Kör taklid, küfür ve sapıklık ehlinin yoludur:
Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur:
إِنَّهُمْ أَلْفَوْا آبَاءَهُمْ ضَالِّينَ
(69) فَهُمْ عَلَى آثَارِهِمْ يُهْرَعُونَ
“Kuşkusuz onlar babalarını sapıklar olarak
buldular. Şimdi de kendileri onların peşlerinden koşturuyorlar.” (Saffat 69, 70)
وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَا
أَنْزَلَ اللَّهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا أَلْفَيْنَا عَلَيْهِ آبَاءَنَا أَوَلَوْ
كَانَ آبَاؤُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ شَيْئًا وَلَا يَهْتَدُونَ
“Onlara:
“Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiği zaman: “Hayır, biz atalarımızı üzerinde
bulduğumuz şeye uyarız!” derler. Ya ataları bir şey akıl etmeyen ve doğru yolda
olmayanlar idiyseler?” (Bakara 170)
وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَا
أَنْزَلَ اللَّهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ آبَاءَنَا أَوَلَوْ
كَانَ الشَّيْطَانُ يَدْعُوهُمْ إِلَى عَذَابِ السَّعِيرِ
“Onlara “Allah'ın indirdiğine uyun” dendiğinde:
“Hayır, biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız” derler. Ya şeytan;
onları alevli ateşin azabına çağırıyor idiyse!” (Lokman 21)
وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا إِلَى
مَا أَنْزَلَ اللَّهُ وَإِلَى الرَّسُولِ قَالُوا حَسْبُنَا مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ
آبَاءَنَا أَوَلَوْ كَانَ آبَاؤُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ شَيْئًا وَلَا يَهْتَدُونَ
“Onlara:
“Allah’ın indirdiğine ve Rasûl’üne gelin!” denildiği zaman: “Atalarımızı
üzerinde bulduğumuz şey bize yeter!?” dediler. Ya ataları bir şey bilmeyen ve
doğru yolda olmayan kimseler idiyse?” (Maide 104)
أَمْ آتَيْنَاهُمْ كِتَابًا مِنْ قَبْلِهِ
فَهُمْ بِهِ مُسْتَمْسِكُونَ (21) بَلْ قَالُوا إِنَّا وَجَدْنَا آبَاءَنَا عَلَى أُمَّةٍ
وَإِنَّا عَلَى آثَارِهِمْ مُهْتَدُونَ (22) وَكَذَلِكَ مَا أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ
فِي قَرْيَةٍ مِنْ نَذِيرٍ إِلَّا قَالَ مُتْرَفُوهَا إِنَّا وَجَدْنَا آبَاءَنَا عَلَى
أُمَّةٍ وَإِنَّا عَلَى آثَارِهِمْ مُقْتَدُونَ
“Yoksa biz, bundan önce
kendilerine bir kitap verdik de şimdi ona mı tutunuyorlar? Hayır; dediler ki:
“Gerçekten atalarımızı bir din üzere bulduk ve doğrusu biz onların izleri
üstünde doğru olana yönelmişleriz.” İşte böyle, senden önce de bir memlekete
bir uyarıcı gönderdiysek, mutlaka oranın refah içerisinde şımarıp azan önde
gelenleri: “Gerçekten biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk ve muhakkak
bizler, onların izlerine uyanlarız.” demişlerdir.” (Zuhruf 21-23)
قَالُوا وَجَدْنَا آبَاءَنَا لَهَا
عَابِدِينَ (53) قَالَ لَقَدْ كُنْتُمْ أَنْتُمْ وَآبَاؤُكُمْ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ
“Dediler ki: “Babalarımızı bunlara ibadet
ederken bulduk.”Dedi ki: “And olsun siz ve babalarınız apaçık bir sapıklık
içindesiniz.” (Enbiya 53-54)
وَإِذَا
تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ قَالُوا مَا هَذَا إِلَّا رَجُلٌ يُرِيدُ
أَنْ يَصُدَّكُمْ عَمَّا كَانَ يَعْبُدُ آبَاؤُكُمْ وَقَالُوا مَا هَذَا إِلَّا إِفْكٌ
مُفْتَرًى وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلْحَقِّ لَمَّا جَاءَهُمْ إِنْ هَذَا إِلَّا
سِحْرٌ مُبِينٌ
“Onlara apaçık âyetlerimiz okunduğu
zaman demişlerdi ki: “Bu, sizi babalarınızın ibadet ettikleri şeylerden
çevirmek isteyen bir adamdan başkası değildir. Ve yine bu da uydurulmuş bir
yalandan başka bir şey değildir” dediler. Hak kendilerine geldiğinde onu inkâr
edenler de: “Bu, apaçık bir büyüden başka bir şey değildir” dediler.” (Sebe 43)
قَالُوا إِنْ أَنْتُمْ إِلَّا بَشَرٌ
مِثْلُنَا تُرِيدُونَ أَنْ تَصُدُّونَا عَمَّا كَانَ يَعْبُدُ آبَاؤُنَا فَأْتُونَا
بِسُلْطَانٍ مُبِينٍ
“Onlar dediler ki: “Siz de bizim gibi bir
insandan başka bir şey değilsiniz. Siz bizi atalarımızın tapmış olduğu
şeylerden döndürmek istiyorsunuz.” (İbrahim
10)
Hud aleyhi's-selâm’ın kavmi O’na şöyle demişlerdir:
قَالُوا أَجِئْتَنَا لِنَعْبُدَ اللَّهَ
وَحْدَهُ وَنَذَرَ مَا كَانَ يَعْبُدُ آبَاؤُنَا فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَا إِنْ كُنْتَ
مِنَ الصَّادِقِينَ (70) قَالَ قَدْ وَقَعَ عَلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْ رِجْسٌ وَغَضَبٌ
أَتُجَادِلُونَنِي فِي أَسْمَاءٍ سَمَّيْتُمُوهَا أَنْتُمْ وَآبَاؤُكُمْ مَا نَزَّلَ
اللَّهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍ فَانْتَظِرُوا إِنِّي مَعَكُمْ مِنَ الْمُنْتَظِرِينَ
“Dediler ki: “Sen bize yalnızca Allah’a ibadet
etmemiz ve atalarımızın ibadet etmekte olduklarını terk etmemiz için mi geldin?
O halde doğru kimselerden isen bize vâad ettiğin şeyi getir!” Dedi ki: “And
olsun gerçekten de size Rabbinizden bir azap ve gazap gelecektir. Allah’ın,
haklarında hiçbir delil indirmediği, sizin ve atalarınızın onları adlandırdığı
isimler hakkında mı benimle tartışıyorsunuz? O halde bekleyin. Muhakkak ben de
sizlerle beraber bekleyenlerdenim.” (A’raf 70-71)
Salih aleyhi's-selâm’ın kavmi O’na
şöyle demişlerdir:
قَالُوا
يَاصَالِحُ قَدْ كُنْتَ فِينَا مَرْجُوًّا قَبْلَ هَذَا أَتَنْهَانَا أَنْ نَعْبُدَ
مَا يَعْبُدُ آبَاؤُنَا وَإِنَّنَا لَفِي شَكٍّ مِمَّا تَدْعُونَا إِلَيْهِ مُرِيبٍ
“Dediler
ki: “Ey Salih! Sen bundan evvel aramızda ümit beslenen bir kimseydin.
Atalarımızın ibadet ettiği şeylere ibadet etmekten bizi engelleyecek misin?
Doğrusu biz, senin bizi davet ettiğin şeyden kuşku verici bir tereddüt
içindeyiz.” (Hud 62)
Şuayb aleyhi's-selâm’ın kavmi O’na şöyle demişlerdir:
قَالُوا يَاشُعَيْبُ أَصَلَاتُكَ تَأْمُرُكَ
أَنْ نَتْرُكَ مَا يَعْبُدُ آبَاؤُنَا أَوْ أَنْ نَفْعَلَ فِي أَمْوَالِنَا مَا نَشَاءُ
إِنَّكَ لَأَنْتَ الْحَلِيمُ الرَّشِيدُ
“Dediler ki: “Ey Şuayb! Atalarımızın taptığı şeyleri bırakmamızı ya da
mallarımız konusunda dilediğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi senin namazın
mı emrediyor?” (Hud 87)
Firavun’un Kavmi Musa ve Harun aleyhime's-selâm’a şöyle
demişlerdir:
قَالُوا أَجِئْتَنَا لِتَلْفِتَنَا
عَمَّا وَجَدْنَا عَلَيْهِ آبَاءَنَا وَتَكُونَ لَكُمَا الْكِبْرِيَاءُ فِي الْأَرْضِ
وَمَا نَحْنُ لَكُمَا بِمُؤْمِنِينَ
“Onlar: “Siz ikiniz, bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuzdan döndürmek ve
yeryüzünde de büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz? Biz, sizin ikinize
inanacak değiliz” dediler.” (Yunus 78)
وَإِذَا فَعَلُوا فَاحِشَةً قَالُوا
وَجَدْنَا عَلَيْهَا آبَاءَنَا وَاللَّهُ أَمَرَنَا بِهَا قُلْ إِنَّ اللَّهَ لَا يَأْمُرُ
بِالْفَحْشَاءِ أَتَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ
“Onlar bir hayâsızlık yaptıkları zaman: “Biz atalarımızı bunun üzerinde
bulduk. Allah da bize bunu emretti!” derler. De ki: “Allah elbette ki
hayâsızlığı emretmez. Allah hakkında bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?” (Araf
28)
Atalara delilsiz ve aydınlatıcı bir kitap olmadan körü
körüne tabi olup taklid etmek kâfirlerin küfürlerinin sebeplerindendir.