Misvak Neşriyat yayınları arasında çıkan Dr. Muhammed Kasım el-Harisi’nin; “Muhaddisler Nazarında İmam Ebu Hanife” adlı kitabının tanıtım yazısında şu ifadeleri gördüm:
“Abdullah
B. El-Mübarek (rh.a) şöyle dedi: Bir gün İmam-ı Malik (r.a.)'ın yanında iken
Ebu Hanife (r.a) geldi. İmam-ı Malik (r.a.) Ebu Hanife (r.a.)'e layık gördüğü
üstün saygıyı göstererek başköşeye oturttu. O ayrıldıktan sonra bize şöyle
seslendi: Bu zat Ebu Hanife (r.a) denilen Numan B. Sabit (r.a)'dir. Şu direk
altındır dese, gerçekten dediği gibi, çıkar. Fıkıh ilminin ince mes'elelerini
anlayıp çözümlemek kendisine çok kolaylaştırılmıştır. Herkesin şaşırıp kaldığı
mes'elelerde zorlanmadan doğru hükme varır.”
Kitabın
tanıtım yazısı olarak aktarılan bu ifadeler kuvvetle muhtemeldir ki kitabın
önsözünden alınmıştır. Böylesi çirkin uydurma ve çarpıtma ile yapılan bu sunuş,
kitabın nasıl bir itibar edilmeye değmez bağnazlıkla kaleme alınmış olduğunu
ortaya koymaktadır. 
İmam
Malik’in Ebu Hanife hakkında “şifa bulmaz hastalıktır”, “hem sapık hem
saptırıcı” ve buna benzer şiddetli sözler söylemiş olduğu kendisinden mütevatir
olarak sabit olmuşken, yukarıda geçen tanıtım yazısında zikredilen rivayet
tamamen uydurmadır.
Hatta
kıssanın aslı vardır, ters yüz edilerek çarpıtmak için düzmece bir kıssa haline
getirilmiş, İmam Malik’in Ebu Hanife’yi yermek için söylediği sözler sanki
övgüymüş gibi manipüle edilerek apayrı bir menkıbe haline getirilmiştir. Bu düzenbazlığı kitabın müellifinin yaptığını
sanmıyorum. 
Nitekim kitabın arapça
orijinal metninde böyle bir kıssa mevcut değildir. Bunu ya kitabın çevirmenleri
olan Dr. İbrahim Tüfekçi ve Prof. Dr. Ahmet Yücel yapmış, ya da Misvak
Neşriyat takdim etmiştir. 
Her halukarda birçok
kimsenin de bu takdim yazısında aktarılan bu hurafe kıssanın aslını
bilmediklerinden zihinlerinde İmam Malik’in Ebu Hanife’ye övgüde bulunduğu
şeklinde bir şaibe yaygın bir hal aldığı için konuyu aydınlatmak gerekir:
Şimdi gelelim bu
düzmecenin aslına;
Aslında bu kıssa
Abdullah b. El-Mubarek rahimehullah tarafından rivayet edilmiş değil, O’nun
adına uydurulmuştur. Dolayısıyla kıssanın aşağıda aktaracağım orijinal şeklinde
İmam Malik’in Ebu Hanife’yi tazimle başköşeye oturtup övgüde bulunması diye bir
durum da söz konusu değildir. 
İbnu’l-Mubarek
rahimehullah’tan yukarıda nakledilen kıssayı, kitabını uydurma ve hurafe
rivayetlerle dolduran Mu’tezile sapığı es-Saymerî, Ahbaru Ebi Hanife kitabında
(s.82-83) zikretmiştir. Bunu Ömer b. İbrahim (el-Mukrî) – Mukrim (b. Ahmed
el-Bezzaz) – (Ahmed b. Muhammed) İbn Mugallis (b. es-Salt el-Bezzaz el-Himmanî)
– (Yahya b. Abdilhamid) el-Himmanî - İbnu’l-Mubarek isnadıyla rivayet
etmiştir.
Bu isnadda (Ahmed b.
Muhammed) İbn Mugallis el-Himmanî hadis uyduran birisidir. (Bkz.: Darekutni
ed-Duafa ve’l-Metrukin 59) Yine Yahya b. Abdilhamid el-Himmanî de zayıf bir
ravi olup hadis sirkati (rivayet hırsızlığı) yapan birisidir.
Kıssanın sahih aslı ise
şu şekildedir;
İbn
Ebi Hâtim Adabu’ş-Şafii ve Menakibuhu kitabında (s.162) babası Ebu Hatim
er-Razi’den, o da İbn Ebi Sureyc (Ahmed b. Sabbah en-Nehşelî er-Razi)’den şöyle
dediğini rivayet etti:
سَمِعْتُ الشَّافِعِيَّ يَقُولُ سَمِعْتُ مَالِكًا وَقِيلَ لَهُ أَتَعْرِفُ
أَبَا حَنِيفَةَ؟ فَقَالَ نَعَمْ مَا ظَنُّكُمْ بِرَجُلٍ لَوْ قَالَ هَذِهِ
السَّارِيَةُ مِنْ ذَهَبٍ لَقَامَ دُونَهَا حَتَّى يَجْعَلَهَا مِنْ ذَهَبٍ وَهِيَ
مِنْ خَشَبٍ أَوْ حِجَارَةٍ؟
قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ يَعْنِي أَنَّهُ
كَانَ يَثْبُتُ عَلَى الْخَطَأِ وَيَحْتَجُّ دُونَهُ وَلا يَرْجِعُ إِلَى
الصَّوَابِ إِذَا بَانَ لَهُ
“Şafii rahimehullah’ı şöyle derken işittim: “Malik b. Enes
rahimehullah’a: “Ebu Hanife’yi tanır mısın?” denilince şöyle dediğini işittim:
“Evet. Şayet şu sütun ağaçtan veya taştan olduğu halde onun altından
olduğunu söylese, onu altın kabul edinceye kadar sözünün arkasında duran bir
adam hakkında zannınız nedir?”
Ebu
Muhammed (İbn Ebi Hatim) dedi ki: “Yani hatasında sabit kalır ve delil
getirmeye devam eder, doğrusu kendisine açıkça ortaya çıksa bile ona dönmezdi.”
Evet,
kıssanın en sahih isnadlı ve en erken kaynağı İbn Ebi Hatim’in Adabu’ş-Şafii
adlı eserindeki bu rivayet olup, bunu İbn Ebi Hatim’in tarikinden
Hatibu’l-Bağdadî Tarih’te (13/401) rivayet etmiştir.
Daha
sonraki kaynaklarda da lafzına durumu Ebu Hanife lehine çevirmesi ümidiyle bazı
müdahaleler yapılarak aktarılmıştır. Bu müdahaleli aktarımlar özetle şu şekilde
yapılıyor: Güya İmam Malik demiş ki: “Ebu Hanife şu direğin altın olduğunu
söylese mutlaka onun delilini getirir.”
Kevseri
zındığı ve onun yardakçıları gibi taassup ehli ise, İmam Malik’in Ebu Hanife’yi
şiddetle cerh eden sözlerini görmezden gelerek, bu rivayetin sonraki asırlarda
müdahale edilmiş lafızlarını zorlayarak, güya İmam Malik, Ebu Hanife’yi
övüyormuş gibi lanse etmeye çalışıyorlar!
Zehebi
adına uydurulan Menakibu Ebi Hanife kitabında da buna benzer şekilde
aktarılmıştır. Burada da hatırlatmış olalım ki, Zehebi adına uydurulan Ebu
Hanife’nin menkıbelerine dair kitap, Hafız Zehebi’nin eseri değildir. Onun
adına derlenip yayınlanmış, Türkçeye de tercüme edilmiştir. (Kayıhan yayınları
arasında yayınlandı) Nitekim kitabın arapça neşrini yapan zındık Kevserî,
kitabın orijinal el yazmasına dair en ufak bir delil sunmamış, hatta el yazma
orjimalinden hiç bahsetmemiştir! Çünkü kitabı kitabı kendisi uydurup Zehebi’ye
nispet etmiştir.
Hulasa: İmam Malik'in Ebu Hanife hakkında söylediği bu sözü, Ebu
Hanife'ye bir övgü kabul edenler, ancak hakikatleri sahteleriyle ters yüz etmeyi/yani
deccalliği bir marifet sayan bozuk fıtratlı insanlardır! el-Kevserî denen
zındık ve onu takdir edenler de bunun canlı örnekleridir!