِأَصْحَابِهِ ثُمَّ جَلَسَ فِي طَائِفَةٍ مِنْهُمْ فَدَخَلَ رَجُلٌ فَقَامَ يُصَلِّي فَجَعَلَ يَرْكَعُ وَيَنْقُرُ فِي سُجُودِهِ فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَتَرَوْنَ هَذَا مَنْ مَاتَ عَلَى هَذَا مَاتَ عَلَى غَيْرِ مِلَّةِ مُحَمَّدٍ يَنْقُرُ صَلَاتَهُ كَمَا يَنْقُرُ الْغُرَابُ الدَّمَ إِنَّمَا مَثَلُ الَّذِي يَرْكَعُ وَيَنْقُرُ فِي سُجُودِهِ كَالْجَائِعِ لَا يَأْكُلُ إِلَّا التَّمْرَةَ وَالتَّمْرَتَيْنِ فَمَاذَا تُغْنِيَانِ عَنْهُ؟ فَأَسْبِغُوا الْوُضُوءَ وَيْلٌ لِلْأَعْقَابِ مِنَ النَّارِ أَتِمُّوا الرُّكُوعَ وَالسُّجُودَ قَالَ أَبُو صَالِحٍ فَقُلْتُ لِأَبِي عَبْدِ اللَّهِ الْأَشْعَرِيِّ مَنْ حَدَّثَكَ بِهَذَا الْحَدِيثِ؟ فَقَالَ أُمَرَاءُ الْأَجْنَادِ عَمْرُو بْنُ الْعَاصِ وَخَالِدُ بْنُ الْوَلِيدِ وَيَزِيدُ بْنُ أَبِي سُفْيَانَ وَشُرَحْبِيلُ بْنُ حَسَنَةَ كُلُّ هَؤُلَاءِ سَمِعُوهُ مِنَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ashabına namazı kıldırdı, sonra onlardan bir grupla oturdu. Bir adam gelip namaza durdu. Rükû ve secdelerini tavuğun mısır tanelemesi gibi yaptı. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Şunu görüyor musunuz? Kim bu adamın şu hali (yâni namaz kılışı) üzere ölürse, Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in dininden başka bir din üzere ölür. Rükû’unu tam yapmayan, secdelerini karganın gagalaması gibi yapanın misali, bir veya iki hurmadan başka bir şey yiyeyemeyen aç birisinin misali gibidir. Bu onu doyurur mu? Abdesti de tam alın. Ateşten yana vay o topuklardan haline! Rüku ve secdeleri tam yapın!” Hasen. İbn Huzeyme (665) Ebu Ya’lâ (13/139) Taberani (4/115) Beyhakî (2/89)

10 Ağustos 2023 Perşembe

Kitap ve Sünneti Bıraktım Hadisi

 Şüphesiz hamd yalnız Allah'adır. O'na hamd eder, O'ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerlerinden, amellerimizin kötülüklerinden Allah'a sığınırız. Allah'ın hidayet verdiğini kimse saptıramaz. O'nun saptırdığını da kimse doğru yola iletemez. Şehadet ederim ki, Allah'tan başka ibadete layık hak ilâh yoktur. O, bir ve tektir, O'nun ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed Allah'ın kulu ve Rasûlüdür.

Ey iman edenler! Allah'tan nasıl korkmak gerekirse öyle korkun ve siz ancak Müslümanlar olarak ölünüz.” (Al-i İmran; 102)

Ey insanlar! Sizi tek bir candan yaratan ve ondan da eşini var eden, her ikisinden birçok erkek ve kadın türeten Rabbinizden korkun. Kendisi adına birbirinizden dileklerde bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık bağlarını kesmekten de sakının. Şüphesiz Allah üzerinizde tam bir gözetleyicidir.” (en-Nisâ; 1),

Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve dosdoğru söz söyleyin. O da amellerinizi lehinize olmak üzere düzeltsin, günahlarınızı da mağfiret etsin. Kim Allah'a ve Rasûlüne itaat ederse büyük bir kurtuluşla kurtulmuş olur.” (el-Ahzâb; 70-71)

Bundan sonra, Şüphesiz sözlerin en güzeli Allah’ın Kelam’ı, yolların en hayırlısı Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellem’in yoludur. İşlerin en kötüsü sonradan çıkarılanlarıdır. Her sonradan çıkarılan şey bid’attir ve her bid’at sapıklıktır. Her sapıklık da ateştedir.

Daha önce Şia taifesinin Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Aranızda sarıldığınız takdirde asla sapıtmayacağınız: Allah’ın kitabını ve nebisinin sünnetini bıraktım” hadisinin sıhhati hakkında şüphe uyandırmaya çalışmaları üzerine bu konuda bir yazı yayınlamıştım. Sonra Bünyamin Erul gibi yerli oryantalist ilahiyatçıların da bu hadisin sıhhati hakkında şüpheler attıklarını gördüm. Söz konusu hadisin sıhhatinin çeşitli tariklerden sabit olduğunu ortaya koymak üzere bu risaleyi hazırladım. Muvaffak kılacak olan Allahtır.

Ebu Muaz Seyfullah el-Çubukâbâdî

1- Ebu Hureyre radıyallahu anh Hadisi

Darekutni Sunen’inde şu şekilde rivayet etti:

حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرٍ الشَّافِعِيُّ نا أَبُو قَبِيصَةَ مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عُمَارَةَ بْنِ الْقَعْقَاعِ نا دَاوُدُ بْنُ عَمْرٍو نا صَالِحُ بْنُ مُوسَى عَنْ عَبْدِ الْعَزِيزِ بْنِ رُفَيْعٍ عَنْ أَبِي صَالِحٍ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ خَلَّفْتُ فِيكُمْ شَيْئَيْنِ ‌لَنْ ‌تَضِلُّوا ‌بَعْدَهُمَا كِتَابُ اللَّهِ وَسُنَّتِي وَلَنْ يَفْتَرِقَا حَتَّى يَرِدَا عَلَيَّ الْحَوْضَ

Ebû Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Size onlardan sonra sapıtmayacağınız iki şey bıraktım; Allah’ın kitabı ve sünnetim. Bu ikisi havz akıncaya kadar ayrılmadan gelecektir.”[1]

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den gelen bu tarikin bütün yollarında Salih b. Musa b. Abdillah b. Talha tek kalmıştır.

Zehebî Salih b. Musa et-Talhî hakkında “Hüccet değildir” dedikten sonra şu nakilleri yapmıştır: “İbn Main onun hakkında: “Hadisi yazılmaz” dedi. Buhârî: “Munkeru’l-Hadis” dedi. Nesâî: “Metruk” dedi. İbn Adiy dedi ki: “Benim katımda o kasıtlı olarak yalan söyleyen bir kimse değildir.” El-Cuzecanî dedi ki: “İyi biri olmasına rağmen hadiste zayıftır.”[2]

Salih b. Musa adaleti bakımından değil, hafızası bakımından eleştirilmiştir. Nitekim İbn Adiy onun hakkında şöyle demiştir: “Rivayetlerinin çoğuna başka kimse mutabaat etmemiştir. (Yani birçok rivayetinde tek kalmıştır) Ya isnadda ya da metinde hata ederek başkalarının rivayet etmediği şekilde rivayette bulunmuştur. O bana göre kasten yalan söylememiştir. Lakin karıştırmış ve hata etmiştir. Hata ettiği rivayetlerinin çoğu dedesinden rivayet ettiği faziletlere dair hadisler olup, kimse kendisine mutabaat etmemiştir.”[3]

İbn Adiy’in bu tahkikinden şu sonuçlar anlaşılır: Salih b. Musa yalancı değildir lakin hafızası bakımından da çok sağlam değildir bu yüzden karıştırıp hata ettiği rivayetler olmuştur. Salih b. Musa et-Talhi bu hadisi Ebu Hureyre radıyallahu anh’den rivayet etme konusunda tek kalmış olsa da, metni bakımından tek kalmamış, aşağıda aktaracağım üzere rivayetin şahitleri gelmiştir. Bu yüzden birçok muhakkik bu hadisi hasen ve sahih olarak değerlendirmişlerdir:

Suyuti Miftahu’l-Cenne’de (s.12) şahitlerini zikrederek sahih demiştir. Yine Camiu’s-Sagir’de (3932) sahih demiştir.

el-Elbânî, Menziletu’s-Sunneti Fi’l-İslâm’da (s.18) ve el-Mişkat tahkikinde (1/140) hasen demiştir. Sahihu’l-Cami’de (2937, 3232) sahih demiştir.

Camiu’l-Usul muhakkiki el-Arnaut hasen demiştir.

Hadis rivayet yollarıyla sahihtir.

2- İbn Abbas radıyallahu anhuma Hadisi

Mervezi es-Sunne’de şöyle rivayet etti:

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى ثنا ابْنُ أَبِي أُوَيْسٍ حَدَّثَنِي أَبِي عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي عَبْدِ اللَّهِ الْبَصْرِيِّ وَعَنْ ثَوْرِ بْنِ يَزِيدَ الدَّيْلِيِّ عَنْ عِكْرِمَةَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَيُّهَا النَّاسُ اسْمَعُوا قَوْلِي فَإِنِّي لَا أَدْرِي لَعَلِّي لَا أَلْقَاكُمْ بَعْدَ يَوْمِي هَذَا فِي هَذَا الْمَوْقِفِ أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّ دِمَاءَكُمْ وَأَمْوَالَكُمْ حَرَامٌ عَلَيْكُمْ إِلَى يَوْمِ تَلْقَوْنَ رَبَّكُمْ كَحُرْمَةِ يَوْمِكُمْ هَذَا فِي بَلَدِكُمْ هَذَا وَإِنَّكُمْ سَتَلْقَوْنَ رَبَّكُمْ فَيَسْأَلُكُمْ عَنْ أَعْمَالِكُمْ وَقَدِ بَلَّغْتُ فَذَكَرَ كَلَامًا كَثِيرًا وَقَالَ فِي آخِرِهِ فَاعْقِلُوا أَيُّهَا النَّاسُ قَوْلِي فَإِنِّي قَدْ بَلَّغْتُ وَقَدْ تَرَكْتُ فِيكُمْ أَيُّهَا النَّاسُ مَا إِنِ اعْتَصَمْتُمْ بِهِ فَلَنْ تَضِلُّوا أَبَدًا كِتَابَ اللَّهِ وَسُنَّةَ نَبِيِّهِ أَيُّهَا النَّاسُ اسْمَعُوا مِنِّي مَا أَقُولُ لَكُمُ اعْقِلُوا تَعِيشُوَا وَلَا تَرْجِعُوا بَعْدِي كُفَّارًا يَضْرِبُ بَعضُكُمْ رِقَابَ بَعْضٍ بِالسُّيُوفِ اللَّهُمْ هَلْ بَلَّغْتُ اللَّهُمْ هَلْ بَلَّغْتُ اللَّهُمْ هَلْ بَلَّغْتُ؟

İbn Abbas radiyallahu anhuma’dan: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyin! Bilmiyorum, belki de bu günümde, bu konumumdan sonra sizinle karşılamayabilirim. Ey insanlar! Muhakkak ki rabbinizle karşılaşmanıza kadar kanlarınız ve mallarınız şu gününüzde şu beldenizin haram olduğu gibi birbirinize haramdır. Muhakkak ki sizler rabbinizle karşılaşacaksınız ve amelleriniz hakkında sorgulanacaksınız. Ben tebliğ ettim.” Böylece birçok şey zikretti, sonunda şöyle buyurdu:

Sözümü iyi anlayın ey insanlar! Muhakkak ki ben tebliğ ettim. Ey insanlar! Aranızda sarıldığınız takdirde asla sapıtmayacağınız; Allah’ın kitabını ve nebisinin sünnetini bıraktım. Ey insanlar! Benden dinleyin, size söylediklerimi akledin, yaşayın. Benden sonra birbirlerinin boyunlarını kılıçla vuran kâfirlere dönmeyin. Allah’ım! Tebliğ ettim mi? Allah’ım! Tebliğ ettim mi? Allah’ım! Tebliğ ettim mi?”[4]

Bu isnadda İsmail b. Ebi Uveys ve babası Ebu Uveys eleştirilmiştir.

İsmail b. Abdillah b. Abdillah b. Ebi Uveys’e gelince: Buhari ve Muslim onunla hüccet getirmişlerdir.

Ahmed b. Hanbel, Osman b. Said ed-Darimi ve Yahya b. Main: “Onda sakınca yoktur” dediler.

Ebu Hatim: Mahallus-Sıdk, onda biraz gaflet vardır dedi.

Nesai onun zayıf olduğunu söylemiştir.

Yahya b. Main’den de onu eleştirdiğine dair rivayet vardır.

Et-Takrib’de İsmail b. Ebi Uveys hakkında şöyle denilir: “Saduktur. Ezberinden yaptığı rivayetlerde hata eder.”

El-Kâşif’te ise şöyle denilir: “Ebu Hatim: gafleti vardır, kendisi saduktur dedi. Nesai zayıf dedi”

Ebu Uveys’e gelince: Et-Takrib’de şöyle denilir: “Saduktur, yanılır.”

El-Kâşif’te şöyle denilir: “İbn Main ve başkaları dediler ki: Salihtir. (Yani rivayeti şahid getirmeye elverişlidir) Aradığın gibi kuvvetli değildir.”

Zehebi, Hâkim’in el-Mustedrek kitabına telhisinde şöyle demiştir: “Muslim Ebu Uveys Abdullah ile delil getirmiştir.”

Yine Zehebi “Rivayetlerinin reddedilmesi gerekmediği halde haklarında konuşulan raviler”e dair Marifetu’r-Ruvvat kitabında (s.195 no:392) Ebu Uveys hakkında şöyle demiştir: “Saduktur. Hakkında zararsız bir eleştiri vardır. Nesai ve başkaları: “Kuvvetli değil” dedi. Darekutni: “Hafızasında bir şey var” dedi.”

Derim ki: Bu durumda olan bir ravinin rivayeti hasen sayılmaya elverişlidir. Zira bu tabirler adalet yönüyle kusursuz olmakla beraber, zabtları itibarıyla sika ravilere nispetle hatası daha fazla olan raviler hakkında kullanılan ibarelerdir.

Zabt yönündeki zayıflığın telafisi ise diğer sahabelerden gelen mevsul rivayetlerin ve Mürsel tariklerin şahitliği ile sabit olmuştur. Neticede hadis sahih derecesine çıkmıştır.

Hâkim bu hadis hakkında sahih derken Zehebi de onaylamıştır.

İbn Hazm el-İhkam’da (6/243) bu hadis hakkında sahih demiştir.

El-Elbani Sahihu’t-Tergib’de (no:40) sahih demiştir.

3- Enes Radıyallahu anh Hadisi

Ebu’ş-Şeyh el-İsbehani Tabakatu’l-Muhaddisine Bi Esbehan kitabında şöyle rivayet etmiştir:

حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ سَعِيدٍ  قال ثنا عَبْدُ الْوَاحِدِ قال ثنا هِشَامٌ عَنْ يَزِيدَ الرَّقَاشِيِّ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَقَدْ تَرَكْتُ فِيكُمْ مَا إِنَّ أَخَذْتُمْ بِهِ ‌لَنْ ‌تَضِلُّوا ‌كِتَابَ ‌اللَّهِ ‌وَسُنَّةَ ‌نَبِيِّهِ

Enes b. Malik radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Aranızda, tutunduğunuz takdirde asla sapmayacağınız; Allah’ın kitabını ve nebîsinin sünnetini bıraktım.”[5]

İsnadında eleştirilen yalnızca Yezid b. Eban er-Rakaşî vardır. Yezid er-Rakaşî meşhur zahid ve âbiddir. Ancak ibadetle çokça meşgul olmasından dolayı bazı rivayetlerin ezberinde hata etmiş, bu yüzden eleştirilmiştir. Çoğunluk onun hafızasındaki zayıflık sebebiyle zayıf görmüşlerdir.

Yahya b. Main, Yezid er-Rakaşî hakkında: “Zayıf” demiştir.

Ebu Ubeyd el-Acurrî dedi ki: “Ebu Davud’a Yezid er-Rakaşi’yi sordum. Dedi ki: “Salih bir kimsedir. Yahya b. Main’e onun hakkında sorulduğu zaman: “Dürüst bir adam” dediğini işittim.”[6]

Bu rivayet Yahya b. Main’in ve onu zayıf gören diğer munekkid imamların Yezid’i adaleti bakımından değil yalnız hafızası bakımından cerh ettiğini göstermektedir.

Amr b. Ali el-Fellas dedi ki: “Yahya b. Said Yezid er-Rakaşi’den rivayet etmezdi. Abdurrahman b. Mehdî ise ondan rivayet ederdi.”

Yine başka yerde dedi ki: “Abdurrahman’ın er-Rebi b. Subayh yoluyla ondan rivayet ettiğini işittim. O (Yezid er-Rakaşi) salih bir adamdı. Nitekim insanlar ondan rivayette bulunmuşlardır. Hadiste kuvvetli değildi.”[7]

Es-Sacî şöyle demiştir: “Yezid er-Rakaşi yanılır ve iyi ezberlemezdi. Dürüst ve salih bir kimse olmasından dolayı hadisi kabul edilir.”[8]

İbn Adiy dedi ki: “Yezid er-Rakaşi’nin Enes radıyallahu anh’den ve başkalarından salih rivayetleri vardır. Kendisinden Basra’lı, Kufe’li ve başka bölgelerden sikalar rivayette bulunmuşsa onda bir sakınca olmadığını umarım.”[9]

Derim ki: Bu rivayeti de Yezid er-Rakaşi’den sika bir ravi olan Hişam b. Hassan el-Basri rivayet etmiştir. Ebu Nuaym’ın rivayetinde ise saduk bir ravi olan ama Yezid’den rivayetleri mahfuz görülmeyen Hişam b. Selman el-Mucaşiî el-Basrî rivayet etmiştir.[10] Bu durumda bu rivayetin isnadı hasen derecesinde olmaktadır. Nitekim Tirmizî, Yezid er-Rakaşi’ye mutabaat olduğunda hadisini hasen görmüştür.

4- Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh Hadisi

Hatib el-Bağdadî el-Fakih ve’l-Mutefakkih’te şöyle rivayet etti:

أنا أَبُو طَالِبٍ مُحَمَّدُ بْنُ عَلِيِّ بْنِ إِبْرَاهِيمَ الْبَيْضَاوِيُّ أنا مُحَمَّدُ بْنُ الْعَبَّاسِ الْخَزَّازُ نا أَبُو بَكْرِ بْنُ الْمُجَدَّدِ نا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ حَدَّثَنِي شُعَيْبٌ هُوَ ابْنُ إِبْرَاهِيمَ التَّمِيمِيُّ نا سَيْفٌ يَعْنِي ابْنَ عُمَرَ - عَنْ أَبَانَ بْنِ إِسْحَاقَ الْأَسَدِيِّ عَنِ الصَّبَّاحِ بْنِ مُحَمَّدٍ عَنْ أَبِي حَازِمٍ عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ قَالَ خَرَجَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَيْنَا فِي مَرَضِهِ الَّذِي تُوُفِّيَ فِيهِ وَنَحْنُ فِي صَلَاةِ الْغَدَاةِ فَذَهَبَ أَبُو بَكْرٍ لِيَتَأَخَّرَ فَأَشَارَ إِلَيْهِ مَكَانَكَ وَصَلَّى مَعَ النَّاسِ فَلَمَّا انْصَرَفَ حَمِدَ اللَّهَ وَأَثْنَى عَلَيْهِ ثُمَّ قَالَ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنِّي قَدْ تَرَكْتُ ‌فِيكُمُ ‌الثَّقَلَيْنِ ‌كِتَابَ ‌اللَّهِ ‌وَسُنَّتِي فَاسْتَنْطِقُوا الْقُرْآنَ بِسُنَّتِي وَلَا تُعْسِفُوهُ فَإِنَّهُ لَنْ تَعْمَى أَبْصَارُكُمْ وَلَنْ تَزُلْ أَقْدَامُكُمْ وَلَنْ تُقْصَرَ أَيْدِيكُمْ مَا أَخَذْتُمْ بِهِمَا

Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, vefat ettiği hastalığında yanımıza çıkageldi. Biz sabah namazında idik ve Ebu Bekr radıyallahu anh geri çekilmek istedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ona yerinde kalmasını işaret etti ve insanlarla beraber namazı kıldı. Namaz bitince hamd-u sena ederek şöyle buyurdu:

Ey insanlar! Muhakkak ki ben aranızda iki ağırlık bıraktım. Allah’ın kitabı ve sünnetim. Kur’an’ı sünnetim ile konuşturun, Gelişigüzel davranmayın. Zira bu ikisine tutunduğunuz sürece gözleriniz kör olmaz, ayaklarınız kaymaz ve elleriniz geri kalmaz.”[11]

İsnadında Seyf b. Ömer ittifakla zayıftır.

Yine ravilerinden es-Sabbah b. Muhammed yanılgıları olan bir ravidir.

Faide: Ebu Bekr el-Bikâî (vefatı 885 hicri) Ebu Nuaym’ın bu hadisi zayıf isnadla rivayet ettiğini zikretmiş ve ardından şöyle demiştir:

“Ebu Nuaym bu hadisi, “Allah’ın Kitabı ve ailemi bıraktım” hadisinde aile ile kastedilenin sünnet olduğuna delil getirmiştir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünneti Kur’an’ın beyanıdır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ailesi ise Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hallerini, fiillerini, hükümlerini ve sünnetlerini insanların en iyi bilenleridir. Bu yüzden onlara uyulması ve onlardan rivayetlerin alınması teşvik edilmiştir.”[12]

5- Amr b. Avf el-Muzenî Radıyallahu anh Hadisi

İbn Abdilber Camiu Beyani’l-İlm’de şöyle rivayet etti:

حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ عُثْمَانَ نا أَحْمَدُ بْنُ دُحَيْمٍ نا مُحَمَّدُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ الدَّيْبُلِيُّ نا عَلِيُّ بْنُ زَيْدٍ الْفَرَائِضِيُّ نا الْحُنَيْنِيُّ عَنْ كَثِيرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرِو بْنِ عَوْفٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم تَرَكْتُ فِيكُمْ أَمْرَيْنِ ‌لَنْ ‌تَضِلُّوا ‌مَا ‌تَمَسَّكْتُمْ ‌بِهِمَا كِتَابَ اللَّهِ وَسُنَّةَ نَبِيِّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ

Amr b. Avf el-Muzenî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Aranızda sarıldığınız takdirde asla sapıtmayacağınız iki şey bıraktım: Allah’ın kitabı ve nebîsi sallallahu aleyhi ve sellem’in sünneti[13]

Kesir b. Abdillah b. Amr b. Avf zayıftır.[14] Babası Abdullah meçhuldür. Ondan sadece oğlu Kesir rivayette bulunmuştur. İbn Hibban’dan başkası onu tevsik etmemiştir. Hadis şahitleriyle hasendir.

6- Ka’b b. Ucra Radıyallahu anh Hadisi

El-Vâkidî Megazi’de şöyle rivayet etti:

وَحَدّثَنِي سَيْفُ بْنُ سُلَيْمَانَ عَنْ مُجَاهِدٍ عَنْ عَبْدِ الرّحْمَنِ بن أبى ليلى عَنْ كَعْبِ بْنِ عُجْرَةَ قَالَ لَمّا كُنّا بِالْأَبْوَاءِ وَقَفَ عَلَيّ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم فَخَطَبَ النّاسَ فَقَالَ أَيّهَا النّاسُ إنّي كَائِنٌ لَكُمْ فَرَطًا ‌وَقَدْ ‌تَرَكْت ‌فِيكُمْ ‌مَا ‌إنْ ‌أَخَذْتُمْ بِهِ لَمْ تَضِلّوا كِتَابُ اللهِ وَسُنّتُهُ بِأَيْدِيكُمْ!

Ka’b b. Ucra radıyallahu anh’den: “Biz Ebva’da iken Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanımda durdu..” Bu hadisin devamında şöyle geçer: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem insanlara hutbe verip buyurdu ki:

Ey insanlar! Muhakkak ki ben havzda sulayıcınız olacağım. Aranızda, kendisine tutunduğunuz takdirde asla sapıtmayacağınız; Allah’ın kitabını ve nebinisinin sünnetini bıraktım[15]

Muhammed b. Ömer el-Vakıdî dışında ravileri sikadır.

7- Ömer b. El-Hattab radıyallahu anh’den Mevkuf

Eslem b. Sehl el-Vasitî Tarihu Vasıt’ta şöyle rivayet etti:

حدثنا أسلم قَالَ ثنا مُحَمَّد بن وائل قَالَ ثنا محمد بن جعفر حدثنا  أسلم قَالَ ثنا عَبَّادُ بْنُ زِيَادٍ قَالَ ثنا ابْنُ أَبِي عَدِيٍّ كِلاهُمَا عَنْ شُعْبَةَ عَنْ سَعْدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ قَالَ حَدَّثَنِي فَقِيهٌ مِنْ أَهْلِ وَاسِطٍ جَدُّهُ ابْنُ مِينَا عَنِ الْمِسْوَرِ بْنِ مَخْرَمَةَ قَالَ قَالَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ رضي الله عنه يَا مَعْشَرَ قُرَيْشٍ إِنِّي لا أَخْشَى عَلَيْكُمْ وَلَكِنْ أَخَافُكُمْ عَلَى النَّاسِ فَإِنِّي قَدْ تَرَكْتُكُمْ عَلَى مِثْلِ مَخْرَفَةِ النَّعَمِ وَتَرَكْتُ فِيكُمْ أَمْرَيْنِ ‌لَنْ ‌تَضِلُّوا ‌بَعْدَهُمَا كِتَابَ اللَّهِ جَلَّ وَعَزَّ وَسُنَّةَ نَبِيِّهِ صلى الله عليه وسلم

El-Misver b. Mahrame radıyallahu anh dedi ki: “Ömer b. El-Hattab radıyallahu anh şöyle dedi:

“Ey Kureyş topluluğu! Muhakkak ki ben sizin hakkınızda korkmuyorum, sizden dolayı insanlar hakkında korkuyorum. Muhakkak ben geniş bir yol üzere bıraktım. Sizin aranızda iki şey bırakıyorum ki o ikisinden sonra sapıklığa düşmezsiniz: Allah Azze ve Celle’nin kitabı ve nebisi sallallahu aleyhi ve sellem’in sünneti.”[16]

Bu mevkuf rivayeti burada zikretmemin sebebi, Ömer radıyallahu anh’ın ancak Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işitmiş olduğu sözü tekrarlayarak O’nun sünnetine uymak adına bu hutbeyi yapmış olmasıdır.

8- Urve b. Ez-Zubeyr Rahimehullah’tan Mürsel

Beyhakî Delailu’n-Nubuvve’de şöyle rivayet etti:

أَخْبَرَنَا أَبُو عَبْدِ اللهِ الْحَافِظُ أَنْبَأَنَا أَبُو جَعْفَرٍ الْبَغْدَادِيُّ حَدَّثَنَا أَبُو عُلَاثَةَ مُحَمَّدُ بْنُ عَمْرِو بْنِ خَالِدٍ حَدَّثَنَا أَبِي حَدَّثَنَا ابْنُ لَهِيعَةَ عَنْ أَبِي الْأَسْوَدِ عَنْ عُرْوَةَ بْنِ الزُّبَيْرِ فَذَكَرَ قِصَّةَ حَجَّةِ الْوَدَاعِ قَالَ ثُمَّ رَكِبَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَى الرَّاحِلَةِ وَجَمَعَ النَّاسَ وَقَدْ أَرَاهُمْ مَنَاسِكَهُمْ فَقَالَ يَا أَيُّهَا النَّاسُ اسْمَعُوا مَا أَقُولُ لَكُمْ فَإِنِّي لَا أَدْرِي لَعَلِّي لَا أَلْقَاكُمْ بَعْدَ عَامِي هَذَا فِي هَذَا الْمَوْقِفِ ثُمَّ ذَكَرَ خُطْبَتَهُ وَقَالَ فِي آخِرِهَا اسْمَعُوا أَيُّهَا النَّاسُ قَوْلِي فَإِنِّي قَدْ تَرَكْتُ فِيكُمْ مَا إِنِ اعْتَصَمْتُمْ بِهِ لَنْ تَضِلُّوا أَبَدًا أَمْرَيْنِ بِيِّنَيْنِ كِتَابَ اللهِ وَسُنَّةَ نَبِيِّكُمْ

Ebu’l-Esved rahimehullah’tan: “Urve b. ez-Zubeyr rahimehullah veda haccı kıssasını anlattı, dedi ki: “Sonra Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bineğine bindi ve insanları topladı. Onlara hac menasiklerini göstermişti. Buyurdu ki:

Ey insanlar! Size ne söylüyorsam onu iyi dinleyin! Zira bilmiyorum, belki de bu yılımdan sonra sizinle burada karşılaşamam.” Sonra hutbesini zikretti ve sonunda dedi ki:

“Sözümü dinleyin ey insanlar! Muhakkak ben aranızda, kendisine sarıldığınız takdirde asla sapıtmayacağınız iki açık şey bırakıyorum: Allah’ın kitabını ve nebinizin sünnetini!”[17]

9- Musa b. Ukbe Rahimehullah’tan Mürsel

Beyhakî Delailu’n-Nubuvve’de şöyle rivayet etti:

أَخْبَرَنَا أَبُو الْحُسَيْنِ بْنُ الْفَضْلِ أَنْبَأَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ عَتَّابٍ حَدَّثَنَا الْقَاسِمُ الْجَوْهَرِيُّ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِي أُوَيْسٍ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ عُقْبَةَ عَنْ عَمِّهِ مُوسَى بْنِ عُقْبَةَ فَذَكَرَهُ إِلَّا أَنَّهُ قَالَ لَنْ تَضِلُّوا بَعْدَهُ أَبَدًا أَمْرًا بَيِّنًا كِتَابَ اللهِ وَسُنَّةَ نَبِيِّهِ

Musa b. Ukbe rahimehullah aynı manada rivayetinde Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in veda haccında şöyle buyurduğunu zikretti:

Apaçık olan Allah’ın kitabı ve nebisinin sünnetinden sonra asla sapıtmazsınız.”[18]

10- Ebu’z-Zinad Rahimehullah’tan Mürsel

Hatib el-Bağdadi, el-Fakih ve’l-Mutefekkih’te şöyle rivayet etti:

أنا أَبُو الْحَسَنِ مُحَمَّدُ بْنُ أَحْمَدَ بْنِ زِرْقَوَيْهِ أنا أَبُو أَحْمَدَ حَمْزَةُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ الْحَارِثِ الدِّهْقَانُ وَأَبُو بَكْرٍ مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ الشَّافِعِيُّ قَالَا نا إِسْمَاعِيلُ بْنُ إِسْحَاقَ الْقَاضِي نا إِسْمَاعِيلُ بْنُ أَبِي أُوَيْسٍ نا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ أَبِي الزِّنَادِ وَأَنَا أَبُو إِسْحَاقَ إِبْرَاهِيمُ بْنُ عُمَرُ بْنِ أَحْمَدَ الْبَرْمَكِيُّ أنا أَبُو بَكْرٍ مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ خَلَفِ بْنِ بَخِيتٍ الدَّقَّاقُ نا عُمَرُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ عِيسَى الْجَوْهَرِيُّ نا أَبُو بَكْرٍ الْأَثْرَمُ نا عِيسَى بْنُ مِينَاءٍ الْمَدَنِيُّ قَالَ حَدَّثَنِي عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ أَبِي الزِّنَادِ عَنْ أَبِيهِ قَالَالسُّنَنَ مِنَ الْإِسْلَامِ بِحَيْثُ جَعَلَهَا اللَّهُ هِيَ مِلَاكُ الدِّينِ وَقِيَامُهُ الَّذِي بُنِيَ عَلَيْهِ الْإِسْلَامُ وَأَيُّ قَوْلٍ أَجْسَمُ وَأَعْظَمُ خَطَرًا مِمَّا قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِي حَجَّةِ الْوَدَاعِ حِينَ خَطَبَ النَّاسَ فَقَالَ وَقَدْ تَرَكْتُ فِيكُمْ أَيُّهَا النَّاسُ مَا إِنِ اعْتَصَمْتُمْ بِهِ فَلَنْ تَضِلُّوا أَبَدًا أَمْرًا بَيْنَنَا كِتَابَ اللَّهِ وَسُنَّةَ نَبِيِّهِ فَقَرَنَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بَيْنَهُمَا

Abdurrahman b. Ebi’z-Zinad rahimehullah’tan: “Babam Ebu’z-Zinâd rahimehullah dedi ki:

“Sünnetler İslam’dandır. Zira Allah onu dinin temeli ve İslam’ın üzerine bina edildiği direği kılmıştır. Hangi söz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in veda haccında insanlara hitap ederken söylediği şu sözden daha büyük ve daha önemli olabilir?:

Aranızda sarıldığınız takdirde asla sapıtmayacağınız iki açık şey bıraktım ey insanlar: Allah’ın kitabı ve nebisinin sünneti” Böylece Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ikisinin arasını birleştirmiştir…”[19]

Hatib bunu iki ayrı isnad ile rivayet etmiştir. Ebu’z-Zinad rahimehullah’a kadar isnadı sahihtir.

11- İmam Malik Rahimehullah’tan Muallak

Ebu Mus’ab ez-Zuhrî Muvatta rivayetinde şöyle demiştir:

حَدَّثَنَا مَالِكٌ أَنَّهُ بَلَغَهُ أَنَّ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ تَرَكْتُ فِيكُمْ أَمْرَيْنِ ‌لَنْ ‌تَضِلُّوا ‌مَا ‌تَمَسَّكْتُمْ ‌بِهِمَا كِتَابَ اللهِ وَسُنَّةَ نَبِيِّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ

Malik b. Enes rahimehullah bize tahdis etti, O’na ulaştığına göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

Aranızda, sarıldığınız takdirde asla sapıtmayacağınız iki şey bıraktım: “Allah’ın kitabı ve nebisi sallallahu aleyhi ve sellem’in sünneti.”[20]

İbn Abdilber et-Tekassî kitabında şöyle demiştir: “Bu hadis mahfuzdur ve ilim ehli katında neredeyse isnada ihtiyaç bırakmayacak şekilde Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’den meşhurdur. Nitekim et-Temhid kitabında bunu müsned olarak zikrettik.”[21]

El-Elbani Mişkat tahkikinde (no: 186) hasen demiştir.

12- Abdullah b. Nuceyh Rahimehullah’tan Mürsel

Taberî Tarih’inde şöyle rivayet etti:

حَدَّثَنَا ابن حميد قال حَدَّثَنَا سلمة عن ابن إسحاق عن عبد الله بن أبي نجيح قال ثم مضى رسول الله صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَى حَجِّهِ فَأَرَى النَّاسَ مَنَاسِكَهُمْ وَأَعْلَمَهُمْ سُنَنَ حَجِّهِمْ وَخَطَبَ النَّاسَ خُطْبَتَهُ الَّتِي بَيَّنَ لِلنَّاسِ فِيهَا مَا بَيَّنَ فَحَمِدَ اللَّهَ وَأَثْنَى عَلَيْهِ ثُمَّ قَالَ: فَاعْقِلُوا أَيُّهَا النَّاسُ وَاسْمَعُوا قَوْلِي فَإِنِّي قَدْ بَلَّغْتُ وَتَرَكْتُ فِيكُمْ مَا إِنِ اعْتَصَمْتُمْ بِهِ فَلَنْ تَضِلُّوا أَبَدًا كِتَابَ اللَّهِ وَسُنَّةَ نَبِيِّهِ

Abdullah b. Ebi Nuceyh rahimehullah dedi ki: “Sonra Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem haccına devam etti. İnsanlara hac menasiklerini gösterdi ve haccın sünnetlerini öğretti. Sonra insanlar arasında bir hutbe verip Allah’a hamdu sena etti. Sonra şöyle buyurdu:…

Ey insanlar! İyice akledin! Sözümü iyi dinleyin! Muhakkak ki ben tebliğ ettim ve aranızda onlara sarıldığınız takdirde asla sapmayacağınız Allah’ın kitabını ve nebisinin sünnetini bıraktım…”[22]



[1] Hasen ligayrihi. Darekutnî (4/245) Ebu Bekr eş-Şafii el-Gaylaniyat (2/109) Hâkim (1/172) Beyhakî (10/114) Hatîb, el-Fakih, (270-271) Ukayli ed-Duafa (2/250) Lalekâ‘î, İ‘tikâd (90) Bezzar (15/385) İbn Şahin et-Tergib (528) İbn Şahin Şerhu Mezahibi Ehli’s-Sunne (44) İbn Abdilberr et-Temhid (24/331) İbn Hazm el-İhkam (6/243) Rafii et-Tedvin (4/178)

[2] Zehebi Siyeru A’lam (8/180)

[3] El-Kamil (5/110)

[4] Hasen, sahih ligayrihi. Mervezi es-Sunne (56) Hâkim (1/171) Ukayli ed-Duafa (2/250) İbn Ebi Asım, es-Sunne (1557) İbnu’l-Munzir el-Evsat (9675) Acurri eş-Şeria (1705) Beyhakî (10/114) Beyhaki Delail (5/449) Beyhaki el-İtikad (206) İbn Hazm el-İhkam (6/243) Hatib el-Bağdadi el-Muttefak ve’l-Mufterak (808)

[5] Hasen. Ebû’ş-Şeyh, Tabakât, (4/187 no:1149); Ebu Nuaym Ahbaru İsbehan (1/405 no:311)

[6] Mizzi Tehzibu’l-Kemal (32/68)

[7] Mizzi Tehzibu’l-Kemal (32/66) el-Cerh ve’t-Ta’dil (1053)

[8] İbn Hacer Tehzibu’t-Tehzib (11/311)

[9] İbn Adiy El-Kamil (9/131)

[10] Hişam b. Selman hakkında bkz.: el-Cerh ve’t-Ta’dil (9/62) ed-Devri Tarihu Yahya b. Main (3415, 4361) Muslim el-Kuna (3693) İbn Şahin es-Sikat (1533)

[11] Zayıf. Hâtib el-Bağdadî, el-Fakih ve’l-Mutefekkih (1/306, no:272) Kadı Iyaz el-İlma (s.9) Makrizi İmtau’l-Esma (14/476) İbnu’l-Muzaffer ve İbn Ebi’d-Dunya’ya nispetle; İbn Hacer Heytemi, es-Savaiku’l-Muhrika (2/367)

[12] Musaidu’n-Nazar (1/302)

[13] Hasen ligayrihi. İbn Abdilberr, Cami‘u Beyâni’l-‘İlm (1389, 1866) İbn Abdilberr et-Temhid (24/331) Şecerî Emalî (753)

[14] Bkz.: İbn Hacer et-Takrib (5716)

[15] Hasen ligayrihi. Vakıdî, Megazî (2/579) Makrizi İmtau’l-Esma (1/279)

[16] Sahih mevkuf. Eslem b. Sehl Tarihu Vasit (s.50)

[17] Hasen ligayrihi. Beyhaki Delail (5/448) Suyuti el-Hasais (2/61) Suyuti Miftahu’l-Cenne (s.12) Mürseldir.

[18] Sahih ligayrihi. Beyhaki Delail (5/448) mürseldir.

[19] Sahih ligayrihi. Hatib, el-Fakih ve’l-Mutefekkih (1/457 no: 406) Esbehani, el-Hucce (141)

[20] Sahih ligayrihi. Ebu Mus’ab ez-Zuhri Muvattai İmam Malik (1874) el-Muvatta (1395) Ebu’l-Leys es-Semerkandî Tenbihu’l-Gafilin (899) Beyhakî el-Medhal (144)

[21] İbn Abdilberr Et-Tekassî (1/506) Bkz.: et-Temhid (24/331)

[22] Mürsel. Taberî Tarih (3/151) İbn Hişam Siyret (2/604)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)