Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

10 Ocak 2020 Cuma

Hizlanın (Allah Tarafından Yardımsız Kalmanın) En Büyük Sebebi


Bismillah.
Tevhid akidesi, sünnet akidesi, ehl-i hadis akidesi, cemaat akidesi veya selefin akidesi diye zikrettiğimiz sahih akidenin en önemli ve en belirleyici özelliği velâ ve berâ uygulamasıdır. Buna ülkemizde Daru’s-Sunne daveti dışında önem veren bir topluluk yoktur. Hatta neredeyse dünya çapında buna özen gösteren çok çok azdır.
Velâ ve berâ ile kastedilen: Velâ; yakınlık göstermek, söz ve yetki sahibi kılmaktır.  Berâ; uzaklaşmak, mesafe koymaktır.
Sünnet ehli olan kimse ancak kendisiyle aynı sahih akideye mensup olan kimselere yakınlık gösterir, kendisi üzerinde ancak sahih akideye sahip kimseleri söz sahibi kılar. En yakın akrabası olsa dahi, bu akideye muhalif inançlar taşıyan, bozuk amellerde bulunup da bu bâtıl amellerinden dolayı hiçbir eziklik hissetmeyen kimselerden uzaklaşır, mesafe koyar, gerektiğinde hecr (tam anlamıyla dargınlık) uygular.
Sahih akideye davete ilk başladığımız günden beri velâ ve berâya daima vurgu yaptık. Sahih akide davetini, bu ülkede yıllardır çarpık ve yampiri şekilde, kendi hevalarına odaklı olarak sunmaya çalışan sahte tevhid davetleriyle kıyaslamaya çalışan birçok kimse bildiğiniz gibi bu akideden irtidat ettiler. Bu akideden irtidat edenlerin her birinin ortak noktası velâ ve berâ menhecini önemsememiş, uygulamamış olmalarıdır.
Kimisi muhalif itikatlar taşıyan anne babasından alakasını kesmemiş, kimisi muhalif akide ve ameller üzerinde bulunan akrabalarıyla, oğluyla, eşiyle, kızıyla, arkadaşlarıyla hiçbir şey yokmuş gibi samimi ilişkilerini devam ettirmiş, eleman olarak işe almış, yahut beraber oturup yemek yemiş, iş ortaklığı kurmuş, annesi babası diye bid’at ve nifak ehline saygı ve taltif göstermiş vs vs.. Kendisi bu münafıklığı yaparken, sufiler, rafiziler vb. sapık fırka mensuplarına serbest atışta sallamaktan da çekinmemiştir!
Velâ ve bera’yı savsaklamak ayakların kaymasının, akideden irtidatın sebebidir! İlmi fehmetmeme, anlayıştan mahrum edilme sebebidir! Halen daha aramızda bu konuda gösterilen gevşeklikler, sürekli olarak geri gidişin, menhec üzerinde ilerleyemeyişin yegane sebebidir! 
Çocuğunu küçük diyorsun, 10 yaşına gelen çocuk artık bireydir! Öğrendikleriyle ameli ondan artık talep etmek zorundasın! Amel etmiyorsa mesafeler konması gerekir! 
Anne babana “yaşlı, anlamaz” diyorsun, halbuki o mazereti kalmayacak kadar ömür yaşamıştır! Akrabana, eşine, dostuna “cahil, bilmiyor” diyorsun, halbuki "bilmemek" kalıcı bir sıfat değildir! Vela ve berayı uygulamamak için bir sürü mazeretler üretiyorsun! 
Bu akidenin gerektirdiği tavrı koymuyor, çizgilerini net bir şekilde çizmiyorsun, böylece hakkı gizliyor, belirsiz hale getiriyorsun! Bu içinde gizli bulunan bir nifak sebebiyledir bilesin! Allah’ın katındakiler dışında, insanlardan bir takım menfaat beklentilerin vardır! Zahid olamamışsın!
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem kitaplı kitapsız kafirlerden, bid’at ehlinden, fasıklardan, şeytandan, aylaklardan, bedevilerden ve her türlü bâtıl görüntüsü veren unsurdan farklı olmayı emretmiş, ashabını bu esas üzere eğitmiş ve “Kim kendisini bir topluluğa benzetirse onlardandır” buyururak çok net bir çizgi belirlemiştir. “Bizden olmayanlar” adlı çalışmada bu konuyla ilgili ayrıntılı delilleri ve rivayetleri bulabilirsin.
Bu yazdıklarımı okuyabiliyorsan henüz tevbeye vakit var demektir. Tevbe imkânları yüzüne kapanmadan veya bu akideden irtidat etmekle mahrum edilmeden önce derhal sahih akideye dön, ona gereken önemi göster ve vela ve bera başta olmak üzere, menhecin bütün esaslarına sımsıkı yapış. Bu toptan sarılmamız gereken Allah’ın ipidir. Dostluk ve düşmanlık, sevgi ve nefret Allah için olmak zorundadır ve Allah için olması gereken bu sevgi ve nefrete başka gayeler, menfaatler ortak koşulmamalıdır. Hepimizin kalpleri Rahman’ın parmakları arasındadır. Sevgide ve nefrette Allah’ı tevhid etmezsek, O dilediğini saptıran, dilediğini hidayet edendir.
Allah Azze ve Celle rızasını ve kulların kurtuluşunu vela ve bera akidesine bağlamıştır:
Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiç bir kavmin, Allah’a ve rasulü’ne muhalefet eden kimselere, babaları, oğulları, kardeşleri veya aşiretleri olsa bile sevgi beslediklerini göremezsin. Kalplerine imanı yazmış ve kendisinden bir ruh ile onları desteklemiştir. Onları, altından nehirler akan cennetlere sokacaktır; orada süreklidirler. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da O’ndan razı olmuşlardır. İşte bunlar Allah’ın fırkasıdır. Dikkat edin şüphesiz Allah’ın fırkası kurtuluşa erenlerin kendileridir.” (Mucadele 22)
İbrahim ve onunla beraber olanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani kavimlerine demişlerdi ki: “Biz, sizlerden ve Allah dışında taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Sizinle aramızda, siz Allah’a bir olarak iman edinceye kadar ebedi bir düşmanlık ve bir kin başgöstermiştir.” (Mumtehine 4)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)