Erkeklerin Başlarını Örtmelerinin Hükmü Nedir?
Şeyh Rebi b. Hadi el-Medhalî şöyle cevap verdi:
“Hacda (erkeklere) başı örtmek caiz değildir. Hac dışında
ise kişinin başı açık olarak yürümemesini gerektirir. Eğer başını açması kâfirlere
benzemek suretiyle ise bu kötü bir durumdur. İnanıyorum ki gençlerin çoğu bunu kâfirleri
taklitten dolayı yapıyorlar. Aksi halde onlardan arap olanları başlarını
açarlar, lakin toplarlar. Biz (erkeklerin) başlarını açmalarının haram olduğunu
söylemiyoruz. Nitekim İbn Ömer radiyallahu anhuma azatlı kölesine – zannederim o
Nafi idi – onu başı açık halde namaz kılarken gördüğü için karşı çıkmıştır. Ona
şu manada sözler söylemiştir:
“Büyük kimseler seni bu görünüşle huzurlarına
alıyorlar mı?” O da:
“Hayır” dedi. İbn Ömer radiyallahu anhuma dedi ki:
“Rabbin
kendisine ta’zim edilmeye daha layıktır.
“Ey âdemoğulları! Her namazda
zinetlerinizi kuşanın.”
Şüphe yok ki başı örtmek zinettendir. Allah size bereket
versin. (Erkekler için) Başı açmak sıradan bir durum olup, taklit ve kâfirlere
benzemek söz konusu değilse bunun haram olduğunu söyleyemeyiz. Lakin daha uygun
ve şerefli olanın başı örtmek olduğunu söyleriz. Özellikle sokaklarda başı açık
gezilirse bu hiç yakışmaz!
Bazı ülkelerde, Ürdün’de ve başka yerlerdeki bir durumu
hatırladım. Ürdün’ün ilk kralı Birinci Abdullah başı açmak hakkında güzel bir
risale yazdı. Ben onu okumuştum fakat kaybettim. Orada kâfirleri taklid
açısından eleştiriyor ve şiddetli sözler söylüyordu. Bu konuda haklı idi. Başları
açmak, kravat takmak, pantolon giymek, kadınların elbiseleri ve süsleri Allah’ın
düşmanlarını taklit ederek meydana geliyor. Vallahi bu müslümanlar için büyük
bir aşağılık ve utanç sebebidir!
Vallahi müslümanlar mükemmel demiyoruz, en mükemmel akideye
sahiptirler. Bunun anlamı, onlarda şirkten başka bir akide yoktur demek
değildir. Lakin diyoruz ki, müslümanlar en doğru akideye sahiptirler. Akideleri
haktır. Ahlakları ve İslam’dan miras olarak aldıkları – maalesef - taklidleri
bütün milletlerin müslümanların peşinden gelmelerini, onların müslümanların
ahlaklarına uymalarını ve müslümanların âdetlerini âdet edinmelerini gerektirir.
Zira bu ahlak ve bu adetler İslam’dan kaynaklandığı için en üstün ve en şerefli
ahlak ve adetlerdir. Arapların ahlakı, cahiliye dönemlerinde bulunan
sapıklıklara rağmen, giyim şekilleri en hayırlı giyim şekli idi. Kadınlar için
kıskançlıkları – mâşâallah – fazlasıyla mevcut idi. Hatta insan utanç
korkusuyla kızını boğazlıyordu! Bu kıskançlıktaki bir taşkın aşırılıktır. Yoksa
kıskançlık aslı itibariyle övülmüştür. Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur:
“Sa’d’ın kıskançlığına şaşırıyor musunuz? Vallahi ben
ondan daha kıskancım ve Allah da benden daha kıskançtır. Bundan dolayı Allah
çirkinliğin görünen ve görünmeyenini haram kılmıştır.”
Ey kardeşlerim, şu an çirkinlikler müslümanların arasında
batıyı taklit etmek sebebiyle yayılmaktadır! Kadınlar aşağılanmış, erkeklerin
kıyafetleri Yahudi ve Hristiyanların kıyafetleri gibi olmuştur. Hatta bazı
ülkelerde Yahudi, Hristiyan, Komunist ve Müslümanı birbirinden ayıramazsın! Hepsinin
giyim şekilleri aynı. Maalesef erkeklerle kadınların elbiseleri bile aynı! Müslümanın
yemesinde, içmesinde, uyumasında, bineğe binişinde, oturmasında, giyiminde ve
her şeyinde kâfirden ayırt edilmesi gerekir.
Ömer radiyallahu anh ashab ile beraber, zimmet ehliyle (Müslümanların
hükmü altında yaşayan kitap ehline) anlaşma yaptığı zaman onlara birçok şartlar
koştu. Onların müslümanlara benzememesini, onların müslümanlardan ayırt
edilmesini de şart koştu. Çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyuruyor:
“Yahudi ve Hristiyanlara selam vererek siz başlamayın. Onlarla
karşılaştığınız zaman onu yolun dar yerine sıkıştırın.”
Nasıl? yani onlar küçülmüş bir vaziyette kendi elleriyle
cizye verecekler ve böylece aşağılanacaklar. Niçin? Büyüklük taslamak için mi?
hayır, bu durumun onlardan şeref sahibi olanlarını İslam’a girmeye sevk etmesi
için! Bu yüzden o zamanda arap beldelerindeki Yahudilerin ve Hristiyanların çoğu
İslam’a girmişlerdir. Çünkü bazı insanlar zillet içinde kalmaya dayanamaz ve
bir çıkış arar. O zaman izzete kavuşmanın yolu, dünya ve ahirette mutluluk ve
değere ulaşmanın yolu olan İslam’a girmekti. Yani kâfirin sapmış akidesi onu
çirkin duruma düşürmüştür ve bu zillete tahammül edemez. Düşünür, tefekkür eder
ve İslam’a girmenin hak olduğunu anlar. Müslümanlar da ona, buna göre muamele
ederler. Böylece kötü durumdan çıkmış olurlar.”
Fetava Fıkhiyyetin Mutenevvia (birinci halka)
Link: http://www.rabee.net/ar/questions.php?cat=55&id=688
Ebu Muaz'ın notu: Türkiye'de bâtılın sistemi kurulduğu zaman İslam'ın şiarı olan her unsura karşı adeta harp açılmış, şapka ve kıyafet devrimleri ile de İslam'ın öngördüğü kıyafetler iptal edilmek istenmiştir. Bu sebeple Müslümanların kıyafet konusundaki bu şiarlara bağlılıkta direnmesi ayrı bir önem arz etmektedir. Türk milletini kâfirleştirmek için Putkafa Kamal gibi tagutların dayattıkları kafirâne giyim şekillerine Müslüman erkek ve kadınların muhalefetlerini alenî olarak sergilemeleri bir zorunluluktur. Erkekler; sarık, şalvar, sakal, kadınlar bütün bedenlerini örten geniş siyah örtüler, peçe ve eldiven gibi İslam şiarlarını ölüm pahasına devam ettirmek mecburiyetindedirler. Eğer Allah'a ve O'nun ahirette mü'minler için hazırladıklarına iman ediyorlarsa, bir Müslümanın Allah düşmanlarının bu dayatmaları karşısında zilleti kabullenmeleri düşünülemez! Bilakis Müslüman, Allah'ın en hayırlı kullarının şekline bürünmekle aziz olur.
"Gevşemeyin ve üzülmeyin; eğer mü’minler iseniz en üstün olan
sizsiniz! Eğer size bir yara dokunduysa muhakkak ki o kavme de
benzeri bir yara dokunmuştur. İşte o günler var ya, onları insanlar arasında
döndürüp dururuz. Allah’ın iman edenleri ayırması ve içinizden şehitler edinmesi
içindir. Doğrusu Allah zalimleri sevmez. Böylece Allah iman edenleri arındırsın ve kâfirleri
helak etsin." (Al-i İmran 139-141)