Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

20 Haziran 2016 Pazartesi

Selefî Davete Zarar Veren Hususlar


Selefî Davete Zarar Veren Hususlar
Şeyh Ahmed b. Ömer Bazemul
Tercüme: Ebu Muaz
1- Samimî selefî ile hak ile oynayarak selefî olduğunu söyleyeni ayırt etmemek
2- Selefî'lik iddia edenlerin hileleri sebebiyle samîmî selefî'leri eleştirmek
3- Asıl kaynağını bilmediği halde bir sözü veya fiili selefî bir alime nispet etmek
4- Selefî’nin kendi anlayış ve düşüncesini âlimin anlayışı ve maksadı olarak lanse edip, âlimin kastetmediği şeyi ona nispet etmek.
5- Gençlerin beceremedikleri konularda tartışmaları ve kendilerini ilgilendirmeyen meselelere girmeleri
6- Kardeşlikte samimi olmamak ve kasıtlı kimselerin yaydıkları sözlere kulak vermek
7- Özellikle âlimler katında özel olan ve nakledildiği zaman fırsat kollayan kimselerin sû-i isti'mâl edeceği meseleleri yaymak
8- Hak ile batıl arasındaki ihtilafı şahsî ihtilaf olarak nitelemek. Gevşemeciler, daveti yardımsız bırakanlar ve Haddadî’ler buna ne kadar da sevinirler!
9- Kimden ilim alınacağını bilmemek. İlimle beraber Allah’tan sakınmanın bulunması zorunludur.
10- Takvadan çok, günahkarlığa yakın olan kimselerden ilim almak. Kendisine helâl olmayan şeylerle Allah’ın dinini kullanarak avcılık yapan ne kadar da çoktur!
11- Âlimlere danışmadan bazı ilim talebelerini (sohbet etmesi için) misafir etmek
12- Selefî olduğunu söyleyen herkesi; ilmi ve dindarlığı hususunda güvenilir bir selefî zannetmek
13- Yaratılmış olanları hakkın önüne geçirmek. Onlardan birinin âlimlere karşı edeb suretinde hakkı reddettiğini ve bâtılı desteklediğini görürsün.
14- Kasıtlı yanlış ile kasıtsız hata arasını ayırmamak. Bu ikisini eşit görmek aşırılık veya gevşekliktir.
15- Gençlerin ilim talebelerinin etrafında toplanması. İlim talebesinden istifade edilebilir, fakat o tâbî olunan bir önder edinilemez.
16- İlim talebesinin tasarruflarını âlimlerin tasarruflarına kıyaslamak. Halbuki ikisinin arasındaki fark gayet açıktır.
17- Dünyevi maslahatlarını elde etmek için bazı kimselerin hoca olarak ön plana çıkmaları
18-Davette ön planda yer alan ilim talebelerinin âlimlerle irtibatta bulunmamaları, âlimlere danışmamaları, bilakis bunu gereksiz görmeleri. Bu tehlikeli bir sapmadır.
19- Bazı ilim talebelerinin selef’i olmayan (yani kendisinden önce o meseleyi dile getiren bir âlime dayanmadan)  kaideler koymaları. Bunu ya kendisini beğenmişliğinden ya da âlimlik taslamasından yapar.
20- Bazı ilim talebelerine âlimlermiş gibi muamele edilmesi hatta âlimlerden önde tutulması. Hâlbuki ilim talebesinin bunu hak etmediği bilinmektedir.
21- Bazı ilim talebelerinin, etrafındakileri kendisine taassup edecek ve kendisinin görüşlerine boyun eğecek şekilde yetiştirmeleri.
22- Menhec üzerinde giden bir selefî’yi; cerhte (bid’at ehlini eleştirme ve reddetme hususunda) aşırılıkla veya acelecilikle suçlamak.
23- Bazı ilim talebelerinin, mezheplerin delile aykırı görüşlerini, başka bir görüşü desteklemek için yaymaları.
24- Delile aykırı olan ve selef'i olmayan şaz ve reddedilmiş görüşleri ortaya koyarak yaymak. Böyle bir tutumu sünnet âlimleri kötülemişlerdir.
25- Bazı ilim talebelerinin, muhaliflere karşı çıkan samimi selefîlere karşı insanları kışkırtmaları.
26- Bazı selefî'lerin ihtilaflı konulara girerek hükümde bulunmaya çalışmaları ve kendisinden büyük âlimler hakkında hükümde bulunmaları. Bu bir edepsizliktir.
27- Renkten renge giren bazılarının selefî'lerin saflarına girerek insanları birbirine düşürmeleri ve nasihatçi suretinde fitnelerin ateşini yakmaları
28- Şer’î ilim derslerinin aşamalarını gözetmeden ve edepleriyle edeplenmeden davet etmek ve ders vermek için öne çıkmak.
29- Selefî davet adı altında mal toplayıp bunları gayesi dışında yerlere harcamak.

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)