Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

4 Aralık 2013 Çarşamba

Hizbu’t-Tahrîr’e Cevabım


Bundan 3 sene önce şu linkte:


Hizbu’t-Tahrir’in Ehl-i Sünnet’e aykırı görüşlerine dair bir yazı yayınlamıştım. Birçok Hizipçi tarafından itirazlar geldi, iftira ettiğim yahut cımbızlama yaptığım şeklinde ithamlar yapıldı. Müteaddid münasebetlerle yüzyüze konuştuğumuz arkadaşlara gerekli izahatları yaptım. Zaten yazımda alıntı naklettiğim yerlerde nereden aldığımın kaynakları mevcut. Lakin Hizbu’t-Tahrir’in yayınlarında her sene yapılan neşirlerde sayfa numaralarında değişiklikler olabilmektedir.

1- Mesela en çok itiraz edilen husus: “Şahsiyetul-İslamiye 3/158 “Mütevatir delil, Kurandan bir ayet dahi olsa, akılla ittifak edinceye kadar zan ifade eder” şeklinde yaptığım nakli adı geçen kitapta bulamadıklarını, bunun benim bir iftiram olduğunu söylemeleridir. Bu konunun ispatı için Hizbin Şahsiyetu’l-İslamî kitabının en son baskısındaki sayfa numarası cilt 3 sayfa 163-164’tür. Arapça ifadesini ve tercümesini aktarayım:

 




Tercümesi: “O zaman sem’î delil (kitap ve sünnet)den kastedilen, galip zanna nispetledir. Zira şer’î hükmün ispatında bu yeterlidir. Yani bu beş ihtimal giderildiğinde zan ile kusur bulunacak bir şey kalmaz ve böylece şerî hüküm anlaşılır. Ama yakin ile kusur bulunmamasına gelince, akide konuları için bu kaçınılmazdır. O zaman sadece bu beş ihtimalin nefyi yeterli gelmez. Yani akide hususunda sem’î delil ile istidlal yeterli olmaz. Yani sadece bu ihtimallerin giderilmesi yakin ifade etmez. Bilakis bunun yanında başka şeyler de bulunması zorunludur. Zira sem’î deliller (yani vahiy olan kitap ve sünnet) ancak on şartın yerine gelmesinden sonra yakin ifade eder. Bu beş şart; nesh bulunmaması, takdim ve te’hir, i’rabın değişmesi, tasrif (kelime çekimleri) ve akla aykırı olmamasıdır. Böylece on şart ortadan kalktığında yakini bozacak bir şey kalmaz. İşte o zaman sem’î delil (kitap ve sünnet nassı) yakin ifade eder ve akidede delil getirilebilir. Şer’i hükme göre bu daha önceliklidir. O zaman delaleti yakinî olur. Aynı şekilde buna yakinî olarak sabit olması da eklenir.”

Evet, benim tercüme ettiğim şekilde Takıyuddin Nebhani’nin ifadeleri bunlardır. Dileyen İslam Şahsiyeti kitabının tercümesinin 3. Cildinden ilgili bölümü araştırsın, karşılaştırsın.

Anlaşılması için özet bir şekilde Nebhani’ye göre: “Mütevatir delil, Kurandan bir ayet dahi olsa, akılla ittifak edinceye kadar zan ifade eder” Görüldüğü gibi Allah’a hamd olsun, iftira etmiş değilim. Anlaşılan o ki, Hizbu’t-Tahrir’ci arkadaşlar, üstadlarının ne dediğini anlamıyorlar! İyi ki de anlamıyorlar, bir de anlasalar bela katlanacak!

1- İkinci itiraz edilen husus: “24 rebiulevvel 1390 hicri tarihli soru cevapta: “Yabancı kadını şehvetli ya da şehvetsiz öpmek, musafaha etmek caizdir” fetvasını yayınladılar” şeklinde naklettiğim cümledir. Hizipçiler böyle bir fetvanın vaki olmadığını, ya benim iftira ettiğimi yahut ben nereden nakletmişsem naklettiğim yerin iftira ettiğini ve benim de iftirayı naklettiğimi iddia etmektedirler.

Hakikat şu ki, pekçok hizipçi Hizbu’t-Tahrir gerçeğinden habersizdirler. Yaptığım bu nakli orijinal arapça metniyle nakledeceğim ve tercüme edeceğim. Dileyen arapça metni kopyalayıp Google’da aratabilir. Bu fetvanın yayınlandığı günden beri Hizbu’t-Tahrir’e reddiye veren birçok müellifin bu fetvayı naklettiklerini göreceklerdir. Ben, ilmine ve adaletine güvendiğim müelliflerden bunu naklettim. Bunlardan birisi Abdurrahman ed-Dımeşkiye’dir. O, “er-Reddu Ala Hizbi’t-Tahrir” adlı kitabının 71. sayfasında şöyle nakletmektedir:

* جواز تقبيل المرأة الأجنبية ومصافحتها. فقد أرسل أحد الناس سؤالا للحزب: ما حكم القبلة بشهوة؟ فكان جواب الحزب (من مجموع الأجوبة المذكورة أن القبلة بغير شهوة مباحا وليس حراما)=[نشرة جواب سؤال 24 ربيع الأول سنة 1390 هجري 29/5/1970 ونشرة جواب سؤال 8 محرم 1390 الموافق 16/3/1970 ].

* Yabancı kadını öpme ve müsafaha etmeye cevaz vermeleri. Nitekim insanlardan birisi Hizb’e: “Şehvetle öpmenin hükmü nedir?” diye soru göndermiştir. Hizbin cevap olarak zikrettiği şeyde şehvetsiz olarak öpmenin haram değil, mubah olduğu yazılıdır. Neşretu Cevabi Sual 24 Rebiu’l-Evvel 1390 hicri, 29.5.1970 miladi ve Neşretu Cevabi Sual 8 Muharrem 1390 hicri, 16.3.1970 miladi”
Hizipçi arkadaşlar Hizbu’t-Tahrir tarafından böyle bir fetva yayınlanmadığına dair yalanlama yayınlandığını ve bunu ispat edeceklerini iddia ediyorlar. Ben böyle bir yalanlamayı daha yeni duydum ve ispat edilmesini bekliyorum.

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)