Ocak Yayınları,
İmam Suyuti rahimehullah’ın faydalı eserlerinden biri olan Camiu’s-Sagir
kitabının, fıkhî bablara göre düzenlenmiş bir neşrinin tercümesini yayınladı.
Kitaba göz attığımda dipnotlarda isnadlarla ilgili olarak kısa alıntılarla
Munavi’nin açıklamalarının, Suyuti’nin hükümlerin ve bunlarla beraber Şeyh
el-Elbanî rahimehullah’ın da Sahihu’l-Camii’s-Sagir ve Daifu’l-Camii’s-Sagir’de
geçen hükümlerinin de verildiğini görünce sevindim. Lakin birkaç hadisle ilgili
tahkiklere göz gezdirdiğimde zayıf - hatta uydurma - olduğunu bildiğim bazı
hadislere Şeyh Elbani’nin sahih veya hasen dediğinin nakledildiğini gördüm.
Şeyh el-Elbani rahimehullah’ın kitaplarına müracaat ettiğimde ise bunun sehven
Elbani’ye nispet edildiğini fark ettim. Daha sonra birkaç hadisi daha
karşılaştırdım ve daha başka hatalar da gördüm. Muhtemelen bu hataların çoğu kitabın Arapça neşrini yapanlara ait hatalardır. Bu kitabı edinen kardeşlerin
dikkatli olmaları için bu türden birkaç örnek zikredeceğim. Umulur ki bu
hayırlı hizmeti yapan Ocak yayınevi sorumluları da, Şeyh el-Elbani’nin kitabına
müracaat suretiyle gerekli düzeltmeleri yaparlar.
Birinci Örnek:
1. ciltte 318
nolu rivayet, Ocak yayınlarının tercümesinde şu şekilde zikredilmiştir: “İki çeşit sünnet vardır. Biri farz olan sünnet, biri de
farz olmayan sünnettir. Farz olan sünnetler, aslı Yüce Allah’ın kitabında olup,
onlarla amel etmek hidayet, terk etmek ise dalalettir. Aslı Allah’ın kitabında
olmayan sünnetlerle amel etmek ise fazilettir. Terk edilmesinde ise bir günah
yoktur.”
Bu hadisin
dipnotunda şöyle geçmiştir: “Taberani, M. Evsat
(4/215) Ebu Hureyre radıyallahu anh’den rivayet etti. Heysemî (1/172) der ki: “Taberani,
M.Evsat’ta rivayet etti. Ancak bunu Ebu Seleme’den İsa b. Vakid’dan başka kimse
rivayet etmemiştir. Abdullah b. er-Rumi rivayette tek kalmıştır.” (- Suyuti’nin
hükmü –Sahih) Elbani, Sahihu’l-Cami’de (3356) sahih hükmü vermiştir.”
Derim ki:
Bilakis el-Elbani rahimehullah buna uydurma hükmü vermiştir. Rivayet sahihu’l-Cami’de
değil, Daifu’l-Cami’de (3356)dir. Ayrıca Silsiletu’l-Ahadisi’d-Daife’de (3736)
ayrıntılı olarak uydurma olduğunu açıklamıştır.
İkinci Örnek:
1. ciltte 1450
nolu rivayet, Ocak yayınlarının tercümesinde şu şekilde zikredilmiştir: “Kişi namazda iken ona selam vermek istemem. Ancak o bana
selam verirse selamını alırım.”
Bu hadisin
dipnotunda şöyle geçmiştir: “Tahavi (1/457)
Cabir radıyallahu anh’den rivayet etti. (-Suyuti’nin hükmü – hasen) Elbani
Sahihu’l-Cami’de (5514) sahih hükmü vermiştir.”
Derim ki:
el-Elbani rahimehullah’ın bu hadis hakkında sahih dediği doğrudur. Ancak es-Sahiha’da
(2212) bu sözün Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e ait değil, Cabir radıyallahu
anh’ın sözü olarak (mevkufen) sahih olduğunu, Suyuti’nin ise mevkuf bir haberi,
merfu imiş gibi naklederek hata ettiğini beyan etmiştir. Nitekim Tahavi’nin
Şerhu Meani’l-Asar’ında da haber Cabir radıyallahu anh’den mevkuf olarak geçmektedir.
Üçüncü Örnek:
1. ciltte 1276
nolu rivayet, Ocak yayınlarının tercümesinde şu şekilde zikredilmiştir: “Yüce Allah gökyüzünden, yeryüzü ahalisine bir afet
indirdiği zaman, bu afet mescidleri inşa edenlerin üzerinden def edilir.”
Bu hadisin
dipnotunda şöyle geçer: “İbn Asakir (17/11) Enes
radıyallahu anh’den rivayet etti. (-Suyutinin hükmü – hasen) Elbani, Sahihu’l-Cami’de
(1545) sahih hükmü vermiştir.”
Derim ki:
Bilakis Şeyh el-Elbani bu hadisin zayıf olduğuna hüküm vermiştir. Hadis, Sahihu’l-Cami’de
değil, Daifu’l-Cami’dedir. (no: 593 ve 1545) Şeyh el-Elbani, Silsiletu’d-Daife’de
ise (1851 ve 7080) hadisin münker olduğunu ayrıntılarıyla açıklamıştır. Nitekim
Buhari ve Muslim’in İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan rivayet ettikleri sahih
hadiste Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Muhakkak ki Allah Azze ve
Celle bir kavme azap indirdiğinde, hepsine birden isabet eder, sonra amellerine
göre diriltilirler” buyurmuştur.
Dördüncü Örnek:
1. ciltte 1289
nolu rivayet Ocak yayınlarının tercümesine şu şekilde geçmektedir: “Mescit her mümin kişinin evidir.”
Dipnotunda
şöyle geçer: “Ebu Nuaym Hilye’de (6/176 “garib”),
Selman radıyallahu anh’den rivayet etti. (- Suyutinin hükmü- zayıf) Elbani
Sahihu’l-Cami’de (6702) sahih hükmü vermiştir.”
Derim ki: Şeyh
el-Elbani, Sahihu’l-Cami’de (6702) sahih değil, “hasen” hükmü vermiştir.
Beşinci Örnek:
1. ciltte 1370
nolu rivayet Ocak yayınlarının tercümesinde şu şekilde geçmektedir: “Secdeye vardığın zaman, (dizlerini yere çökerttikten
sonra) ellerini yere koy ve dirseklerini de (yerden) kaldır.”
Derim ki: Şeyh
el-Elbani Sahihu’l-Cami’de (598) sahih demiştir. Lakin bu hadiste tercüme
hatası yapılarak mana tam tersine çevrilmiştir. Yukarıdaki tercümede parantez
içinde geçen (dizlerini yere çökerttikten sonra) şeklindeki eklemeyi mütercim
kendisinden katmıştır. Hadisin arapça metni şöyledir:
إذا سجدت
فضع كفيك وارفع مرفقيك
Tercümesi ise
şöyle olmalıydı: “Secde ettiğinde ellerini (yere) koy ve dirseklerini kaldır.”
Altıncı Örnek:
6. ciltte 9615
nolu rivayet Ocak yayınlarının tercümesinde şu şekilde geçmektedir: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem gece vakti vitir
namazı kılarken ikinci secdeden sonra iyice oturmadan diğer rekata kalkmazdı.”
Derim ki: Hadis
sahihtir. Lakin bu hadiste tercüme hatası vardır. Mütercim, hadiste geçen vitr
kelimesini ıstılahi manada almış ve hata etmiştir. Burada vitr kelimesiyle
lugavî mana kastedilmiştir. Zira “vitrin min salatihi” ifadesi, namazından tek
rekatler demektir. Hadisin bu şekilde tercüme edilmesinin gerektiğini, hadisin
geçtiği kaynaklardaki bab başlıklarından anlayabilirsiniz. Bkz.: Tirmizi (287)
Ebu Davud (844) Nesai (1152) Burada diğer bir hata daha vardır ki, bu hata, bu
hadisi yalnız Ebu Davud ve Tirmizi’ye nispet ederek zikreden İmam Suyuti’ye
aittir. Halbuki hadisi İmam Buhari de sahihinde (823) rivayet etmiştir.
Hadisin arapça
metni şu şekildedir:
كان إذا
كان في وتر من صلاته لم ينهض حتى يستوي قاعدا
Tercümesi şu
şekilde olmalıydı: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem namazının tek
rekatlerinde, doğrularak oturmadan ayağa (ikinci rekate) kalkmazdı.”
Kitabın 1. Ve 6.
Ciltlerinde kısa bir göz atma neticesinde fark ettiğim hatalar bunlar. Allah en
iyi bilendir. Velhamdulillahi rabbi’l-alemîn.
Ebû Muâz el-Çubukâbâdî