Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

20 Haziran 2025 Cuma

Haddadîlerin Dillerinin Sahabeye Dahi Uzanması!

 Mahmud el-Haddad, ashabına: “Seleften kürsiyi ilimle tevil eden vardır” diyor ve bunu Taberi’nin İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan rivayet ettiğini zikrediyor. Ashabı ise diyorlar ki: “Bunu gözlerimizle görmedikçe tasdik etmeyiz!”

Ehl-i Sünnet âlimleri kitap ve sünnette olanları ve öncü imamların söylediklerini kabul ederler. Lakin onlar zayıf ve münker sözleri kitap ve sünnete arz ederler, bu sözleri Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabına nispet etmeyi dahi caiz görmezler.

Şayet âlimlerden birinin böyle bir söz söylediğini bulurlarsa, bunun tabi olunamayacak bir zelle olduğunu söylerler, hak ile batılın, makbul ile şazın ayrımını yaparlar.

El-Haddad ise, zayıf ve münker yoldan gelmiş bir rivayeti İbn Abbas radıyallahu anhuma’ya nispet ederek İbn Abbas radıyallahu anhuma’yı dahi bid’atle nitelemek istemiştir!

Halbuki bu söz İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan çürük bir isnad ile rivayet edilmiştir. Sahih olarak gelen ise, İbn Abbas radıyallahu anhuma’nın kürsi hakkında: “Ayakların konduğu yerdir” demesidir.[1]

Ebu Said ed-Dârimî şöyle demiştir: “Şu el-Merisî’ye denilir ki: “İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan Ebu Ca’fer el-Ahmer’in rivayet ettiği şeye gelince, Ca’fer, sika ve sağlam ravilere muhalefet ettiğinde, rivayetine itimad edilecek kimselerden değildir.”[2] Ed-Dârimî sonra İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan sabit olan rivayetin; “Kürsi ayakların konduğu yerdi” şeklindeki sözü olduğunu beyan etmiştir.

Aynı şekilde imamlar, İbn Abbas radıyallahu anhuma’nın kürsiyi “ilimdir” diye tevil ettiğine dair rivayet edilen sözün zayıf olduğunu belirtmişlerdir. Ebu Abdillah İbn Mende şöyle demiştir: “Bu konuda ona tabi olunmamıştır. Ca’fer, Said b. Cubeyr’den rivayette kuvvetli değildir.”[3]

Yine şöyle der: “Buna tabi olunmamıştır. Ebu Musa el-Eşari radıyallahu anh’den kürsinin ayakların konduğu yer olduğunu söylediği rivayet edilmiştir.” Sonra Ebu Musa radıyallahu anh’den isnadıyla zikreder.[4]

Sonra Nehşel – ed-Dahhak – İbn Abbas radıyallahu anhuma tarikiyle: “İlimdir” dediğini zikreder ve der ki: “Bu haber sabit olmamıştır. Çünkü ed-Dahhak, İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan işitmemiştir. Nehşel de metruktur.”[5]

Ebu Mansur el-Ezherî şöyle demiştir: “İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan kürsi hakkında sahih olan; es-Sevri ve başkalarının Ammar ed-Duheni’den, onun Muslim el-Batin’den, onun Said b. Cubeyr’den, onun İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan rivayet ettiği şu sözdür: “Kürsi ayakların konduğu yerdir. Arşa gelince o hakkıyla takdir edilemez.” İlim ehli bu rivayetin sıhhatinde ittifak etmişlerdir…”Kürsi ilimdir” şeklinde rivayet edilen söze gelince, rivayetler konusunda marifet ehli olan hiç kimse bunu sabit bulmamıştır.”[6]

Mahmûd el-Haddad ve Haddâdîler, imamların bazı muayyen şahısları bid’atle nitelemesini kendilerine delil getirerek, âlimleri bid’atçilikle ve sapıklıkla itham ediyorlar!

Yukarıda işaret edildiği üzere dilleri İbn Abbas radıyallahu anhuma’ya dahi uzanmıştır!  El-Haddad bu konuda Abdullah b. ez-Zubeyr radıyallahu anhuma’yı haricilikle itham eden Huseyn el-Kerabisî’yi misal vermektedir!

Huseyn el-Kerabisi ciddi akidevî sorunları olan birisidir. El-Kerabisî, büyük sahabî İbnu’z-Zubeyr radıyallahu anhuma’yı haricilikle itham etmiş, Lafız meselesinde: “Kim Kur’ân’ı telaffuzunun mahlûk olduğunu söylemezse kâfirdir” demiş, Rafizileri destekleyen sözler etmiş, Hadis ehlini kötülemiş ve bid’at ehlini övmüştür. Hatta kendisine nasihat edilmesine rağmen dönüş yapmamıştır!

El-Merrruzi şöyle demiştir: “Ebu Abdillah (Ahmed b. Hanbel) rahimehullah’a dedim ki: “el-Kerabisî: “Kim Kur’ânı telaffuzum mahlûktur demezse o bir kâfirdir” diyor.” Ahmed b. Hanbel rahimehullah dedi ki: “Bilakis onun kendisi kâfirdir.”[7]

Yine İmam Ahmed rahimehullah şöyle demiştir: “Bişr el-Merisî öldü, arkasında Huseyn el-Kerabisî’yi bıraktı.”[8]

Yine şöyle demiştir: “Bu (el-Kerabisî) Cehmîlik etmiş, Cehmiyye’yi izhar etmiştir. Kendisinden ve ona tabi olan herkesten sakındırmak gerekir.”[9]

Zehebî dedi ki: “el-Kerabisi lafız meselesini ilk ortaya atan kişidir.”[10] Yani “Kur’ân’ı telaffuzum mahlûktur” sözünü ilk söyleyen kişidir.

Hatta İmam Ahmed rahimehullah, el-Kerabisi’nin re’y ehlinden olduğunu açıklayarak o ve onun gibiler hakkında şöyle demiştir:

“Onların belâları, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den ve ashabından gelen rivayetleri bırakarak ortaya koydukları şu kitaplarla geldi. Sonra bu kitaplara yöneldiler.”[11]

Ya’kub ed-Devraki şöyle demiştir: “Ahmed (b. Hanbel) rahimehullah’a Ebu Sevr ve Huseyn el-Kerabisi hakkında sordum. Dedi ki: “Bunlar ne zaman ilim ehli oldular?! Bunlar ne zaman hadis ehli oldular?!”[12]

Taberani dedi ki: bize Abdullah b. Ahmed tahdis etti, dedi ki: Babam (Ahmed b. Hanbel) rahimehullah’a “Kur’ân’ı telaffuzum mahluktur” diyen kimse hakkında sordum. Dedi ki:

“Bu, Cehmiyye’nin sözüdür.” Babama dedim ki: “el-Kerabisî böyle diyor!” Dedi ki:

“Yalan! Allah onu parçalasın!” Yine ona Huseyn el-Kerabisî hakkında: “Onu hadis talep ederken gördün mü?” diye sordum. Dedi ki:

“Hayır” Ben: “Onu Bağdad’da eş-Şafii’nin yanında gördün mü?” dedim. “Hayır” dedi.  Ebu Sevr’e de el-Kerabisî hakkında sordum. Onun hakkında kötü şeyler söyledi. Ben: “Sizinle beraber eş-Şafii’nin yanında bulundu mu?” diye sordum. Dedi ki:

“O böyle diyor ama ben onu bilmiyorum.”[13]

İmam Ahmed, Ebu Sevr ve başkaları, el-Kerabisî’nin imamlardan ilim aldığını nefyetmişlerdir. Ama bu nefiy ile kastedilen; uğrayıp arz yoluyla icazet almak değildir. Kastedilen, el-Kerabisi’nin imam Şafii’nin yanında derslere devam etmediği ve ondan fıkıh öğrenmediğidir.

Er-Ramehurmuzî, isnadıyla es-Sacî’den rivayet ediyor: bize Davud el-Esbehanî tahdis etti, dedi ki: bana el-Huseyn el-Kerabisî dedi ki:

“Şafii geldiğinde (İbn Abdilber’in rivayetinde: “İkinci gelişinde” şeklindedir) ona gidip dedim ki:

“Sana kitapları okumam için izin verir misin?”  O bunu kabul etmedi ve dedi ki:

“ez-Za’ferani’nin kitaplarını al, onları istinsah et (çoğalt), bu konuda sana icazet veriyorum.” Böylece ondan icazet aldım.”[14]

Öncekilerin re’y ve fıkıh kitaplarını araştıranlar bilirler ki, bu kitaplar delile önem vermemişlerdir, bunlar ilimden bir şey sayılmazlar. Bu yüzden İmam Ahmed’e: “Re’y kitaplarını yazabilir miyim?” diye sorulunca şöyle demiştir: “Hayır bunu yapma! Sana gereken asar (seleften gelen rivayetler) ve hadislerdir.”[15]

Bu yüzden İbn Abdilber şöyle demiştir: “…Âlimler ancak rivayet ehli olanlar ve bu konuda fakihleşenlerdir. Onlar bu konuda sağlamlıkları ve anlayışları ile üstünleşmişlerdir.”[16]

- Devam edecek inşaallah -



[1] Muhammed b. Osman b. Ebi Şeybe el-Arş (61) Abdullah b. Ahmed es-Sunne (586) İbn Huzeyme et-Tevhid, Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr, Hâkim el-Mustedrek

[2] En-Nakz Ale’l-Merisi (1/410)

[3] İbn Mende er-Reddu Ale’l-Cehmiyye (15)

[4] Er-Reddu Ale’l-Cehmiyye (s.46)

[5] A.g.e (s.46)

[6] Ezheri Tehzibu’l-Luga (4/3127) Ayrıca bkz.: Zehebi El-Uluv (1/850) İbn Teymiyye Fetava’l-Hameviye (s.307) İbn Kesir el-Bidaye (1/13) Şatibi el-Muvafakat (4/227-229)

[7] İbn Batta el-İbane (1/344 no:151)

[8] İbn Batta el-İbane (1/342 no: 147) Hatib Tarih (8/66)

[9] İbn Abdilhadi Bahru’d-Dem (1286)

[10] Siyeru A’lam (12/80)

[11] Hatib Tarihu Bağdad (8/66)

[12] İbn Abdilhadi Bahru’d-Dem (1212)

[13] Tehzibu’t-Tehzib (2/310 no:618)

[14] Muhaddisu’l-Fâsıl (532) Hatib el-Kifaye (1053) İbn Abdilber Camiu Beyani’l-İlm (2294)

[15] Tabakatu’l-Hanabile (1/329)

[16] Camiu Beyani’l-İlm (2/942)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)