el-Mervezi, el-Vera (no:466) dedi ki:
قِيلَ لِأَبِي
عَبْدِ اللَّهِ تَرَى لِلرَّجُلِ الْوَصِيِّ تَسْأَلُهُ الصَّبِيَّةُ أَنْ يَشْتَرِيَ
لَهَا لُعْبَةً فَقَالَ إِنْ كَانَتْ صُورَةً فَلا
وَذَكَرَ فِيهِ شَيْئًا قُلْتُ الصُّورَةُ أَلَيْسَ إِذا كَانَ
لَهَا يدا أَوْ رِجْلٌ فَقَالَ عِكْرِمَةُ يَقُولُ كُلُّ شَيْءٍ
لَهُ رَأْسٌ فَهُوَ صُورَةٌ قَالَ أَبُو عَبْدِ اللَّهِ فَقَدْ
يُصَيِّرُونَ لَهَا صَدْرًا وَعَيْنًا وَأَنْفًا وَأَسْنَانًا قُلْتُ فَأَحَبُّ إِلَيْكَ أَنْ يَجْتَنِبَ شِرَاءَهَا قَالَ نَعَمْ
“Ebu Abdillah (Ahmed b. Hanbel)’e denildi ki: “Kız çocuğu,
bakıcılarından kendisine oyuncak almasını istese ne dersin?” Ahmed dedi ki: “Eğer
oyuncak suretli ise hayır. (Bu konuda bir şey zikretti.)” Dedim ki: “Eli veya
ayağı olmasa da suret olur mu?” Şöyle dedi: “İkrime: “Başı olan herşey surettir”
dedi. Nitekim oyuncaklara yüz, göz, burun ve dişler de yapmaya başladılar.”
Dedim ki: “Bunları satmaktan kaçınmak sence daha mı uygundur?” Ahmed: “Evet”
dedi.
İkrime’nin sözünü İbn Ebi Şeybe (5/208) sahih bir isnadla
rivayet etmiştir. İkrime, ayrıca bu sözü Ebu Hureyre radıyallahu anh’e ve İbn
Abbas radıyallahu anhuma’ya dayandırarak zikretmiştir.
Tahavi, Şerhu Meani’l-Asar’da
(4/287) isnadıyla İkrime’den rivayet ediyor: Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi
ki:
الصُّورَةُ الرَّأْسُ , فَكُلُّ شَيْءٍ لَيْسَ لَهُ رَأْسٌ
, فَلَيْسَ بِصُورَةٍ
“Suret baştır. Başı olmayan şeyler suret değildir.” Bunun
isnadında mübhem bir ravi vardır.
Ebu Davud, Mesailu Ahmed’de (1676) ve Beyhaki (7/270) sahih isnadla
İkrime’den rivayet ediyor: İbn Abbas radıyallahu anhuma dedi ki:
الصُّورَةُ الرَّأْسُ فَإِذَا قُطِعَ الرَّأْسُ فَلَيْسَ
بِصُورَةٍ
“Suret baştır. Baş kesilirse suret olmaz.” (Bkz.: Şeyh
Mukbil, Hukmu Tasviri Zevati’l-Ervah (s.16)
İbn Abbas radıyallahu anhuma bunu Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den merfu olarak da rivayet etmiştir: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem buyurdu ki:
الصورةُ الرأسُ، فإذا قُطعَ الرأسُ فلا صورةَ
“Suret
baştır. Baş kesilirse suret kalmaz.” (İsmaili, Mu’cemu’ş-Şuyuh (298) Deylemi
(3870) el-Elbani es-Sahiha (1921) Şeyh Mukbil, el-Burkan (s.72)