Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

19 Eylül 2017 Salı

Beyaz Gelinliğin Tarihi

Düğün gecesinde genç kızlar neden beyaz gelinlik giyerler?
176 sene önce gelinler düğünlerinde beyaz gelinlik giymezlerdi. Kadınlar arasında meşhur olan kırmızı renk gelinlik giymeleri idi. Kırmızı renk çiçeklerle ve romantizm ile bağlantılı görülüyordu. Önceden beyaz gelinlik, uyulan bir örf değildi. Çünkü bu renk cenaze merasimleriyle alakalandırılıyordu ve düğünler için tercihi uzak görülüyordu.
Henüz 9 aylık iken İskoçya kraliçesi olan Mary, Fransa’ya giderek 6 yaşında Fransa prensi Francis ile nişanlandı. 1558 yılında Francis ile evlendi, 1559 yılında Kral 2. Henry öldüğü zaman Francis kral oldu. Mary o zamn aynı zamanda Fransa’nın da kraliçesi oldu. Kralın taziyesi için Mary, beyaz gelinlik giydi. Tarihte giyilen ilk beyaz gelinlik budur. Düğününde ilk olarak beyaz gelinlik giyen ise İngiliz kraliçesi Filipa’dır. 1840 yılında İlgiltere kraliçesi Victoria da düğününde beyaz gelinlik giymiştir. Bundan sonra da genç kızlar onu taklid ederek düğünlerinde beyaz gelinlik giymeye başladılar.
Geçmiş zamanlarda Mısır’da kadınlar düğünde pembe gelinlik giyiyorlardı. Beyaz gelinlik modasından önce Fas’lı ve Cezayirli kadınlar düğünlerinde bornoz giyerlerdi. Çin, Hindistan, Vietnam gibi ülkelerde ise kırmızı gelinlik giyilirdi.  Dünya modasını taklid eden genç kızlar beyaz gelinlik giymeye başlamışlardır.
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
لتَتَّبِعُنَّ سَنَن مَنْ كان قبلكم شِبْرا بِشِبر، وَذِرَاعا بِذِراع حتى لو دَخَلُوا جُحْرَ ضَبّ لَتَبِعْتُموهُمْ قَالَ أَبُو سَعِيدٍ الْخُدْرِيُّ قُلْنَا: يَا رَسُولَ اللهِ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى قَالَ: فَمَنْ
Elbette sizden öncekilerin yoluna adım adım, karış karış uyacaksınız. Hatta öyle ki, onlar bir kertenkele deliğine girseler siz de onları takip edeceksiniz.” Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh dedi ki:
“Biz: Ey Allah’ın rasulü! Yahudi ve Hıristiyanları mı (kastediyorsun)? Dedik. Buyurdu ki:
(Başka) kimler olacaktı ki?[1]
Sünen; yollar demektir. Bu hadis Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in mucizelerindendir. Bu yüzden Müslüman erkek ve kadınların çoğunun bugün pek çok konuda, hatta kendilerine hiçbir faydası olmayan giyim, saçların şekli, yanaklardaki tüyleri ve sakalları tıraş etmeleri gibi hususlarda bile kâfirleri taklit ettiklerini görürsün. Öyle ki Müslüman erkek ve kadınlar gazete ve dergilerde batıdaki veya doğudaki kâfirlerin son modalarını araştırıp aynısını yapmaktadırlar.
Sehl b. Sa’d radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَتَرْكَبُنَّ سُنَنَ مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ مِثْلًا بِمِثْلٍ
Nefsim elinde olana yemin olsun ki, sizden öncekilerin yaptıklarını aynısıyla siz de yapacaksınız[2]
Şeddad b. Evs radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
لَيَحْمِلَنَّ شِرَارُ هَذِهِ الْأُمَّةِ عَلَى سَنَنِ الَّذِينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِهِمْ أَهْلِ الْكِتَابِ حَذْوَ الْقُذَّةِ بِالْقُذَّةِ
Bu ümmetin kötüleri, daha önce yaşayan Ehl-i Kitab’ın yaptıklarını eksiksiz bir şekilde, adım adım aynen yapacaktır.[3]
Pek çok mütevatir hadislerde birçok fiillerden yasaklama gelmiş, bunların illeti Yahudilere ve Hıristiyanlara benzemek olarak ifade edilmiştir. Bu da onlara muhalefet etmenin dinen istenen bir şey olduğunu ve onlara benzemenin haram olduğunu göstermektedir.
Nitekim ilim ehli kâfirlere benzemenin haram olduğunda icma etmişlerdir.[4]
Mısır Allamesi Ahmed Muhammed Şakir Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in Abdullah b. Amr radıyallahu anhuma’ya: “Kâfirlerin elbisesini giyme” buyurduğu hadisin dipnotunda şöyle demiştir:
“Bu hadis, giyim ve görünüm konusunda kâfirlere benzemenin haram olduğunu açıkça ifade etmektedir. Nitekim diğer bir sahih hadiste: “Kim kendisini bir kavme benzetirse onlardandır” buyrulmuştur. İlim ehli ilk asırlardan bu son asırlara kadar, kâfirlere benzemenin haramlığı hususunda ihtilaf etmemişlerdir. Müslümanlar arasında köleleşmeye çalışan zelil nesiller çıkmış, her konuda kâfirlere benzeyerek onlara alay konusu olmuş ve köleleşmişlerdir. Sonra ilme yapışan ve kendilerini ilme nispet edip, giyim, görünüm, şekil, ahlak ve her konuda kâfirlere benzeme işini onlara süsleyen kimseler buldular. Durum o hale geldi ki, ümmet arasında içine bidat soktukları namaz, oruç ve hac görüntüleri dışında kâfirlere benzetmedik bir İslam alameti kalmadı.”[5]
Bazı âlimler kâfirlere benzeme kastı olmaksızın sadece benzemeyi haram, kâfirlere benzeme kastı varsa dinden çıkaran küfür olarak görmüşlerdir. Bu görüşe göre onlara benzeme kastı olmasa da teşebbüh gerçekleşmiş olur.




[1] Sahih. Buhari (3456) Müslim (2669) benzerini Ebu Hureyre radıyallahu anh’den Buhari (7319) rivayet etmiştir.
[2] Hasen ligayrihi. Ahmed (5/340) Taberani (8/204)
[3] Hasen. Ahmed (4/125) Tayalisi (1217) Taberani (7/281)
[4] Keşşafu’l-Kına (3/131). Ayrıca bkz.: el-İktiza (1/165, 350, 420)
[5] Musned (10/19)

Beyaz gelinliğin hükmü


Bismillah.

Lecnetu’d-Daime fetva heyeti, Bin Baz ve İbn Useymin gibi kimselerin beyaz gelinlik giymenin cevazına dair saçma sapan, delilsiz fetvaları yayınlanmakta, naslara ittiba yerine âlimlerin reylerini din edinme yolunu tutan heva ehli kimseler de buna revaç göstermektedirler.

Bu konuda naslar açıktır ve heva ehlinin kibir burnunun kırılması için bu nasları delil alarak verilen bir fetvayı tercüme etmeyi uygun gördüm.

Şeyh Muhammed Ferkus, kendisine ait sitede 488 nolu fetvada, beyaz gelinlik hususunda şöyle cevap vermiştir
"Beyaz gelinliğin Hristiyanların düğünlerinin özelliklerinden, onların dinî ve dünyevî elbiselerinden olduğu bilinmektedir. Teberrî hukuku olarak müslümanların, bayram ve kutlamalarında kâfirlere iştirak etmemeleri, onları kutlamamaları gerekir. Nitekim bazı ilim ehlinin tefsir ettikleri üzere bu, bâtıla şahitliktir: Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
﴿وَٱلَّذِينَ لَا يَشۡهَدُونَ ٱلزُّورَ﴾

"Onlar batıla şahitlik etmezler." (Furkan 72) yani müşriklerin bayram ve kutlamalarına katılmazlar demektir.[1]
Şüphesiz bayram şekillerinde ve giyimlerinde onlara benzemek caiz değildir. Nitekim Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’den sahih olarak böyle bir benzeme hakkında yasak gelmiştir:
مَنْ تَشَبَّهَ بِقَوْمٍ فَهُوَ مِنْهُمْ

"Kim kendini bir kavme benzetirse onlardandır."[2]
Yine Sahihu Muslim'deki hadiste, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem:
إِنَّ هَذِهِ مِنْ ثِيَابِ الكُفَّارِ فَلَا تَلْبَسْهَا
"Bunlar kâfirlerin elbisesidir, onları giyme!"[3] buyurmuştur.

Diğer taraftan, İslam toplumlarında beyaz elbise kadınlara değil, erkeklere hastır. Beyaz elbiseyle süslenen gelin, erkeklere de benzemiş olur. Halbuki:
لَعَنَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ المُتَشَبِّهِينَ مِنَ الرِّجَالِ بِالنِّسَاءِ، وَالمُتَشَبِّهَاتِ مِنَ النِّسَاءِ بِالرِّجَالِ

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, kadınlara benzeyen erkeklere ve erkeklere benzeyen kadınlara lanet etmiştir.[4]
Yine bu, yasaklanmış olan şöhret elbisesi kapsamına da girer.[5] Bu yüzden onu terk etmeli ve kadınlar, meşru olan, naslara aykırı olmayan elbiseleri giymelidir..."[6]

Şeyh Ferkus'tan nakil bitti. Şeyh Abdullah el-Cibrin de bu konuda şöyle demiştir:

“Bu münker işlerdendir. Kadının beyaz gelinlik giymesi caiz değildir. Şayet gelinlik kabarık ise durum daha şiddetlidir. Zira kendisinde olanları daha fazla belli eder. Şayet bu elbise kadınların elbiselerinin renginde ise, kabarık olmadığı takdirde bu caizdir. Alt tarafı geniş, üst tarafı dar ise şüphe yok ki bu münker işlerdendir. Gelinin bu elbiseyi giymesi caiz değildir. Yine Kadınlar salonunda resim çekmek için ışıkları söndürmeleri, lazer ışıkları yakmaları ve sis oluşturmaları da münker işlerdendir. Müslümanların bu işlerden uzak durmaları ve önceki kadınların yaptıkları gibi yapmaları gerekir. Allah en iyi bilendir.”
Şeyh Abdullah b. Cibrin bunu 13/6/1424 hicri tarihinde imla ettirmiştir.
Delile uygun olan bu fetvayı almak ve kimden gelirse gelsin, naslara aykırı olan görüşleri helaya atmak gerekir.
Ebu Muaz



[1] Bunu Tavus, Ebu’l-Aliye, Muhammed b. Sirin, ed-Dahhak, er-Rabi b. Enes ve başkaları (rahimehumullah) söylemişlerdir. Bkz.: Tefsiru İbn Kesir (6/130)
[2] Ebû Dâvûd (4031) Ahmed (5114) Tahavi Şerhu Muşkili’l-Asar (198) İbn Ebî Şeybe (33016) İbn Ömer radiyallahu anhuma’dan rivayet etmişlerdir. İbn Hacer Fethu’l-Bari’de (10/282) hasen dedi. El-Iraki, Tahricu’l-İhya’da (1/359) ve el-Elbani el-İrva’da (1269) sahih dediler. Bkz.: Zeylai Nasbu’r-Raye (4/347)
[3] Muslim (2077) Beyhakî (8900) Abdullah b. Amr radiyallahu anhuma’dan.
[4] Buhârî (5885) Ebû Dâvûd (4097) Tirmizî (2784) İbn Mâce (2391) Taberânî Mu’cemu’l-Evsat (4003) İbn Abbas radiyallahu anhuma’dan.
[5] İbn Ömer radiyallahu anhuma’dan: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Kim şöhret elbisesi giyerse Allah kıyamet günü ona zillet elbisesi giydirir.” Ahmed (5664) Ebû Dâvûd (4029) İbn Mâce (3606) el-Elbani, Sahihu’l-Cami (6526)

13 Eylül 2017 Çarşamba

İçkiye Devam Edenin Öldürülmesi

İçkiye Devam Edenin Öldürülmesi 
Ebu Muaz el-Çubukâbâdî
Risaleyi Okumak İçin Buraya Tıklayın

8 Eylül 2017 Cuma

Uyarı ve Teberrî!

İnternette Youtube'da "Selefî Nakiller" adıyla bir kanal açıldığı ve burada benim de bazı sohbet kayıtlarıma video eklenerek yayınlandığı haber verilmiştir. Bu gibi uygulamalara iznim ve rızam yoktur!
Bahsi geçen Selefi Nakiller kanalında sohbetleri yayınlanan Ebu Zeyd, Ebu Emre, Ebu Said, Talha Bekret, Ubeydullah Aslan, Cihan Elmas gibi şahıslarla da akidemiz birbirinden uzaktır. Zira bizim tabi olduğumuz dinde Allah'tan başka ilah, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'den başka tabi olunan bir rasul yoktur. Fakat adı geçen sapık ve saptırıcılar, Allah'ın dinde izin vermediği ruh taşıyan canlıların suretleri, dernekler, oy kullanma, Müslümanlara iftira etme gibi unsurları kendilerine helal kılan başka kaynaklar edinmişlerdir.

5 Eylül 2017 Salı

Aişe Radıyallahu Anha'nın Evlilik Yaşı Hakkında


İletişim Formundan Aişe radıyallahu anha'nın evlilik yaşı ile ilgili olarak Muhammed Emin Yıldırım adındaki hadis inkarcısı bir zındığın makalesi link atılarak konu hakkında soru sorulmuştur. Linki verilen sitede Mustafa İblisoğlu gibi hadis inkarcısı zındıkların da yazıları yayınlanmakta, sâbık sapık diyanet işleri başkanı Mehmet Görmez'den sitayişle bahsedilmekte, İslam ülkelerinde habis akideleri yayılan Ebu Hanife, imam olarak lanse edilmektedir. Sorulan konuda daha önce bu sitede ilmî cevap yayınlanmış olup şu linktedir:
 
 http://ebumuaz.blogspot.com.tr/2012/03/feminist-kafirlere-yaranmak-isteyen.html

Görüşleri Taklid İle Rivayeti Kabul Etmek Arasındaki Fark

İmam Şevkanî rahimehullah, el-Kavlu’l-Mufid Fi Hukmi’t-Taklid’de (s.18, 19) şöyle demiştir:
“Anlayışlı kimse için hiçbir şüphe yoktur ki, rivayeti kabul etmek taklid değildir. Zira rivayeti kabul etmek, hücceti/delili kabul etmektir. Taklid ise ancak re’yi (görüşü) kabul etmektir. Rivayeti kabul etmek ile re’yi kabul etmek birbirinden farklıdır.
Rivayeti kabul etmek hiçbir şekilde taklid olmaz. Bilakis mukallidin yaptığı şey bunun tam aksidir. Bunu iyi ezberle! Zira taklide cevaz verenler bunun gibi birçok konuda mugalata yapıyor ve mesela şöyle diyorlar:
Müçtehit, kendisine sünneti rivayet edenin taklitçisidir!”
Hayızdan temizlendiğini söyleyen kadının sözünü kabul etmek takliddir.”
Vaktin girdiği hususunda müezzinin sözünü kabul etmek takliddir
Kör olan kimsenin, kendisine kıbleyi haber verenin sözünü kabul etmesi takliddir.”
Hatta şahidin şahitliğini kabul etmeyi, cerh ve tadilde bulunan kimsenin sözünü kabul etmeyi de taklid sayıyorlar ki, bunun taklid ile alakasının olmadığı apaçık ortadadır. Hatta rivayeti kabul eden, re’yi kabul eden gibi değildir. Zira delili rivayet edeni, vaktin girdiğini haber vereni, hayızdan temizlenmeyi, kıbleyi, şahitin şahitliğini, cerh edeni ve temize çekeni kabul etmek rivayeti kabul etmektir. Bu hiçbir şekilde taklid olmaz. Zira ravi, rivayet edilen şeyi ancak delil ile haber vermektedir. Şahsi görüşüyle sahip olduğu görüşü haber vermemektedir!”

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)