Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

8 Mart 2016 Salı

Ebu Bekr Sifil'in İstigase Şirkini Şirin Gösterme Çırpınışına Reddiye


Bir kardeşimiz Ebu Bekr Sifil’in bir konuşmasının linkini göndererek, onun istigase hakkında attığı bir şüpheyle ilgili cevap istedi.
Ebu Bekir Sifil Hafız Zehebî rahimehullah’tan bir kıssa naklederek istigase meselesinin ihtilaflı bir mesele sayılması gerektiğini, istigasenin şirk olduğu söylenirse, Taberani, Ebu’ş-Şeyh ve Ebu Bekr el-Mukri gibi imamların şirk işlemiş olduklarını söylemek gerektiğini söyleyerek yine zihinleri bulandırmayı amaçlamıştır. Doğrusu bu kıssayı ondan önce Yusuf en-Nebhani istigaseye delil getirmeye çalışmıştı.
Malum olduğu üzere dinde bağlayıcı delil yalnızca Allah’ın kitabı ve rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’in sahih sünnetidir. Herhangi bir amelin şirk olduğunu Kur’ân ve sahih sünnet delilleriyle tespit ettikten sonra, sahabeden sonra gelenlerin yaptıkları yanlışlar sebebiyle vahyin delilinden sapılamaz. Dolayısıyla Ebu Bekr Sifil gibi saptırıcıların oluşturmaya çalıştıkları anlayış kökten bozuktur.
Bahsedilen kıssaya gelince,  İmam Zehebi Siyeru A’lam’da (16/400) ve Tezkiratu’l-Huffaz’da (3/122) şöyle zikreder: “Ebu Bekr b. Ebi Ali’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: “İbnu’l-Mukri dedi ki: “Ben, et-Taberani ve Ebu’ş-Şeyh, Medine’de idik… Yatsı vakti olunca kabrin yanında durdum ve: “Ey Allah’ın rasulü! Açlık!” dedim. Et-Taberani bana: “Otur, ya rızık gelir ya da ölüm” dedi. Ben ve Ebu’ş-Şeyh durduk. Kapıya Ali radiyallahu anh’ın soyundan biri geldi, ona kapıyı açtığımızda yanında iki delikanlı ve ellerinde iki kap dolusu yiyecek vardı. Dedi ki: “Beni Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e şikayet etmişsiniz, O’nu rüyada gördüm ve bunları size getirmemi emretti.”
Hafız Zehebi burada isnad zikretmediği gibi, “ruviye: rivayet edildiğine göre” şeklinde temriz sigası kullanmıştır. Bilindiği gibi bu siga, isnad zayıf olduğu zaman kullanılan bir sigadır. Kıssanın sıhhatine hükmedebilmek için de isnadın bilinmesi zorunludur. Yukarıda işaret ettiğim gibi, şayet kıssanın sahih bir isnadı olsaydı dahi istigasenin cevazına yine delil olmazdı.
Ebu Bekr Sifil’in aynı konuşmasında işaret ettiği; “Hastalanan kişi şifa verenin doktor olduğuna itikat etmeksizin doktora başvurduğunda nasıl bu caiz ise, tevessül edilen şahsın bizzat fail olduğuna itikat etmeksizin tevessül edildiğinde de bu caizdir” şeklindeki ilimden son derece uzak saptırmalarına gelince, bu konuda uzun söze hacet yoktur. Sadece ilimde mukarrer şu kaideyi zikretmek yeterlidir: İbadette asıl hürmet, eşyada asıl ibahadır. Yani vahyin naslarında hakkında sarih delil gelmeyen husus şayet ibadet konuları hakkında ise onda itibar edilecek hüküm; haram olmasıdır. Bu şey eşyadan, yani ibadet konularının dışında ise onda itibar edilecek hüküm; mubah olmasıdır.
Şifa için doktora tevessül; eşyadan olup bunun meşru olduğu hakkında naslar da sabit olmuştur.
Fakat şifa yahut başka bir hacet için kabirlere başvurmak ibadet türlerindendir ve bu konuda yasaklayan hiçbir delil gelmeseydi bile bu yine mezkur kaide gereği gayri meşru olurdu.   

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)