Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

31 Ekim 2023 Salı

Müslüman İslâm Ahlâkını Gözeten Kimsedir

 

Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdıkları zaman Allah’a ve rasûlüne icabet edin ve bilin ki Allah kişi ile kalbi arasına girer, elbette O’nun huzuruna toplanacaksınız.” (Enfal 24)

Ebu Mes’ud radiyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

إِنَّ مِمَّا أَدْرَكَ النَّاسُ مِنْ كَلاَمِ النُّبُوَّةِ الأُولَى إِذَا لَمْ تَسْتَحْيِ فَاصْنَعْ مَا شِئْتَ

Muhakkak ki insanların ilk nübüvvet sözlerinden yetiştikleri şeylerden birisi: “Utanmıyorsan dilediğini yap” sözüdür.” Buhârî (6120)

İbn Ömer radiyallahu anhuma’dan: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

الْحَيَاءُ وَالْإِيمَانُ قُرِنَا جَمِيعًا فَإِذَا رُفِعَ أَحَدُهُمَا رُفِعَ الْآخَرُ

Hayâ ve imân birlikte bağlıdır. Biri kaldırılınca diğeri de kalkar.” Hakim (1/73)

Avn b. Abdillah rahimehullah’tan: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından biri bana Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etti:

إِنَّ الْحَيَاءَ وَالْعَفَافَ وَالْعِيَّ عِيَّ اللِّسَانِ لَا عِيَّ الْقَلْبِ وَالْفِقْهَ مِنَ الْإِيمَانِ وَهُنَّ مِمَّا يَزِدْنَ فِي الْآخِرَةِ وَيُنْقِصْنَ مِنَ الدُّنْيَا وَمَا يَزِدْنَ فِي الْآخِرَةِ أَكْثَرُ وَإِنَّ الْبَذَاءَ وَالْجَفَاءَ وَالشُّحَّ مِنَ النِّفَاقِ وَهُنَّ مِمَّا يَزِدْنَ فِي الدُّنْيَا وَيُنْقِصْنَ فِي الْآخِرَةِ وَمَا يُنْقِصْنَ فِي الْآخِرَةِ

Şüphesiz ki hayâ, iffetli olmak, kalpte değil de dildeki acizlik ve fıkıh (kavrayışlı olmak) imandandır. Bunlar kişinin ahiretteki kazancını artırır ama dünyadaki kazancını azaltırlar. Ancak ahirette kazandırdıkları dünyada kaybettirdiklerinden daha fazladır. Edepsizlik, kabalık ve tamahkârlık nifaktandır. Bunlar kişinin ahiretteki kazancını azaltır, dünyadaki kazancını artırırlar. Ancak ahirette kaybettirdikleri dünyada kazandırdıklarından çok daha fazladır.” Dârimî (526) Ma’mer Cami (755)

Enes radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لَوْ لَمْ تَكُونُوا تُذْنِبُونَ لَخَشِيتُ عَلَيْكُمْ مَا هُوَ أَكْبَرُ مِنْهُ الْعُجْبَ

Şayet sizler günah işleyen kimseler olmasaydınız, sizin hakkınızda bundan daha kötüsü olan ucub/kendini beğenmişlikten korkardım.” Bezzar (13/326)

Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لَا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ مَنْ كَانَ فِي قَلْبِهِ مِثْقَالُ ذَرَّةٍ مِنْ كِبْرٍ قَالَ رَجُلٌ إِنَّ الرَّجُلَ يُحِبُّ أَنْ يَكُونَ ثَوْبُهُ حَسَنًا وَنَعْلُهُ حَسَنَةً قَالَ إِنَّ اللهَ جَمِيلٌ يُحِبُّ الْجَمَالَ الْكِبْرُ بَطَرُ الْحَقِّ وَغَمْطُ النَّاسِ

Kalbinde zerre ağırlığınca kibir bulunan Cennet’e giremez.” Bir adam dedi ki:

“Muhakkak ki kişi elbisenin güzel olmasını ve ayakkabısının iyi olmasını ister.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Muhakkak ki Allah Cemîl/güzeldir, güzelliği sever. Kibir; hakkı inkâr etmek ve insanları küçümsemektir.” Muslim (91)

 “İbn Ömer radiyallahu anhuma’dan: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim:

مَا مِنْ رَجُلٍ يَتَعَظَّمُ فِي نَفْسِهِ وَيَخْتَالُ فِي مِشْيَتِهِ إِلا لَقِيَ اللَّهَ وَهُوَ عَلَيْهِ غَضْبَانُ

Herhangi bir kimse kendisini büyük görür veya yürüyüşünde böbürlenirse mutlaka Allah onu kendisine öfkeli olduğu halde karşılar.” Ahmed (2/118)

 Abdullah b. Amr radiyallahu anhuma’dan: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim:

مَنْ كَانَ فِي قَلْبِهِ مِثْقَالُ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ مِنْ كِبْرٍ أَكَبَّهُ اللَّهُ عز وجل فِي النَّارِ عَلَى وَجْهِهِ

Kimin kalbinde hardal tanesi kadar kibir varsa Allah Azze ve Celle onu Cehenneme yüzü üzere yuvarlar.” Ahmed (2/215)

Ebu Curey Cabir b. Suleym el-Huceymî radiyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لَا تَسُبَّنَّ أَحَدًا قَالَ فَمَا سَبَبْتُ بَعْدَهُ حُرًّا وَلَا عَبْدًا وَلَا بَعِيرًا وَلَا شَاةً قَالَ وَلَا تَحْقِرَنَّ شَيْئًا مِنْ الْمَعْرُوفِ وَأَنْ تُكَلِّمَ أَخَاكَ وَأَنْتَ مُنْبَسِطٌ إِلَيْهِ وَجْهُكَ إِنَّ ذَلِكَ مِنْ الْمَعْرُوفِ وَارْفَعْ إِزَارَكَ إِلَى نِصْفِ السَّاقِ فَإِنْ أَبَيْتَ فَإِلَى الْكَعْبَيْنِ وَإِيَّاكَ وَإِسْبَالَ الْإِزَارِ فَإِنَّهَا مِنْ الْمَخِيلَةِ وَإِنَّ اللهَ لَا يُحِبُّ الْمَخِيلَةَ وَإِنْ امْرُؤٌ شَتَمَكَ وَعَيَّرَكَ بِمَا يَعْلَمُ فِيكَ فَلَا تُعَيِّرْهُ بِمَا تَعْلَمُ فِيهِ فَإِنَّمَا وَبَالُ ذَلِكَ عَلَيْهِ

 Kimseye sövme”. Ondan sonra ben hiçbir hür insana, köleye, deveye ve koyuna sövme­dim. Sonra tavsiyesine devamla şöyle buyurdu:

Hiçbir iyiliği küçümseme. Müslüman kardeşinle güler yüzle konuşmanı da küçümseme. Çünkü bu da bir iyiliktir. Eteği dizinin yarısına kadar yukarı kaldır. Eğer bunu kabul etmezsen topukları­na kadar kaldır. Fakat eteğini daha aşağıya salıvermekten sakın. Çünkü bu büyüklenme alametidir. Allah büyüklenmeyi sevmez. Eğer bir kimse sana söverse ve sende olduğunu bildiğin bir şeyden dola­yı seni ayıplayacak olursa, sen de onda olduğunu bildiğin bir şeyden dolayı onu ayıplama. Çünkü bunun vebali onadır.” Ahmed (3/483, 4/65) Ebû Dâvûd (4084)

Ebu Hureyre radıyallahu anh’ten: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

إِيَّاكُمْ وَالظَّنَّ فَإِنَّ الظَّنَّ أَكْذَبُ الْحَدِيثِ وَلَا تَحَسَّسُوا وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا تَنَافَسُوا وَلَا تَحَاسَدُوا وَلَا تَبَاغَضُوا وَلَا تَدَابَرُوا وَكُونُوا عِبَادَ اللهِ إِخْوَانًا

Sizi zandan sakındırırım. Zira zan sözün en yalanıdır. Birbirinizi gizlice dinlemeyin, birbirinizin ayıplarını araştırmayın, birbirinizle rekabet etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize buğz etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, Allah’ın kardeş kulları olun.” Muslim (2563)

Sa’d b. Ebi Vakkas radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

كُلُّ خُلَّةٍ يُطْبَعُ أَوْ قَالَ يُطْوَى عَلَيْهَا الْمُؤْمِنُ شَكَّ عَلِيُّ بْنُ هَاشِمٍ إِلَّا الْخِيَانَةَ وَالْكَذِبَ

Mü’minde bütün hasletler bulunabilir ancak hıyanet ve yalan bulunmaz.” Ebu Ya’la (2/67)

Ebû Hureyre radıyallahu anh’den: Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

الْمُؤْمِنُ يَأْلَفُ وَلَا خَيْرَ فِيمَنْ لَا يَأْلَفُ وَلَا يُؤْلَفُ

Mü’min; kendisiyle ülfet edilen kimsedir. Ülfet etmeyen ve ülfet edilmeyen kimsede hayır yoktur.” Ahmed (2/400)

Enes b. Malik radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لَمَّا عُرِجَ بِي مَرَرْتُ بِقَوْمٍ لَهُمْ أَظْفَارٌ مِنْ نُحَاسٍ يَخْمُشُونَ صُدُورَهُمْ فَقُلْتُ مَنْ هَؤُلَاءِ يَا جِبْرِيلُ؟ قَالَ هَؤُلَاءِ الَّذِينَ يَأْكُلُونَ لُحُومَ النَّاسِ وَيَقَعُونَ فِي أَعْرَاضِهِمْ

Miraca çıkarıldığımda bakırdan tırnakları olan ve göğüslerini tırmalayan bir topluluğa uğradım. Ben: 

“Bunlar kimlerdir ey Cibril?” dedim. Dedi ki:

“Bunlar insanların etlerini yiyen ve ırzlarına dil uzatanlardır.” Ahmed (3/224) Ebû Dâvûd (4878)

Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

إِنَّ اللهَ يَرْضَى لَكُمْ ثَلَاثًا وَيَكْرَهُ لَكُمْ ثَلَاثًا فَيَرْضَى لَكُمْ أَنْ تَعْبُدُوهُ وَلَا تُشْرِكُوا بِهِ شَيْئًا وَأَنْ تَعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللهِ جَمِيعًا وَلَا تَفَرَّقُوا وَيَكْرَهُ لَكُمْ قِيلَ وَقَالَ وَكَثْرَةَ السُّؤَالِ وَإِضَاعَةِ الْمَالِ

Muhakkak ki Allah sizin için üç şeyden razı olur, üç şeyden hoşlanmaz. Sizin için kendisine hiçbir şeyi ortak koşmadan ibadet etmenizden, Allah’ın ipine hep birlikte sımsıkı sarılmanızdan ve ayrılığa düşmemenizden razı olur. Sizin için dedikodu yapmanızdan, çok soru sormaktan ve malı zayi etmekten hoşlanmaz.” Muslim (1715)

İbn Mes’ûd radıyallahu anh’den: Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

أَلَا أُنَبِّئُكُمْ مَا الْعَضْهُ؟ هِيَ النَّمِيمَةُ الْقَالَةُ بَيْنَ النَّاسِ

Dikkat edin! Size yalan ve iftiranın ne olduğunu haber vereyim mi? O insanlar arasında laf taşımaktır.” Muslim (2606)

Muaviye radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

إِنَّكَ إِنِ اتَّبَعْتَ عَوْرَاتِ النَّاسِ أَفْسَدْتَهُمْ أَوْ كِدْتَ أَنْ تُفْسِدَهُمْ

Şayet sen müslümanların kusurlarını araştıracak olursan onları kötülüğe sevk etmiş olursun.” Ebû Dâvûd (4888)

Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لَا يَسْتُرُ عَبْدٌ عَبْدًا فِي الدُّنْيَا إِلَّا سَتَرَهُ اللهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ

Dünyada bir kul, bir kulun ayıbını örterse mutlaka Allah da kıyamet gününde onun ayıbını örter.” Muslim (2590)

Mekhul rahimehullah dedi ki:

أَنَّ عُقْبَةَ بْنَ عَامِرٍ أَتَى مَسْلَمَةَ بْنَ مُخَلَّدٍ وَكَانَ بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْبَوَّابِ شَيْءٌ فَسَمِعَ صَوْتَهُ فَأَذِنَ لَهُ فَقَالَ إِنِّي لَمْ آتِكَ زَائِرًا وَلَكِنْ جِئْتُكَ بِحَاجَةٍ أَتَذْكُرُ يَوْمَ قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ نَعَمْ قَالَ لِهَذَا جِئْتُ

Ukbe b. Amir radiyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

 مَنْ عَلِمَ مِنْ أَخِيهِ سَيِّئَةً فَسَتَرَهَا سَتَرَ اللهُ عَلَيْهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ

Kim bir kardeşinde kötülük bilir de onu örterse Allah da kıyamet gününde onun kötülüğünü örter.” Ahmed (4/104)

Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

وَمَنْ اسْتَمَعَ إِلَى حَدِيثِ قَوْمٍ وَلَا يُعْجِبُهُمْ أَنْ يُسْتَمَعَ حَدِيثُهُمْ أُذِيبَ فِي أُذُنِهِ الْآنُكُ وَمَنْ تَحَلَّمَ كَاذِبًا دُفِعَ إِلَيْهِ شَعِيرَةٌ وَعُذِّبَ حَتَّى يَعْقِدَ بَيْنَ طَرَفَيْهَا وَلَيْسَ بِعَاقِدٍ

…Kim, hoşlanmadıkları halde bir topluluğun konuşmalarını dinlerse kulaklarına kurşun eritilir. Kim görmediği rüyayı görmüş gibi yalan söylerse kendisine bir arpa tanesi verilir, iki ucunu düğümleyinceye kadar azap edilir. Onun iki ucunu düğümleyebilecek de değildir.” Ahmed (2/504)

İbn Ömer radiyallahu anhuma’dan: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem minbere çıktı ve yüksek sesle şöyle seslendi:

يَا مَعْشَرَ مَنْ أَسْلَمَ بِلِسَانِهِ وَلَمْ يُفْضِ الْإِيمَانُ إِلَى قَلْبِهِ لَا تُؤْذُوا الْمُسْلِمِينَ وَلَا تُعَيِّرُوهُمْ وَلَا تَتَّبِعُوا عَوْرَاتِهِمْ فَإِنَّهُ مَنْ تَتَبَّعَ عَوْرَةَ أَخِيهِ الْمُسْلِمِ تَتَبَّعَ اللهُ عَوْرَتَهُ وَمَنْ تَتَبَّعَ اللهُ عَوْرَتَهُ يَفْضَحْهُ وَلَوْ فِي جَوْفِ رَحْلِهِ قَالَ وَنَظَرَ ابْنُ عُمَرَ يَوْمًا إِلَى الْبَيْتِ أَوْ إِلَى الْكَعْبَةِ فَقَالَ: مَا أَعْظَمَكِ وَأَعْظَمَ حُرْمَتَكِ وَالْمُؤْمِنُ أَعْظَمُ حُرْمَةً عِنْدَ اللهِ مِنْكِ

Ey diliyle iman edip de iman kalbine ulaşmayan kimseler topluluğu! Müslümanlara eziyet vermeyin, onları ayıplamayın, onların kusurlarını araştırmayın. Zira kim müslüman kardeşinin kusurunu takip ederse Allah da onun kusurunu takip eder. Allah da kimin kusurunu takip ederse evinin ortasında olsa dahi onu utandırır.” İbn Ömer radiyallahu anhuma bir gün Kâbe’ye doğru baktı ve dedi ki:

“Sen ne büyüksün ve hürmetin ne büyüktür! Mü’minin Allah katındaki hürmeti ise senden daha büyüktür.” Tirmizî (2032)

Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim:

كُلُّ أُمَّتِي مُعَافًى إِلَّا المُجَاهِرِينَ وَإِنَّ مِنَ المُجَاهَرَةِ أَنْ يَعْمَلَ الرَّجُلُ بِاللَّيْلِ عَمَلًا ثُمَّ يُصْبِحَ وَقَدْ سَتَرَهُ اللَّهُ عَلَيْهِ فَيَقُولَ يَا فُلاَنُ عَمِلْتُ البَارِحَةَ كَذَا وَكَذَا وَقَدْ بَاتَ يَسْتُرُهُ رَبُّهُ وَيُصْبِحُ يَكْشِفُ سِتْرَ اللَّهِ عَنْهُ

Mucahirler (günahlarını açıklayanlar) dışında ümmetimin tamamı affedilir. Kişinin gece bir amel işleyip, Allah onu örttüğü halde sabah:

“Ey falan! Ben dün akşam şöyle ve şöyle yaptım” demesi de günahı açıklamadandır. Hâlbuki rabbi onu gizlemiş olarak gecelemişti, kendisi Allah’ın örttüğü suçunu sabah ortaya koymaktadır.” Buhârî (6069) Muslim (2990)

Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

سِبَابُ المُسْلِمِ فُسُوقٌ وَقِتَالُهُ كُفْرٌ

Müslümana sövmek günahkârlık, onu öldürmek ise bir küfürdür.” Buhârî (48) Muslim (64)

Iyaz b. Himar radiyallahu anh dedi ki:

قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ الرَّجُلُ مِنْ قَوْمِي يَشْتُمُنِي وَهُوَ دُونِي؟ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الْمُسْتَبَّانِ شَيْطَانَانِ يَتَهَاتَرَانِ وَيَتَكَاذَبَانِ فَمَا قَالَا فَهُوَ عَلَى الْبَادِئِ حَتَّى يَعْتَدِيَ الْمَظْلُومُ

“Ben dedim ki: “Ey Allah’ın rasulü! Kavmimden bir adam bana açıktan sövüyor, ben sövmüyorum.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Birbirilerine açıktan söven iki kişi, birbirleri aleyhine boş iddiada bulunup yalan söyleyen iki şeytandır. Mazlum olan taşkınlık yapmadığı sürece her ikisinin de söyledikleri ilk başlatanın üzerine olur.” Tayalisi (1176) Ahmed (4/162)

Humeyd b. Abdirrahman rahimehullah dedi ki:

عَنْ رَجُلٍ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ يا رسول الله أَوْصِنِي بِكَلِمَاتٍ أَعِيشُ لهن وَلَا تُكْثِرْ عَلَيَّ فَأَنْسَى قَالَ اجْتَنِبِ الْغَضَبَ فَأَعَادَ عَلَيْهِ قال اجْتَنِبِ الْغَضَبَ فَأَعَادَ عَلَيْهِ قَالَ اجْتَنِبِ الْغَضَبَ فَفَكَّرْتُ حِينَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَإِذَا الْغَضَبُ يَجْمَعُ الشَّرَّ كُلَّهُ

“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından biri dedi ki:

“Ey Allah’ın rasulü! Bana kendisiyle amel edeceğim sözler tavsiye et, çok şey söyleme ki unutmayayım.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Öfkeden uzak dur.” Adam tekrar tavsiye istedi, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yine:

Öfkeden uzak dur” buyurdu. Tekrar tavsiye isteyince Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yine:

Öfkeden uzak dur” buyurdu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem böyle deyince düşündüm de öfkenin her türlü kötülüğü barındırdığını gördüm.” Ahmed (5/373)

Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لَيْسَ الْمُؤْمِنُ بِالطَّعَّانِ وَلا اللَّعَّانِ وَلا الْفَاحِشِ وَلا الْبَذِيءِ

Mü’min; çokça hakaret edici değildir, çokça lânet edici değildir, çirkinlik yapan bir kimse değildir ve müstehcen konuşan biri de değildir.” Buhârî Edebu’l-Mufred (332)

Abdurrahman b. Ebi Leyla rahimehullah’tan: “Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabı bize şöyle rivayet etti:

أَنَّهُمْ كَانُوا يَسِيرُونَ مَعَ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَنَامَ رَجُلٌ مِنْهُمْ فَانْطَلَقَ بَعْضُهُمْ إِلَى حَبْلٍ مَعَهُ فَأَخَذَهُ فَفَزِعَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا يَحِلُّ لِمُسْلِمٍ أَنْ يُرَوِّعَ مُسْلِمًا

“Onlar Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber yolculuktaydılar. Bir adam uyudu, diğeri de onun yanındaki ipi aldı. Adam uyanınca korktu. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Bir müslümanın bir müslümanı korkutması helal değildir.” Ebû Dâvûd (5004) Ahmed (5/362)

Bu ve buna benzer İslâm ahlâkına dair naslarla kendi nefsini hesaba çekmeyen, bilakis başkalarını kusurlu görmekle meşgul olup kendi kusurlarını görmezden gelen ve kendini temize çeken kimse kötü ahlâklı bir kimse demektir.

Ahlâkını güzelleştirmeyen kimse imana ve İslam’a ehemmiyet vermeyen bir kimsedir.

Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

إِنَّمَا بُعِثْتُ لِأُتَمِّمَ صَالِحَ الْأَخْلَاقِ

Ben ancak salih ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim.” Buhârî Edebu’l-Mufred (273)

Müslümanları elinden, dilinden ve kalbinin haset, kin, nefret, kibir, ucub, kötü zan gibi şerli amellerinden korumayan kimse “Müslüman” ismine layık olmaz. Bilakis o nifaktan şubeler üzerindedir.

Kendi nefsindeki cahiliye ve nifak hasletlerini tedavi etmek için çabalamayan, “Ben böyleyim, değişmem” diyen kimse müslümanların kardeşliğini hak etmez!

Zira zahirde müslüman olduğunu izhar ettiği için müslümanların kendisini kardeş bildiği, fakat kalbinin, azalarının ve dilinin amelleriyle müslümanlara selametlik vermeyen ne de çok kimse vardır!

Her birimiz kendi nefsimizi, diğer müslümanlara karşı hayır beklenen mi, yoksa şerrinden emin olunmayan birimiyiz diye hesaba çekmek zorundayız.

Abdullah b. Amr radiyallahu anhuma’dan: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu

المُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ المُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ وَالمُهَاجِرُ مَنْ هَجَرَ مَا نَهَى اللَّهُ عَنْهُ

 Müslüman; diğer müslümanların dilinden ve elinden selamette oldukları kimsedir. Muhacir; Allah’ın yasakladığı şeyleri terk edendir.” Buhârî (10)

Enes b. Malik radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

الْمُؤْمِنُ مَنْ أَمِنَهُ النَّاسُ وَالْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ وَالْمُهَاجِرُ مَنْ هَجَرَ السُّوءَ وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لاَ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ عَبْدٌ لاَ يَأْمَنُ جَارُهُ بَوَائِقَهُ

Mü’min; insanların kendisinden emin oldukları kimsedir. Müslüman; diğer müslümanların dilinden ve elinden selamette oldukları kimsedir. Muhacir; kötülükleri terk eden kimsedir. Nefsim elinde olana yemin ederim ki, kul komşusunu kendisinin kötülüklerinden güvende kılmadıkça cennete giremez.” Ahmed (3/154) İbn Hibban (2/264)

Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

خَيْرُكُمْ مَنْ يُرْجَى خَيْرُهُ وَيُؤْمَنُ شَرُّهُ وَشَرُّكُمْ مَنْ لَا يُرْجَى خَيْرُهُ وَلَا يُؤْمَنُ شَرُّهُ

Hayırlılarınız kendisinden hayır umulan ve şerrinden emin olunan kimselerdir. Şerlileriniz ise kendisinden hayır beklenmeyen ve şerrinden emin olunmayan kimselerdir.” Ahmed (2/368) Tirmizî (2263)

Ebu Zerr radiyallahu anh’den: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

تَدَعُ النَّاسَ مِنَ الشَّرِّ فَإِنَّهَا صَدَقَةٌ تَصَدَّقُ بِهَا عَلَى نَفْسِكَ

Şerrini insanlardan men et; zira bu, senden sana bir sadakadır.” Buhârî (2518) Muslim (84)

29 Ekim 2023 Pazar

Kadının Mahremsiz Yolculuğunda Yasaklanan Sınır

Giriş

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Şüphesiz hamd yalnız Allah'adır. O'na hamd eder, O'ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerlerinden, amellerimizin kötülüklerinden Allah'a sığınırız. Allah'ın hidayet verdiğini kimse saptıramaz. O'nun saptırdığını da kimse doğru yola iletemez. Şehadet ederim ki, Allah'tan başka ibadete layık hak ilâh yoktur. O, bir ve tektir, O'nun ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah'ın kulu ve rasûlüdür.

 Ey iman edenler! Allah'tan nasıl sakınmak gerekirse öyle sakının ve siz ancak Müslümanlar olarak ölün.” (Al-i İmran; 102)

 “Ey insanlar! Sizi tek bir candan yaratan ve ondan da eşini var eden, her ikisinden birçok erkek ve kadın türeten rabbinizden sakının. Kendisi adına birbirinizden dileklerde bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık bağlarını kesmekten de sakının. Şüphesiz Allah üzerinizde tam bir gözetleyicidir.” (en-Nisâ; 1),

 “Ey iman edenler! Allah'tan sakının ve dosdoğru söz söyleyin. O da amellerinizi lehinize olmak üzere düzeltsin, günahlarınızı da mağfiret etsin. Kim Allah'a ve rasûlüne itaat ederse büyük bir kurtuluşla kurtulmuş olur.” (el-Ahzâb; 70-71)

Bundan sonra, Şüphesiz sözlerin en güzeli Allah’ın Kelam’ı, yolların en hayırlısı Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in yoludur. İşlerin en kötüsü sonradan çıkarılanlarıdır. Her sonradan çıkarılan şey bid’attir ve her bid’at sapıklıktır. Her sapıklık da ateştedir.

Bu çalışmada kadının yanında mahremi bulunmadan çıkabileceği mesafenin ne olduğunu tahkik ettim. Allah Azze ve Celle’den bunu müslümanlara faydalı kılmasını dilerim.

Ebu Muaz Seyfullah el-Çubukâbâdî

1- Ebu Said el-Hudrî Radıyallahu Anh Hadisi

a- Kaz’a b. Yahya’nın Mutlak yolculuk lafzıyla rivayeti

Ahmed (3/51) Tayalisi (2349) rivayet ediyorlar:  Yahya b. Âdem - Zuheyr (b. Muaviye) – Abdulmelik b. Umeyr - Kaz’a (b. Yahya) rahimehullah dedi ki:

أَنَّهُ سَمِعَ أَبَا سَعِيدٍ الْخُدْرِيَّ يُحَدِّثُ عَنْ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ فَأَعْجَبَنِي فَدَنَوْتُ مِنْهُ وَكَانَ فِي نَفْسِي حَتَّى أَتَيْتُهُ فَقُلْتُ أَنْتَ سَمِعْتَهُ مِنْ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ فَغَضِبَ غَضَبًا شَدِيدًا قَالَ فَأُحَدِّثُ عَنْ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَا لَمْ أَسْمَعْ نَعَمْ سَمِعْتُ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ لَا تُشَدُّ الرِّحَالُ إِلَّا إِلَى ثَلَاثَةِ مَسَاجِدَ مَسْجِدِي هَذَا وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَالْمَسْجِدِ الْأَقْصَى وَسَمِعْتُ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ لَا تُسَافِرُ الْمَرْأَةُ إِلَّا مَعَ زَوْجِهَا أَوْ ذِي مَحْرَمٍ مِنْهَا وَسَمِعْتُ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ لَا صِيَامَ فِي يَوْمَيْنِ يَوْمِ الْأَضْحَى وَيَوْمِ الْفِطْرِ مِنْ رَمَضَانَ وَسَمِعْتُهُ يَقُولُ لَا صَلَاةَ بَعْدَ صَلَاتَيْنِ صَلَاةِ الْفَجْرِ حَتَّى تَطْلُعَ الشَّمْسُ وَصَلَاةِ الْعَصْرِ حَتَّى تَغْرُبَ الشَّمْسُ

“Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh’ın hadis rivayette ettiğini işittim ve bu hoşuma gitti. Ona yaklaştım. İçimden bir şey geçti ve dedim ki:

“Sen Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittin mi?” Bunun üzerine şiddetle öfkelendi ve dedi ki:

“Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işitmediğim bir şeyi mi rivayet ediyorum? Evet, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den şöyle buyurduğunu işittim:

Üç mescid dışında bir yere hazırlık yapılarak yolculuk edilmez: Şu mescidim, Mescidu’l-Haram ve Mescidu’l-Aksa.” Yine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim:

Kadın, yanında kocası veya kendisine mahrem olan bir erkek olmadan yolculuk yapmasın.” Yine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim:

 İki günde oruç tutulmaz: Kurban bayramı ve Fıtr (Ramazan) bayramı günlerinde.” Yine şöyle buyurduğunu işittim:

İki namazdan sonra namaz yoktur: Sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar ve ikindi namazından sonra güneş batıncaya kadar.

Bunun isnadı Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahihtir.

Aşağıda zikredeceğim bütün tariklerde Ebu Said radıyallahu anh’ın bu hadisi rivayeti söz konusu edilmiştir, ancak kadının çıkacağı yolculuk bu tarikte mutlak zikredilmişken diğer rivayetlerde iki gün, üç gün veya üç gece şeklinde kayıtlı gelmiştir. Bu da gösteriyor ki, rivayet aslında kayıtlı iken, raviler bu kaydı belirtmek, belirtmemek veya mesafenin tayini konusunda ihtilaf etmişlerdir.

Güvenilir ravilerin bu mesafe hakkında ihtilaflı ibarelerinden dolayı olsa gerek burada ravi bu mesafe kaydını zikretmeden burada mutlak yolculuk lafzıyla rivayet etmiştir.

b- Kaz’a b. Yahya’nın iki günlük yolculuk lafzıyla rivayeti

Buhârî (1197, 1995) ise Şu’be – Abdulmelik (b. Umeyr) – Kaz’a yoluyla şu lafızla rivayet etmiştir:

لاَ تُسَافِرِ المَرْأَةُ مَسِيرَةَ يَوْمَيْنِ إِلَّا وَمَعَهَا زَوْجُهَا أَوْ ذُو مَحْرَمٍ،

Kadın yanında kocası veya mahremi bulunmadan iki günlük mesafedeki yolculuğa çıkamaz…”

Muslim (827) Cerir – Abdulmelik – Kaz’a yoluyla bunu şu lafızla rivayet etti.

لَا تُسَافِرِ الْمَرْأَةُ يَوْمَيْنِ مِنَ الدَّهْرِ إِلَّا وَمَعَهَا ذُو مَحْرَمٍ مِنْهَا، أَوْ زَوْجُهَا

Kadın yanında mahremi erkek veya kocası bulunmadan iki günlük yolculuğa çıkamaz…”

Ebu Ya’lanın (2/389) Cerir (b. Abdilhamid) – Abdulmelik b. Umeyr - Kaz’a b. Yahya rahimehullah’tan rivayetinde şu lafızladır:

لا تسافر المرأة يومين من الدهر إلا ومعها زوجها أو ذو محرم منها

Kadın yanında kocası veya mahremi bulunmadan iki gün yolculuk yapamaz…”

Bunun da isnadı Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahihtir.

c- Kaz’a b. Yahya’nın Üç günlük yolculuk lafzı

Muslim (827) Cerir – Mugire- İbrahim – Sehm b. Mincab – Kaz’a – Ebu Said radıyallahu anh yoluyla şu lafızla rivayet etti:

لَا تُسَافِرِ الْمَرْأَةُ ثَلَاثًا إِلَّا مَعَ ذِي مَحْرَمٍ

Kadın yanında mahremi erkek olmadan üç günlük yolculuğa çıkamaz.”

d- Kaz’a b. Yahya’nın üç geceden fazla yolculuk lafzı

Ahmed’in (3/46) Behz (b. Esed) – Hemmam - Katade – Kaz’a b. Yahya – Ebu Said radıyallahu anh yoluyla diğer rivayet lafzı şöyledir:

ولا تسافر المرأة فوق ثلاث ليال الا مع زوج أو ذي محرم

Kadın üç geceden fazla yolculuğa yanında kocası veya mahremi bir erkek olmadan çıkamaz…”

Bunun da isnadı Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahihtir

Muslim bunu (827) Katade yolundan rivayet etmiştir.

e- Kaz’a’nın Üç gün veya üç geceden fazla yolculuk lafzı

Ahmed’in (3/45) Said b. Ebi Arube – Katade – Kaz’a – Ebu Said radıyallahu anh yoluyla rivayetinde lafzı şöyledir:

ونهى رسول الله صلى الله عليه وسلم ان تسافر المرأة فوق ثلاثة أيام أو ثلاث ليال الا مع ذي محرم

“ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem kadının yanında mahremi olmadan üç gün veya üç geceden fazla yolculuk yapmasını yasakladı…”

Bunun isnadı da Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahihtir.

Ahmed (3/7) ve Humeydî’nin (750) Sufyan – Abdulmelik b. Umeyr - Kaz’a b. Yahya yoluyla Ebu Said radıyallahu anh’den rivayetinde lafzı şöyledir:

لا تسافر امرأة فوق ثلاث إلا ومعها ذو محرم

Kadın yanında mahremi bir erkek bulunmadan üç günden fazla yolculuk yapamaz.”

Bunun isnadı da Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahihtir.

Beyhakî’nin (2/452) Said b. Ebi Arube ve Hişam b. Ebi Abdillah – Katade - Kaz’a b. Yahya – Ebu Said radıyallahu anh yoluyla rivayetinde lafzı şöyledir:

ونهى رسول الله صلى الله عليه وسلم أن تسافر المرأة فوق ثلاثة أيام إلا مع ذي محرم

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem kadının yanında mahremi erkek bulunmadan üç günden fazla yolculuk etmesini yasakladı.”

f- Şehr b. Havşeb – Ebu Said radıyallahu anh yoluyla mutlak yolculuk lafzıyla rivayeti

Ahmed’in (3/64) abdulhamid b. Behram - Şehr b. Havşeb – Ebu Said radıyallahu anh yoluyla rivayetinde lafzı şöyledir:

ولا ينبغي لامرأة دخلت الإسلام ان تخرج من بيتها مسافرة الا مع بعل أو مع ذي محرم منها

İslam’a girmiş bir kadının yanında kocası veya mahremi bir erkek olmadan yolculuğa çıkması yakışık almaz.”

Bu isnad hasendir, Abdulhamid saduktur. Şehr b. Havşeb saduk olmakla beraber, hakkında zararsız eleştiriler vardır, bu rivayetin lafzında sikaların lafzından ayrıldığı görülmektedir.

Ebu Ya’la’nın (2/489) Leys (b. Ebi Suleym) – Şehr (b. Havşeb) – Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh yoluyla aynı hadisi rivayetinde şu lafızla gelmiştir:

وَلَا تُسَافِرُ الْمَرْأَةُ سَفَرًا فِي الْإِسْلَامِ إِلَّا مَعَ بَعْلٍ أَوْ ذِي مَحْرَمٍ

İslam’da kadın, yanında kocası veya mahremi bir erkek olmadan herhangi bir yolculuğa çıkamaz.”

Bu lafızla rivayette Leys b. Ebi Suleym zayıftır.

g- Ebu’l-Veddak’ın Ebu Said radıyallahu anh’den rivayeti

Ahmed’in (3/53) Mucalid – Ebu’l-Veddak – Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh yoluyla rivayet lafzı şöyledir:

ولا تسافر المرأة ثلاثا الا ومعها محرم

Kadın üç günlük yolculuğa yanında mahremi olmadan çıkamaz…”

Bunun isnadı Muslim’in şartına göredir, ancak Mucalid’de zayıflık vardır.

h- Ebu Salih Zekvan’ın Ebu Said radıyallahu anh’den rivayeti:

İbn Hibban (6/435) el-A’meş – Ebu Salih Zekvan – Ebu Said radıyallahu anh yoluyla şu lafızla rivayet etmiştir:

لَا تُسَافِرُ الْمَرْأَةُ يَوْمَيْنِ وَلَيْلَتَيْنِ إِلَّا مَعَ زَوْجٍ، أَوْ ذِي مَحْرَمٍ

Kadın iki gün iki gecelik yolculuğa yanında kocası veya mahremi olmadan çıkamaz.”

Ahmed’in (3/54) İbn Mace (2898), Tirmizî’nin (1169) ve Dârimî’nin (2720) el-A’meş – Ebu Salih – Ebu Said radıyallahu anh yoluyla rivayetinde lafzı şöyledir:

لا تسافر المرأة سفر ثلاثة أيام فصاعدا الا مع أبيها أو أخيها أو ابنها أو زوجها أو مع ذي محرم

Kadın yanında babası veya erkek kardeşi veya oğlu  veya kocası yahut mahremi bir erkek olmadan üç gün ve daha fazla yolculuğa çıkamaz..”

Her iki rivayetin isnadı da Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahihtir.

Ebu Said Hadisinin Neticesi:

Ebu Said radıyallahu anh’den rivayetin lafzında çokça ızdırap vardır. Hepsinin birleştiği tek şey kadının yolculuğa mahremsiz çıkmasının yasaklanmış olduğudur. Lakin bu rivayette iki günlük yolculuk mu, üç günlük yolculuk mu, yoksa üç günden fazla yolculuk mu bu konuda raviler ihtilaf etmişlerdir.

Şehr b. Havşeb’in bu yasağı mutlak lafızla rivayet etmesi ise sikaların gün tayinli rivayetlerine aykırı olup şaz kalmaktadır.

Bu babda İbn Ömer, İbn Abbas, Ebu Hureyre radıyallahu anhum’den sahih olarak gelen rivayetlerde de bir günlük, iki günlük ve üç günlük yolculuk yasağı muhtelif lafızlarla gelmiştir.

2- İbn Amr Radıyallahu Anhuma Hadisi

Taberani Musnedu’ş-Şamiyyin’de (1400) Yezid b. Ebi Meryem - Kaz’a b. Yahya - Abdullah b. Amr ve Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anhum yoluyla rivayetinde Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

ولا تسافر امرأة مسيرة يومين إلا مع زوجها أو ذي محرم

Kadın yanında kocası veya mahremi bir erkek bulunmadan iki günlük yolculuk yapamaz.”

Bunun isnadı Buhârî'nin şartına göre sahihtir.

İbn Huzeyme (2522) Yezid b. Ebi Meryem – Kaz’a – İbn Amr radıyallahu anhuma yoluyla aynı lafızla rivayet etti.

3- Ebu Hureyre Radıyallahu Anh Hadisi

İbn Hibban (6/441) Muhammed b. İshak – Muhammed b. Abdirrahim – Ebu Asım (Dahhak b. Mahled) – İbn Aclan – babası - Ebu Hureyre radıyallahu anh yoluyla şöyle rivayet etti: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

لَا يَحِلُّ لِامْرَأَةٍ أَنْ تُسَافِرَ إِلَّا مَعَ ذُو مَحْرَمٍ

Bir kadının yanında mahremi bir erkek olmadan yolculuk yapması helal değildir.”

Burada mutlak bir yolculuk yasaklanmaktadır. Ancak bu şekilde rivayeti şazdır. Zira bunun isnadında Muhammed b. Aclan vardır.

İbn Hacer dedi ki: “İbn Aclan saduktur ancak Ebu Hureyre radıyallahu anh’ın hadislerini (hafızası bozulduktan sonra) karıştırmıştır.”

Yahya (b. Said) el-Kattan rahimehullah, İbn Aclan hakkında dedi ki: “Said el-Makburi doğrudan Ebu Hureyre radıyallahu anh’den, babası yoluyla Ebu Hureyre radıyallahu anh’den ve başka bir adam yoluyla Ebu Hureyre radıyallahu anh’den rivayet ederdi. (İbn Aclan hafızası bozulunca) bunları karıştırdı ve hepsini (Said el-Makburi’nin) Ebu Hureyre’den doğrudan rivayeti olarak nakletti.”

Nitekim Yahya el-Kattan bu rivayetin aslında İbn Aclan’ın babasından rivayeti değil de, Said el-Makburi’den işitmiş olabileceği bir rivayet olduğuna işaret için olsa gerek, hadisin aslını şöyle rivayet etmiştir:

Bezzar (15/125) bunu peşpeşe iki ayrı tarikten ve lafızları birbirine muhalif olarak şöyle rivayet etti:

Amr b. Ali (es-Sayrafi) – Yahya b. Said (el-Kattan) – İbn Ebi Zi’b – Said (b. el-Makburi) – babası – Ebu Hureyre radıyallahu anh yoluyla: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

ولاَ تسافر المرأة إلاَّ مع ذي محرم

“…Kadın mahremi yanında olmadan yolculuk etmesin..”

Bu rivayetin ardından Bezzar; Amr b. Ali (es-Sayrafi) – Ebu Amir (el-Akdî) – İbn Ebi Zi’b – Said – babası – Ebu Hureyre radıyallahu anh isnadıyla, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etti:

لاَ تُسَافِرُ المرأة مسيرة ثلاثة أيام إلاَّ مع ذي محرم

Kadın yanında mahremi olmadan üç günlük mesafe yolculuğa çıkmasın.”

Her iki isnad da Buhârî ve Muslim’in şartlarına göredir. Hadisin aslında üç günlük mesafe kaydı bulunmasına rağmen Yahya b. Said bu kaydı zikretmeden rivayet etmiştir. Şu halde Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bu hadiste kadını mahremi olmadan her yolculuktan mutlak olarak yasakladığını söyleyemeyiz. Yalnızca sonraki ravilerden biri – ki o imam Yahya b. Said el-Kattan rahimehullah’tır – bu hadisteki “üç günlük mesafe” kaydını zikretmemiştir. Muhtemelen bunu zikretmemesinin sebebi, Buhârî ve Muslim’in Ebu Hureyre radıyallahu anh’den diğer rivayetlerinde bu kaydın “bir gün bir gecelik mesafe” şeklinde geçiyor olmasıdır:

Buhârî (1088) ve Muslim (1339) Ebu Hureyre radiyallahu anh’den rivayet ediyorlar: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لاَ يَحِلُّ لِامْرَأَةٍ تُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَاليَوْمِ الآخِرِ أَنْ تُسَافِرَ مَسِيرَةَ يَوْمٍ وَلَيْلَةٍ لَيْسَ مَعَهَا حُرْمَةٌ

Allah’a ve âhiret gününe iman eden bir kadının yanında mahremi olmadan bir gün ve bir gecelik mesafeye yolculuk yapması helal değildir.”

Üç günlük mesafe kaydı ise aslında Ebu Hureyre radıyallahu anh’den başka sahabilerden sabit olmuştur. Ebu Hureyre radıyallahu anh’den sabit olan ise bir günlük yolculuk mesafesi kaydıdır.

Darekutni el-İlel’de (no:2042) Ebu Hureyre radıyallahu anh’den gelen rivayetin bütün tariklerini incelemiş ve illetlerine işaret etmiştir. Bu tarikler arasında Hafs b. Amr er-Rabali – Yahya b. Said el-Kattan – İbn Aclan – Said b. Ebi Said – Ebu Hureyre radıyallahu anh yoluyla şunu zikretmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

لا تحل لامرأة تؤمن بالله واليوم الاخر أن تسافر سفرا قال لا أدري مسيرة كم قال إلا ومعها ذو محرم

Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir kadın için yanında mahremi bulunmadan yolculuk etmesi helal değildir, ne kadar mesafelik bir yolculuk dediğini bilmiyorum.”

4- İbn Ömer Radıyallahu Anhuma Hadisi

İbn Hibban (6/440) el-Hasen b. Sufyan – Muhammed b. Abdillah b. Numeyr – babası – Ubeydullah b. Ömer – Nafi - İbn Ömer radiyallahu anhuma yoluyla rivayet ediyor: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لَا تُسَافِرُ الْمَرْأَةُ إِلَّا وَمَعَهَا ذُو مَحْرَمٍ

Kadın yanında mahremi bir erkek bulunmadan yolculuk etmesin.

Ebu Nuaym Mustahrac’da (3109) aynısını rivayet etmiştir. Bu isnad Buhârî ve Muslim’in şartlarına göre sahihtir.  Ancak burada Abdullah b. Numeyr mesafe kaydını zikretmemiştir.

Nitekim Buhârî (1087, 1086) ve Muslim’in (1338) Yahya b. Said el-Kattan ve Ebu Usame - Ubeydullah b. Ömer – Nafi İbn Ömer radiyallahu anhuma yoluyla rivayetlerinde şu lafızladır: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لاَ تُسَافِرِ المَرْأَةُ ثَلاَثًا إِلَّا مَعَ ذِي مَحْرَمٍ

Kadın, yanında mahremi bir (erkek) bulunmadan üç gün yolculuk yapamaz.”

 

Neticede Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bu hadisinde üç günlük yolculuk mesafesi kaydını zikretmiş olmasına rağmen, ravi tasarrufta bulunarak bu kaydı zikretmeden rivayet etmiştir.

5- İbn Abbas Radıyallahu Anhuma Hadisi

Buhârî (3006, 1862) ve Muslim (1341) Amr b. Dinar – Ma’bed mevla İbn Abbas - İbn Abbas radiyallahu anhuma yoluyla rivayet ediyorlar: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لاَ يَخْلُوَنَّ رَجُلٌ بِامْرَأَةٍ وَلاَ تُسَافِرَنَّ امْرَأَةٌ إِلَّا وَمَعَهَا مَحْرَمٌ فَقَامَ رَجُلٌ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ اكْتُتِبْتُ فِي غَزْوَةِ كَذَا وَكَذَا وَخَرَجَتِ امْرَأَتِي حَاجَّةً قَالَ اذْهَبْ فَحُجَّ مَعَ امْرَأَتِكَ

Bir kimse bir kadınla yalnız kalmasın. Kadınlar yanında mahremi bir erkek bulunmadan yolculuğa çıkmasınlar.” Bir adam kalkıp dedi ki:

“Ey Allah’ın rasulü! Falan gazveye yazıldım ve hanımım da hac için çıktı.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

 Git, hanımınla beraber hac yap.”

Amr b. Dinar’dan bunu Buhârî’nin rivayetinde Hammad b. Zeyd, Muslim’in rivayetinde Sufyan b. Uyeyne bu lafızla rivayet etmişlerdir.

Bezzar bunu: Ebu Asım (Dahhak b. Mahled) – İbn Cureyc – Amr b. Dinar – Ma’bed mevla İbn Abbas - İbn Abbas radıyallahu anhuma isnadıyla, şu lafızla rivayet etti: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

لَا تَحُجَّ امْرَأَةٌ إلَّا وَمَعَهَا مَحْرَمٌ فَقَالَ رَجُلٌ يَا نَبِيَّ اللَّهِ إنِّي اكْتُتِبْتُ فِي غَزْوَةِ كَذَا وَامْرَأَتِي حَاجَّةٌ قَالَ ارْجِعْ فَحُجَّ مَعَهَا

Kadın, yanında mahremi olmadan hac yapamaz.” Bir adam dedi ki:

“Ey Allah’ın nebisi! Ben falan gazveye yazıldım. Hanımım da hac yapacak.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Dön ve onunla beraber hac yap.”

Bunun isnadı Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahihtir. İbn Curayc tahdis sigası ile rivayet etmiştir. Bkz.: Tahavî Şerhu Meâni'l-Âsâr (1/356) el-Elbani es-Sahiha (3065) Zeylai Nasbu’r-Raye’de (3/10)

Görüldüğü gibi Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, kadının yanında mahremi olmadan hac yapmasını yasaklamış, Amr b. Dinar ise bu hadisi rivayet ederken bir defasında “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem kadını mahremsiz yolculuktan yasakladı” diye rivayet etmiştir.

Nitekim diğer bir rivayette lafzı şöyledir:

Darekutni (2/23) İbn Curayc – Amr b. Dinar – Ebu Ma’bed ve İkrime – İbn Abbas radıyallahu anhuma isnadıyla rivayet ediyor:

جَاءَ رَجُلٌ إِلَى الْمَدِينَةِ فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَيْنَ نَزَلْتَ؟ قَالَ عَلَى فُلَانَةَ قَالَ أَغْلَقَتْ عَلَيْكَ بَابَهَا لَا تَحُجَّنَّ امْرَأَةٌ إِلَّا وَمَعَهَا ذُو مُحْرِمٍ

“Bir adam Medine’ye gelmişti. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ona:

Nereye konuk oldun?” dedi. Adam: “Falan kadına” dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Senin üzerine kapısını kilitledi mi? Kadın yanında mahremi olmadan hac yapamaz.”

Bunun da isnadı Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahihtir. Bkz.: el-Elbani es-Sahiha (3065)

Bunu bu lafızla Abdurrazzak – İbn Curayc – Amr b. Dinar – İkrime ve Ebu Ma’bed – İbn Abbas radıyallahu anhuma yoluyla: İshak b. Rahuye (845) İbn Abdilberr el-İstizkar (4/413) ve İbn Hazm el-Muhalla’da (7/51) rivayet etmişlerdir. Bu isnad da Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahihtir.

Taberânî Mu’cemu’l-Kebir’de (11/249) ve Mu'cemu'l-Evsat’ta (8/194 no:8377) İbn Lehia – Halid b. Yezid – Amr b. Dinar – İkrime – İbn Abbas radıyallahu anhuma yoluyla aynısını rivayet etmiştir.

Bezzar (Keşfu’l-Estar 1488) ise Muhammed b. Ma’mer – Ebu Asım – Muhammed b. Muslim (et-Taifî) – Amr b. Dinar – İkrime – İbn Abbas radıyallahu anhuma yoluyla bu lafızla rivayet etmiştir.

Bezzar Musned’inde (11/411) Kabisa – Sufyan - İbn Curayc – Amr b. Dinar – Cabir b. Zeyd – İbn Abbas radıyallahu anhuma yoluyla şu şekilde rivayet etmiştir:

جَاءَ رَجُلٌ إِلَى النَّبِيّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ إِنِّي اكْتُتِبْتُ فِي غَزْوَةِ كَذَا وَكَذَا وَامْرَأَتِي تُرِيدُ أَنْ أَحُجَّ مَعَهَا قَالَ ارْجِعْ فَحُجَّ مَعَ امْرَأَتِكَ

“Bir adam Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve dedi ki: “Ben falan gazveye yazıldım. Hanımım da kendisiyle beraber hac yapmamı istiyor.” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Dön ve hanımınla beraber hac yap.”

Bezzar rivayetin ardından şöyle dedi: “Bu hadiste Kabisa iki yerde hata etmiştir. Çünkü hadiste adam: “gazveye yazıldım ve hanımım hac yapmak istiyor” demiş, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem de: “Kadın yanında mahremi olmadan yolculuk yapamaz” buyurmuştur. Bunu Amr (b. Dinar) ancak Ebu Ma’bed’den rivayet etmiştir. Kabisa ise Cabir b. Zeyd’den rivayet ettiğini söylemiştir.

Neticede İbn Abbas radıyallahu anhuma hadisi kadının yanında mahremi bir erkek olmadan hac yapmaktan yasaklamaktadır, mutlak yolculuktan değil!

Kadının Mahremsiz Bir Berid Mesafeye Yolculuğunun Yasaklığı

Kadının mahremsiz yolculuğunu yasaklayan rivayetler içinde en net olanı şu rivayettir:

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لَا تُسَافِرُ امْرَأَةُ بَرِيدًا إِلَّا وَمَعَهَا ذُو مَحْرَمٍ يحرم عليها

Kadın yanında mahremi olan bir erkek olmadan bir beridlik yolculuğa çıkamaz.”

Bunu Muslim'in şartına göre sahih isnadla: İbn Huzeyme (2526) İbn Hibban (6/438) Hâkim (1/610) Ebu Davud (1725) Tahavi Ahkamu’l-Kur’ân’da (71-72) ve Şerhu Meani’l-Asar’da (2/112) Beyhakî (3/139) İbn Asakir Tarihu Dımeşk’te (56/316)rivayet ettiler.

İbn Hibban bu hadisi rivayet ettikten sonra şöyle demiştir: “Bu haberi Suheyl b. Ebi Salih babasından işitmiş, babası (Ebu Salih) Ebu Hureyre radıyallahu anh’den rivayet etmiştir. Yine Said el-Makburi’den işitmiş, o da Ebu Hureyre radıyallahu anh’den rivayet etmiştir. Her ikisi de mahfuzdur.”

İbn Hibban bu sözleriyle, bu rivayette Suheyl’in yanıldığını iddia eden Darekutni’ye cevap vermiş olmaktadır. Yine bu lafzı şaz gören el-Elbani’ye de bir cevaptır.

Çünkü Suheyl b. Ebi Salih bunu Said el-Makburi – Ebu Hureyre radıyallahu anh yoluyla: “Kadın bir berid yolculuğa mahremsiz çıkamaz” lafzıyla rivayet etmiştir.

Yine diğer bir isnadda Suheyl b. Ebi Salih bunu babası Ebu Salih Zekvan – Ebu Hureyre radıyallahu anh yoluyla: “Kadın mahremi olmadan üç günlük yolculuğa çıkamaz” lafzıyla rivayet etmiştir.

Bu durum Suheyl’in hafızasının sağlamlığına delalet etmektedir. Hem el-Makburi’nin rivayet lafzını hem de babasının rivayet lafzını ayrı ayrı zabtetmiştir.

İbn Huzeyme rahimehullah rivayetin ardından: “Bir berid: Haşimî miliyle 12 mildir (24 km.) demiştir.

1 berid: 4 fersahtır. 1 fersah 3 mildir. Yani 1 berid 12 mil eder.

Milin tanımı ise Şafiilere göre insan adımı ile 4 bin adımdır. Bir adım 46.2 cm olarak takdir edilmektedir. Yani Şafiilere göre 1 berid: 22.176 metredir

Malikilere göre insan ziraı ile 3500 zira’dır. Bir zira: 48 cm.’dir. Yani Malikilere göre 1 berid: 20.160 metredir

Hanbeliler ise bir Haşimî mili 6000 zira veya 12000 ayak boyudur demişlerdir.

Yani Hanbelilere göre 1 berid: 34.560 metredir.

Buna göre 1 berid; 20 km. ile 35 km. arasında değişmektedir.

Bu mesafe de, Ebu Hureyre radıyallahu anh’den gelen 1 günlük mesafe kavliyle örtüşmektedir. Allah en iyi bilendir.

Kadının Mahremsiz Yolculuğu Hakkındaki Bu Hadisler Sefer Ruhsatları Hakkında Belirleyici Değildir

Es-San’anî Subulu’s-Selam’da (2/388) şöyle demiştir:

“Namazı kısaltma mesafesinin en azı hakkında İbn Ebî Şeybe İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan mevkuf olarak şöyle dediğini rivayet etmiştir:

إذا خرجت ميلا قصرت الصلاة

“Bir mil çıktığım zaman namazı kısalttım.” İsnadı sahihtir. Nitekim el-Bahr’da Davud (ez-Zahiri) rahimehullah’tan bu görüş rivayet edilmiştir. Bunlara (Muhammed b. Ali) el-Bakır, (Ca’fer b. Muhammed) es-Sadık, Ahmed b. İsa ve el-Hâdî ile başkalarının şu görüşü de katılır:

“Bir berid ve daha fazla mesafede namaz kısaltılır.” Bu konuda Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in Ebu Hureyre radıyallahu anh tarafından rivayet edilen şu hadisi delil getirdiler:

لا يحل لامرأة ‌تسافر ‌بريدا إلا ومعها محرم

“Kadının yanında mahremi olmadan bir berid yolculuk yapması helal değildir.” Bunu Ebû Dâvûd rivayet etmiştir. Dediler ki:

“Bir beridlik mesafe sefer olarak adlandırılmıştır.” Gizli kalmayacağı üzere bu mesafeden azının sefer olarak adlandırılmayacağına dair bir delil yoktur. Bu hadiste ancak kadın için yolculukta mahremin vacip olduğu mesafeyi sınırlamak söz konusudur. Burada namazı kısaltma mesafesi ile kadına mahremin vacip olacağı mesafe arasında bir bağlantı yoktur…”

Kadının yanında mahremi bulunmadan yolculuğa çıkması ise, bir berid mesafeye ulaştığı takdirde meşruluk sınırının dışına çıkmaktadır.

Bu mesafenin daha azındaki yolculuklara çıkmasını yasaklayan bir nas sabit olmamıştır. İbn Hazm, İmam Ahmed ve başkaları, kısa ya da uzun, adına yolculuk denebilecek her çıkışta kadının mahremsiz yolculuk etmesinin yasak olduğu kanaatlerini zikrederlerken İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan gelen mutlak lafzı delil getirmişlerdir.

İbn Abbas radıyallahu anhuma’nın bu rivayetinin ve mutlak lafızla gelen diğer rivayetlerin bu görüşe delil olamayacağını, vakitle sınırlı olan ve mutlak olarak gelen lafız farklılıklarının Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den ve ashabından değil de, sonraki ravilerin takdirlerinden kaynaklanmış olduğunu, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, kadının mahremsiz yolculuğunu mutlak lafızla değil de, kayıtlı lafızla yasaklamış olduğunu ve bu kayıtların en sarihinin bir berid mesafeyle kayıt olduğunu tahkik etmiş olduk.

Nitekim selefin hanımlarının uygulamasında bunun örneği mevcuttur:

Buhari (5224) ve Muslim (2182) Esma bt. Ebi Bekir radıyallahu anhuma’dan şöyle dediğini rivayet ettiler:

تَزَوَّجَنِي الزُّبَيْرُ وَمَا لَهُ فِي الأَرْضِ مِنْ مَالٍ وَلاَ مَمْلُوكٍ وَلاَ شَيْءٍ غَيْرَ نَاضِحٍ وَغَيْرَ فَرَسِهِ فَكُنْتُ أَعْلِفُ فَرَسَهُ وَأَسْتَقِي المَاءَ وَأَخْرِزُ غَرْبَهُ وَأَعْجِنُ وَلَمْ أَكُنْ أُحْسِنُ أَخْبِزُ وَكَانَ يَخْبِزُ جَارَاتٌ لِي مِنَ الأَنْصَارِ وَكُنَّ نِسْوَةَ صِدْقٍ وَكُنْتُ أَنْقُلُ النَّوَى مِنْ أَرْضِ الزُّبَيْرِ الَّتِي أَقْطَعَهُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَى رَأْسِي وَهِيَ مِنِّي عَلَى ثُلُثَيْ فَرْسَخٍ

“ez-Zubeyr radiyallahu anh benimle evlendi. Ne malı vardı, ne de kölesi. Bir su çeken deve ile bir de atı vardı. Atına yem verirdim, işini görür, nafaka­sına bakardım. Su çeken devesine çekirdek kırıyordum. Ona yem verir, sulardım. Kovası­nı tamir eder, hamurunu yoğururdum, ekmek yapmayı beceremezdim de ekmeği Ensâr'dan komşu kadınlar yaparlardı. Onlar sadık ve dü­rüst kadınlardı. Allah rasulü sallallahu aleyhi ve sellem'in ez-Zubeyr'e üçte iki fersah uzaklı­ğında parsellediği yerden çekirdekleri başım­da taşırdım…”

Üçte iki fersah; iki mil (yaklaşık 4 km.) mesafedir. Yani sahabe hanımları, bir beridden daha az mesafelere yanlarında mahrem bir erkek bulunmaksızın yolculuk etmekte sakınca görmemişlerdir.

Netice:

Kadının yanında mahremi bir erkek bulunmadan yolculuğa çıkmasını yasaklayan hadisler belli bir mesafeyle kayıtlı gelmiştir. Bu mesafenin tayini konusunda en net ibare bir berid ki bu da ortalama 28 km.’lik mesafedir.

Bu hadiste bir beridin zikredilmiş olması, bundan az mesafede yolculuğun söz konusu olmadığı anlamına gelmez. Bu mesafe kadının yolculuğunda helal ile haramın sınırı hakkındadır.

Yolculuk ruhsatlarından faydalanmak ise hem Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in fiilinde, hem de ashabının fiillerinde daha az mesafeli yolculuklarda sabit olmuştur.

Mesela Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem üç mil (7-10 km arası) mesafedeki Zu’l-Huleyfe’de namazı kısaltmıştır.

Yine Mekkeliler’in Mekke’ye bir mil (yaklaşık 1,8 km.) mesafedeki Mina’da namazı kısaltmaları sabit olmuştur.

Dıhyetu’l-Kelbi radıyallahu anh’ın 3 mil mesafelik yolculuğunda oruç tutmadığı, İbn Ömer radıyallahu anhuma’nın 1 mil mesafelik yolculuğunda namazı kısalttığı vb. örnekler sabit olmuştur.

Allah en iyi bilendir.


Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)