Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

1 Şubat 2020 Cumartesi

Haricîlerin “Şirk Kapısı" Projesinden Sakındırma


Türkiyede kendilerini tevhid maskesi altında gizleyerek şirk ve küfürlere, “selefilik” iddiası altında türlü bid’at ve sapıklıklara davet eden Haricî köpekleri şimdilerde “Ecir kapısı” iddiasıyla bir animasyon projesi başlatmışlar, şirk ve küfürlerindeki azgınlıklarını daha ileri boyutlara taşıyarak, dinde en büyük günahlardan ve şirkten olmasına rağmen ruh taşıyan canlıların suretlerini helal saydıran bir davete başlamışlardır. Bu konuda destek olmanın hükmünü soranlar olmaktadır. Halbuki bu meselede tereddüt etmek dahi abestir.
Ruh taşıyan canlıların suretlerini yapmak, fotoğrafını çekmek veya video kamerasıyla kaydetmek, yaratma hususunda Allah’a ortak koşmaktır ve bu suretleri yapanların kıyamette en şiddetli azabı göreceklerine dair mütevatir naslar sabit olmuştur. Kendilerine şeyh denilen bazı fasık kimselerin bu pisliğe bulaşmış olmaları, taklit belasına müptela olmuş bazı asalakların indinde şüpheye sebebiyet vermiştir. Din ancak Allah’tan gelen vahiy ve bunun Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem tarafından beyanından ibarettir. İnsanlar hakka uyanlar ve ona muhalefet edenler olmak üzere ihtilaf etmeleri için yaratılmışlardır. Hakka muhalefet edenlerin ihtilaflarının bir ehemmiyeti yoktur. Hakka ittiba edenler arasında da ruh taşıyan canlıların suretlerinin hükmü hususunda bir ihtilaf yoktur.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
فَتَبَارَكَ اللَّهُ أَحْسَنُ الْخَالِقِينَ
Yaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir.” (Mu’minun 14)
أَتَدْعُونَ بَعْلًا وَتَذَرُونَ أَحْسَنَ الْخَالِقِينَ
Yaratanların en iyisini bırakıp başka bir rabbe mi dua ediyorsunuz?” (Saffat 125)
Bu ayetlerde görüldüğü gibi “yaratanlar” çoğul zikredilmiştir. Halbuki Allah’tan başka hakiki ilah olmadığı gibi, hakikatte Allah’tan başka yaratan da yoktur. Nasıl ki kendilerine ibadet edilen sahte ilahlar var ise, yaratma hususunda da Allah’a ortak koşan sahte hâlıklar/yaratıcılar vardır. Ruh taşıyan canlıların suretlerini yapanlar, yaratma hususunda Allah’a ortak koştukları için onların bu fiillerine mecazen “yaratmak” denilmiştir.    
İbn Ömer radiyallahu anhuma’dan: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
إِنَّ الَّذِينَ يَصْنَعُونَ هَذِهِ  الصُّوَرَ يعُذَّبُونَ يَوْمَ القِيَامَةِ، يُقَالُ  لَهُمْ: أحْيُوا مَا خَلَقْتُمْ  
Muhakkak ki şu (ruh taşıyan canlıların) suretlerini yapanlara kıyamet günü azap edilir ve onlara:
“Yarattıklarınıza can verin!” denilir.”[1]
Ebû Zur’a’dan: “Ebû Hureyre radıyallahu anh ile beraber Medine’de bir bahçeli eve girdik. Evin üst tarafında sûret (resim) yapan bir ressam gördü ve ona dedi ki:
“Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Allah Teâlâ’nın şöyle buyurduğunu bildirdi:
وَمَنْ أظْلَمُ مِمَّنْ ذَهَبَ يَخْلُقُ خَلْقا كَخَلْقِي؟ فَلْيَخْلُقُوا ذَرَّة، أوْ لِيَخْلُقُوا حَبَّة أوْ لِيَخْلُقُوا شَعِيرَة  
Benim yaratmış olduğum gibi bir şeyler yaratmaya teşebbüs edenlerden daha zalim kim olabilir! Haydi, bir zerre ya da bir dane veyahut da bir arpa yaratsınlar göreyim!”[2]
Aişe radiyallahu anha dedi ki:
قَدِمَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مِنْ سَفَرٍ، وَقَدْ سَتَرْتُ بِقِرَامٍ لِي عَلَى سَهْوَةٍ لِي فِيهَا تَمَاثِيلُ، فَلَمَّا رَآهُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ هَتَكَهُ وَقَالَ: «أَشَدُّ النَّاسِ عَذَابًا يَوْمَ القِيَامَةِ الَّذِينَ يُضَاهُونَ بِخَلْقِ اللَّهِ» قَالَتْ: فَجَعَلْنَاهُ وِسَادَةً أَوْ وِسَادَتَيْنِ 
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir yolculuktan döndü. Yanılgıya düşerek üzerinde timsaller bulunan bir örtü asmıştım. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onu görünce parçaladı ve buyurdu ki:
Kıyamet gününde en şiddetli azaba uğrayacak olanlar Allah’a yaratma hususunda benzemeye çalışanlardır.” Bunun üzerine onları bir veya iki yastık yaptık.”[3]
İbn Abbas radıyallahu anhuma Nuh kavminin putlarının Araplara da geçtiğini haber vererek şöyle demiştir: 
أَسْمَاءُ رِجَالٍ صَالِحِينَ مِنْ قَوْمِ نُوحٍ، فَلَمَّا هَلَكُوا أَوْحَى الشَّيْطَانُ إِلَى قَوْمِهِمْ، أَنِ انْصِبُوا إِلَى مَجَالِسِهِمُ الَّتِي كَانُوا يَجْلِسُونَ أَنْصَابًا وَسَمُّوهَا بِأَسْمَائِهِمْ، فَفَعَلُوا، فَلَمْ تُعْبَدْ، حَتَّى إِذَا هَلَكَ أُولَئِكَ وَتَنَسَّخَ العِلْمُ عُبِدَتْ  
“Bu isimler Nuh aleyhisselam’ın kavminden birtakım salih kişilerin isimleri idi. Onlar ölünce, şeytan onların kavimlerine bunların oturduğu yerlere heykellerini[4] yapmalarını ve bu heykellere o salih kişilerin isimlerini vermelerini telkin etti. Onlar da böyle yaptılar. İnsanlar ilk başta bunlara tapmıyorlardı. Fakat bu heykelleri yapanlar öldükten sonra, yapılış gayesini unuttular ve daha sonra gelenler heykellere ibadet etmeye başladılar.”[5]
Aişe radıyallahu anha’dan: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 
إِنَّ أُولَئِكَ إِذَا كَانَ فِيهِمُ الرَّجُلُ الصَّالِحُ فَمَاتَ، بَنَوْا عَلَى قَبْرِهِ مَسْجِدًا، وَصَوَّرُوا فِيهِ تِلْكَ الصُّوَرَ، فَأُولَئِكَ شِرَارُ الخَلْقِ عِنْدَ اللَّهِ يَوْمَ القِيَامَةِ  
Onlar, içlerinde Salih bir kimse öldüğü zaman kabrini mescid edinir ve oraya şu suretlerden yaparlardı[6]
İbn Mes’ud radiyallahu anh’den: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
  إِنَّ أشَدَّ النَّاسِ عَذَابا يَوْمَ الْقِيَامَةِ الْمُصَوِرُونَ
 Kıyamet gününde en şiddetli azaba uğrayacak olanlar suret yapanlardır.”[7]
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 
تَخْرُجُ عُنُقٌ مِنَ النَّارِ يَوْمَ القِيَامَةِ لَهَا عَيْنَانِ تُبْصِرَانِ وَأذُنَانِ  تَسْمَعَانِ وَلِسَانٌ يَنْطِقُ، يَقُولُ: إِنِي وُكِلْتُ بِثَلَاَثَة، بِكُلِ جَبَّار عَنِيد، وَبِكُلِ مَنْ دَعَا مَعَ اللِه إِلَها آخَرَ، وَبِالمُصَوِرِينَ
Kıyamet günü cehennemden gören iki gözü, işiten iki kulağı ve konuşan bir dili olan bir boyun çıkacak, şöyle diyecektir: “Muhakkak ki ben, üç tür kimse için görevlendirildim: Her inatçı zorba, Allah ile beraber başka bir ilaha seslenen herkes ve suret yapanlar!”[8]
İbn Abbâs radiyallahu anhuma’dan: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
خَرَجَ عُنُقٌ مِنَ النَّارِ فَأَشْرَفَ عَلَى الْخَلائِقِ لَهُ عَيْنَانِ تُبْصِرَانِ وَلِسَانٌ فَصِيحٌ فَيَقُولُ إِنِّي وُكِّلْتُ بِثَلاثَةٍ إِنِّي وُكِّلْتُ بِكُلِّ جُبَارٍ عَنِيدٍ قَالَ فَيَلْتَقِطُهُمْ مِنَ الصُّفُوفِ لَقْطَ الطَّيْرِ حَبَّ السِّمْسِمِ فَيَجْلِسُ بِهِمْ فِي جَهَنَّمَ قَالَ ثُمَّ يَخْرُجُ ثَانِيَةً فَيَقُولُ إِنِّي وُكِّلْتُ بِمَنْ آذَى اللَّهَ وَرَسُولَهُ قَالَ فَيَلْتَقِطُهُمْ مِنَ الصُّفُوفِ لَقْطَ الطَّيْرِ حَبَّ السِّمْسِمِ فَيَجْلِسُ بِهِمْ فِي جَهَنَّمَ ثُمَّ يَخْرُجُ ثَالِثَةً قَالَ ثَالِثَةً فَقَالَ أَبُو الْمِنْهَالِ أَحْسَبُ أَنَّهُ قَالَ إِنِّي وُكِّلْتُ بِأَصْحَابِ التَّصَاوِيرِ قَالَ فَيَلْتَقِطُهُمْ مِنَ الصُّفُوفِ لَقْطَ الطَّيْرِ مِنْ حَبِّ السِّمْسِمِ فَيَجْلِسُ بِهِمْ فِي جَهَنَّمَ فَإِذَا أُخِذَ مِنْ هَؤُلاءِ ثَلاثَةٌ وَمِنْ هَؤُلاءِ ثَلاثَةٌ نُشِرَتِ الصُّحُفُ وَوُضِعَتِ الْمَوَازِينُ وَدُعِيَ الْخَلائِقُ لِلْحِسَابِ
…Ateşten bazı boyunlar çıkar ve mahlûkata bakarlar. Onların iki gözü ve güzel konuşan bir lisanları vardır. Şöyle derler:
“Ben üç kişiye vekil kılındım. İnatçı her zorbaya vekil kılındım.” Kuşların susam tanelerini aldıkları gibi onlar da safların arasından inatçı zorbaları çekip alırlar ve onları cehenneme hapsederler. Sonra ikinci defa çıkar ve:
“Ben, Allah ve rasulüne eziyet edenlere vekil kılındım” der. Onlar da aynı şekilde kuşun susam tanesini alıp götürdüğü gibi Allah ve rasulüne eziyet eden kimseleri safların arasından alıp götürürler ve cehenneme hapsederler. Sonra üçüncü defa çıkar ve:
“Ben, (ruh sahibi canlıların) suret(lerini) yapanlara vekil kılındım” der. Aynı şekilde bu işle meşgul olanları safların arasından alıp götürür ve cehenneme hapseder. İşte bu üç grup da cehenneme hapsedildikten sonra mahlûkatın amel defteri kendilerine dağıtılır ve mizanlar kurulur. İşte o zaman bütün yaratıklar hesaba çağırılır.”[9]
İbn Abbas radıyallahu anhuma’ya birisi geldi ve dedi ki: 
“Ben şu suretlerden yapan birisiyim. Bu konuda bana fetva ver.” Ona şöyle cevap verdi: 
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim:
كُلُّ مُصَوِر فِي النَّارِ يَجْعَلُ لَهُ بِكُلِ صُورَة صَوَّرَهَا نَفْسا فَتُعَذِبُهُ  فِي جَهَنَّمَ
 Her suret yapan ateştedir. Yaptığı her surete can verilecek ve bunlar cehennemde azab edecektir.” (İbn Abbas radıyallahu anhuma) şöyle dedi: 
“Bir şeyin suretini yapmak zorundaysan ağaç ve cansız varlıkların suretini yap.”[10]
Ebu’l-Heyyac el-Esedi rahimehullah dedi ki: “Ali b. Ebi Talib radıyallahu anh bana şöyle dedi: 
أَلَا أَبْعَثُكَ عَلَى مَا بَعَثَنِي عَلَيْهِ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ؟ «أَنْ لَا تَدَعَ تِمْثَالًا إِلَّا طَمَسْتَهُ وَلَا قَبْرًا مُشْرِفًا إِلَّا سَوَّيْتَهُ  
Seni, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in beni gönderdiği vazife ile göndereyim mi? Yok etmedik hiçbir heykel bırakma ve yerden yüksek hiçbir kabri düzlemeden bırakma.”[11]
Diğer rivayette lafzı şöyledir: 
لَا تَدَعَ صُورَةً إِلَّا طَمَسْتَهَا وَلَا قَبْرًا مُشْرِفًا إِلَّا سَوَّيْتَهُ
Silmedik hiçbir suret bırakma ve yerden yüksek hiçbir kabri düzlemeden bırakma.”[12]
Ali radıyallahu anh dedi ki: “Ey Allah’ın rasulü! Oradaki her putu kırdım, yükseltilmiş her mezarı yerle bir ettim ve her sureti yok ettim.” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
مَنْ عَادَ لِصَنْعَةِ شَيْءٍ مِنْ هَذَا، فَقَدْ كَفَرَ بِمَا أُنْزِلَ عَلَى مُحَمَّدٍ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
Bunlardan birini tekrar yapmaya kalkan kişi, Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e indirileni inkâr etmiş olur.”[13]



[1] Sahih. Buhârî (5951, 7558) Muslim (2108)
[2] Sahih. Buhârî (7559) Muslim (2111) Ahmed (2/232) Ebû Ya'lâ (6101) İbn Ebî Şeybe (5/200) Beyhakî (7/268) Tahavi Şerhu Meani’l-Asar (4/283)
[3] Sahih. Buhârî (5954) Muslim (2107) Nesâî (5356-57) Ahmed (6/36, 86) Ma’mer Cami (72) İbn Ebî Şeybe (6/73) İbn Hibbân (13/158) Ebû Ya'lâ (7/380, 444, 8/20) Humeydi (251) Beyhakî (7/267)
[4] Ensab: nasb’ın çoğuludur. Bir amaç için dikilen her baston, taş veya buna benzer şeylerdir. Arapların cahileyede ensabı taşlardan idi ve bunlar için kurban keserler, kan ile kırmızıya boyarlardı. Denildi ki: Onlar put edinip ibadet ettikleri taşlar idi. Bkz.: Umdetu’l-Kari (19/263) en-Nihaye (n,s,b maddesi) el-Kavlu’l-Mufid (1/368) 
[5] Sahih. Buhari (4920)
[6] Sahih. Buhari (427) Muslim (528)
[7] Sahih. Buhari (5950) Muslim (2109)
[8] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Ahmed (2/336) Tirmizî (2574) Beyhakî, Şuabu’l-İman (5/190)
[9] Muslim'in şartına göre sahih. Haris b. Ebi Usame Musned (1122) İbn Ebi’d-Dunya el-Ehval (173) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (6/62) İbnu’l-Mubarek ez-Zuhd (353) Taberi (24/384) Osman b. Said ed-Darimi er-Reddu Ale’l-Merisi (1/351) Mervezi, Muhtasaru Kıyami’l-Leyl (s.35) Ebu’l-Leys Semerkandi, Tenbihu’l-Gafilin (s.274) İbn Hacer Metalibu’l-Aliye (4681).
[10] Sahih. Buhari (2225) Muslim (2110)
[11] Sahih. Muslim (969)
[12] Sahih. Muslim (969)
[13] Hasen. Ahmed (1/87, 138) Tayalisî (97) Ebu Ya’la (1/390) Taberânî Evsat (3/364)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)