Bilime inanıyorsanız sorgulayacaksınız!
19 Temmuz 2021
Pazartesi
"Biz bilime
inanıyoruz" diyerek
hayali aşı karşıtlarını suçluyorlar? Oysa bilime değil küresel sahtekârlığa
inanıyorlar. Fakat aşı da oldukları için gerçekleri kabullenmek istemiyorlar.
Çünkü gerçeklerin söylenmesi, bir sahtekârlığa boyun eğdiklerinin ortaya
çıkarılması demektir, bu da onları incitiyor!
Op. Dr. Bilgehan
Bilge, "Birbirimizi kırıp, üzmemize gerek yok! Bugüne kadar on binlerce
ilaç, aşı, tıbbi kimyasal üretildi ve üreticileri tüm sorumluluğu üzerine aldı.
Dünya tarihinde ilk defa korona aşı üreticileri 'sorumluluk' almadı. Neden? Bu
sorunun cevabını verip tartışmaya devam edelim." diyor.
Şimdi bu konunun sorgulanması bilimin gereğidir.
***
The Washington Times yazarı Cheryl K. Chumley, "Dr.
Fauci, 13 yaşındaki ikinci doz Pfizer aşısını olan Michiganlı çocuğun ani ölümü
üzerine garip bir şekilde sessiz kaldı" başlıklı yazısında sorgulama
yapıyor.
BBC ise "Covid-19
vakaları artmasına rağmen İngiltere neden kısıtlamaları kaldırıyor?" diye
soruyor. Öyle ya İngiltere hükümeti, halktan hangi bilgileri gizliyor ki vaka
sayısı artmasına rağmen kısıtlamaları kaldırıyor?
Türkiye'de ise Bilim Kurulu denilen ama hiçbir inisiyatifi
bulunmayan kurul, hükümete, aşı olmayanların, insanların toplu olarak bulunduğu
yerlere alınmamasını tavsiye edebiliyor.
Oysa, aşı olanların durumu hiç de iyi değil...
***
Meselâ, Op. Dr. Bilgehan Bilge "mRNA aşıları neden kalp
krizine sebep oluyor, neden beyin ve akciğer damarlarını tıkıyor ve neden
myokardit yapıyor?" diye şaşıranlara sesleniyor:
*
"Neden şaşırıyorsunuz ki? Bu virüs infekte ettiği hastaların az bir
kısmında da aynı hastalıkları yaratmıyor muydu? Ve bu yan etkilerin
tetikleyicisi 'spike proteini' değil miydi?
* mRNA
aşıları ile bol miktarda 'spike proteini' üretmeyi hedeflemiyor musunuz? Yani
bademin içi, zehrin 'saf damıtılmış hali' değil mi hedefiniz? Hedefinize
ulaşıyorsunuz işte. Şaşırıyormuş gibi yapmanın alemi yok.
* Yalnız
bir farkla... Virüs bu komplikasyonları milyonda bir sergiliyordu.
Saflaştırılmış zehir bu oranı 10 binde bir seviyelerine çıkartıyor. Ayrıca
virüs iki yılda 190 milyon insan hastalandırdı. Siz altı ayda 2 milyar insana
bulaştırdınız."
***
Bilge, bir de aşılamada çok mesafe almış ülkelerdeki durumu
sorguluyor:
"Temel bilgidir; 'karşılaştırma için iki sabit, bir
değişken, mükemmele yakın sonuç verir.' Bizim iki sabitimiz var. 1- Aynı ülke,
aynı nüfus. 2- Aynı çevresel koşullar yani mevsim ve aylar. Değişken ise
aşılama.
Moğolistan: Mart 2021'de aşılama programına başladı. O tarihe
kadar bir yıl boyunca toplam 2120 korona hastası vardı. Ve toplam bir yılda 4
ölüm. Aşı sonrası 4 ayda 143.128 hasta ve 716 ölüme ulaştılar.
İspanya: Yetişkin nüfusunun yüzde 97'sini aşıladı. Geçen yaz
aylarını aşısız İspanya günlük 400-500 hasta ile geçirdi. Aşılı İspanya bu yaz
43.000 hasta ortalaması ile devam ediyor.
Hollanda: Tüm nüfus aşılama oranı yüzde 68. Geçen yaz ayları
hasta sayısı 0-200. Bugün günlük 11.000 hasta ile devam ediyorlar.
Birleşik Krallık: Sınıfın en başarılı öğrencisi! BioNTech
aşısının uygulandığı ilk ülke. 8 Aralık 2020! Geçen yıl aşısız İngiltere tüm
yaz sezonunu günlük 600 kadar hasta ile geçirdi. Bu yaz günlük 50.000 vaka…
Nüfusun yarıdan çoğu tam aşılı…
Ve İsrail... Ve Şili... Ve BAE, Ve Bahreyn... Bu ülkelerin
tamamında kahir ekseriyetle mRNA aşıları kullanıldı. Ve hâlâ çıkıp utanmadan
'yaptığımız deneysel çalışmalar sonucu aşımız şu kadar etkili' diyorlar."
Doktor gözüyle pandemi yalanları...
20 Temmuz 2021 Salı
Daha önce "Bir
doktorun feryadı: Virüs değil tedavi öldürüyor" başlığı
altında görüşlerini açıkladığım doktor, yeni bir özet yaptı:
* Sürecin başında
Çin'den verilen haberler, görüntüler en çok doktorları korkuttu çünkü
kendilerinin en riskli grup olduklarını düşündüler. Yapılan haberler en temel
bilgileri ya unutturdu ya da çoğunluk en temel bilgileri zaten bilmiyordu.
Çünkü tıp eğitimi, son 30-40 senedir bir tekel tarafından yönlendiriliyor.
* Senelerdir hiç hasta
muayene etmemiş laboratuvarda çalışan branş doktorları ya da psikiyatri gibi
üroloji gibi ortopedi gibi branş doktorları pandemi doktoru olarak çalışmaya
başladı. Bu arkadaşlar zaten solunum sistemi muayenesinden anlamadıkları gibi
hastalık bulaşacak korkusundan kimse kimseye yaklaşıp muayene de etmedi.
***
* Uzaktan baktıkları
hastalara kılavuzun önerdiği tetkikler yapılıp bolca da Toraks BT (Bilgisayarlı
tomografi) çekildi ve çekiliyor! Bir gün iki gün ara ile BT çekilen çok kişi
gördüm! Örneğin şikâyeti sadece burun akıntısı ve öksürük olan hastalara
önceden akciğer grafisi bile istenmezken bu süreçte tanı için Toraks BT çekilir
oldu.
* İshal ve ateş
yakınması ile gelip Toraks BT çekilip covid pnömoni tanısı alan hasta gördüm.
BT'ye bakarsanız çok hastaydı ama fizik muayenede dinleme bulgusu yoktu ve ben
onu sadece tuzlu serumla tedavi ettim. Bu şekilde BT ile pnömoni (zatürre) tanısı
almış, fizik muayenesinde zatürre bulgusu olmayan çok hasta gördüm.
* Bir şikâyetle gelmiş
ya da korkuyla gelmiş insanlar pandemi bölümlerine yönlendiriliyor, testi
negatif çıkanlar da BT ile yakalanıyor (!) daha önce nezle grip olanlarda
görülen görüntüden farkı olmasa da BT'ler covid pnömoni olarak raporlanıyordu.
Oysa ki gerçek bilgi şuydu: Torax Bt, pnömoni tanı ve ayırıcı tanısı için
kullanılmaz, komplikasyon değerlendirmek içindir.
* Geçmiş yıllarda
çekilmiş ve bu süreçte çekilmiş Torax BT'leri inceleyip kıyaslayan bir radyolog
arkadaşım şöyle diyor: "İlaç kullanmayanların BT'lerinde yeni
bir şey yok. Daha önce de her nezle grip olana BT çekseydik bunları
görürdük."
* Normalde CRP denilen
inflamasyon parametresi normal ya da hafif yüksek olan bir hastayı pek kimse
yatırmaz ama kılavuza göre BT bulguları orta veya şiddetli olanlar hastaneye
yatırıldı. Ayrıca pozitif çıktı diye korkudan, hastanede kalmak için ısrar eden
hastalar oldu.
* Bunların dışında
meselâ düşmüş kalçası kırılmış bir hasta geldi, ameliyat olması gerekiyor,
pozitif çıktı diye ameliyata değil karantinaya alındı!
***
* İlk aylarda gelen
doktor ölümü haberleri korkuyu daha da artırdı. Hastalara çok fazla yan etkisi
olan ilaç kombinasyonları verildi. İlk başta önerilen tedavi bence çok anlamsız
olan ve hiç vermediğim şu kombinasyondu:
Hidroksilorokin+azitromisin+enfluvir... Üçü de ekg QT segmentini uzatma
potansiyeli olan toksik bir kombinasyon…
* Mayıs ayı sonuydu ve
bu kombinasyonun çok yan etki yaptığı fark edilmiş olduğundan
hidroksiklorokin+favipiravir tedavisine geçildi. Haziran 2020 başında izlediğim
bir röportajında Prof. Dr. Önder Ergönül, "Bu ilaçlar yüzde 5
mortalite yaptı" diyordu.
Üstelik PCR tesri ile
tanı konulamayacağı biline biline...
Atmosferde
milyonlarca, floramızda binlerce virüs ve virüs kalıntısı bulunur ama bunlardan
hiç bahsedilmez. Zengin bir floraya sahip ağız ve burun boşluğundan alınan bir
sürüntüyle bir tek şeyin kalıntısına bakıp her şeyi ona atfetmek olmaz.
Yalanın temeli PCR testleri...
21 Temmuz 2021
Çarşamba
"Doktor
gözüyle pandemi yalanları!" dizisine devam ediyorum. Konular birbiriyle bağlantılı ama bağımsız
olarak da okunabilecek şekilde, pandemi bölümünde görev yapan doktorun
tespitlerini bilginize sunuyorum:
* "PCR test
kısaca ne yapıyor? Burun gerisinden alınan sürüntüde kitin içinde bulunan insan
mRNA'sında şifrelenmiş olan bir genom parçasını bulup onu çoğaltıyor. Ne kadar
çok kopya çıkarılırsa o kadar çok ölçülebilir, pozitiflik verir hale geliyor...
Burundan bir sürüntü alıp orada olan bir sürü şey varken birine bakıp tanı
koymak fazlasıyla saçma. Hele de o bakılan genom segmenti, tek bir virüse özgü
değil, diğer RNA virüsleriyle ortak bir segmentken..
* Artık bu testle tanı
konulamayacağını bilen kişi sayısı daha fazla tabii ama Sağlık Bakanlığı
kılavuzuna göre bu testle kesin tanı konuyor hâlâ…
* Tıbbi
terminolojide 'vaka' hep 'hasta' yerine
kullanılmıştı ama burada test pozitifliği 'vaka' olarak
değerlendirildi. Hasta olmayan insanlar, bu testle 'asemptomatik
vaka' hatta 'taşıyıcı' ilan edildi. Bu
testi covid için uyarladığını ilan eden Dr. Drosten'in makalesine
güvenen bizim bilim adamlarımız (!) elde edilen tüm verileri doğru kabul edip
kliniklerde ne olup bittiğine bakmadan korku vermeye devam etti.
* Hele bir halk
sağlığı profesörü var ki bu sayıları verip bağışıklık için 'aşı da
aşı' dedi başka bir şey demedi. Bir halk sağlığı profesörünün
bağışıklığın temel unsurunun aşı olduğunu, devamlı mutasyona uğradığı iddia
edilen bir virüse karşı aşı geliştirilebileceğini düşünmesi ve daha önce tüm
kobayların ölümüne sebep olmuş bir teknoloji için halka dayatma yapması bana
dehşet verici geliyor ve motivasyonunun ne olduğunu düşünmeden edemiyorum.
***
* Burada söylemek
istediğim bir şey daha var. Bu testin yanlışlığını bilen bazı kişiler
kantitatif PCR testini savunuyor. Bunda yapılan, genom segmentinden üretilen
kopyaları saymak... Kopyaları sayıp 'virüs yükü fazla' diyorlar.
Bu daha da saçma değil mi? Ne kadar yüksek devir çalışırsan o kadar kopya
üretirsin; ne güzel bilim değil mi?
* İşte 'çocuklarda
virüs yükü fazla' yalanını da böyle uydurdular ve koca koca
profesörler bu yalanı yuttu. Sayılan şey virüs değil ki üretilen kopyalar
sayılıyor! Çocuklarımızı evlere hapsetmelerine, eğitimlerinden etmelerine bu uyduruk
testle ve bu uyduruk yayınlarla sebep oldular ve bizim büyük hocalarımız
buna 'bilimsel' dedi! İşte, 'Bir kişi 120
kişiye bulaştırdı' yalanlarını da bu teste bakarak söylediler.
* Televizyonlarda her
gün akademik unvanları ile boy veren ve kendilerini bilim adamı olarak
tanımlayan meslektaşlarım korkutmaktan; maske-temizlik-mesafe-aşı demekten
başka bir şey yapmadı, tartışmadı...
***
* Testin sürüntü
alınış yöntemi de bariz yanlıştı, bunu da hiç konuşmadılar. Sürüntü genizden
kazıyarak alınıyor. KBB uzmanları bilmiyor muydu ki geniz ve burun mukozası çok
hassastır. Kolayca tahriş olur. Bu florada masum olan mikroorganizmaların yer
değiştirmesine daha derin dokulara inmesine hatta kana karışmasına sebep olur.
* Bu konuda Antony
Fauci'nin yapmış olduğu bir çalışmayı okumuştum, işte tam da bu
yazdığımı kanıtlar tarzda bir çalışma. Yazık ne çok yavrunun burnu kanadı,
hatta o arka hatta kemik yapısı çok zayıf olduğu ve beyin omurilik sıvısı
dolaşımına çok yakın olduğu için burada delinme olup burnundan beyin omurilik
sıvısı sızan kişilerin yayını da oldu. Bir de sürüntünün alındığı bölgeden tat
ve koku duyusu sinir dallarının da geçmekte olduğunu hatırlatayım!"
Fauci'nin maske itirafı ve ötenazi ilaçları!
22 Temmuz 2021
Perşembe
Facebook'ta iki
hesabım var. Kişisel olana uyarı gönderildi ve "Yalanın temeli
PCR testleri" başlıklı yazım yayından kaldırıldı! Diğer hesap
gazeteci sayfası olduğu için, 'basına sansür gibi görünür' diye
mi engellemediler bilmiyorum. Sürecin başından beri konuyla ilgili 170'ten fazla
yazı yazdım. PCR testleri hakkında da yazdım ama nedense şimdi bu yola
başvurdular. Küresel sansürün yansıması bu... Ne kadar haklı olduğumuzun
göstergesi aynı zamanda...
***
Ben "Doktor
gözüyle pandemi yalanları!" dizisine devam ediyorum:
"Maskeyle ilgili
2018'e kadar yapılan birçok çalışma zaten faydasız olduğunu kanıtlamış ancak
biz hekimler bunu hiç sorgulamamışız!
Türk Toraks
Derneği'nin ana sayfasında 'Açık havada maske faydasızdır' cümlesi
varken birkaç ay sonra nedense kaldırdı.
Maskelerin petrol
ürünü toksik malzemeden üretildiği, çoğunda grafen oksit olduğu, sıcakta daha
toksik hale geldiği ve aslında Türkiye'de üretilen maskelerin yüzde 95
kadarının filtresiz olduğunu artık herkes biliyor.
Bu konuda vurgulamak
istediğim asıl şey şu ki maske bağışıklığı düşürüyor…
Sürecin baş
aktörlerinden Antony Fauci'nin yapmış olduğu bir araştırmayla
ilgili 2008'de bir açıklaması var. Diyor ki 'İspanyol gribinden
ölümlerin sebebi İspanyol gribi değildi. En önemli sebep bakteriyel
enfeksiyonlardı, onun da sebebi yüz maskeleriydi.'
Ve bu adam şimdiki
süreçte önce 'tek kat' sonra 'çift kat maske
takın' diyen adamdır.
Kalp hastası, astım
hastası, solunum yolu enfeksiyonu olan insanlar, hastaneye yatırılınca iki kat
maske takmak zorunda bırakılıyor! Böyle zulüm olur mu?
Maske konusunda
uyarıları en başından beri yapan uzmanlar 'Bir enfeksiyon
geçirdiğimizde buna sebep olan mikrop floramız sessiz kalır ama maske,
korku, izolasyon, anksiyete, yorgunluk gibi nedenlerle bağışıklığımız düşerse
diğer flora baskın hale gelip tekrar enfeksiyon yapar.' bilgisini
veriyor. Bu sebeple yatan hastalara müthiş geniş spektrumlu antibiyotik
kombinasyonlarına gerek yok daha basit tedaviler yeterli.
Sosyal mesafe,
izolasyon ve korku bağışıklığı düşürür. Bunlar net ve bilimsel. Ve o çeşitli
renk ve dokudaki maskeler tükürük partiküllerinin yönünü değiştirir sadece ve
havada metrelerce sürüklenir bu partiküller. Yeni bir şey değil ama UV ışınları
mikropları etkisiz hale getirir…
***
Sağlık Bakanlığı
Kılavuzu önerisiyle ilk 3 ay kullandırılan ölümcül üçlüden sonra daha önce hiç
duymadığımız bilmediğimiz favipiravir ile hidroksiklorokin tedavisi
uygulamasına geçildi.
Hidroksiklorokin belki
tek başına düşük dozlarda tehlikeli de değil. Ama asıl sorun bu zavallı eski
ilaç değil ya da en azından bizim ülkemizde değil. Avrupa'da bazı ülkelerde çok
yüksek dozlarda kullanılmış. 2,4 gr. dozla başlanıp günde 1 gr. olarak devam
edilmiş.
Alman Dr. Klaus
Puschel, buna 'ötenazi dozu' diyor!'
(Ötenazi, dayanılmaz
acılar duyan hastanın ilaçla öldürülmesidir.)
Bizde asıl sorun, DSÖ
dayatmasıyla kullanıldığı anlaşılan Favipiravir... Japon ürerimi Avigan adlı
formda ve başka formlarda kullanılan ilacın yan etkilerinden biri pnömoni
(zatürre) diğeri infertilite (kısırlık) idi. Şu anda Google'da Avigan'ın
prospektüsüne ulaşamıyorum!
Aylardır benim
gördüğüm o ki daha önce astımı, KOAH gibi bir hastalığı olmayanlarda covid
tanısı ve temaslısı olduktan sonra başlayan görülmemiş nefes darlıkları, ani
ölümler veya 'virüsten' dedikleri kalp krizleri bu
ilaçtan oluyor!
Ben bu deneysel
deneysel ilacı kullanmadım ve doktor arkadaşlarıma da ısrarla vermemelerini
telkin ettim ama Sağlık Bakanlığı önerdiği için vermeleri gerektiğini,
vermezlerse başlarına iş geleceğini ifade ettiler."
Aniden öldüren enfeksiyon olur mu?
23 Temmuz 2021 Cuma
"Doktor
gözüyle pandemi yalanları" dizisine devam ediyorum:
"Solunum
sıkıntısıyla gelen hastalara tek tek şunu sordum;
-Ne şikâyetiniz
vardı da test yapıldı? Bu ilacı kullanmadan önce neyiniz vardı?
Başlangıçta
şikâyetleri ya yoktu ya da anlamsız hafif şikâyetleri vardı. Zaten çoğu sadece
'temaslı' diye ilaç verilenlerdi ve genelde ilaca başlandıktan sonra 4. ve 5.
günlerde nefes darlığı şikâyetiyle geliyorlardı. Nefes darlığı, başladıktan
sonra da giderek artıyordu.
Testin yalan olduğunu
bildiğim, bunu ilacın yaptığını anladığım için bu hastalara erken kortizon
tedavisi başladım, çünkü ilaca bağlı özelikle de hipereozinofilik pnömoni
grubunun tedavisi O2 ve kortizondu. Bu hastalar 5-6 gün çok sıkıntılı bir
süreçten sonra toparlıyorlardı. İlaç, Favipiravir'in Avigan formuydu.
Hasta ne kadar az ilaç
almışsa o kadar çabuk toparlıyordu ama kılavuz önerisiyle diğer arkadaşlarım
ilaca 10 güne tamamlayacak şekilde devam ediyordu.
Mesela polis memuru
genç bir arkadaş temaslı olduğu için gidip test yaptırıyor pozitif çıkıyor,
filyasyon ekipleri ilaçları eve getiriyor. 'Benim bir şeyim yok, ne diye ilaç
kullanayım?' diyor. Kullanması gerektiği kullanmazsa kötüleşeceği sıkı sıkı
tembihleniyor. İlaçları içen gencecik polis memuru 2 saat sonra aniden ölüyor,
kalp krizi deniyor.
Belirti yokken aniden
öldüren hiçbir enfeksiyon yoktur; testin yalan olduğunu bilirseniz her şeyi
görürsünüz.
Meslektaşlarımı
anlayamıyorum. Hâlâ varlığı tartışmalı, hiç görmedikleri bu virüse ve
diğerlerine inanıyorlar da 8+8 başlanıp 2x3 adet olarak 10 gün devam edilen,
bir sürü yan etkisi olan FDA onayı dahi olmayan deneysel ilaçların bunları
yapacağına inanamıyorlar.
***
Son kılavuza kadar bu
ilaç, temaslı olduğu bildirilen herkese verildi!
Bu ilacın hayvan
toksisite çalışmalarında tehlike uyarıları var, akciğer, göz ve cilt
toksisiteleri görülmüş. İnsan çalışmaları ise aylardır ülkemizde devam ediyor
ve insanlarımızdan aydınlatılmış onam bile alınmadan hasta ya da değil, genç
yaşlı, kronik hastalığı var demeden herkese ama herkese veriliyor.
Yine bu ilacın tek
başına veya diğer ilaçlarla birlikte sebep olduğu bir tablo da akut solunum
sıkıntısı sendromudur.
İlaca bağlı pnömoni
tanısı kimsenin aklına gelmiyor, göğüs hastalıkları uzmanları bile bunu
düşünmüyor.
Gerçekte bu da
ilaçların akciğer toksisitesinin bir sonucuydu. Bunun tedavisi, mekanik
ventilatörle oksijen vermekti ama 'erken entübe kötüdür' algısı yaratılınca
hastalar solunum durması noktasına gelene kadar entübe edilmedi.
Sonunda CPAP denilen,
yüzü kaplayan bir maskeyle basınçlı hava solutuldu. 24 saate varan ve günler
süren, yüz sinirlerini felç eden, beslenmeye engel olan bu uygulama, erken
entübasyon önerilmediği için yapıldı, yapılıyor.
Bunları yazmak bile
acı veriyor.
***
Prospektüsünde '18 yaş
altına verilmemeli' denilen bu ilaçlar için gençlerde çalışmalar yapıldı.
Örneğin ekranlardan bildiğimiz çocuk doktoru Prof. Dr. Ateş Kara'nın 15 yaş
üzeri 1000 katılımcı üzerinde bu ilacın etkinlik ve güvenlik çalışması
yaptığını okudum! Yoksa bu ilaçlar verilince mi gençlerde ağır hastalık tablosu
görüldü? Dahası farkındaysanız 'gençler ve çocuklarda covid 19 asemptomatik
geçiyor' diyenler sonra 'onlarda da ağır geçiyor' demeye başladı ve nihayet
'gençler ve çocuklar da aşı olmalı' dediler!"
Doktor ölümleri neden azaldı?
24 Temmuz 2021
Cumartesi
"Doktor gözüyle
pandemi yalanları"nın son bölümünü paylaşıyorum:
"Favipiravir
ilacına bağlı pnömoni ve/veya akciğer toksisitesinin tanısı nasıl konulur?
Sitopatoloji ile
konulur.
-Peki her şeyi bu ilaç
yapıyor da bunu gören tek doktor ben miyim?
Hayır ama diğer birçok
doktorun da bunu fark etmesi çok zaman aldı. Şimdi de çıkıp 'biz yanıldık, her
şeyin nedeni verdiğimiz bu ilaçlar' diyemiyorlar.
***
Tüm bunların yanında
bana çok yanlış gelen, mantığını saçma bulduğum bir uygulama da nefes
darlığıyla gelen bu insanların yüz üstü yatırılması!
Göğüs kafesi öne doğru
daha rahat açılıp genişler, solunum göğüs kaslarının gücü ve esnekliği ile
olurken hastayı yüz üstü yatırmak benim için anlaşılır değil.
Göğüs hastalıkları
uzmanları buna da itiraz etmedi
***
Sürecin ilk 3 ayı
burun akıntısı olanın covid olmadığını söylüyorlardı değerli bilim adamlarımız,
dışlama kriteriydi bu.. Baktılar ki nezle belirtisi olanlarda da test pozitif,
burun akıntısını da belirtiler arasına aldılar.
Ölümcül bir virüs
konağı öldürür ve salgın yapamaz ama bu virüs hem çok tehlikeli hem de
amazonlarda izole yaşayan yerlileri bile ışık hızıyla buluyordu nedense!
Salgın yok, test
yalanı var! Maske hasta eder; zatürre nedeni bile olabilir.
Tipik hastalar
denilenler, ilacın akciğer yan etkilerini yaşayanlardır.
***
Salgın olmadığı gibi
bulaşan bir şey de yok!
Ben hastalarımı hep
maskesiz muayene ettim, refakatçisine de hastama da maske taktırmadım,
refakatçisine de ilaç kullandırtmadım, başlamışsa bıraktırdım, bir şikâyeti
yokken ya da nezle gripken bu ilacı kullanmayan kimseye de bir şey olmadı.
Antiviral kullandıktan
sonra kötüleşip gelen hastalara ağır yoğun antibiyotik tedavileri vermek yerine
antiviralleri kesip erken kortizon tedavisine başlanmalıydı.
***
Zaten solunum
sıkıntısı veya kalp hastalığı gibi durumları olan insanlara maske eziyeti
yapılmamalı. Doğrusu kimseye yapılmamalıdır.
Test yalan olduğuna,
salgın olmadığına göre aşıya hele de faz 3 deneylerine gerek var mıdır?
Kanadalı önemli bir
aşı araştırmacısı Dr. Byram Bridle da bu enjeksiyonda iğne yapılan yerde
kalması gereken spike proteinin tüm organlara yayıldığını ve en çok
yumurtalıklarda biriktiğini gördüklerini ve bunun toksin olduğunu anladıklarını
belirterek bu aşılamanın hemen durdurulması gerektiği çağrısı yapıyor.
İspanyol
araştırmacılar bu sözde aşıların içinde grafen oksit tespit ettiler ve grafen
oksit organizma için korkunç bir nanopartikül… Manyetik özelliği de var;
biline…
***
Sinovaclar neden 5
grup gelmişti: y1-y2-y3-y4-y5... Hani deneysel ya da bir grup aşı ise bir grup
plasebo olmalıydı... Neden 5 grup ve neden bir seri kaldırıldı?
Aşı olanlar ve
olmayanlar arasında ölüm oranları şu ana kadar nasıl?
Bunu bakanlık
rahatlıkla söyleyebilir, buna bakılmıyor mu?
Son olarak bu toksik
dozda deneysel ilacın dozu az geliyormuş doz arttırılmış; 9+9 tablet başlanıp
2x4 olarak devam ediliyor kılavuz önerisiyle…
'Aşı başladı doktor
ölümleri azaldı' diyorlar. Oysa doktorların çoğu ilaçların öldürdüğünü anladı.
Öncelikle olan bu… Şimdi de 'aşıdan 1-5 gün sonra covid oldum' diyen çok doktor
görüyorum ama hâlâ akıllarına buna aşının sebep olduğu gelmiyor!
Asker-polis
çoluk-çocuk zorla aşılanıyor. Bu bir millî güvenlik meselesidir; sonuçları
aylar içinde çıkacaktır. Bunları gören duyan düşünen akademisyen ya da iyi
niyetli bir siyasi yok mu?"