Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

29 Ocak 2020 Çarşamba

Kur'ân'ı Tecvid İle Okumanın Hükmü

Şeyh Muhammed b. Salih el-Useymin rahimehullah’a şöyle soruldu: “Tecvidi öğrenmek ve onu uygulamak hakkında görüşünüz nedir?”
Şöyle cevap verdi: “Tecvid kitaplarında ayrıntıları verilen tecvid hükümleriyle okumayı vacip görmüyorum. Bunu ancak okumayı güzelleştirme babından görüyorum. Güzelleştirme ise gözetilmesi zorunlu bir şey değildir. Nitekim Sahihu’l-Buhârî’de Enes b. Malik radiyallahu anh’den sabit olduğuna göre ona Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in kıraati sorulunca şöyle demiştir:
“Uzatarak okurdu. Bismillâhi derken uzatırdı, er-Rahmâni derken uzatırdı, er-Rahîmi derken uzatırdı.”
Buradaki uzatma kasıtlı olmayan doğal bir uzatmadır. Burada doğal olanın üzerinde uzatmaya da delil vardır.
Şayet; “Tecvid kitaplarında ayrıntılı açıklanan tecvid hükümlerini bilmek vaciptir” denilirse bugünkü müslümanların çoğunun günahkar olması gerekirdi ve fasih bir arapça ile konuşmak isteyene de “konuşmanda hadis söylerken, ilim ehlinin kitaplarını okurken, öğretimde ve vaazlarında tecvid ahkamını uygula” dememiz gerekirdi.
Bilinmeli ki tecvidin vacip olduğu görüşü delile muhtaçtır. Allah Azze ve Celle’nin önünde kullarını, hakkında Allah’ın kitabından veya Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetinden yahut müslümanların icmaından delil bulunmayan bir şeyle sorumlu tutmak söz konusu olamaz. Nitekim Şeyhimiz Abdurrahman b. Sa’dî rahimehullah tecvid kitaplarında açıklanan şekilde tecvidi uygulamanın vacip olmadığını zikretmiştir.
Şeyhulislam İbn Teymiyye rahimehullah’ın tecvidin hükmü hakkındaki sözünü gördüm. İbn Kasım’ın derlediği Mecmuu’l-Fetava (c.16/s.50)’de şöyle diyor: “İnsanların çoğunu Kur’an’ın hakikatleri hakkındaki ilimlerden perdeleyen şeylere yoğunlaşmamalıdır. Bunlar, harflerin mahreçleri, şekilleri, vurguları, imalesi, uzatmalar, kısa okumalar, orta uzatmalar ve benzerleri hakkındaki vesveseler kalpleri, rabbin kelamında kastedilenlerden engellemektedir. Yine “E’enzertehum”’u söylemekte zorlama,  “aleyhimu” veya “aleyhum” şeklindeki okumalarla ve benzerleriyle meşgul olmak, yine sesi güzelleştirmek için nâmeleri gözetmek de böyledir.”
İbn Baz rahimehullah fetvasında şöyle demiştir: “Eğer arapça olarak ve açık bir kıraatle okursa, Kur’ân’ı tecvid ashabının zikrettikleri ıstılah ve tertibe uymadan okumak caizdir. Lakin kurrâların ve tecvid ashabının zikrettikleri kurallara göre okumaya özen göstermek kıraati güzelleştirmek babındadır. Nitekim Nebî sallallahu aleyhi ve sellem: “Kur’ân’ı sesinizle süsleyin” buyurmuştur. Eğer gunne yapar, inceltme ve vurguları uygularsa bu daha üstündür. Bana zahir olana göre açık bir şekilde okursa bu kurallara uymak şart değildir.”
Hulasa:
Kur’ân’ın tecvidi konusunda ilim ehli iki görüş üzerinde ihtilaf etmişlerdir:
Birinci görüş: Fakihlerin görüşüdür. Onlar tecvid kurallarını ve ahkâmını gözeterek, zorlamaksızın Kur’ân okumayı sünnetten ve okumanın edeplerinden görürler. Lakin vacip görmezler.
İkinci görüş: Tecvid âlimlerinin görüşüdür. Onlar “Kur’an’ı tertil ile oku” (Muzzemmil 4) ayeti gibi delillerin zahirlerine tutunarak bütün müslümanların tecvidi öğrenmelerinin ve buna göre okumalarının vacip olduğu görüşündedirler.
Bu iki görüşün arası Aliyu’l-Kari rahimehullah’ın şu açıklaması ile bulunabilir: “Lafızları değiştirmeyecek ve manaları bozmayacak şekilde kuralları gözetmek vacip, telaffuzu güzelleştiren kuralları gözetmek ise mustehaptır.”
Yani vacip olan ancak harekelere dikkat etmek, harfleri doğru telaffuz etmek, mesela “ra” harfini “lam” olarak okumamak, (peltek olan) “zel” harfini (keskin olan) “ze” harfi olarak okumamak ve benzerleridir. Tecvid kitaplarında açıklanan (idgam, gunne, meddi muttasıl, meddi munfasıl, uzatma miktarları vb.) ise ancak kıraati güzelleştirme babındandır.
Tertil ile okuma emrine gelince, burada kastedilen; itminan ile, acelesiz ağır ağır, tedebbür ederek (düşünerek), sevabını umarak okumadır.
Cabir radiyallahu anh şöyle demiştir: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yanımıza çıktı. Biz Kur’ân okuyorduk ve aramızda acem olan da, arap olan da vardı. Dinledi ve buyurdu ki:
Okuyun. Hepsi güzeldir. İleride bir topluluk gelecek, oku düzeltir gibi onu (okuyuşu) düzeltmekle uğraşacaklar, ücretini de ahirete bırakmayıp peşin olarak alacaklar.” Bunu Ahmed ve Ebû Dâvûd, Muslim’in şartına göre sahih isnadla rivayet etmişlerdir.
Sehl b. Sa’d es-Saidî rahimehullah’den: “Biz Kur’ân okurken Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yanımıza çıktı ve buyurdu ki:
Hamd Allah’adır. Allah’ın kitabı birdir. Aranızda kızıl, beyaz ve siyah vardır. Bazı topluluklar onu ok düzeltir gibi düzeltmekle uğraşıp, ücretini ertelemeden peşin almadan önce Kur’ân’ı okuyun.” Bunu Ebû Dâvûd hasen isnadla rivayet etmiştir.
Bu hadisler Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabına dillerine kolay gelen şekilde okumalarını emrettiğini, onlara tecvidi ve harflerin mahreçlerini öğretmediğini göstermektedir.
Kur’an kıraatinde aslolan, konuşmada ve vaazda olduğu gibi bir tarzda okumaktır. Tecvid üzerinde çokça durulup, manalardan ve Allah Azze ve Celle’nin muradını tedebbür etmekten uzaklaşılması, Kur’ân’ı makamlarla okuma bid’atinin çıkmasına sebep olmuştur. Günümüzde tecvid eğitimi, Kur’ân’ı makamlarla okumak için yapılır olmuştur. Kur’ân okuyucularının gayesi Allah’ın muradı ve rızasından çok insanların beğenilerine yönelmiş, gereksiz olan, sonradan çıkmış olan bazı kuralları Kur’ân öğrencilerine dayatır olmuşlardır. Durum o hale gelmiştir ki, doğal bir şekilde Kur’ân okuyan bir kimse görseler “Kur’ân okumayı bilmiyor” denecek hale gelmiştir. Allah yardımcımız olsun.  

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)