Cubeyr b. Mut'im
radıyallahu anh'den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
لَا حِلْفَ فِي الْإِسْلَامِ، وَأَيُّمَا
حِلْفٍ كَانَ فِي الْجَاهِلِيَّةِ لَمْ يَزِدْهُ الْإِسْلَامُ إِلَّا شِدَّةً
“İslâm’da hılf
(Cahiliye döneminde Arap kabileleri arasında başkalarına baskı yapmak
amacıyla yapılan yardımlaşma akdi/hizipçilik) yoktur. Ancak İslâm cahiliyet
devrinde mazluma yardım amacıyla yapılan (Hılfu’l-Fudul gibi ahitleşmeleri) kuvvetlendirmiştir.”[1]
Aynısını İbn Abbas[2], İbn Amr[3], Abdurrahman
b. Avf[4], Umm
Seleme[5] ve Kays
b. Asım[6] radıyallahu
anhum da rivayet etmişlerdir.
Acı Gerçeğimiz kitabında özetle şöyle denilir: "Hizipçilik ve gruplaşmalar, insanların niteliklerini
bozmaktadır ve bu gruplar, mensuplarını; kumuş oldukları düzene muhalefet
edilmesi halinde ihraç ve ayırmalarla korkutmaktadır. Allah buna benzer
hususlarda bir delil de indirmemiştir. Onlar, insanları Allah’ın, hakkında
delil indirdiği şeylerden alıkoymaktadırlar. Allah Azze ve Celle şöyle
buyurmuştur: “Erkek ve kadın müminler birbirlerinin velileri/dostlarıdırlar”
(Tevbe 71) Onlar ise taraftarlarını: “Cemaate/derneğe mensup erkekler ve
kadınlar birbirlerinin dostudurlar” sloganı üzerine eğitirler. Onlar, bir
uslup hatası yapan veya Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine
bağlanan bir genci fark edince, onu itham eden sözlerle, “işbirlikçi” ve “aşırı”
olmakla, müslümanların birliğini dağıtmak ve ümmetin varlığını yıkmakla
suçlarlar.
Acaba insanların fıtratlarını işlemez hale getiren, Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in sözlerini reddeden hizipçilikle ümmeti bölen
kimse, Allah’a ve rasulüne itaat edip ashabına uyan kimse gibi midir?
Tek yürek, tek inanç ve tek menhec üzere olan, ancak daha
sonra hizipçiliğin girip saflarını dağıttığı ve bütünlüklerini darmadağın
ettiği bazı memleketlerde müslümanları bölen kimdir? Bunlar hakkında şu Arap
atasözü ne kadar da uygundur:
Bana hastalığını
bulaştırdı ve aradan sıyrıldı,
Beni döverken
sanki o ağladı,
Benden önce o
şikayete başladı
Bizim şikayetimiz ise Allah’adır.
Hizipçilik, dostluk ve ayrılıkların Allah, Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem ve müminler için oluşunu yaralamakta ve hizbin
koyduğu ilkeler, mensupları arasında yaydığı telkinler ve yükselttiği
sloganlarla müslümanlar arasındaki kardeşliği bozmaktadır.
Böylece dostluk ve kardeşlik ilkelerini toprağa gömmekte ve
cemaat üyesinin bütün derdi cemaati, derneği, cemaatinin liderleri, üyeleri ve
sloganları olmaktadır. O, bütün erkek ve kadın müminlerin İslam’ın bütünlüğü
içerisinde birbirine eşit bireyler olduklarını göz ardı ederek, haklı haksız
cemaatini savunmaktadır."
İbn Teymiyye rahimehullah şöyle demiştir: “Hiç kimsenin
ümmet için Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem dışında bir şahsı belirleyip
onun yoluna davet etmeye, bunun üzerine dostluk ve düşmanlık oluşturmaya hakkı
yoktur. Allah ve rasulünün sözleri veya ümmetin üzerinde icma ettikleri sözler
dışında bir söz belirleyip bunun için dostluk ve düşmanlık yapılamaz. Bilakis
bu; kendilerine bir şahsı veya bir görüşü belirleyip bunun üzerine ümmetin
arasını ayıran, bu söz veya nispet üzerine dostluk ve düşmanlık kuran bid’at
ehlinin işidir.”[7]
El-Elbani rahimehullah
şöyle demiştir: “İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem buyurdu ki: “Kim taatten el çekerse kıyamet gününde Allahın
huzuruna hücceti olmaksızın çıkar ve boynunda biat olmadan ölen cahiliye üzere
ölür.” Bil ki bu hadiste zikredilen tehdit ancak müslümanların halifesine
biat etmeyen ve bu biatten ayrılan kimse hakkındadır. Bazılarının zannettikleri
gibi; fırka, grup ve liderlere biat edenler hakkında değildir. Bilakis bu
Kur’an-ı Kerimde yasaklanan fırkalaşmadır.”[8]
Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur:
وَلَا
تَكُونُوا كَالَّذِينَ تَفَرَّقُوا وَاخْتَلَفُوا مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُ
وَأُولَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
“Fırkalara ayrılan ve
kendilerine açık deliller geldikten sonra ihtilaf edenler gibi olmayın. Onlara
büyük bir azap vardır.” (Al-i İmran 105)
Taberi dedi ki: “Allah Teâlâ şunu
kastediyor: Ey iman edenler, fırkalara ayrılan kitap ehli gibi olmayın.
Allah’ın dini, emri ve yasakları konusunda onlar, kendilerine açık delillerin
ve Allah’ın hüccetlerinin gelmesinden sonra ihtilaf ettiler. Hakkı öğrendikten
sonra ona muhalefet ettiler. Allah’ın emrine uymadılar. Allah’ın kendilerinden
aldığı ahdi bozdular. Onlara; yani fırkalaşan ve kendilerine gelen delillerden
sonra ihtilaf eden kitap ehline Allah katından büyük bir azap vardır. Allah
Teâlâ buyuruyor ki; ey iman edenler topluluğu! Dininizde onların dinlerinde
fırkalaştıkları gibi fırkalaşmayın. Onların yaptıklarını yapmayın. Dininizde
onların adetlerine uymayın. Aksi halde Allah’ın büyük azabı onlara olduğu gibi
size de isabet eder.”[9]
Allah Azze ve Celle şöyle
buyurmuştur:
وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُشْرِكِينَ
* مِنَ الَّذِينَ فَرَّقُوا دِينَهُمْ وَكَانُوا شِيَعًا
كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ
“Namazı dosdoğru kılın, dinlerini
parçalayan, fırka fırka olan ve her fırkası, kendi elindekiyle sevinen
müşriklerden olmayın.” (Rum 31-32)
إِنَّ
الَّذِينَ فَرَّقُوا دِينَهُمْ وَكَانُوا شِيَعًا لَسْتَ مِنْهُمْ فِي شَيْءٍ إِنَّمَا
أَمْرُهُمْ إِلَى اللَّهِ ثُمَّ يُنَبِّئُهُمْ بِمَا كَانُوا يَفْعَلُونَ
“Dînlerini, (bir kısmına inanıp
bir kısmına da inanmayarak) parçalayanlar ve böylece fırka fırka olanlar, işte
hiçbir hususta sen onlardan olmadın. Onların işi artık Allah'a kalmıştır; sonra
da yapmış oldukları şeyi kendilerine haber verecektir.” (En’âm 159)
Taberi
şöyle demiştir: “Ey Muhammed! Sen dinleri hakkında ihtilafa düşüp
bölünerek fırka ve hiziplere ayrılan Yahudiler, Hıristiyanlar bid'atçiler,
şüpheciler ve sapıklardan uzaksın. Sen, hak olan dininden ayrılan müşriklerden,
putperestlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan ve mürtedlerden değilsin.
Onlar da senden değildir. Onların cezalandırılmaları Allaha aittir. Sonra
Allah ahirette onlara yaptıkları amelleri bildirecek ve ona göre hesaba
çekecektir.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’e göre ise bu âyette, dinlerini parça parça
edip ayrılığa düşmeleri beyan edilen insanlardan maksat, bu ümmetin
bid'atçileri, Kuran’ın muhkem âyetlerini bırakarak müteşabih âyetlerine
uyanlarıdır.[10]
Taberi, diyor ki; “Bana göre bu konuda doğru olan söz, Allah Teâla’nın, bu
âyetle hak dinini bölük pörçük eden ve ayrılığa düşen bütün insanları
kastettiğini söyleyen sözdür. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
üzerinde bulunduğu Hanif dininden ayrılan putperest müşrikler de, Yahudiler de,
Hıristiyanlar da, Hanif dinindeymiş gibi görünüp de bid'atlar icad edip
insanları doğru yoldan saptıranlar da bu âyetin genel ifadesine dâhildirler.
Allah Teâla bu âyetle, Peygamberi Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'e,
ümmetinin bid'atçilerinden, inkârcılarından, kavminin müşriklerinden, Yahudi ve
Hıristiyanlardan beri olduğunu bildirmektedir.”[11]
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
إِنَّ
الَّذِينَ فَارَقُوا دِينَهُمْ، وَكَانُوا شِيَعًا لَسْتَ مِنْهُمْ فِي شَيْءٍ» قَالَ:
هُمْ أَهْلُ الْبِدَعِ وَالْأَهْوَاءِ مِنْ هَذِهِ الْأُمَّةِ
“Dînlerini, (bir kısmına inanıp bir kısmına
da inanmayarak) parçalayanlar ve böylece fırka fırka olanlar, işte hiçbir
hususta sen onlardan olmadın” (En’am 159) ayetinde bahsedilenler bu
ümmetin bid’at ve hevâ ehlidir.”[12]
[1]
Sahih. Muslim (2530) İbn Hibban (10/214) Hakim (2/239) Ahmed (4/83) Ebu
Davud (2925) Taberani (2/142) Ebu Ya’la (13/404) Beyhaki (6/262)
[2]
Sahih. İbn Hibban (10/213) Ahmed (1/329) Ziya el-Muhtare (12/78, 251)
Darimi (2568) Ebu Ya’la (4/225) Taberani (11/281)
[3]
Sahih. Tirmizi (1585) Ahmed (2/213) Buhari Edebu’l-Mufred (570) Beyhaki
Delail (5/86) Begavi, Şerhu’s-Sunne (10/202)
[4]
Sahih. Ahmed (1/190)
[5]
Sahih ligayrihi. Ebu Ya’lâ (12/330) Taberani (23/375)
[6]
Sahih. İbn Hibban (10/211) Ahmed (5/61) Taberani (18/337) Bezzar (Keşfu’l-Estar
1915) Tayalisi (1180) Humeydi (1206) Tahavi Şerhu Muşkili’l-Asar (1616)
[7]
Mecmuu’l-Fetava’dan naklen; Mukbil b. Hadi el-Vadiî, el-Burkan (s.13)
[8]
es-Sahiha (2/677)
[9] Taberi Tefsiri (7/92) Humeydi (27)
[10] Sahih mevkuf. el-Uşeyb, Cuz (no:44) Buhari Halku Ef’ali’l-İbad (s.66) Taberi (12/270).
[11] Taberi Tefsiri (12/268-272)
[12] Sahih. Taberani, Mucemu’l-Evsat (1/207) isnadında Muallel b. Nufeyl vardır. İbn Hibban onu es-Sikat’ta zikretmiş ve Taberani, Mucemu’s-Sagir’de sika olduğunu söylemiştir. Taberî, Tefsir’inde (12/270) diğer bir rivayet yoluyla mutabisini rivayet etmiştir.