Bismillahirrahmanirrahim
Allah’a hamd,
rasulullaha, âline ve ashabına salât ve selam olsun.
Bundan sonra.
Şüphesiz Muhammed
Zahid el-Kevserî denilen şahsın Osmanlı devletinin yıkılmasından sonra Mısır’a
yerleşmesinden beri âlimler onun menhecinin bozukluğuna, akidesinin
sapıklığına, sünnet ve hadis ehline karşı olan düşmanlığına uyarıda
bulunmuşlardır. Nitekim el-Kevserî’nin fitnesine ve sapıklığına ilk defa uyarıda
bulunanlardan biri de Şeyh Muhammed Reşid Rıza’dır. Seksen sene önce meşhur
el-Menâr dergisinde bunu yapmıştır. El-Kevserî o zamanlar meşhur yayıncı
Husamuddin el-Kudsî rahimehullah’a galebe çalmış, o da kitapları el-Kevserînin
zehirli dipnotlarıyla basmıştı. Şeyh Reşid Rıza, el-Kevserîden ve o zamanlar
Kevseri’nin öğrencisi olan Husamuddin el-Kudsî’den sakındırmıştı. El-Menâr
dergisinin 31. Cildinde Reşid Rıza şöyle demiştir:
“Bu son yıllarda keçiboynuzunun
belirmesi gibi, sünnetlerin düşmanlarından bir adam belirdi, nebevî sünnetin ve
selefî siyretin hidayet kayasına toslamadan duramadı. O, başkalarının ıslahatçı
maksatlarından uzaktır. Bu şahıs Türk bir şeyhtir. Bu adam, Hanefi kitaplarına taklit
ve taassuplarıyla Osmanlı devlet ricalini fitneye düşüren ve o siyasileri
haniflik dininin aslından alıkoyan şu donuk kimselerden midir, yoksa İslamî
Islah hareketine karşı direnen, Frenkleşmeye (batılışmaya) çağıran Kemalist’lerin
desisesi midir, bilmiyorum.
Bu Türk, basılan
kitaplara düştüğü dipnotlara serpiştirdiği desiselerle sünnete ve sünnetin
koruyucularına toslamaya başladı. Öğrencisi de bunları basarak zararlı ticarete
girdi.”
Derim ki, Reşid Rıza’nın,
el-Kevseri’den sakındıran bundan başka sözleri de vardır. Kevseri’nin öğrencisi
olarak kastettiği kişi ise Husamuddin el-Kudsi’dir. Lakin el-Kudsi daha sonra
el-Kevseri’nin gerçek yüzünü öğrenmiş ve ondan ayrılıp teberrî etmiştir. Zahid
el-Kevserî denilen Çerkez asıllı bu zatın sünnete ve salih selefe düşmanlık
ettiğini, ilme ve alimlerin şerefine
ihanet ettiğini anlamıştır.
Allame Şeyh
Abdurrahman el-Muallimî, el-Kevseri'de bulunan batıl ve rezillikleri ortaya
koyup ondan insanları uzaklaştırana kadar el-Kevserî sünnete ve sünnet ehline
karşı harb etmeye devam etmiştir. El-Muallimi’nin reddiyesinden sonra
el-Kevserî, - münafıklık yaparak Kevseri’yi aşırı öven Abdulfettah Ebu Gudde
gibi öğrencilerinin ölümcül girişimlerine rağmen ayakta duramamıştır. Abdulfettah Ebu Gudde’nin de Ehl-i Sünnet
katında durumu ortaya çıkarak gözden düşmüştür. Bu, bâtıl ehline destek
olanların varacağı cezadır.
Keşke Şeyh Şuayb
el-Arnaut, samimi arkadaşı Ebu Gudde’nin durumundan ibret alsaydı da sünnet
kitaplarına el-Kevseri’yi bulaştırmaya kalkmasaydı. Zira sünnet kitapları Zahid
el-Kevseri gibilerle şereflenmez! El-Kevserî sünnet ehline karşı kindar,
onların akidelerine ve menheclerine hakaret ederek saldıran bir kimse olduğu
halde, sünnet kitaplarında Kevserî nasıl zikredilir!?
Şeyh Şuayb el-Arnaut’un önceki selef alimlere
ve hadis ehline saygılı olması, hatta geçmiş imamlara bu eserlerin sahiplerine
saygılı olması, onların kitaplarını bu sapık Cehmî el-Kevserî’nin notlarıyla
kirletmemesi gerekirdi. Şeyh Şuayb'ı, Zahid el-Kevser’inin sözlerini, "Şeyhu’l-Allame" diye
niteleyerek delil getirmeye iten sebep nedir?
Bu, daha önce
Abdulfettah Ebu Gudde’nin başarısız girişimi gibi diğer bir girişim değil
midir?
Şüphesiz Şeyh Şuayb
el-Arnaut ve onunla beraber olan yardımcılarının Kevseri’nin üfürmelerine
ihtiyaçları yoktur. Çünkü onlarda bulunan ilmî araştırma malzemeleri ile
zirveye ulaşılabilir. Öyleyse el-Kevserî’nin dipnotlarına ne gerek var? Şayet yetki
Kevseri’nin elinde olsaydı muhaddislerin menhecini yıkar ve tevhid ehlinin akidesini
yok ederdi!!
Diyorum ki, ben Şeyh
Şuayb’ın – Allah onu affetsin – el-Kevseri’nin sözleriyle delil getirdiğini,
tahikikini yaptığı son kitaplarda Kevseri’yi “allame” diye nitelediğini gördüm.
Bu sözümle İmam Ebu Davud rahimehullah’ın Sünen’ini kastediyorum. Bunu Sünenu
Ebi Davud’a yazdığı mukaddimesinde yapıyor!
Sünnet ve rivayet
kitaplarında bu bidatçi şahsın adını zikretmekteki ısrar tuhaftır. O, re’y
ehlini hadis ehlinden üstün gören biridir! Hatta hadis ehlini mücessimelik ve
muşebbihelik ile suçlayan bir kimsedir. Hatta Şeyh Allame el-Elbânî rahimehullah
onun hakkında: “Cehmî, muattıl, taassupta helak olmuş bir hanefi, hadis ehline
karşı şiddetli hakaretlerle saldıran birisi” demiştir. (Tahaviyye Şerhi
mukaddimesi s.50)
Şeyh Şuayb el-Arnaut
ve onunla beraber olan yardımcıları, faziletli şeyh Husamuddin el-Kudsi’nin
teberrî ettiği gibi el-Kevserî’den teberrî edecekler mi acaba?
Yazan: Abdulhamid b.
Huleyvi el-Cuhenî
25 Zilhicce 1431 Hicri
Çarşamba
Tercüme Eden: Ebu Muaz
el-Çubukabadî