Bir arkadaşımız Darar b. Amr el-Gatafaninin et-Tahriş adlı kitabını gönderdi. Bu kitap Daru İbn Hazm ve İrşad kitabevi tarafından 2014 yılında Arapça olarak neşredilmiş. Tahkiki yüz karası iki Türk ilahiyatçı, Mutezileden Dr.Mehmet Keskin ve Dr.Hüseyin Hansu tarafından yapılmış. Kitabın müellifi h.200lü yıllarda gebermiş olan bir zındık. Cennet ve cehennemi inkar ettiğini muhakkikler de tanıtım yazısında belirtiyorlar. Peki bu ilahyatçı çömezler, Allahın rızasını kazandıracak birçok araştırma alanları varken neden zındıkların pisliklerini boşalttıkları lağımlarda ve felsefe çöplüklerinde araştırma/karıştırma yapmayı tercih ederler?
Müellif Darrar b. Amr habis akidelerinden dolayı olsa gerek, belli ki hadis ehli tarafından dışlanıp hecr uygulanmış, bu yüzden kendisi cahil avam arasında dolaşan kulaktan dolma uydurmaları hadis diye bolca zikretmiş, hadislerin isnadlarla rivayetinin yaygın olduğu bir dönemde yaşamasına rağmen zikrettiği bütün rivayetleri isnad zinciri olmaksızın diline dolamış ve ümmetin münkerlere ve bidatlere karşı çıkmasından oldukça rahatsız olmuş bir eda ile, fırkalaşmanın suçlusu olarak, zikrettiği ve aslında büyük kısmı asılsız uydurmalardan ibaret olan hadisleri göstermiş, hadislerin Kurana arz edilmesini teklif etmiştir! Zira zuumunca sünnet devre dışı bırakılırsa, arap lügatinin esnekliğinden istifadeyle, Kurana arzu ettiği her sapıklığı söyletebilecekti! Yerli lağımcıların, yani mutezile ilahiyatçıların bu tür kitapları tahkik edip neşretmelerinde de aynı saikin etken olduğu açıktır. Üstelik adı geçen bu muhakkikler, hadis kaynakları bu asırda bolca mevcut ve ulaşılabilir olmasına rağmen, bu kadar beceriksizce bir tahkiki gerçekten ilme kabiliyetsiz olduklarından mı, yoksa maksatlı yapıyorlar, buna da anlam verebilmiş değilim. Bence apaçık hakikatlerin ifşa olmasından ürperiyorlar. Sebep ne olursa olsun, böyle çömezlere doktor rütbesi veren hocalarının yüzlerine şöyle balgamlıca tüküresim geldi.
Allaha hamd olsun ki bu ümmetin selefi, Darar b. Amr gibi zındık, bidatçiler alametlerini ortaya çıkardıklarında derhal onları hecr ve reddedip aşağılamışlar, onların pisliklerini lağımlardan başka yerlere bırakmalarına müsaade etmemişlerdir. Lakin şu lağım fareleri kanalizasyon duvarlarını delerek ufunetleriyle eza vermekte ve lağım farelerinin sebep olduğu pis kokulardan, yılanlardan ve akreplerden rahatsız olmanın, hayvanlara merhametsizlik olduğu iddiasıyla insaf hudutlarına yeni tanımlamalar getirmek istemekte, selim fıtrat ve doğru gidişat sahiplerinin akrep sokmalarına, yılan ısırmalarına ve farelerin açtıkları habis göçüklere katlanmak mecburiyetinde olduklarını savunmaktalar!
Yolların ve hidayetlerin en güzeli olan, rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin yol ve menhecini devre dışı bırakmak, sünnet ehlinden intikam almak için bütün didinmelerini tasvir eden misal budur. Maksadımı özetle söylemek gerekirse, bütün sapıklık çığırtkanları önce masumane söylemlerle, kitap ve sünnete muhalif görüşlere tahammül edilmesi, bu habis görüş sahiplerine de merhamet edilmesi söylemleriyle müslümanlar arasında nifak konumları edinmek isterler, bunu elde ettikleri zaman ise hakka ve hak ehline karşı hukuksuzluk ve insafsızlığın daniska örneklerini sergilerler. Bilmek gerekir ki rabbimiz pek merhametlidir ve rasulünü alemlere rahmet olarak göndermiştir. Ümmete rahmet olarak indirilen ilahi kelamda ve rasule indirilen sünnette, şirki ve şirk ehlini pislik olarak görmek, kafirleri veli ve dost edinmemek, onlara sevgi beslememek, kitaba ve sünnete muhalefet edenlere, bidatçilere, münafık ve zındıklara sert davranmak suretiyle mücahede etmek kesin ifadelerle emredilmiş, bu husus imanın en sağlam kulbu olarak belirtilmiştir. Ey lağım mühendisi sıçanlar! Siz merhametin ne olduğunu Allah ve rasulünden daha mı iyi biliyorsunuz?!