Arap dilinde Ateizm, materyalizm gibi sapkınlıklar da "ilhad" kelimesiyle karşılanmaktadır. İlhâd kelimesinin lügat manası meyletmek demektir. Kabir bir yana doğru meyilli kazıldığı için ona “lahid” denilmiştir. Allah Teâlâ Kitab’ında bu kelimeyi dört yerde zikreder. Bunlardan ilki şu âyettir:
وَلِلَّهِ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَى فَادْعُوهُ
بِهَا وَذَرُوا الَّذِينَ يُلْحِدُونَ فِي أَسْمَائِهِ سَيُجْزَوْنَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
“En güzel
isimler Allah’ındır. O halde O’na bunlarla dua edin. O’nun isimleri hakkında
çarpıtma yapanları (yulhidûn) bırakın. Onlar yapmakta olduklarının cezasını
yakında göreceklerdir.” (A’raf 180)
Allah’ın güzel isimleri
hakkında ilhâd; onların gereklerinden sapmak ve çarpıtmaktır. Bu da şu
şekillerde olur:
1- Bu isimlerin
hepsini veya bir kısmını inkâr etmek. Nitekim müşrikler Allah Teâlâ’nın “er-Rahmân”
ismini inkâr ediyorlardı.
2- Bu isimlerin
delalet ettiği anlamları ve yüce sıfatları inkâr etmek. Mesela Mu’tezile şöyle
der: “Allah, ilim sıfatı olmaksızın Alîm’dir, işitme sıfatı olmaksızın Semî’dir,
görme sıfatı olmaksızın Basîr’dir, rahmet sıfatı olmaksızın Rahîm’dir”
3- Allah Teâlâ’nın
isimlerinden putlar için isim türetmek. Nitekim müşrikler, el-İlah isminden el-Lât, el-Azîz isminden el-Uzza ismini türetmişlerdir.
4- Allah Teâlâ’nın
güzel isimlerinin mahlûkların sıfatlarına delalet ettiğine itikad etmek ve
böylece Allah’a benzer kılmak.
5- Allah Teâlâ’yı
kendisini isimlendirmediği isimlerle isimlendirmek. Hâlbuki Allah Teâlâ’nın
isimleri tevkifî’dir, yani akıl ile belirlenemez. Mesela Hristiyanlar Allah’ı “baba”
diye isimlendirmişler, bazı inançsızlar “Tabiat ana” diye adlandırmışlar, felsefeciler
“fâil illet” veya “muharriki evvel/ilk hareket verici” diye isimlendirmişler, eski
Şamanist Türkler, tan yeri kelimesinden türeyen “Tengri” – ki sonradan “tanrı”
şeklini almıştır – diye isimlendirmişlerdir. Yine Yunus Emre’nin bazı
şiirlerinde geçtiği üzere “Çalab” kelimesini kullanmışlardır.
6- Allah’ın isimlerinin
bilinen bir manası olmadığını söylemek. Nitekim Mufevvida fırkası böyle itikad
eder.
İlhâdın bu anlamları
gösteriyor ki, Allah Teâlâ’nın isimleri konusunda ilhada sapanlar ile
kastedilen, Allah’ın varlığını inkâr edenler değildir. Bilakis kastedilen
mülhidler, Allah Teâlâ’nın güzel isimleri konusunda bahsedilen ilhad türleriyle
çarpıtma yapan herkestir. Bunlar ise Allah Teâlâ’nın varlığını inkâr edenlerden
çok daha fazladır. Allah’ın varlığını ise ancak büyüklenen bir kimse veya deli
yahut psikolojik hastalığı olan bir kimse inkar eder.
Üzücüdür ki, günümüzde
ateistlerle diyaloga veya tartışmaya girişenlerin çoğu, Allah Teâlâ’nın isimleri
ve sıfatları konusunda ilhad/sapma içerisinde bulunan Mu’tezile, Rafıza,
İbadiyye, Eş’ariyye, Maturidiyye gibi kimselerdir!
İlhad kelimesinin Kur’ân’da
geçtiği ikinci yer şu ayettir:
إِنَّ الَّذِينَ
يُلْحِدُونَ فِي آيَاتِنَا لَا يَخْفَوْنَ عَلَيْنَا ۗ أَفَمَن يُلْقَىٰ فِي
النَّارِ خَيْرٌ أَم مَّن يَأْتِي آمِنًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۚ اعْمَلُوا مَا
شِئْتُمْ ۖ إِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِير
“Åyetlerimiz
hakkında doğruluktan sapanlar (yulhidûn) bize gizli kalmaz. O halde, ateşin
içine atılan mı daha iyidir, yoksa kıyamet günü güvenle gelen mi? Dilediğinizi
yapın! Kuşkusuz O, yaptıklarınızı görmektedir.” (Fussilet 40)
Allah Teâlâ bu ayette
geçen “ayetlerimiz” kavlinde, kevnî ayetleri ve şer’î ayetleri biraraya
getirmiştir. Kevnî âyetler; Allah Teâlâ’nın mahlûkatıdır. Bu konudaki ilhad şu
şekillerde olur:
1- Bunları Allah’ın
yarattığını inkâr etmek. Mesela Kaderiyye kulların fiillerini Allah’ın
yarattığını inkâr ederler.
2- Yaratma konusunda
Allah’a ortak koşmak.
3- Allah’ın fiillerini
Allah’tan başkasına nispet etmek. Nitekim müşrikler: “Şu ve şu yıldızlar
sayesinde yağmur yağdı” derler.
4- Allah’ın yaratma
konusunda yardımcıları olduğuna inanmak
Şer’î ayetler ise
Allah’ın nebilere ve rasullere indirdiği vahiylerdir. Allah’ın kulu Muhammed sallallahu
aleyhi ve sellem’in kalbine indirdiği kelamı olan Kur’ân da bunlardandır. Bu
konuda ilhâd ise şu şekillerde olur:
1- Bunları inkâr
etmek. Mesela “Kur’ân Allah’ın kelamı değil, beşer söüzüdür” diyenler
veya “Yabancı bir adam bunları Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e
öğretmiştir” diyen kimseler böyledir.
2- Bu vahiyleri veya
vermiş olduğu haberleri, delalet ettiği hükümleri yalanlamak.
3- Vahyin lafzını veya
anlamlarını tahrif etmek. Mesela Eş’arî ve Maturidîler gibi sapmış fırkalar, bâtıl
tahrifler yaparlar ve bunu “te’vîl” diye adlandırırlar.
4- Kur’ân’ın Allah Teâlâ’nın
diğer mahlukları gibi mahlûk olduğunu söylemek. Mu’tezile ve İbadiyye böyle
yapmışlardır.
Bütün bunlar Allah’ın
ayetleri hakkında ilhad türleridir.
İmam Muhammed b. İdris
eş-Şafii rahimehullah şöyle demiştir: “Allah’a Allah’tan gelenlerle Allah’ın
muradına göre iman ettim. Allah’ın rasulüne, Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den gelenlerle, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’İn muradına göre
iman ettim.” İmam Şafii rahimehullah’ın bu ibareleri cidden önemlidir.
İlhad kelimesinin Kur’ân’da
geçtiği üçüncü yer şu ayettir:
وَلَقَدْ
نَعْلَمُ أَنَّهُمْ يَقُولُونَ إِنَّمَا يُعَلِّمُهُ بَشَرٌ ۗ لِّسَانُ الَّذِي
يُلْحِدُونَ إِلَيْهِ أَعْجَمِيٌّ وَهَـٰذَا لِسَانٌ عَرَبِيٌّ مُّبِينٌ
“Şüphesiz biz onların: “Bunu ona ancak bir insan öğretiyor” dediklerini
biliyoruz. Kendisine nisbet ettikleri (yulhidûn) şahsın dili yabancıdır.
Hâlbuki bu apaçık bir Arapçadır.” (Nahl 103)
Müşriklerden bazısı Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem’in acem birisine gittiğini, onun da kendisine Kur’ân’ı
telkin ettiğini iddia etti. Böyle Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’i
yalanladılar ve Kur’ân’ın ancak bir beşer sözü olduğunu iddia ettiler. Allah Teâlâ
da bu ayetle onların iddialarını yalanladı, onların yalanlarını ortaya koydu.
Zira Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e Kur’ânı öğrettiğini nispet ettikleri/ilhad
ettikleri kişinin dili a’cemî/yabancı idi. Kur’ân ise apaçık Arapça dilindedir.
İlhad kelimesinin Kur’ân’da geçtiği dördüncü
yer şu ayettir:
إِنَّ الَّذِينَ
كَفَرُوا وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللَّهِ وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ الَّذِي
جَعَلْنَاهُ لِلنَّاسِ سَوَاءً الْعَاكِفُ فِيهِ وَالْبَادِ ۚ وَمَن يُرِدْ فِيهِ
بِإِلْحَادٍ بِظُلْمٍ نُّذِقْهُ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ
“İnkâr edenler, Allah'ın yolundan ve yerli ya da yolcu bütün insanlara eşit
kıldığımız Mescid-i Harâm'dan alıkoymaya kalkanlar! Kim orada zulüm ile haktan
sapmak (ilhâd) isterse ona acı azaptan tattırırız.” (Hacc 25)
Bu ayette ilhad ile kastedilen zulümle Beytu’l-Haram’dan
yani Ka’be’den alıkoymak, engellemek suretiyle meylettirmektir.
Allah Teâlâ’nın ilhad
kavramını zikrettiği ayetler bunlardır.
Allah Teâlâ’nın varlığını inkar etmek anlamında olan ilhad ise Allah’ın güzel isimleri hakkındaki ilk ayetin (A’raf 180) kapsamına girebilir. Lakin Allah Teâlâ’nın varlığını inkar anlamındaki ilhad, diğer ilhad türlerine oranla çok çok azdır! Allah’a davetçi olduğunu iddia eden birçok kimse, çoğunlukta olan diğer ilhad türlerinden sakınmadıkları ve sakındırmadıkları halde, çok cüz’î bir kısım olan ateizm anlamındaki ilhad türüne güya reddiye vermekle çokça meşgul oluyorlar!
Üstelik A'raf 180. ayetinde o mulhidlerle diyaloğa girmek değil, onları bırakmak/terk etmek yani muhatap almamak emrediliyor!
Mesela Rafiziler,
Nurcular, Mu’tezilîler, Kaderîler, Sufiler, Eşariler, Maturidiler ve benzerleri
bizzat kendileri mülhitlerdir. Çünkü Allah Teâlâ’nın yukarıda olduğunu inkar
ediyorlar! Hatta açıkça şöyle diyorlar: “Arşın üzerinde kendisine ibadet
edilen bir ilah yoktur” “Allah mahlukatın ne üzerine, ne altında, ne âlemin
içinde, ne dışında, ne ona bitişik ne de ondan ayrıdır. Mahlukata temas
etmediği gibi, onlardan ayrı da değildir, ne sağdadır, ne solda, ne öndedir ne
arkada ne şöyledir ne de şöyledir… vs.”
Halbuki bu sözler
apaçık ilhaddır ve Allah Teâlâ’yı inkârın ta kendisidir. Lakin mülhidlere,
ateistlere cevap verdiklerini iddia edenlerin çoğu kendileri inkâr ve ilhad
içinde bocalamaktadırlar!
Yine ateistlerle
diyaloga girenlerin çoğunun dünyanın döndüğü, küre şeklinde olduğu gibi saçma
sapan hurafeleri de sanki dinin bildirdiği bir bilgi gibi sunmaları ve
paganizmin manipülasyonlarıyla tahrif ettiği sözde modern bilim (!) hurafeleriyle
bunları örtüştürüp dinin hak olduğunu ispatlamaya çalışmaları meselenin diğer
bir trajikomik yönüdür!