Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

11 Mayıs 2019 Cumartesi

Tarık Yusuf Masravî'ye İftar Vakti Hakkında Cevap

Bid’atçi sapıklardan biri olan New York Ulu’l-Elbab Mescidi imamı Tarık Yusuf Masravî, (Tanımayanlar için söyleyim; kendi rızasıyla video sureti çekmesi herhangi bir kimsenin hak yoldan sapmış bir sapık olduğunu anlamaya yeter!) iftar için güneşin batmasını yeterli görmeyip doğu tarafından karanlığın gözlenmesi gerektiğini iddia etmektedir.
Esasında bu konuda hevalarıyla hareket edenleri tereddüte düşüren en büyük sebep kıyas mantığıdır. Onlar fecir vakti hakkında Kur’ân’da ifade edilen beyaz iplik ile siyah ipliğin ayrılmasını iftar vaktine de kıyaslayarak beyaz iplik ile siyah ipliğin ayrılmasını iftarda da gözetirler. Sapık Şia da buna benzer şüpheler sebebiyle yatsı vaktine kadar iftar etmezler!
Tarık Yusuf Masravi ise bu konuda İmam Malik’in Muvatta’da zikrettiği şu rivayeti delil getiriyor:  Humeyd b. Abdirrahman rahimehullah dedi ki:
أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ وَعُثْمَانَ بْنَ عَفَّانَ كَانَا يُصَلِّيَانِ الْمَغْرِبَ حِينَ يَنْظُرَانِ إِلَى اللَّيْلِ الْأَسْوَدِ قَبْلَ أَنْ يُفْطِرَا ثُمَّ يُفْطِرَانِ بَعْدَ الصَّلَاةِ وَذَلِكَ فِي رَمَضَانَ
“Ömer b. el-Hattab ve Osman b. Affan radiyallahu anhuma akşam namazını iftar etmeden önce, gecenin siyahına kadar bekleyip kılarlardı, namazdan sonra da iftar ederlerdi.”
Malik Muvatta’da (1/289) rivayet etmiştir.
Görüldüğü gibi rivayetin metninde bundan daha önce iftar edilmesini yasaklayan bir mana yoktur. Bununla beraber rivayet sahih de değildir!
Şeyh Selim el-Hilalî Daifu’l-Muvatta’da (s.45) zayıf demiştir.
Rivayetin zayıf olmasının sebebi hem metin açısından münker oluşu, hem isnad açısından munkatı oluşundandır.
İsnadına gelince, Humeyd b. Abdirrahman b. Avf rahimehullah, ne Ömer radiyallahu anh’e, ne de Osman radiyallahu anh’e yetişmiştir. Hatta Ali radiyallahu anh’den de işitmesi yoktur. Ebu Zur’a rahimehullah dedi ki: “Humeyd, ne Ebu Bekr radiyallahu anh’den, ne de Ali radiyallahu anh’den işitti.” Humeyd rahimehullah’ın 95 veya 105 yılında, 73 yaşında öldüğü zikredilir. İbn Sa’d 95 senesinde öldüğünü söylemiştir. Yahya b. Main ise 105 yılında öldüğünü söylemiştir. Dayısı olan Osman radiyallahu anh’e ancak çok küçük çocukken yetişmiş olması mümkündür. Böylece rivayetin isnad olarak munkatı olduğu kesindir. Hatta İbn Sa’d, yukarıdaki rivayeti zikretmiş ve “Humeyd bunu gördüğünü söylememiştir” diyerek inkıtaya işaret etmiştir.
Metin olarak münker olmasına gelince, sünnette iftarda acele etmeye teşvik sabit olmuştur. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, akşam yemeği hazır olup, namaz vakti girmişse önce yemeği yiyerek başlamayı emretmiştir.
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den: Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
قَالَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ: إِنَّ أَحَبَّ عِبَادِي إِلَيَّ أَعْجَلُهُمْ فِطْرًا
Allah Azze ve Celle şöyle buyurdu: “Muhakkak ki kullarımdan bana en sevimli olanı iftarda en çok acele edenidir.”[1]
Sehl b. Sa’d radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
لاَ يَزَالُ النَّاسُ بِخَيْرٍ مَا عَجَّلُوا الفِطْرَ
“İnsanlar iftar etmekte acele ettikleri sürece hayır üzere devam ederler.”[2]
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
مَا يَزَالُ الدِينُ ظَاهِرا مَا عَجَّلَ النَّاسُ الْفِطْرَ إِنَّ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى يُؤَخِرُونَ
İnsanlar iftarda acele ettikleri müddetçe bu din zahir olacaktır. Çünkü Yahudi ve Hristiyanlar iftarı geciktirirler.”[3]
Yine Ömer radiyallahu anh ve diğer sahabelerin de iftarda acele etmeleri hakkında rivayetler, yukarıda zikredilen metnin tam aksi istikamette sabit olmuştur. Tabiinin büyüklerinden Amr b. Meymun rahimehullah’ın söylediği şu söz bu konudaki sahabe icmaını ifade etmeye yeter:
كَانَ أَصْحَابُ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَعْجَلَ النَّاسِ إِفْطَارًا وَأَبْطَأَهُمْ سُحُورًا
“Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabı insanların iftarda en çok acele edenleri ve sahuru en çok geciktirenleri idi.”[4]
Humeyd rahimehullah dedi ki: “Biz Enes radiyallahu anh’ın yanındaydık ve o oruçlu idi. Akşam yemeğini istedi. Sabit rahimehullah güneşe bakmaya başladı. O güneşin henüz batmamış olduğunu görüyordu. Bunun üzerine Enes radiyallahu anh, Sabit’e dedi ki:
لَوْ كُنْتَ عِنْدَ عُمَرَ لَأَحْفَظَكَ
“Şayet Ömer radiyallahu anh’ın yanında olsaydın elbette seni yakalardı.”[5]
Eymen el-Habeşî el-Mekkî rahimehullah’tan:
عَنْ أَبِي سَعِيدٍ، قَالَ: دَخَلْتُ عَلَيْهِ، فَأَفْطَرَ عَلَى عِرْقٍ، وَإِنِّي أَرَى الشَّمْسَ لَمْ تَغْرُبْ
“Ebu Said radiyallahu anh’ın yanına girdim. İftar ediyordu. Ben güneşin henüz batmadığını görüyordum.”[6]
Bu rivayetler, dediğimiz hususu pekiştirmektedir. Güneş kendisine perdelenen kişi iftar eder. Akşam ezanını okuyacak kişinin güneşi gören bir yerde bulunması sebebiyle ezanı beklemesi gerekmez:
Humeyd rahimehullah dedi ki: “Enes radiyallahu anh iftarda müezzini beklemez, iftarda acele ederdi.”[7]
Mucahid rahimehullah dedi ki: “İftar zamanında İbn Ömer radiyallahu anhuma’nın yanına bir kâse içecekle gelirdim. İbn Ömer radiyallahu anhuma iftarını o kadar acele yapardı ki bu konuda insanlardan utandığım için önünü kapatarak insanlardan gizlerdim.”[8]
Alkame rahimehullah dedi ki:
أُتِيَ عَبْدُ اللهِ بِجَفْنَةٍ فَقَالَ لِلْقَوْمِ: ادْنُوَا فَكُلُوا فَاعْتَزَلَ رَجُلٌ مِنْهُمْ فَقَالَ لَهُ عَبْدُ اللهِ: مَا لَكَ ؟ قَالَ: إنِّي صَائِمٌ فَقَالَ عَبْدُ اللهِ: هَذَا وَالَّذِي لاَ إلَهَ غَيْرُهُ حِينَ حَلَّ الطَّعَامُ لآكِلٍ
“Abdullah b. Mes'ud radiyallahu anh'e yemek sahanı getirildi. Sonra topluluğa:
“Yaklaşın ve yeyin” dedi. Gruptan bir adam ayrıldı. Bunun üzerine Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh ona:
“Sana ne oluyor da yemiyorsun?” diye sorunca adam:
“Ben oruçluyum” dedi. Abdullah radiyallahu anh de ona dedi ki:
“Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki şu vakit, yiyen için yemeğin helal olduğu vakittir”[9]
Kays b. Ebi Hazım rahimehullah dedi ki: “Ömer radıyallahu anh güneş battığı zaman yanındaki kabı bir adama verdikten sonra ona:
اشْرَبْ ثُمَّ قَالَ: لَعَلَّك مِنَ الْمُسَوِفِينَ بِفِطْرِهِ؛ سَوف سَوف
“Haydi iç. Herhalde sen “sonra, sonra” diyerek iftarını geciktirenlerdensin." dedi.”[10]
Sahabeler iftar için kesinlikle doğu tarafından bir siyahlık gözetlememişler, bunu yapmaya kalkanı da eleştirmişlerdir:
Ebu Ubeyde b. Abdillah b. Mes’ud rahimehullah, babası İbn Mes’ud radiyallahu anh’den rivayet ederek dedi ki:
كَانَ يُصَلِّي بِنَا الصُّبْحَ حِينَ يَطْلُعُ الْفَجْرُ وَالْمَغْرِبَ حِينَ تَغِيبُ الشَّمْسُ ثُمَّ يَقُولُ هَذِهِ وَاللَّهِ صَلاتُنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
“İbn Mes’ud radiyallahu anh bize sabah namazını güneş doğacakken ve akşamı güneş batarken kıldırdı. Sonra dedi ki:
“Vallahi şu, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber kıldığımız namazımızdır.”[11]
Abdurrahman b. Yezid rahimehullah dedi ki:
كَانَ عَبْدُ اللَّهِ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ، يُصَلِّي الْمَغْرِبَ وَنَحْنُ نَرَى أَنَّ الشَّمْسَ طَالِعَةٌ قَالَ: فَنَظَرْنَا يَوْمًا إِلَى ذَلِكَ فَقَالَ: مَا تَنْظُرُونَ؟ قَالُوا: إِلَى الشَّمْسِ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ: هَذَا وَالَّذِي لَا إِلَهَ غَيْرُهُ مِيقَاتُ هَذِهِ الصَّلَاةِ ثُمَّ قَالَ: {أَقِمُ الصَّلَاةِ لِدُلُوكِ الشَّمْسِ إِلَى غَسَقِ اللَّيْلِ} فَهَذَا دُلُوكُ الشَّمْسِ
“Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh akşam namazını kıldı. Biz ise güneşin batmamış olduğunu görüyorduk. Bir gün buna baktığımızda:
“Neye bakıyorsunuz?” dedi. Biz: “Güneşe bakıyoruz” dedik. Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh dedi ki:
“Kendisinden başka ibadete layık hak ilah olmayana yemin ederim ki namazın vakitleri bunlardır.” Sonra dedi ki:
Güneşin batıya yönelmesinden gecenin çökmesine kadar namaz kıl” (İsra 78) İşte güneşin batıya yönelmesi (duluku’ş-şems) budur.”[12]
Tahavi’nin rivayetinde lafzı şöyledir: “Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh arkadaşlarına akşam namazını kıldırdı. Arkadaşları güneşi görüyorlardı. İbn Mes’ud radiyallahu anh:
“Neye bakıyorsunuz?” dedi. Onlar da:
“Güneş batıyor mu diye bakıyoruz” dediler. Abdullah radiyallahu anh dedi ki:
“Kendisinden başka hak ilah olmayana yemin ederim bu namazın vakti budur.” Sonra Abdullah radiyallahu anh “Güneşin batıya meyletmesinden gecenin çökmesine kadar namaz kıl” (İsra 78) ayetini okudu. Eliyle batıya işaret etti ve:
“Gecenin çökmesi budur.” Eliyle doğuya da işaret etti ve dedi ki: “Bu da güneşin batıya meyletmesi (duluku’ş-şems)dir.”[13]
Bu rivayet, kişinin bulunduğu yerde, ikindi vakti aştıktan sonra güneşin; dağ, ağaç, bina vb. şeylerle perdelenerek kaybolması halinde akşam vaktinin girdiği ve oruçlunun iftar edeceğini göstermektedir. Bir miktar ileriye geçenin güneşi görebiliyor olması durumu değiştirmez.
Ayrıntılı açıklamalar, Allah’ın lütfuyla baskısı gerçekleştirilmiş olan Modern Bilimsel Hurafeler adlı kitabımda mevcuttur. İlme talip olan alıp okur.
Şeyh Ebu Muaz Seyfullah el-Çubukâbâdî


[1] Muslim'in şartına göre sahih. Tirmizî (700, 701) İbn Huzeyme (2062) İbn Hibban (8/275) Ahmed (2/237, 329) Bezzar (14/291) Ebu Ya’la (10/378)
[2] Sahih. Buhari (1957) Müslim (1098).
[3] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. İbn Huzeyme (2060) İbn Hibban (8/273, 277) Hâkim (1/596) Ebu Davud (2353) İbn Mâce (1698) Ahmed (2/450) İbn Ebi Şeybe (2/277) Bezzar (14/313) Beyhakî (4/237)
[4] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Firyabi Siyam (56) Abdurrazzak (4/226) Beyhakî (4/398) rivyet etmiştir. İbn Ebî Şeybe’nin Musannef’te (2/276) rivayetinde Amr b. Cerir’den diyerek aynısı gelmiştir.
[5] Muslim’in şartına göre sahih. Firyabî es-Siyam (50)
[6] Buhârî’nin şartına göre sahih. Buhârî muallak olarak zikretmiştir. Mevsul olarak: İbn Ebî Şeybe (2/430)
[7] Muslim’in şartına göre sahih. Firyabî es-Siyam (51)
[8] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Abdurrazzak (4/226) İbn Ebi Şeybe (2/430)
[9] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. İbn Ebi Şeybe (2/429)
[10] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. İbn Ebi Şeybe (2/430)
[11] Hasen ligayrihi. Ebu Amr el-Hirî, Fevaidu’l-Hâc (el yazma no:89) İbn Adiy el-Kamil (8/212)
[12] Buhârî ve Muslim’in şartlarına göre sahih. Hâkim (2/395) Abdurrazzak (1/568) Taberânî (9/231) el-Muhallisiyyat (1594) Beyhaki (1/370)
[13] Sahih. Tahavi, Şerhu Meani’l-Asar (1/154)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)