Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

30 Eylül 2018 Pazar

İslam’da Cariyelik

Şu şekilde soruldu: “Kâfir birisi, kâfir kızını bize hibe etmesi durumunda bu kız cariye statüsünde mi olur?”
Cevap: İslam’da bu şekilde bir cariye edinme meşru değildir. Bahsedilen kadın şayet kitap ehli, tesettürlü, iffetli bir kâfire kadın ise ve kişi erkeğin kadın üzerine hâkim olduğu, sözünü geçirebildiği bir ortamda yaşıyorsa, o kadın ile hür bir kadın olarak evlenebilirdi.
Ancak Müslüman bir erkeğin, mevcut şartlarda herhangi bir kâfir, fasık veya bid’atçi bir kadınla evlenmesi de caiz değildir. Kitap ehli kâfir kadınlarıyla da mevcut şartlarda evlenmek caiz değildir.
Zira mevcut beşerî küfür kanunları, evlilik durumunda kadına, erkekle eşit velayet haklarını tanımaktadır. İslam ise, Nisa 34. Ayetinde erkeklerin, kadınlar üzerinde kavvam/söz sahibi olmasına hükmetmiştir.
Yine kâfirleri velî edinmeyi, yani onlara müslümanlar üzerine yetki vermeyi yasaklamıştır. İslam, kitap ehli kadınlarla evliliğe, erkeğin kadın üzerinde hâkim olduğu durumlarda ve kadının iffeti muhafazası şartıyla cevaz vermiştir. Günümüzde mevcut küfür yasaları, erkeği kadın üzerine hâkim kılmamaktadır.
Yine kitap ehli kadınlardan tesettüre riayet edeni yok gibidir. Müslüman bir erkek, tesettüre riayet etmeyen bir kitap ehli kadınla veya kendisini islama nispet eden münafık bir açık kadınla yahut Allah’ın emrettiği şekilde değil de, örfe göre örtündüğünü zanneden fasık bir kadınla evlenecek olsa, mevcut küfür sisteminde ona tesettürü emretmeye bile gücü yetmeyecektir! Eşi açık saçık gezmek istese, ona mani olamayacak, müslümanların ahlakının bozulmasında pay sahibi olacak ve kendisi de deyyusluktan nasibini alacaktır!
Veya bid’atçi (Haricî, Mürcie, Şia, Sufî, Kaderî, Cebrî, Mu'tezilî vb.) bir kadınla evlense, onun üzerinde hiçbir yaptırıma sahip olamayacak, çocukları olması halinde, kadının o çocukları bâtıl akideler üzerine yetiştirmesine mani olamayacaktır.
Kadın eğri kaburga kemiğine benzetilmiş, mevcut halinden faydalanmak teşvik edilmiş, kendi halinde serbest bırakılırsa eğriliğin artacağı, zorlandığı takdirde de kırılacağı, yani boşanma gerçekleşeceği haber verilmiştir. Bu sebeple, evlenmeden önce kişinin eşini saliha, tevhid ehli biri olarak seçmesi gerekir. “Evlendikten sonra düzelebilir” şeklindeki düşünce boş bir kuruntudur.
Bu sebeple, kişi tevhid ehli, saliha bir kadınla evlenme imkânına sahip olamıyorsa, evlenmeden sabretmesi, oruçla korunması kendisi için daha hayırlıdır.
Cariyelik müessesesi hakkında insanlar gerekli bilgiye sahip olmadıkları için aşağıda özet bir bilgi aktarma ihtiyacı hâsıl olmuştur:
İslâm'da Cariyelik
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
﴿ وَإِنْ خِفْتُمْ أَلَّا تُقْسِطُوا فِي الْيَتَامَى فَانْكِحُوا مَا طَابَ لَكُمْ مِنَ النِّسَاءِ مَثْنَى وَثُلَاثَ وَرُبَاعَ فَإِنْ خِفْتُمْ أَلَّا تَعْدِلُوا فَوَاحِدَةً أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ ذَلِكَ أَدْنَى أَلَّا تَعُولُوا
 Yetim kızlar hakkında adaletsizlikten korkarsanız, sizin için helal olan kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Yine adaletsizlikten korkarsanız bir tane veya sağ ellerinizin sahip olduğu vardır. İşte bu ayrılmamanız için daha uygundur.” (Nisa 3)
Allah Teâlâ’nın: “sağ ellerinizin sahip olduğu” kavli köle edinilen cariyelerle alakalıdır. Bu mubah, meşru ve İslam’dan önce de yaygın bir uygulama idi. Nitekim semavî kitaplarda zikredilmiştir. Hacer, İbrahim aleyhi's-selâm’ın evlendiği bir cariye idi. İsmail aleyhi's-selâm onun neslindendir ve Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem de İsmail aleyhi's-selâm’ın neslinden gelmiştir.
Kadınların köle ve cariye edinilmeleri eskiden beri yaygın bir uygulama idi bu uygulamanın üç şekli vardı:
Birincisi: Savaşlardır. İki devlet arasında savaş olduğunda galip gelen devlet, yenilen devletin adamlarını ve gençlerini öldürür, geriye kadınlar ve kızlar kalırdı. Onları kendi ülkelerine esir olarak götürür ve satın almak isteyenlere satarlardı.
İkincisi: Fakirliktir. Fakirliğin şiddeti bazen bazı babaların kızlarını satmalarına sürüklemiştir.
Üçüncüsü: El koyma (gasp)tır. Hırsızlar ıssız yollarda ticaret kervanlarına saldırır veya deniz korsanları gemilere baskın yaparlar, diledikleri kadınlara ve kızlara el koyarlar, onları şehirlere götürüp köle pazarlarında satarlardı.
İslam gelince kadınların ve kızların satılması ve el konulması gibi metotları haram kıldı. Savaş esirlerinden köle edinilmesi ise caiz kıldı. Çünkü İslam’a düşmanlık eden devletler, İslam şehirlerine karşı savaşıyor, erkekleri ve gençleri öldürüyor, kadınları ve kızları ise esir ediniyorlardı. Esir alınan kadınları da satıyorlardı. Kâfir ve müşrik erkekler diledikleri müslüman kadınları ve kızları alıyorlardı. Onlardan her biri mubah bir mal haline geliyor, onlara zinakar kadınlar gibi muamele ediyorlardı. Nitekim esir alınan müslüman kadınlar topluluğuna kişi, oğullarıyla, kardeşleriyle ve arkadaşlarıyla beraber ortak oluyorlardı. Bundan dolayı İslam, buna bir misilleme olarak, savaştan sonra esir alınan kâfire kadınları mubah kılmıştır.
Ancak burada müslümanların gayri muslim cariyelere muamelesi ile kâfirlerin müslümanlardan esir aldıkları kadınlara muamelesi arasında büyük bir fark vardır. İslam fıkhı, müslüman efendinin, erkek ya da kadın kölesine nasıl davranması gerektiğini kurallara bağlamış, onlar için birçok haklar tayin etmiştir. Özetle bunlardan bazısı şu şekildedir:
1- Efendinin kölesine Allah’a isyan olan bir şeyi emretmesi veya onu Allah’a itaatten yasaklaması caiz değildir.
2- Kâfir olan kölesini müslüman olmaya zorlamaya hakkı yoktur. Çünkü dinde zorlama yoktur.
3- Kölesini, istemediği bir kimseyle evlendirmeye ve eşini boşaması için zorlama yapmaya hakkı yoktur.
4- Zımmî (yani Yahudî veya Hristiyan olan) kölesine içki içmeyi, domuz eti yemeyi veya kiliseye gitmesini yasaklamaya hakkı yoktur. Zira bunlar onun dinindendir.
5-  Kölesine veya cariyesine gücünün üzerinde zor işler yüklemeye hakkı yoktur.
6- Müslüman efendinin, kölesinin hayatını koruması gerekir. Kölesini öldürmeye, yaralamaya veya kulağını, burnunu kesmek gibi organlardan bir şey kesmeye hakkı yoktur. Eğer efendi, kölesine böyle bir şey yapacak olursa o köleyi azat etmesi vacip olur. Yani kâdî, onu serbest bırakmasını emrederek bu konuda zorlar.
7- Kölenin nafakası, yani ihtiyacına yetecek kadarıyla yiyeceği, giyimi, barınma hakkı, efendisi üzerine vaciptir. Eğer efendi onun nafakasını karşılamaya güç yetiremezse veya gücü yetmesine rağmen bunu yapmazsa kâdî, kölenin nafakasını karşılayacak miktarı temin için o efendinin malından satabilir.
8- Köle hastalandığı veya herhangi bir sebepten iş göremez hale geldiği zaman efendisinin ona infakta bulunması gerekir. Aynı şekilde küçük yaştaki kölesine de infakta bulunması gerekir.
9- Efendinin kölesini iffetli kılması gerekir. Eğer köle bekâr ise onun sapmasından sakınarak evlendirmelidir. Eğer köle bakire bir kadın ise onu evlendirmeli veya onun sapmasından sakınarak kendisi onunla ilişkiye girmelidir. Eğer köle evli ise, onun eşinden faydalanabilmesi için gece ona imkân vermelidir.
10- Efendinin, evli olan cariyesini kocasından ayrılmaya zorlamaya veya gece eşiyle beraber kalmasına mani olmaya hakkı yoktur.
İslam’ın düşmanlarının müslümanlardan esir aldıklarına nasıl davrandıklarını ve müslümanların kâfirlerden aldıkları esirlere davranış şeklini düşünün!
İslam, cariyenin ortalık malı kılınmasını haram kılmış, cariye veya cariyeleri tek bir kişinin mülkiyetine vermiştir. Onun efendisinden başkalarıyla cima etmesini haram kılmıştır.
Yine İslam, ona infak edilmesini, ihtiyacı olan yiyecek ve giyimin sağlanmasını vacip kılmıştır. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onların hür hanımlar haline gelmeleri için onlarla evlendirerek ikram edilmesine teşvik etmiştir. Yine onların eğitilip öğretilmesini teşvik etmiş, onların dövülmesini yasaklamıştır. Nitekim Ebu Musa el-Eşarî radiyallahu anh’ın rivayet ettiği hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
مَنْ كَانَتْ لَهُ جَارِيَةٌ فَعَلَّمَهَا وَأَحْسَنَ إلَيْهَا، ثُمَّ أَعْتَقَهَا وَتَزَوَّجَهَا فَذَلِكَ لَهُ أَجْرَانِ
 Kimin cariyesi olur da ona öğretir, ona iyi davranır ve sonra onu azat edip evlendirirse ona iki ecir vardır.”[1]  
Bu evlendirme ecri, öğretme ecri ve azat etme ecridir. Bu kural, onlar için yollarda ve caddelerde kimsesir şekilde terk edilmelerinden daha hayırlıdır. Yani İslam cariyelerin sahiplenilmesini meşru kılarak onların maslahatlarını gözetmiş ve onların şereflerinin ve değerlerinin aşağılanmasından korumuştur.
Nitekim bu kural, onların sahipsiz, gözeticisiz bir şekilde bırakılmaları halinde meydana gelecek fesattan da ülkeleri korumaktadır.
İslam’ın köle edinme ve cariyeler hakkında koyduğu bu kurallar, bu dinin yüceliğinden ve merhametindendir. Köle ve cariye edinme ancak sebeplerinin mevcut olması halinde söz konusudur. Zamanımızda ise bu sebepler bulunmamaktadır.   


[1] Sahih. Buhari (2547) Muslim (154) Ru’yani (471) Ebu Avane (4223) Bezzar (8/7) Haraitî Mekarimu’l-Ahlak (520)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)