İmam Şevkanî rahimehullah, el-Kavlu’l-Mufid Fi Hukmi’t-Taklid’de
(s.18, 19) şöyle demiştir:
“Anlayışlı kimse için hiçbir şüphe yoktur ki, rivayeti
kabul etmek taklid değildir. Zira rivayeti kabul etmek, hücceti/delili kabul
etmektir. Taklid ise ancak re’yi (görüşü) kabul etmektir. Rivayeti kabul etmek
ile re’yi kabul etmek birbirinden farklıdır.
Rivayeti kabul etmek hiçbir
şekilde taklid olmaz. Bilakis mukallidin yaptığı şey bunun tam aksidir. Bunu
iyi ezberle! Zira taklide cevaz verenler bunun gibi birçok konuda mugalata
yapıyor ve mesela şöyle diyorlar:
“Müçtehit, kendisine sünneti rivayet
edenin taklitçisidir!”
“Hayızdan temizlendiğini söyleyen kadının sözünü kabul etmek
takliddir.”
“Vaktin girdiği hususunda müezzinin sözünü kabul etmek
takliddir”
“Kör olan kimsenin, kendisine kıbleyi haber verenin sözünü
kabul etmesi takliddir.”
Hatta şahidin şahitliğini kabul etmeyi, cerh ve
tadilde bulunan kimsenin sözünü kabul etmeyi de taklid sayıyorlar ki, bunun
taklid ile alakasının olmadığı apaçık ortadadır. Hatta rivayeti kabul eden, re’yi
kabul eden gibi değildir. Zira delili rivayet edeni, vaktin girdiğini haber
vereni, hayızdan temizlenmeyi, kıbleyi, şahitin şahitliğini, cerh edeni ve
temize çekeni kabul etmek rivayeti kabul etmektir. Bu hiçbir şekilde taklid
olmaz. Zira ravi, rivayet edilen şeyi ancak delil ile haber vermektedir. Şahsi
görüşüyle sahip olduğu görüşü haber vermemektedir!”