el-Elbani, Temamu’l-Minne Fi’t-Ta’liki Ala Fikhi’s-Sunne’de şöyle
demiştir:
“Seyyid Sabık’ın: “Başı açık namaz kılmak: İbn Asakir, İbn Abbas radiyallahu
anhuma’dan rivayet ediyor: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bazen takkesini
çıkarır ve önüne koyarak sütre yapardı.” Sözüne gelince derim ki:
“Hadisin baş açık namaz kılmanın cevazına delil getirilmesi iki
açıdan doğru değildir:
Birincisi: Hadis zayıftır. İbn Asakir’in bunu rivayette tek kalması
yeterli olmakla beraber, illetini ed-Daife (no:2538) açıkladım.
İkincisi: Şayet sahih olsaydı bile mutlak olarak başı açmaya delil
olmazdı. Zira rivayetin zahiri, bunu sütre bulamadığında yaptığını gösteriyor. Nitekim
sütre edinmek, bu konuda gelen hadislerden dolayı daha önemlidir. Ben bu
meselede başı açık namaz kılmayı mekruh görüyorum. Çünkü müslümanın, kitapda
daha önce geçen hadisten dolayı namaza en mükemmel İslami görünümde girmesinin
müstehap olduğu kabul edilen bir husustur: “Muhakkak ki Allah, kendisi için
süslenilmesine daha layıktır.” Selefin örfünde başı açık olmak, bu şekilde
yürümek, yollara ve ibadet mekanlarına başı açık girmek güzel görünümden
değildir. Bilakis bu Kafirlerin
girdikleri birçok İslamî ülkelere yabancılardan geçmiş bir adettir. Bu bozuk
adetlerini benimsemişlerdir. Müslümanlar onları taklit etmişler, bu onların İslam
şahsiyetlerini yitirmelerine sebep olmuştur. İslam örfüne muhalefet etmeye
müsaade edilmesi uygun değildir ve namaza başı açık girmenin cevazına bu zayıf
hadis gerekçe olamaz.
Mısırda Sünnetin yardımcısı olan bazı kardeşlerimizin, Hac’da
ihramlı kimselerin başlarının açık olmasına kıyaslayarak bunun cevazına delil
getirmelerine gelince, bu kardeşlerin bu kıyaslarından daha batıl bir şey
okumadım! Bu nasıl olur ki, hacda başı açmak İslam şiarıdır ve başka
ibadetlerin ona katılmadığı menasiklerdendir. Şayet zikredilen kıyas sahih
olsaydı, namazda başı açmanın vacip olduğunun söylenmesi gerekirdi! Çünkü hacda
bu vaciptir. Bu, onların bu kıyastan vazgeçmek dışında asla kaçamayacakları bir
ilzamdır. Umulur ki bunu yaparlar. Yine Ali radiyallahu anh’den merfu olarak
gelen şu hadisi delil getirmelerine gelince:
“Mescidlere başı açık olarak ve sarıklı olarak gelin. Zira sarıklar
müslümanların taçlarıdır” Bu çok zayıf bir istidlaldir. Çünkü hadis çok
zayıftır. Ben bunun uydurma olduğuna inanıyorum. Çünkü ravilerinden Meysera b.
Abdirabbih, kendi itirafıyla, hadis uyduran birisidir. El-Iraki onun metruk
olduğunu söylemiştir. El-Munavi, Şerhu’l-Camii’s-Sagir’de dedi ki: “Müellif
zayıf olduğu için böyle işaret koydu. Lakin İbn Asakir’in şu lafızla rivayeti
buna şahittir: “Mescidlere başı açık ve örtülü olarak gelin. Zira bu
Müslümanların görünüşüdür.”
Derim ki: Munavi, bu hadis
şahit olmaya uygun mu, değil mi diye bakılabilecek bir isnadını zikretmemiştir.
Özetle hadis, en düşük ihtimalle çok
zayıftır. Bu hadisle delil getirmek caiz değildir ve böyle bir hadise uyarmadan
sükut etmek günahtır. Sonra bu lafızla hadisi İbn Adiy’de gördüm. O lafız da
yine aynı uydurucu ravi yoluyla geliyor! İbn Asakir de onun tarikinden, farklı
lafızla rivayet etmiş! Suyuti Cami’us-Sagir’de önceki lafızla zikretmiştir. İbn
Adiy’in rivayetini ise Cami’ul-Kebir’de diğer lafızla zikretmiştir. Münavi “Hadisin diğer bir isnadı var” diyerek
yanılmış ve birincisini ikincisine şahit kılmıştır! Görünen o ki, İbn Asakir’in
isnadını kendisi görmemiştir. Aksi halde bu karışıklığa düşmez ve Mısırdaki
İslami Araştırmalar heyeti, Cami’ul-Kebir’i tahkik ederken, Munavi’yi taklid
ederek (1/31-33) bu düşüklüğe düşmezdi. Şayet bu ikinci lafızın adı geçen uydurucu
raviden salim olduğunu farzetseydik, yine ilk lafıza şahit olmazdı. Çünkü şahit
rivayet, ne mevzu hadisi ne de çok zayıf hadisi tamir eder! Nitekim Munavi’nin
kendisi başka bir hadis hakkında bu hususu zikretmiştir. Unutmayan insan çok
azdır! Hadisin tahricini ed-Daife’de (no:1296) yaptım.
Huşu niyetiyle başı açık namaz kılmayı müstahap görmeye gekince, bu
dinde delilsiz olarak, ancak şahsi görüşle bir bid’at uydurmaktır! Şayet bu
doğru olsaydı, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu yapardı. Şayet yapmış
olsaydı mutlaka bize ondan rivayet edilirdi. Böyle bir şey nakledilmediğine
göre bu bir bid’attir ve sakınmak gerekir. Geçen açıklamalardan anlaşıldı ki,
müellif (Seyyid Sabık) namazda başı örtmenin daha faziletli olduğuna dair bir
şey bulunmadığını söylüyor. Bu, mutlak olarak doğru değildir. Ancak özel bir
delili kastediyor olabilir. Bu kabul edilebilir. Lakin az önce açıkladığımız
umumi delilleri inkar edemez. Bu da, namaz için bu asırdan önce yaşayanlar
tarafından bilinen, İslam’i görünüm ile süslenmektir. Umumi (genel kapsamlı) delil,
buna aykırı bir delil olmadığında herkesin katında hüccettir. Bunu iyi düşünün!