“Ey iman
edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdıkları zaman Allah’a ve rasûlüne
icabet edin ve bilin ki Allah kişi ile kalbi arasına girer, elbette O’nun
huzuruna toplanacaksınız.” (Enfal 24)
Ebu Mes’ud radiyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
إِنَّ
مِمَّا أَدْرَكَ النَّاسُ مِنْ كَلاَمِ النُّبُوَّةِ الأُولَى إِذَا لَمْ تَسْتَحْيِ
فَاصْنَعْ مَا شِئْتَ
“Muhakkak ki insanların ilk nübüvvet sözlerinden yetiştikleri
şeylerden birisi: “Utanmıyorsan dilediğini yap” sözüdür.” Buhârî (6120)
İbn Ömer radiyallahu anhuma’dan: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu:
الْحَيَاءُ
وَالْإِيمَانُ قُرِنَا جَمِيعًا فَإِذَا رُفِعَ أَحَدُهُمَا رُفِعَ الْآخَرُ
“Hayâ ve imân birlikte bağlıdır. Biri kaldırılınca diğeri de kalkar.”
Hakim (1/73)
Avn b. Abdillah rahimehullah’tan: “Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından biri bana Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etti:
إِنَّ
الْحَيَاءَ وَالْعَفَافَ وَالْعِيَّ عِيَّ اللِّسَانِ لَا عِيَّ الْقَلْبِ وَالْفِقْهَ
مِنَ الْإِيمَانِ وَهُنَّ مِمَّا يَزِدْنَ فِي الْآخِرَةِ وَيُنْقِصْنَ مِنَ الدُّنْيَا
وَمَا يَزِدْنَ فِي الْآخِرَةِ أَكْثَرُ وَإِنَّ الْبَذَاءَ وَالْجَفَاءَ وَالشُّحَّ
مِنَ النِّفَاقِ وَهُنَّ مِمَّا يَزِدْنَ فِي الدُّنْيَا وَيُنْقِصْنَ فِي الْآخِرَةِ
وَمَا يُنْقِصْنَ فِي الْآخِرَةِ
“Şüphesiz ki hayâ, iffetli olmak, kalpte
değil de dildeki acizlik ve fıkıh (kavrayışlı olmak) imandandır. Bunlar kişinin
ahiretteki kazancını artırır ama dünyadaki kazancını azaltırlar. Ancak ahirette
kazandırdıkları dünyada kaybettirdiklerinden daha fazladır. Edepsizlik, kabalık
ve tamahkârlık nifaktandır. Bunlar kişinin ahiretteki kazancını azaltır,
dünyadaki kazancını artırırlar. Ancak ahirette kaybettirdikleri dünyada
kazandırdıklarından çok daha fazladır.” Dârimî (526) Ma’mer Cami (755)
Enes radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
لَوْ
لَمْ تَكُونُوا تُذْنِبُونَ لَخَشِيتُ عَلَيْكُمْ مَا هُوَ أَكْبَرُ مِنْهُ
الْعُجْبَ
“Şayet sizler günah işleyen kimseler olmasaydınız, sizin hakkınızda
bundan daha kötüsü olan ucub/kendini beğenmişlikten korkardım.” Bezzar
(13/326)
Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu:
لَا
يَدْخُلُ الْجَنَّةَ مَنْ كَانَ فِي قَلْبِهِ مِثْقَالُ ذَرَّةٍ مِنْ كِبْرٍ قَالَ
رَجُلٌ إِنَّ الرَّجُلَ يُحِبُّ أَنْ يَكُونَ ثَوْبُهُ حَسَنًا وَنَعْلُهُ حَسَنَةً
قَالَ إِنَّ اللهَ جَمِيلٌ يُحِبُّ الْجَمَالَ الْكِبْرُ بَطَرُ الْحَقِّ وَغَمْطُ
النَّاسِ
“Kalbinde zerre ağırlığınca kibir bulunan Cennet’e giremez.” Bir
adam dedi ki:
“Muhakkak ki kişi elbisenin güzel olmasını ve ayakkabısının iyi olmasını
ister.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Muhakkak ki Allah Cemîl/güzeldir, güzelliği sever. Kibir; hakkı
inkâr etmek ve insanları küçümsemektir.” Muslim (91)
“İbn Ömer radiyallahu anhuma’dan:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim:
مَا مِنْ رَجُلٍ يَتَعَظَّمُ فِي نَفْسِهِ وَيَخْتَالُ فِي مِشْيَتِهِ
إِلا لَقِيَ اللَّهَ وَهُوَ عَلَيْهِ غَضْبَانُ
“Herhangi bir kimse kendisini büyük görür veya yürüyüşünde
böbürlenirse mutlaka Allah onu kendisine öfkeli olduğu halde karşılar.”
Ahmed (2/118)
Abdullah b. Amr radiyallahu anhuma’dan:
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim:
مَنْ
كَانَ فِي قَلْبِهِ مِثْقَالُ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ مِنْ كِبْرٍ أَكَبَّهُ
اللَّهُ عز وجل فِي النَّارِ عَلَى وَجْهِهِ
“Kimin kalbinde hardal tanesi kadar kibir varsa Allah Azze ve Celle
onu Cehenneme yüzü üzere yuvarlar.” Ahmed (2/215)
Ebu Curey Cabir b. Suleym el-Huceymî radiyallahu
anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
لَا تَسُبَّنَّ أَحَدًا قَالَ فَمَا سَبَبْتُ بَعْدَهُ
حُرًّا وَلَا عَبْدًا وَلَا بَعِيرًا وَلَا شَاةً قَالَ وَلَا تَحْقِرَنَّ شَيْئًا
مِنْ الْمَعْرُوفِ وَأَنْ تُكَلِّمَ أَخَاكَ وَأَنْتَ مُنْبَسِطٌ إِلَيْهِ
وَجْهُكَ إِنَّ ذَلِكَ مِنْ الْمَعْرُوفِ وَارْفَعْ إِزَارَكَ إِلَى نِصْفِ
السَّاقِ فَإِنْ أَبَيْتَ فَإِلَى الْكَعْبَيْنِ وَإِيَّاكَ وَإِسْبَالَ
الْإِزَارِ فَإِنَّهَا مِنْ الْمَخِيلَةِ وَإِنَّ اللهَ لَا يُحِبُّ الْمَخِيلَةَ
وَإِنْ امْرُؤٌ شَتَمَكَ وَعَيَّرَكَ بِمَا يَعْلَمُ فِيكَ فَلَا تُعَيِّرْهُ
بِمَا تَعْلَمُ فِيهِ فَإِنَّمَا وَبَالُ ذَلِكَ عَلَيْهِ
“Kimseye
sövme”. Ondan sonra ben hiçbir hür insana, köleye, deveye ve koyuna sövmedim.
Sonra tavsiyesine devamla şöyle buyurdu:
“Hiçbir iyiliği küçümseme. Müslüman
kardeşinle güler yüzle konuşmanı da küçümseme. Çünkü bu da bir iyiliktir. Eteği
dizinin yarısına kadar yukarı kaldır. Eğer bunu kabul etmezsen topuklarına
kadar kaldır. Fakat eteğini daha aşağıya salıvermekten sakın. Çünkü bu
büyüklenme alametidir. Allah büyüklenmeyi sevmez. Eğer bir kimse sana söverse
ve sende olduğunu bildiğin bir şeyden dolayı seni ayıplayacak olursa, sen de
onda olduğunu bildiğin bir şeyden dolayı onu ayıplama. Çünkü bunun vebali
onadır.” Ahmed (3/483, 4/65) Ebû Dâvûd (4084)
Ebu Hureyre radıyallahu anh’ten: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
إِيَّاكُمْ وَالظَّنَّ فَإِنَّ الظَّنَّ أَكْذَبُ
الْحَدِيثِ وَلَا تَحَسَّسُوا وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا تَنَافَسُوا وَلَا
تَحَاسَدُوا وَلَا تَبَاغَضُوا وَلَا تَدَابَرُوا وَكُونُوا عِبَادَ اللهِ
إِخْوَانًا
“Sizi zandan sakındırırım. Zira zan sözün en yalanıdır. Birbirinizi gizlice dinlemeyin, birbirinizin ayıplarını araştırmayın,
birbirinizle rekabet etmeyin, birbirinize haset
etmeyin, birbirinize buğz etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, Allah’ın kardeş
kulları olun.” Muslim (2563)
Sa’d b. Ebi Vakkas radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
كُلُّ
خُلَّةٍ يُطْبَعُ أَوْ قَالَ يُطْوَى عَلَيْهَا الْمُؤْمِنُ شَكَّ عَلِيُّ بْنُ
هَاشِمٍ إِلَّا الْخِيَانَةَ وَالْكَذِبَ
“Mü’minde bütün hasletler bulunabilir ancak hıyanet ve yalan bulunmaz.”
Ebu Ya’la (2/67)
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den: Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu:
الْمُؤْمِنُ يَأْلَفُ وَلَا خَيْرَ فِيمَنْ لَا يَأْلَفُ وَلَا يُؤْلَفُ
“Mü’min; kendisiyle ülfet edilen kimsedir. Ülfet etmeyen ve ülfet
edilmeyen kimsede hayır yoktur.” Ahmed (2/400)
Enes b. Malik radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
لَمَّا
عُرِجَ بِي مَرَرْتُ بِقَوْمٍ لَهُمْ أَظْفَارٌ مِنْ نُحَاسٍ يَخْمُشُونَ صُدُورَهُمْ
فَقُلْتُ مَنْ هَؤُلَاءِ يَا جِبْرِيلُ؟ قَالَ هَؤُلَاءِ الَّذِينَ يَأْكُلُونَ لُحُومَ
النَّاسِ وَيَقَعُونَ فِي أَعْرَاضِهِمْ
“Miraca
çıkarıldığımda bakırdan tırnakları olan ve göğüslerini tırmalayan bir topluluğa
uğradım. Ben:
“Bunlar
kimlerdir ey Cibril?” dedim. Dedi ki:
“Bunlar
insanların etlerini yiyen ve ırzlarına dil uzatanlardır.” Ahmed (3/224) Ebû Dâvûd (4878)
Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu:
إِنَّ
اللهَ يَرْضَى لَكُمْ ثَلَاثًا وَيَكْرَهُ لَكُمْ ثَلَاثًا فَيَرْضَى لَكُمْ أَنْ تَعْبُدُوهُ
وَلَا تُشْرِكُوا بِهِ شَيْئًا وَأَنْ تَعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللهِ جَمِيعًا وَلَا
تَفَرَّقُوا وَيَكْرَهُ لَكُمْ قِيلَ وَقَالَ وَكَثْرَةَ السُّؤَالِ وَإِضَاعَةِ الْمَالِ
“Muhakkak ki Allah sizin için üç şeyden razı olur, üç şeyden
hoşlanmaz. Sizin için kendisine hiçbir şeyi ortak koşmadan ibadet etmenizden,
Allah’ın ipine hep birlikte sımsıkı sarılmanızdan ve ayrılığa düşmemenizden
razı olur. Sizin için dedikodu yapmanızdan, çok soru sormaktan ve malı zayi
etmekten hoşlanmaz.” Muslim (1715)
İbn Mes’ûd radıyallahu anh’den: Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
أَلَا
أُنَبِّئُكُمْ مَا الْعَضْهُ؟ هِيَ النَّمِيمَةُ الْقَالَةُ بَيْنَ النَّاسِ
“Dikkat edin! Size yalan ve iftiranın ne olduğunu haber
vereyim mi? O insanlar arasında laf taşımaktır.” Muslim (2606)
Muaviye radıyallahu
anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
إِنَّكَ
إِنِ اتَّبَعْتَ عَوْرَاتِ النَّاسِ أَفْسَدْتَهُمْ أَوْ كِدْتَ أَنْ تُفْسِدَهُمْ
“Şayet sen müslümanların kusurlarını
araştıracak olursan onları kötülüğe sevk etmiş olursun.” Ebû Dâvûd (4888)
Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
لَا
يَسْتُرُ عَبْدٌ عَبْدًا فِي الدُّنْيَا إِلَّا سَتَرَهُ اللهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ
“Dünyada bir kul, bir kulun ayıbını örterse mutlaka Allah da kıyamet
gününde onun ayıbını örter.” Muslim (2590)
Mekhul rahimehullah dedi ki:
أَنَّ عُقْبَةَ بْنَ عَامِرٍ أَتَى مَسْلَمَةَ بْنَ مُخَلَّدٍ وَكَانَ
بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْبَوَّابِ شَيْءٌ فَسَمِعَ صَوْتَهُ فَأَذِنَ لَهُ فَقَالَ إِنِّي
لَمْ آتِكَ زَائِرًا وَلَكِنْ جِئْتُكَ بِحَاجَةٍ أَتَذْكُرُ يَوْمَ قَالَ رَسُولُ
اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ نَعَمْ قَالَ لِهَذَا جِئْتُ
Ukbe b. Amir radiyallahu
anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
مَنْ عَلِمَ مِنْ أَخِيهِ سَيِّئَةً فَسَتَرَهَا
سَتَرَ اللهُ عَلَيْهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ
“Kim bir kardeşinde kötülük bilir de onu örterse Allah da
kıyamet gününde onun kötülüğünü örter.” Ahmed (4/104)
Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu ki:
…وَمَنْ
اسْتَمَعَ إِلَى حَدِيثِ قَوْمٍ وَلَا يُعْجِبُهُمْ أَنْ يُسْتَمَعَ حَدِيثُهُمْ أُذِيبَ
فِي أُذُنِهِ الْآنُكُ وَمَنْ تَحَلَّمَ كَاذِبًا دُفِعَ إِلَيْهِ شَعِيرَةٌ وَعُذِّبَ
حَتَّى يَعْقِدَ بَيْنَ طَرَفَيْهَا وَلَيْسَ بِعَاقِدٍ
“…Kim,
hoşlanmadıkları halde bir topluluğun konuşmalarını dinlerse kulaklarına kurşun
eritilir. Kim görmediği rüyayı görmüş gibi yalan söylerse kendisine bir arpa
tanesi verilir, iki ucunu düğümleyinceye kadar azap edilir. Onun iki ucunu
düğümleyebilecek de değildir.” Ahmed (2/504)
İbn Ömer radiyallahu
anhuma’dan: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem minbere çıktı ve yüksek
sesle şöyle seslendi:
يَا مَعْشَرَ مَنْ أَسْلَمَ بِلِسَانِهِ وَلَمْ يُفْضِ الْإِيمَانُ
إِلَى قَلْبِهِ لَا تُؤْذُوا الْمُسْلِمِينَ وَلَا تُعَيِّرُوهُمْ وَلَا
تَتَّبِعُوا عَوْرَاتِهِمْ فَإِنَّهُ مَنْ تَتَبَّعَ عَوْرَةَ أَخِيهِ الْمُسْلِمِ
تَتَبَّعَ اللهُ عَوْرَتَهُ وَمَنْ تَتَبَّعَ اللهُ عَوْرَتَهُ يَفْضَحْهُ وَلَوْ
فِي جَوْفِ رَحْلِهِ قَالَ وَنَظَرَ ابْنُ عُمَرَ يَوْمًا إِلَى الْبَيْتِ أَوْ
إِلَى الْكَعْبَةِ فَقَالَ: مَا أَعْظَمَكِ وَأَعْظَمَ حُرْمَتَكِ وَالْمُؤْمِنُ
أَعْظَمُ حُرْمَةً عِنْدَ اللهِ مِنْكِ
“Ey diliyle iman edip de iman kalbine ulaşmayan
kimseler topluluğu! Müslümanlara eziyet vermeyin, onları ayıplamayın, onların
kusurlarını araştırmayın. Zira kim müslüman kardeşinin kusurunu takip ederse
Allah da onun kusurunu takip eder. Allah da kimin kusurunu takip ederse evinin
ortasında olsa dahi onu utandırır.” İbn Ömer radiyallahu anhuma bir gün
Kâbe’ye doğru baktı ve dedi ki:
“Sen ne büyüksün ve hürmetin ne büyüktür! Mü’minin
Allah katındaki hürmeti ise senden daha büyüktür.” Tirmizî (2032)
Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem’i şöyle buyururken işittim:
كُلُّ أُمَّتِي مُعَافًى إِلَّا المُجَاهِرِينَ وَإِنَّ مِنَ
المُجَاهَرَةِ أَنْ يَعْمَلَ الرَّجُلُ بِاللَّيْلِ عَمَلًا ثُمَّ يُصْبِحَ وَقَدْ
سَتَرَهُ اللَّهُ عَلَيْهِ فَيَقُولَ يَا فُلاَنُ عَمِلْتُ البَارِحَةَ كَذَا وَكَذَا
وَقَدْ بَاتَ يَسْتُرُهُ رَبُّهُ وَيُصْبِحُ يَكْشِفُ سِتْرَ اللَّهِ عَنْهُ
“Mucahirler (günahlarını açıklayanlar) dışında ümmetimin tamamı
affedilir. Kişinin gece bir amel işleyip, Allah onu örttüğü halde sabah:
“Ey falan! Ben dün akşam şöyle ve şöyle yaptım” demesi de günahı
açıklamadandır. Hâlbuki rabbi onu gizlemiş olarak gecelemişti, kendisi Allah’ın
örttüğü suçunu sabah ortaya koymaktadır.” Buhârî (6069) Muslim (2990)
Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu:
سِبَابُ
المُسْلِمِ فُسُوقٌ وَقِتَالُهُ كُفْرٌ
“Müslümana sövmek günahkârlık, onu öldürmek ise bir küfürdür.” Buhârî
(48) Muslim (64)
Iyaz b. Himar radiyallahu anh dedi ki:
قُلْتُ
يَا رَسُولَ اللَّهِ الرَّجُلُ مِنْ قَوْمِي يَشْتُمُنِي وَهُوَ دُونِي؟ فَقَالَ
رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الْمُسْتَبَّانِ شَيْطَانَانِ
يَتَهَاتَرَانِ وَيَتَكَاذَبَانِ فَمَا قَالَا فَهُوَ عَلَى الْبَادِئِ حَتَّى
يَعْتَدِيَ الْمَظْلُومُ
“Ben dedim ki: “Ey Allah’ın rasulü! Kavmimden bir adam bana açıktan
sövüyor, ben sövmüyorum.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Birbirilerine açıktan söven iki kişi, birbirleri aleyhine boş
iddiada bulunup yalan söyleyen iki şeytandır. Mazlum olan taşkınlık yapmadığı
sürece her ikisinin de söyledikleri ilk başlatanın üzerine olur.” Tayalisi
(1176) Ahmed (4/162)
Humeyd b. Abdirrahman rahimehullah dedi ki:
عَنْ
رَجُلٍ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ يا
رسول الله أَوْصِنِي بِكَلِمَاتٍ أَعِيشُ لهن
وَلَا تُكْثِرْ عَلَيَّ فَأَنْسَى قَالَ
اجْتَنِبِ الْغَضَبَ فَأَعَادَ عَلَيْهِ قال اجْتَنِبِ الْغَضَبَ فَأَعَادَ
عَلَيْهِ قَالَ اجْتَنِبِ الْغَضَبَ
فَفَكَّرْتُ حِينَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَإِذَا
الْغَضَبُ يَجْمَعُ الشَّرَّ كُلَّهُ
“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından biri dedi ki:
“Ey Allah’ın rasulü! Bana kendisiyle amel edeceğim sözler tavsiye et,
çok şey söyleme ki unutmayayım.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu
ki:
“Öfkeden uzak dur.” Adam tekrar tavsiye istedi, Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem yine:
“Öfkeden uzak dur” buyurdu. Tekrar tavsiye isteyince Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem yine:
“Öfkeden uzak dur” buyurdu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem böyle
deyince düşündüm de öfkenin her türlü kötülüğü barındırdığını gördüm.” Ahmed (5/373)
Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
لَيْسَ
الْمُؤْمِنُ بِالطَّعَّانِ وَلا اللَّعَّانِ وَلا الْفَاحِشِ وَلا الْبَذِيءِ
“Mü’min; çokça hakaret edici değildir, çokça lânet edici değildir,
çirkinlik yapan bir kimse değildir ve müstehcen konuşan biri de değildir.” Buhârî
Edebu’l-Mufred (332)
Abdurrahman b. Ebi Leyla
rahimehullah’tan: “Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabı bize şöyle
rivayet etti:
أَنَّهُمْ
كَانُوا يَسِيرُونَ مَعَ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَنَامَ رَجُلٌ
مِنْهُمْ فَانْطَلَقَ بَعْضُهُمْ إِلَى حَبْلٍ مَعَهُ فَأَخَذَهُ فَفَزِعَ فَقَالَ
رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا يَحِلُّ لِمُسْلِمٍ أَنْ يُرَوِّعَ
مُسْلِمًا
“Onlar Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem ile beraber yolculuktaydılar. Bir adam uyudu, diğeri de onun
yanındaki ipi aldı. Adam uyanınca korktu. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir müslümanın bir müslümanı korkutması
helal değildir.” Ebû Dâvûd (5004) Ahmed (5/362)
Bu ve buna benzer İslâm ahlâkına dair naslarla kendi
nefsini hesaba çekmeyen, bilakis başkalarını kusurlu görmekle meşgul olup kendi
kusurlarını görmezden gelen ve kendini temize çeken kimse kötü ahlâklı bir
kimse demektir.
Ahlâkını
güzelleştirmeyen kimse imana ve İslam’a ehemmiyet vermeyen bir kimsedir.
Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu:
إِنَّمَا
بُعِثْتُ لِأُتَمِّمَ صَالِحَ الْأَخْلَاقِ
“Ben ancak salih ahlâkı tamamlamak üzere
gönderildim.” Buhârî Edebu’l-Mufred (273)
Müslümanları elinden, dilinden ve kalbinin
haset, kin, nefret, kibir, ucub, kötü zan gibi şerli amellerinden korumayan
kimse “Müslüman” ismine layık olmaz. Bilakis o nifaktan şubeler üzerindedir.
Kendi nefsindeki cahiliye ve nifak
hasletlerini tedavi etmek için çabalamayan, “Ben böyleyim, değişmem” diyen
kimse müslümanların kardeşliğini hak etmez!
Zira zahirde müslüman olduğunu izhar
ettiği için müslümanların kendisini kardeş bildiği, fakat kalbinin, azalarının
ve dilinin amelleriyle müslümanlara selametlik vermeyen ne de çok kimse vardır!
Her
birimiz kendi nefsimizi, diğer müslümanlara karşı hayır beklenen mi, yoksa
şerrinden emin olunmayan birimiyiz diye hesaba çekmek zorundayız.
Abdullah b. Amr radiyallahu anhuma’dan: “Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu
المُسْلِمُ
مَنْ سَلِمَ المُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ وَالمُهَاجِرُ مَنْ هَجَرَ مَا
نَهَى اللَّهُ عَنْهُ
“Müslüman; diğer müslümanların dilinden ve
elinden selamette oldukları kimsedir. Muhacir; Allah’ın yasakladığı şeyleri terk
edendir.” Buhârî (10)
Enes b. Malik radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
الْمُؤْمِنُ
مَنْ أَمِنَهُ النَّاسُ وَالْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ
وَالْمُهَاجِرُ مَنْ هَجَرَ السُّوءَ وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لاَ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ
عَبْدٌ لاَ يَأْمَنُ جَارُهُ بَوَائِقَهُ
“Mü’min; insanların kendisinden emin oldukları kimsedir. Müslüman;
diğer müslümanların dilinden ve elinden selamette oldukları kimsedir. Muhacir;
kötülükleri terk eden kimsedir. Nefsim elinde olana yemin ederim ki, kul
komşusunu kendisinin kötülüklerinden güvende kılmadıkça cennete giremez.”
Ahmed (3/154) İbn Hibban (2/264)
Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu:
خَيْرُكُمْ
مَنْ يُرْجَى خَيْرُهُ وَيُؤْمَنُ شَرُّهُ وَشَرُّكُمْ مَنْ لَا يُرْجَى خَيْرُهُ
وَلَا يُؤْمَنُ شَرُّهُ
“Hayırlılarınız kendisinden hayır umulan
ve şerrinden emin olunan kimselerdir. Şerlileriniz ise kendisinden hayır
beklenmeyen ve şerrinden emin olunmayan kimselerdir.” Ahmed (2/368) Tirmizî
(2263)
Ebu Zerr radiyallahu anh’den: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu
ki:
تَدَعُ
النَّاسَ مِنَ الشَّرِّ فَإِنَّهَا صَدَقَةٌ تَصَدَّقُ بِهَا عَلَى نَفْسِكَ
“Şerrini insanlardan men et; zira bu, senden
sana bir sadakadır.” Buhârî (2518) Muslim (84)