Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

31 Ekim 2023 Salı

Müslüman İslâm Ahlâkını Gözeten Kimsedir

 

Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdıkları zaman Allah’a ve rasûlüne icabet edin ve bilin ki Allah kişi ile kalbi arasına girer, elbette O’nun huzuruna toplanacaksınız.” (Enfal 24)

Ebu Mes’ud radiyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

إِنَّ مِمَّا أَدْرَكَ النَّاسُ مِنْ كَلاَمِ النُّبُوَّةِ الأُولَى إِذَا لَمْ تَسْتَحْيِ فَاصْنَعْ مَا شِئْتَ

Muhakkak ki insanların ilk nübüvvet sözlerinden yetiştikleri şeylerden birisi: “Utanmıyorsan dilediğini yap” sözüdür.” Buhârî (6120)

İbn Ömer radiyallahu anhuma’dan: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

الْحَيَاءُ وَالْإِيمَانُ قُرِنَا جَمِيعًا فَإِذَا رُفِعَ أَحَدُهُمَا رُفِعَ الْآخَرُ

Hayâ ve imân birlikte bağlıdır. Biri kaldırılınca diğeri de kalkar.” Hakim (1/73)

Avn b. Abdillah rahimehullah’tan: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından biri bana Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etti:

إِنَّ الْحَيَاءَ وَالْعَفَافَ وَالْعِيَّ عِيَّ اللِّسَانِ لَا عِيَّ الْقَلْبِ وَالْفِقْهَ مِنَ الْإِيمَانِ وَهُنَّ مِمَّا يَزِدْنَ فِي الْآخِرَةِ وَيُنْقِصْنَ مِنَ الدُّنْيَا وَمَا يَزِدْنَ فِي الْآخِرَةِ أَكْثَرُ وَإِنَّ الْبَذَاءَ وَالْجَفَاءَ وَالشُّحَّ مِنَ النِّفَاقِ وَهُنَّ مِمَّا يَزِدْنَ فِي الدُّنْيَا وَيُنْقِصْنَ فِي الْآخِرَةِ وَمَا يُنْقِصْنَ فِي الْآخِرَةِ

Şüphesiz ki hayâ, iffetli olmak, kalpte değil de dildeki acizlik ve fıkıh (kavrayışlı olmak) imandandır. Bunlar kişinin ahiretteki kazancını artırır ama dünyadaki kazancını azaltırlar. Ancak ahirette kazandırdıkları dünyada kaybettirdiklerinden daha fazladır. Edepsizlik, kabalık ve tamahkârlık nifaktandır. Bunlar kişinin ahiretteki kazancını azaltır, dünyadaki kazancını artırırlar. Ancak ahirette kaybettirdikleri dünyada kazandırdıklarından çok daha fazladır.” Dârimî (526) Ma’mer Cami (755)

Enes radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لَوْ لَمْ تَكُونُوا تُذْنِبُونَ لَخَشِيتُ عَلَيْكُمْ مَا هُوَ أَكْبَرُ مِنْهُ الْعُجْبَ

Şayet sizler günah işleyen kimseler olmasaydınız, sizin hakkınızda bundan daha kötüsü olan ucub/kendini beğenmişlikten korkardım.” Bezzar (13/326)

Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لَا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ مَنْ كَانَ فِي قَلْبِهِ مِثْقَالُ ذَرَّةٍ مِنْ كِبْرٍ قَالَ رَجُلٌ إِنَّ الرَّجُلَ يُحِبُّ أَنْ يَكُونَ ثَوْبُهُ حَسَنًا وَنَعْلُهُ حَسَنَةً قَالَ إِنَّ اللهَ جَمِيلٌ يُحِبُّ الْجَمَالَ الْكِبْرُ بَطَرُ الْحَقِّ وَغَمْطُ النَّاسِ

Kalbinde zerre ağırlığınca kibir bulunan Cennet’e giremez.” Bir adam dedi ki:

“Muhakkak ki kişi elbisenin güzel olmasını ve ayakkabısının iyi olmasını ister.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Muhakkak ki Allah Cemîl/güzeldir, güzelliği sever. Kibir; hakkı inkâr etmek ve insanları küçümsemektir.” Muslim (91)

 “İbn Ömer radiyallahu anhuma’dan: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim:

مَا مِنْ رَجُلٍ يَتَعَظَّمُ فِي نَفْسِهِ وَيَخْتَالُ فِي مِشْيَتِهِ إِلا لَقِيَ اللَّهَ وَهُوَ عَلَيْهِ غَضْبَانُ

Herhangi bir kimse kendisini büyük görür veya yürüyüşünde böbürlenirse mutlaka Allah onu kendisine öfkeli olduğu halde karşılar.” Ahmed (2/118)

 Abdullah b. Amr radiyallahu anhuma’dan: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim:

مَنْ كَانَ فِي قَلْبِهِ مِثْقَالُ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ مِنْ كِبْرٍ أَكَبَّهُ اللَّهُ عز وجل فِي النَّارِ عَلَى وَجْهِهِ

Kimin kalbinde hardal tanesi kadar kibir varsa Allah Azze ve Celle onu Cehenneme yüzü üzere yuvarlar.” Ahmed (2/215)

Ebu Curey Cabir b. Suleym el-Huceymî radiyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لَا تَسُبَّنَّ أَحَدًا قَالَ فَمَا سَبَبْتُ بَعْدَهُ حُرًّا وَلَا عَبْدًا وَلَا بَعِيرًا وَلَا شَاةً قَالَ وَلَا تَحْقِرَنَّ شَيْئًا مِنْ الْمَعْرُوفِ وَأَنْ تُكَلِّمَ أَخَاكَ وَأَنْتَ مُنْبَسِطٌ إِلَيْهِ وَجْهُكَ إِنَّ ذَلِكَ مِنْ الْمَعْرُوفِ وَارْفَعْ إِزَارَكَ إِلَى نِصْفِ السَّاقِ فَإِنْ أَبَيْتَ فَإِلَى الْكَعْبَيْنِ وَإِيَّاكَ وَإِسْبَالَ الْإِزَارِ فَإِنَّهَا مِنْ الْمَخِيلَةِ وَإِنَّ اللهَ لَا يُحِبُّ الْمَخِيلَةَ وَإِنْ امْرُؤٌ شَتَمَكَ وَعَيَّرَكَ بِمَا يَعْلَمُ فِيكَ فَلَا تُعَيِّرْهُ بِمَا تَعْلَمُ فِيهِ فَإِنَّمَا وَبَالُ ذَلِكَ عَلَيْهِ

 Kimseye sövme”. Ondan sonra ben hiçbir hür insana, köleye, deveye ve koyuna sövme­dim. Sonra tavsiyesine devamla şöyle buyurdu:

Hiçbir iyiliği küçümseme. Müslüman kardeşinle güler yüzle konuşmanı da küçümseme. Çünkü bu da bir iyiliktir. Eteği dizinin yarısına kadar yukarı kaldır. Eğer bunu kabul etmezsen topukları­na kadar kaldır. Fakat eteğini daha aşağıya salıvermekten sakın. Çünkü bu büyüklenme alametidir. Allah büyüklenmeyi sevmez. Eğer bir kimse sana söverse ve sende olduğunu bildiğin bir şeyden dola­yı seni ayıplayacak olursa, sen de onda olduğunu bildiğin bir şeyden dolayı onu ayıplama. Çünkü bunun vebali onadır.” Ahmed (3/483, 4/65) Ebû Dâvûd (4084)

Ebu Hureyre radıyallahu anh’ten: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

إِيَّاكُمْ وَالظَّنَّ فَإِنَّ الظَّنَّ أَكْذَبُ الْحَدِيثِ وَلَا تَحَسَّسُوا وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا تَنَافَسُوا وَلَا تَحَاسَدُوا وَلَا تَبَاغَضُوا وَلَا تَدَابَرُوا وَكُونُوا عِبَادَ اللهِ إِخْوَانًا

Sizi zandan sakındırırım. Zira zan sözün en yalanıdır. Birbirinizi gizlice dinlemeyin, birbirinizin ayıplarını araştırmayın, birbirinizle rekabet etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize buğz etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, Allah’ın kardeş kulları olun.” Muslim (2563)

Sa’d b. Ebi Vakkas radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

كُلُّ خُلَّةٍ يُطْبَعُ أَوْ قَالَ يُطْوَى عَلَيْهَا الْمُؤْمِنُ شَكَّ عَلِيُّ بْنُ هَاشِمٍ إِلَّا الْخِيَانَةَ وَالْكَذِبَ

Mü’minde bütün hasletler bulunabilir ancak hıyanet ve yalan bulunmaz.” Ebu Ya’la (2/67)

Ebû Hureyre radıyallahu anh’den: Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

الْمُؤْمِنُ يَأْلَفُ وَلَا خَيْرَ فِيمَنْ لَا يَأْلَفُ وَلَا يُؤْلَفُ

Mü’min; kendisiyle ülfet edilen kimsedir. Ülfet etmeyen ve ülfet edilmeyen kimsede hayır yoktur.” Ahmed (2/400)

Enes b. Malik radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لَمَّا عُرِجَ بِي مَرَرْتُ بِقَوْمٍ لَهُمْ أَظْفَارٌ مِنْ نُحَاسٍ يَخْمُشُونَ صُدُورَهُمْ فَقُلْتُ مَنْ هَؤُلَاءِ يَا جِبْرِيلُ؟ قَالَ هَؤُلَاءِ الَّذِينَ يَأْكُلُونَ لُحُومَ النَّاسِ وَيَقَعُونَ فِي أَعْرَاضِهِمْ

Miraca çıkarıldığımda bakırdan tırnakları olan ve göğüslerini tırmalayan bir topluluğa uğradım. Ben: 

“Bunlar kimlerdir ey Cibril?” dedim. Dedi ki:

“Bunlar insanların etlerini yiyen ve ırzlarına dil uzatanlardır.” Ahmed (3/224) Ebû Dâvûd (4878)

Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

إِنَّ اللهَ يَرْضَى لَكُمْ ثَلَاثًا وَيَكْرَهُ لَكُمْ ثَلَاثًا فَيَرْضَى لَكُمْ أَنْ تَعْبُدُوهُ وَلَا تُشْرِكُوا بِهِ شَيْئًا وَأَنْ تَعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللهِ جَمِيعًا وَلَا تَفَرَّقُوا وَيَكْرَهُ لَكُمْ قِيلَ وَقَالَ وَكَثْرَةَ السُّؤَالِ وَإِضَاعَةِ الْمَالِ

Muhakkak ki Allah sizin için üç şeyden razı olur, üç şeyden hoşlanmaz. Sizin için kendisine hiçbir şeyi ortak koşmadan ibadet etmenizden, Allah’ın ipine hep birlikte sımsıkı sarılmanızdan ve ayrılığa düşmemenizden razı olur. Sizin için dedikodu yapmanızdan, çok soru sormaktan ve malı zayi etmekten hoşlanmaz.” Muslim (1715)

İbn Mes’ûd radıyallahu anh’den: Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

أَلَا أُنَبِّئُكُمْ مَا الْعَضْهُ؟ هِيَ النَّمِيمَةُ الْقَالَةُ بَيْنَ النَّاسِ

Dikkat edin! Size yalan ve iftiranın ne olduğunu haber vereyim mi? O insanlar arasında laf taşımaktır.” Muslim (2606)

Muaviye radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

إِنَّكَ إِنِ اتَّبَعْتَ عَوْرَاتِ النَّاسِ أَفْسَدْتَهُمْ أَوْ كِدْتَ أَنْ تُفْسِدَهُمْ

Şayet sen müslümanların kusurlarını araştıracak olursan onları kötülüğe sevk etmiş olursun.” Ebû Dâvûd (4888)

Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لَا يَسْتُرُ عَبْدٌ عَبْدًا فِي الدُّنْيَا إِلَّا سَتَرَهُ اللهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ

Dünyada bir kul, bir kulun ayıbını örterse mutlaka Allah da kıyamet gününde onun ayıbını örter.” Muslim (2590)

Mekhul rahimehullah dedi ki:

أَنَّ عُقْبَةَ بْنَ عَامِرٍ أَتَى مَسْلَمَةَ بْنَ مُخَلَّدٍ وَكَانَ بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْبَوَّابِ شَيْءٌ فَسَمِعَ صَوْتَهُ فَأَذِنَ لَهُ فَقَالَ إِنِّي لَمْ آتِكَ زَائِرًا وَلَكِنْ جِئْتُكَ بِحَاجَةٍ أَتَذْكُرُ يَوْمَ قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ نَعَمْ قَالَ لِهَذَا جِئْتُ

Ukbe b. Amir radiyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

 مَنْ عَلِمَ مِنْ أَخِيهِ سَيِّئَةً فَسَتَرَهَا سَتَرَ اللهُ عَلَيْهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ

Kim bir kardeşinde kötülük bilir de onu örterse Allah da kıyamet gününde onun kötülüğünü örter.” Ahmed (4/104)

Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

وَمَنْ اسْتَمَعَ إِلَى حَدِيثِ قَوْمٍ وَلَا يُعْجِبُهُمْ أَنْ يُسْتَمَعَ حَدِيثُهُمْ أُذِيبَ فِي أُذُنِهِ الْآنُكُ وَمَنْ تَحَلَّمَ كَاذِبًا دُفِعَ إِلَيْهِ شَعِيرَةٌ وَعُذِّبَ حَتَّى يَعْقِدَ بَيْنَ طَرَفَيْهَا وَلَيْسَ بِعَاقِدٍ

…Kim, hoşlanmadıkları halde bir topluluğun konuşmalarını dinlerse kulaklarına kurşun eritilir. Kim görmediği rüyayı görmüş gibi yalan söylerse kendisine bir arpa tanesi verilir, iki ucunu düğümleyinceye kadar azap edilir. Onun iki ucunu düğümleyebilecek de değildir.” Ahmed (2/504)

İbn Ömer radiyallahu anhuma’dan: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem minbere çıktı ve yüksek sesle şöyle seslendi:

يَا مَعْشَرَ مَنْ أَسْلَمَ بِلِسَانِهِ وَلَمْ يُفْضِ الْإِيمَانُ إِلَى قَلْبِهِ لَا تُؤْذُوا الْمُسْلِمِينَ وَلَا تُعَيِّرُوهُمْ وَلَا تَتَّبِعُوا عَوْرَاتِهِمْ فَإِنَّهُ مَنْ تَتَبَّعَ عَوْرَةَ أَخِيهِ الْمُسْلِمِ تَتَبَّعَ اللهُ عَوْرَتَهُ وَمَنْ تَتَبَّعَ اللهُ عَوْرَتَهُ يَفْضَحْهُ وَلَوْ فِي جَوْفِ رَحْلِهِ قَالَ وَنَظَرَ ابْنُ عُمَرَ يَوْمًا إِلَى الْبَيْتِ أَوْ إِلَى الْكَعْبَةِ فَقَالَ: مَا أَعْظَمَكِ وَأَعْظَمَ حُرْمَتَكِ وَالْمُؤْمِنُ أَعْظَمُ حُرْمَةً عِنْدَ اللهِ مِنْكِ

Ey diliyle iman edip de iman kalbine ulaşmayan kimseler topluluğu! Müslümanlara eziyet vermeyin, onları ayıplamayın, onların kusurlarını araştırmayın. Zira kim müslüman kardeşinin kusurunu takip ederse Allah da onun kusurunu takip eder. Allah da kimin kusurunu takip ederse evinin ortasında olsa dahi onu utandırır.” İbn Ömer radiyallahu anhuma bir gün Kâbe’ye doğru baktı ve dedi ki:

“Sen ne büyüksün ve hürmetin ne büyüktür! Mü’minin Allah katındaki hürmeti ise senden daha büyüktür.” Tirmizî (2032)

Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim:

كُلُّ أُمَّتِي مُعَافًى إِلَّا المُجَاهِرِينَ وَإِنَّ مِنَ المُجَاهَرَةِ أَنْ يَعْمَلَ الرَّجُلُ بِاللَّيْلِ عَمَلًا ثُمَّ يُصْبِحَ وَقَدْ سَتَرَهُ اللَّهُ عَلَيْهِ فَيَقُولَ يَا فُلاَنُ عَمِلْتُ البَارِحَةَ كَذَا وَكَذَا وَقَدْ بَاتَ يَسْتُرُهُ رَبُّهُ وَيُصْبِحُ يَكْشِفُ سِتْرَ اللَّهِ عَنْهُ

Mucahirler (günahlarını açıklayanlar) dışında ümmetimin tamamı affedilir. Kişinin gece bir amel işleyip, Allah onu örttüğü halde sabah:

“Ey falan! Ben dün akşam şöyle ve şöyle yaptım” demesi de günahı açıklamadandır. Hâlbuki rabbi onu gizlemiş olarak gecelemişti, kendisi Allah’ın örttüğü suçunu sabah ortaya koymaktadır.” Buhârî (6069) Muslim (2990)

Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

سِبَابُ المُسْلِمِ فُسُوقٌ وَقِتَالُهُ كُفْرٌ

Müslümana sövmek günahkârlık, onu öldürmek ise bir küfürdür.” Buhârî (48) Muslim (64)

Iyaz b. Himar radiyallahu anh dedi ki:

قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ الرَّجُلُ مِنْ قَوْمِي يَشْتُمُنِي وَهُوَ دُونِي؟ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الْمُسْتَبَّانِ شَيْطَانَانِ يَتَهَاتَرَانِ وَيَتَكَاذَبَانِ فَمَا قَالَا فَهُوَ عَلَى الْبَادِئِ حَتَّى يَعْتَدِيَ الْمَظْلُومُ

“Ben dedim ki: “Ey Allah’ın rasulü! Kavmimden bir adam bana açıktan sövüyor, ben sövmüyorum.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Birbirilerine açıktan söven iki kişi, birbirleri aleyhine boş iddiada bulunup yalan söyleyen iki şeytandır. Mazlum olan taşkınlık yapmadığı sürece her ikisinin de söyledikleri ilk başlatanın üzerine olur.” Tayalisi (1176) Ahmed (4/162)

Humeyd b. Abdirrahman rahimehullah dedi ki:

عَنْ رَجُلٍ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ يا رسول الله أَوْصِنِي بِكَلِمَاتٍ أَعِيشُ لهن وَلَا تُكْثِرْ عَلَيَّ فَأَنْسَى قَالَ اجْتَنِبِ الْغَضَبَ فَأَعَادَ عَلَيْهِ قال اجْتَنِبِ الْغَضَبَ فَأَعَادَ عَلَيْهِ قَالَ اجْتَنِبِ الْغَضَبَ فَفَكَّرْتُ حِينَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَإِذَا الْغَضَبُ يَجْمَعُ الشَّرَّ كُلَّهُ

“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından biri dedi ki:

“Ey Allah’ın rasulü! Bana kendisiyle amel edeceğim sözler tavsiye et, çok şey söyleme ki unutmayayım.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Öfkeden uzak dur.” Adam tekrar tavsiye istedi, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yine:

Öfkeden uzak dur” buyurdu. Tekrar tavsiye isteyince Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yine:

Öfkeden uzak dur” buyurdu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem böyle deyince düşündüm de öfkenin her türlü kötülüğü barındırdığını gördüm.” Ahmed (5/373)

Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لَيْسَ الْمُؤْمِنُ بِالطَّعَّانِ وَلا اللَّعَّانِ وَلا الْفَاحِشِ وَلا الْبَذِيءِ

Mü’min; çokça hakaret edici değildir, çokça lânet edici değildir, çirkinlik yapan bir kimse değildir ve müstehcen konuşan biri de değildir.” Buhârî Edebu’l-Mufred (332)

Abdurrahman b. Ebi Leyla rahimehullah’tan: “Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabı bize şöyle rivayet etti:

أَنَّهُمْ كَانُوا يَسِيرُونَ مَعَ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَنَامَ رَجُلٌ مِنْهُمْ فَانْطَلَقَ بَعْضُهُمْ إِلَى حَبْلٍ مَعَهُ فَأَخَذَهُ فَفَزِعَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا يَحِلُّ لِمُسْلِمٍ أَنْ يُرَوِّعَ مُسْلِمًا

“Onlar Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber yolculuktaydılar. Bir adam uyudu, diğeri de onun yanındaki ipi aldı. Adam uyanınca korktu. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Bir müslümanın bir müslümanı korkutması helal değildir.” Ebû Dâvûd (5004) Ahmed (5/362)

Bu ve buna benzer İslâm ahlâkına dair naslarla kendi nefsini hesaba çekmeyen, bilakis başkalarını kusurlu görmekle meşgul olup kendi kusurlarını görmezden gelen ve kendini temize çeken kimse kötü ahlâklı bir kimse demektir.

Ahlâkını güzelleştirmeyen kimse imana ve İslam’a ehemmiyet vermeyen bir kimsedir.

Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

إِنَّمَا بُعِثْتُ لِأُتَمِّمَ صَالِحَ الْأَخْلَاقِ

Ben ancak salih ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim.” Buhârî Edebu’l-Mufred (273)

Müslümanları elinden, dilinden ve kalbinin haset, kin, nefret, kibir, ucub, kötü zan gibi şerli amellerinden korumayan kimse “Müslüman” ismine layık olmaz. Bilakis o nifaktan şubeler üzerindedir.

Kendi nefsindeki cahiliye ve nifak hasletlerini tedavi etmek için çabalamayan, “Ben böyleyim, değişmem” diyen kimse müslümanların kardeşliğini hak etmez!

Zira zahirde müslüman olduğunu izhar ettiği için müslümanların kendisini kardeş bildiği, fakat kalbinin, azalarının ve dilinin amelleriyle müslümanlara selametlik vermeyen ne de çok kimse vardır!

Her birimiz kendi nefsimizi, diğer müslümanlara karşı hayır beklenen mi, yoksa şerrinden emin olunmayan birimiyiz diye hesaba çekmek zorundayız.

Abdullah b. Amr radiyallahu anhuma’dan: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu

المُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ المُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ وَالمُهَاجِرُ مَنْ هَجَرَ مَا نَهَى اللَّهُ عَنْهُ

 Müslüman; diğer müslümanların dilinden ve elinden selamette oldukları kimsedir. Muhacir; Allah’ın yasakladığı şeyleri terk edendir.” Buhârî (10)

Enes b. Malik radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

الْمُؤْمِنُ مَنْ أَمِنَهُ النَّاسُ وَالْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ وَالْمُهَاجِرُ مَنْ هَجَرَ السُّوءَ وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لاَ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ عَبْدٌ لاَ يَأْمَنُ جَارُهُ بَوَائِقَهُ

Mü’min; insanların kendisinden emin oldukları kimsedir. Müslüman; diğer müslümanların dilinden ve elinden selamette oldukları kimsedir. Muhacir; kötülükleri terk eden kimsedir. Nefsim elinde olana yemin ederim ki, kul komşusunu kendisinin kötülüklerinden güvende kılmadıkça cennete giremez.” Ahmed (3/154) İbn Hibban (2/264)

Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

خَيْرُكُمْ مَنْ يُرْجَى خَيْرُهُ وَيُؤْمَنُ شَرُّهُ وَشَرُّكُمْ مَنْ لَا يُرْجَى خَيْرُهُ وَلَا يُؤْمَنُ شَرُّهُ

Hayırlılarınız kendisinden hayır umulan ve şerrinden emin olunan kimselerdir. Şerlileriniz ise kendisinden hayır beklenmeyen ve şerrinden emin olunmayan kimselerdir.” Ahmed (2/368) Tirmizî (2263)

Ebu Zerr radiyallahu anh’den: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

تَدَعُ النَّاسَ مِنَ الشَّرِّ فَإِنَّهَا صَدَقَةٌ تَصَدَّقُ بِهَا عَلَى نَفْسِكَ

Şerrini insanlardan men et; zira bu, senden sana bir sadakadır.” Buhârî (2518) Muslim (84)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)