Ebu’l-Aliye
rahimehullah’tan: “Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh’ın yanında oturan bir
cemaatin yakınlarında iki kişi arasında bir tartışma oldu ve ikisi de
birbirlerine söylendiler. Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh’ın meclisindekilerden
biri dedi ki:
“Kalkıp
şu ikisine iyiliği emredip kötülükten yasaklamayayım mı?” Yanındaki bir başkası
da: “Sen kendi nefsine bak. Zira Allah şöyle buyurmuştur: “Ey iman
edenler! Siz kendinize bakın! Siz doğru yolda olduğunuz takdirde o sapanlar
size zarar vermez.” (Maide 105)” İbn Mes’ud radiyallahu anh bunları
işitince şöyle dedi:
“Bırak!
Bu ayetin tevili henüz gelmemiştir. Kur’ân indirildiği yere indirildi ve bir
kısım ayetlerin tevili Kur’ân inmeden önce geçti. Bir kısmının tevili Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem zamanında gelmiş, bir kısmı O’ndan yıllar sonra
gelmiştir. Bir kısmının tevili de bu günden sonra, bir kısmının tevili ise
kıyamet günü zamanındadır. Bir kısmının tevili hesap, cennet ve cehennem
zamanıdır. Kalpleriniz ve istekleriniz bir olup, fırkalara ayrılmadıkça ve
birbirinize acılar tattırmadığınız sürece iyiliği emredip kötülükten nehyedin.
Kalpleriniz ve istekleriniz ayrı olduğu, fırkalara ayrılıp birbirinize acılar
tattırdığınız zaman herkes kendi nefsinden sorumludur. İşte o zaman bu ayetin
tevili de gelmiş olur.”[1]
Cubeyr b. Nufeyr rahimehullah dedi
ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabının bulunduğu bir halkada
idim. Ben cemaatin en küçüğü idim. İyiliği emretme ve kötülüğü yasaklama
konusunu konuştular. Ben dedim ki:
“Allah Teâlâ kitabında: “Ey iman
edenler! Siz kendinize bakın! Siz doğru yolda olduğunuz takdirde o sapanlar
size zarar vermez.” (Maide 105) buyurmuyor mu?” Bana söz birliği ile
dediler ki:
“Kur’ân’dan bilmediğin ve
te’vilini anlamadığın bir ayet çıkarıyorsun.” Hiç konuşmamış olmayı temenni
ettim. Sonra konuşmalarına döndüler. Kalkacakları zaman dediler ki:
“Sen genç yaşta bir delikanlısın.
Ne olduğunu bilmediğin bir ayet çıkardın. Belki de sen o zamana yetişirsin.
Boyun eğilen bir tamahkârlık, tabi olunan bir hevâ ve her görüş sahibinin kendi
görüşünü beğendiğini gördüğün zaman sen kendine bak, sen hidayet üzere olursan
sapıtanların sana bir zararı olmaz.“[2]
Abdullah b. Amr radiyallahu anhuma dedi ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem bana şöyle buyurdu:
قَالَ
لِي رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَيْفَ أَنْتَ يَا عَبْدَ
اللَّهِ بْنَ عَمْرٍو إِذَا بَقِيتَ فِي حُثَالَةِ النَّاسِ؟ قَالَ قُلْتُ يَا
رَسُولَ اللَّهِ وَمَا حُثَالَةُ النَّاسِ؟ قَالَ إِذَا مُرِجَتْ عُهُودُهُمْ
وَأَمَانَاتُهُمْ وَاخْتَلَفَتْ أَعْنَاقُهُمْ فَكَانُوا هَكَذَا وَشَبَّكَ بَيْنَ
أَصَابِعِهِ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ فَمَا تَأْمُرُنِي عِنْدَ ذَلِكَ؟ قَالَ عَلَيْكَ
مَا تَعْرِفُ وَدَعْ مَا تُنْكِرُ وَعَلَيْكَ خَاصَتَهُمْ وَدَعْ عَوَامَّهُمْ
“Ey Abdullah b. Amr! İnsanların döküntüleri kaldığında nasıl olursun?”
Ben: “Ey Allah’ın rasulü! İnsanların döküntüleri nedir?” dedim. Şöyle buyurdu:
“Sözlerine ve emanetlerine riayet etmeyip boyunlarının ihtilaf ettikleri
ve (parmaklarını birbirine geçirerek) şöyle oldukları zamandır.” Ben dedim
ki: “Ey Allah’ın rasulü! O zaman bana neyi tavsiye edersin?” Buyurdu ki:
“Marufa (dinen meşru olana) sarılman ve münkeri (dinin çirkin gördüğü
şeyi) terk etmen ve kendi özel işlerinle ilgilenip halkın genelini terk etmen
gerekir.”[3]
Ebu Hureyre radiyallahu anh dedi ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
كَيْفَ
أَنْتَ يَا عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَمْرٍو إِذَا كُنْتَ فِي حُثَالَةٍ مِنَ
النَّاسِ؟ قَالَ وَذَاكَ مَا هُوَ يَا رَسُولَ اللَّهِ؟ قَالَ ذَلِكَ إِذَا
مَرَجَتْ أَمَانَاتُهُمْ وعُهُودُهُمْ فَصَارُوا هَكَذَا وَشَبَّكَ بَيْنَ
أَصَابِعِهِ قَالَ فَكَيْفَ أَصْنَعُ يَا رَسُولَ اللَّهِ؟ قَالَ تَعْمَلُ بِمَا
تَعْرِفُ وَتَدَعُ مَا تُنْكِرُ وَتَعْمَلُ بِخَاصَّةِ نَفْسِكَ وَتَدَعُ عَوَامَّ
النَّاسِ
“Ey Abdullah b. Amr! İnsanların döküntüleri arasında olduğunda ne
yaparsın?” Dedi ki: “O nedir ey Allah’ın rasulü!” Buyurdu ki:
“Emanetlerini ve ahitlerini gözetmedikleri zaman şu hale gelirler.
(Bu sırada parmaklarını birbirine geçirdi.)” Abdullah radiyallahu anh dedi ki:
“Nasıl davranayım ey Allah’ın rasulü!” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu:
“Maruf olanı yapar, münker olanı terk edersin. Kendi işlerinle meşgul
olur, insanların genelinin işini terk edersin.”[4]
Ebu
Umeyye eş-Şa’bânî rahimehullah’tan:
أَتَيْتُ أَبَا ثَعْلَبَةَ
الخُشَنِيَّ فَقُلْتُ لَهُ كَيْفَ تَصْنَعُ بِهَذِهِ الآيَةِ؟ قَالَ أَيَّةُ آيَةٍ؟
قُلْتُ قَوْلُهُ تَعَالَى {يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا عَلَيْكُمْ أَنْفُسَكُمْ
لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ إِذَا اهْتَدَيْتُمْ} قَالَ أَمَا وَاللَّهِ لَقَدْ سَأَلْتَ
عَنْهَا خَبِيرًا سَأَلْتُ عَنْهَا رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
فَقَالَ بَلْ ائْتَمِرُوا بِالمَعْرُوفِ وَتَنَاهَوْا عَنِ المُنْكَرِ حَتَّى إِذَا
رَأَيْتَ شُحًّا مُطَاعًا وَهَوًى مُتَّبَعًا وَدُنْيَا مُؤْثَرَةً وَإِعْجَابَ كُلِّ
ذِي رَأْيٍ بِرَأْيِهِ فَعَلَيْكَ بِخَاصَّةِ نَفْسِكَ وَدَعِ العَوَامَّ فَإِنَّ مِنْ
وَرَائِكُمْ أَيَّامًا الصَّبْرُ فِيهِنَّ مِثْلُ القَبْضِ عَلَى الجَمْرِ لِلْعَامِلِ
فِيهِنَّ مِثْلُ أَجْرِ خَمْسِينَ رَجُلًا يَعْمَلُونَ مِثْلَ عَمَلِكُمْ قَالَ عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ المُبَارَكِ وَزَادَنِي غَيْرُ عُتْبَةَ قِيلَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَجْرُ
خَمْسِينَ رَجُلًا مِنَّا أَوْ مِنْهُمْ قَالَ بَلْ أَجْرُ خَمْسِينَ رَجُلًا مِنْكُمْ
“Ebu
Sa’lebe el-Huşenî radıyallahu anh’ın yanına gidip: “Şu ayetle nasıl amel
ediyorsun?” dedim. O: “Hangi ayet?” dedi. Ben dedim ki:
“Allah
Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Siz kendinize bakın! Siz doğru yolda olduğunuz takdirde
o sapanlar size zarar vermez.” (Maide 105) Dedi ki:
“Vallahi
bu soruyu bu ayetten haberdar olan birine sordun. Bunu Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem’e sorduğumda şöyle buyurdu:
“Siz
iyiliği emredip kötülükten yasaklayın. Ancak cimriliğe boyun eğildiğini, hevâya
tabi olunduğunu, dünyanın ahirete tercih edildiğini ve her görüş sahibinin
kendi görüşünü beğendiğini gördüğün zaman kendi nefsine bak ve toplumun
sorumluluğunu üzerinden at. Şüphesiz arkanızda sabır gerektirecek günler
vardır. O gün sabreden kişi ellerinde kor tutmuş gibi olacaktır. O zaman salih
amel işleyenlerin ecri, sizin gibi amel işleyen elli kişinin ecri kadardır.”
Denildi ki:
“Ey Allah’ın rasulü! Bizden elli kişinin ecri mi, yoksa
onlardan elli kişi mi?” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Bilakis sizden elli kişinin ecri.”[5]
Utbe b. Gazvan radiyallahu anhden: “Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
إِنَّ وَرَاءَكُمْ أَيَّامَ الصَّبْرِ
الْمُتَمَسِّكُ فِيهِنَّ يَوْمَئِذٍ بِمِثْلِ مَا أَنْتُمْ عَلَيْهِ لَهُ كَأَجْرِ
خَمْسِينَ مِنْكُمْ قَالُوا يَا نَبِيَّ اللَّهِ أَوَمِنْهُمْ؟ قَالَ لَا بَلْ مِنْكُمْ
قَالُوا يَا نَبِيَّ اللَّهِ أَوَمِنْهُمْ؟ قَالَ لَا بَلْ مِنْكُمْ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ
أَوْ أَرْبَعًا
“Muhakkak ki sizin arkanızda sabır günleri vardır.
O günlerde sizin üzerinde bulunduğunuz şeye tutunana sizden elli kişinin ecri
gibi ecir vardır.” Dediler ki:
“Ey Allah’ın nebîsi! Kendilerinden elli kişi mi?”
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Hayır, bilakis sizden elli kişi” buyurdu.
Dediler ki:
“Ey Allah’ın nebisi! Kendilerinden elli kişi mi?”
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Hayır, bilakis sizden elli kişi” buyurdu. Bunu
üç veya dört defa tekrar etti.”[6]
Aynısını Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh rivayet
etmiştir.[7]
Enes radiyallahu
anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
أَنْتُمُ الْيَوْمَ عَلَى بَيِّنَةٍ مِنْ
رَبِّكُمْ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُجَاهِدُونَ
فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَنْتُمُ الْآنَ عَلَى بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ لَمْ تَظْهَرْ
فِيكُمُ السَّكْرَتَانِ سَكْرَةُ الْجَهْلِ وَسَكْرَةُ الْعَيْشِ الْعَامِلُونَ يَوْمَئِذٍ
بِالْكِتَابِ سِرًّا وَعَلَانِيَةً فَالتَّابِعُونَ الْأَوَّلُونَ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ
وَالْأَنْصَارِ لَهُمْ أَجْرُ الْمُحْسِنِينَ قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ مِنَّا أَوْ
مِنْهُمْ؟ قَالَ بَلْ مِنْكُمْ
“Sizler bugün rabbinizin açık delili üzeresiniz. İyiliği emreder ve
münkerden yasaklarsınız. Allah yolunda cihad edersiniz. Sizler aranızda iki
sarhoşluk ortaya çıkıncaya kadar şuan rabbinizin açık delili üzeresiniz:
Cehalet sarhoşluğu ve yaşama sevgisi sarhoşluğu! O gün gizlide ve açıkta kitap
ve sünnet ile amel edenlere ve ilk muhacirlerle ensara tabi olanlara
muhsinlerin (iyi amellerde bulunanların) ecri vardır.” Dediler ki:
“Ey Allah’ın rasulü! Bizden mi onlardan mı?” Buyurdu ki:
“Bilakis sizden” Ebu’ş-Şeyh’in rivayetinde lafzı şu şekildedir:
وَسَتُحَوَّلُونَ
عَنْ ذَلِكَ فَلَا تَأْمُرُونَ بِمَعْرُوفٍ وَلَا تَنْهَوْنَ عَنْ مُنْكَرٍ وَلَا تُجَاهِدُونَ
فِي اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ الْقَائِمُونَ يَوْمَئِذٍ بِالْكِتَابِ وَالسُّنَّةِ لَهُ
أَجْرُ خَمْسِينَ صِدِّيقًا قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ مِنَّا أَوْ مِنْهُمْ؟ قَالَ
بَلْ مِنْكُمْ
“…Sonra durumunuz değişir, iyiliği emretmez, münkeri yasaklamaz ve Allah
Azze ve Celle’nin yolunda cihad etmezsiniz. O gün Kitap ve sünneti ikame
edenlere elli sıddıkın ecri vardır.” Dediler ki:
“Ey Allah’ın rasulü! Bizden mi, onlardan mı elli sıddık?” Buyurdu ki:
“Bilakis sizden.”[8]
Eslem el-Basrî rahimehullah, el-Hasen rahimehullah’ın kardeşi Said
rahimehullah’tan merfu olarka şöyle rivayet etti: - Sufyan’a: “Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem’den mi rivayet etti?” diye sordum, “Evet” dedi. Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
إِنَّكُمُ
الْيَوْمَ عَلَى بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ
وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُجَاهِدُونَ فِي اللَّهِ وَلَمْ تَظْهَرْ
فِيكُمُ السَّكْرَتَانِ سَكْرَةُ الْجَهْلِ وَسَكْرَةُ حُبِّ الْعَيْشِ
وَسَتُحَوَّلُونَ عَنْ ذَلِكَ فَلَا تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَلَا تَنْهَوْنَ
عَنِ الْمُنْكَرِ وَلَا تُجَاهِدُونَ فِي اللَّهِ وَتَظْهَرُ فِيكُمُ السَّكْرَتَانِ
فَالْمُتَمَسِّكُ يَوْمَئِذٍ بِالْكِتَابِ وَالسُّنَّةِ لَهُ أَجْرُ خَمْسِينَ قِيلَ
مِنْهُمْ؟ قَالَ لَا بَلْ مِنْكُمْ
“Muhakkak ki sizler bugün rabbinizin açık delili üzeresiniz.
İyiliği emreder ve münkerden yasaklarsınız. Allah yolunda cihad edersiniz.
Sizin aranızda iki sarhoşluk: Cehalet sarhoşluğu ve yaşama sevgisi sarhoşluğu
ortaya çıkmamıştır. Sonra durumunuz değişir, iyiliği emretmez, münkeri
yasaklamaz ve Allah Azze ve Celle’nin yolunda cihad etmezsiniz. Aranızda iki
sarhoşluk ortaya çıkar. O gün kitap ve sünnete tutunanlara elli kişinin ecri
vardır.” Dediler ki:
“Ey Allah’ın rasulü! Kendilerinden elli kişinin mi?” Buyurdu ki:
“Bilakis sizden.”[9]
Mu’âz b. Cebel radıyallahu anh’den: Rasûlüllâh sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu:
إِنَّكُمْ عَلَى
بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ مَا لَمْ تَظْهَرْ فِيكُمْ سَكْرَتَانِ سَكْرَةُ الْجَهْلِ
وَسَكْرَةُ حُبِّ الْعَيْشِ وَأَنْتُمْ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ
الْمُنْكَرِ وَتُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَإِذَا ظَهَرَ فِيكُمْ حُبُّ الدُّنْيَا
فَلَا تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَلَا تَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَلَا تُجَاهِدُونَ
فِي سَبِيلِ اللَّهِ الْقَائِلُونَ يَوْمَئِذٍ بِالْكِتَابِ وَالسُّنَّةِ كَالسَّابِقِينَ
الْأَوَّلِينَ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ وَالْأَنْصَارِ
“Şüphesiz sizler aranızda iki sarhoşluk ortaya çıkmadığı sürece Rabbinizin
açık delili üzere olacaksınız; Cehalet sarhoşluğu ve yaşama sevgisi sarhoşluğu!
Sizler iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarsınız. Allah yolunda da cihad
edersiniz. Aranızda dünya sevgisi ortaya çıkarsa iyiliği emredip kötülükten
yasaklamazsınız ve Allah yolunda cihad etmezsiniz. İşte o gün Kitap ve Sünnet
ile konuşanlar, Ensâr ve Muhacirlerden öne geçenler gibidirler!”[10]
es-Salt b. Tarif rahimehullah Medain’li bir şeyh’ten
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etti:
أَنْتُمُ الْيَوْمَ عَلَى بَيِّنَةٍ مِنْ أَمْرِكُمْ
تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ
اللَّهِ لَمْ تَظْهَرْ فِيكُمُ السَّكْرَتَانِ سَكْرَةُ الْعَيْشِ وَسَكْرَةُ الْجَهْلِ
وَسَتُحَوَّلُونَ إِلَى غَيْرِ ذَلِكَ يَفْشُو فِيكُمْ حُبُّ الدُّنْيَا فَإِذَا كُنْتُمْ
كَذَلِكَ لَمْ تَأْمُرُوا بِالْمَعْرُوفِ وَلَمْ تَنْهَوْا عَنِ الْمُنْكَرِ وَلَمْ
تُجَاهِدُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَلَا إِنَّ الْقَائِمِينَ يَوْمَئِذٍ بِالْكِتَابِ
فِي السِّرِّ وَالْعَلَانِيَةِ كَالسَّابِقِينَ الْأَوَّلِينَ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ
وَالْأَنْصَارِ
“Bugün sizler açık bir delil üzeresiniz. İyiliği emreder
ve kötülükten yasaklarsınız. Allah yolunda da cihad edersiniz. Aranızda iki
sarhoşluk ortaya çıkmamıştır: Yasama sevgisi sarhoşluğu ve cehalet sarhoşluğu.
İşter tersine dönecek ve aranızda dünya sevgisi yayılacaktır. Böyle olduğunuz
zaman iyiliği emretmez ve kötülükten yasaklamazsınız, Allah yolunda da cihad
etmezsiniz. Ancak o gün gizlide ve açıkta kitap ve sünneti ikâme edenler
(hayatlarına geçirenler) Muhacirler ve Ensar’dan ilk öne geçenler gibidirler.”[11]
Aişe radiyallahu anha’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
غَشِيَتْكُمُ السَّكْرَتَانِ سَكْرَةُ حُبِّ الْعَيْشِ
وَحُبِّ الْجَهْلِ فَعِنْدَ ذَلِكَ لَا تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَلَا تَنْهَوْنَ
عَنِ الْمُنْكَرِ وَالْقَائِمُونَ بِالْكِتَابِ وَبِالْسُنَّةِ كالْسَابِقِينَ الْأَوَّلِينَ
مِنَ الْمُهَاجِرِينَ وَالْأَنْصَارِ
“Sizi iki sarhoşluk kuşatır: Yaşama sevgisi sarhoşluğu ve
cehalet sarhoşluğu. O zaman iyiliği emretmez ve kötülükten yasaklamazsınız.
Kitap ve sünneti ikâme edenler Muhacir ve Ensar’dan ilk öne geçenler gibi
olurlar.”[12]
Urve b. ez-Zubeyr rahimehullah’tan mürsel olarak:
غَشِيَتْكُمُ السَّكْرَتَانِ سَكْرَةُ الْجَهْلِ
وَسَكْرَةُ حُبِّ الْعَيْشِ فَعِنْدَ ذَلِكَ لَا تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَلَا
تَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ
“Sizi iki
sarhoşluk kuşatır: Cehalet sarhoşluğu ve yaşama sevgisi sarhoşluğu. İşte o
zaman iyiliği emretmez ve kötülükten yasaklamazsınız.”[13]
Abdullah b. Amr b. el
As radıyallahu anhuma’dan: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
طُوبَى لِلْغُرَبَاءِ قُلْنَا وَمَا الْغُرَبَاءُ؟
قَالَ قَوْمٌ صَالِحُونَ قَلِيلٌ فِي نَاسِ سَوْءٍ كَثِيرٍ مَنْ يَعْصِيهِمْ أَكْثَرُ
مِمَّنْ يُطِيعُهُمْ
"Gariplere müjdeler olsun." Denildi ki:
“Garipler kimlerdir?” Şöyle buyurdu:
"Kötü insanlar içindeki Salih insanlardır. Onlara isyan edenler,
itaat edenlerden fazladır.”[14]
Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh dedi ki: “Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
إِنَّ الْإِسْلَامَ بَدَأَ غَرِيبًا
وَسَيَعُودُ كَمَا بَدَأَ غَرِيبًا فَطُوبَى لِلْغُرَبَاءِ قِيلَ وَمَنْ هُمْ يَا
رَسُولَ اللَّهِ؟ قَالَ الَّذِينَ يُصْلِحُونَ إِذَا فَسَدَ النَّاسُ
“Muhakkak ki
İslam garip başlamıştır, tekrar başladığı gibi garip haline dönecektir.
Gariplere müjdeler olsun.” Denildi ki:
“Onlar
kimlerdir ey Allah’ın rasulü!” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
“İnsanlar
bozulduğu zaman düzeltip ıslah edenlerdir.”[15]
Ebu Hureyre
radiyallahu anh dedi ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
إِنَّ الْإِسْلَامَ بَدَأَ غَرِيبًا
وَسَيَعُودُ كَمَا بَدَأَ فَطُوبَى لِلْغُرَبَاءِ قِيلَ يا رسول الله! وما
الْغُرَبَاءُ؟ قَالَ النُّزَّاعُ مِنَ الْقَبَائِلِ
“Muhakkak ki
İslam garip başlamıştır, tekrar başladığı gibi garip haline dönecektir.
Gariplere müjdeler olsun.” Denildi ki:
“Ey Allah’ın
rasulü! Garipler nedir” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kabilelerinden
ayrılanlardır.”[16]
[1]
Sahih. Taberî
Tefsir (9/46) İbn Ebî Hâtim (6922) Nuaym b. Hammad Fiten (38) Beyhaki
Şuabu’l-İman (7552)
[2]
Hasen. Taberî Tefsir (9/46)
[3]
Muslim'in şartına göre sahih. Hennad
b. es-Serî Zühd (1238) Ma’mer b. Raşid Cami (1359) Hâkim (2/173, 4/315, 481)
Ahmed (2/162, 212, 221) Ebû Dâvûd (4342) Nesâî Sunenu'l-Kubrâ (10033) İbn Mâce
(3957) İbn Ebî Şeybe (7/447) Taberânî Evsat (2/316, 4/313) Ebû Ya'lâ (9/444)
Haris b. Ebi Usame Musned (772) Ebu’l-Hasen el-Esvari Emali (109) Mukbil b.
Hadi Delailu’n-Nubuvve (s.456)
[4]
Muslim'in şartına göre sahih.
Taberânî Evsat (3/156, 8/334) İbn Hibbân (13/281, 15/125) Tahavi Şerhu
Muşkili’l-Asar (1182-83) Dulabî Kuna (1296)
[5]
Hasen. Tirmizî (3058) İbn Mâce (4014)
Taberî (9/48) İbn Ebî Hâtim (6915) Taberânî (22/220) Hâkim (4/332) İbn Hibbân
(2/108) Taberî Tefsir (9/48)
[6]
Sahih. Taberânî Mu'cemu'l-Evsat
(3121) Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (17/117) Taberani Musnedu’ş-Şamiyyin (17)
el-Elbani es-Sahiha (494) Taberani Musnedu’ş-Şamiyyin (17)
[7] Sahih.
Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (10/182) Bezzar (5/178) el-Elbani es-Sahiha (494)
[8]
Sahih. İbn Ebi'd-Dunyâ ez-Zuhd (533)
Ebu’ş-Şeyh el-Emsal (233) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (8/49)
[9]
Sahih ligayrihi. İbn Vaddah el-Bid’a
(190) İbn Ebi'd-Dunyâ el-Emru bi’l-Ma’ruf (30)
[10]
Hasen. Bezzâr (7/80) İbn Vaddah el-Bid’a (220)
el-Esbehani et-Tergib (290) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (8/49) Mizzî
Tehzîbu’l-Kemâl (3/221)
[11]
Sahih ligayrihi. İbn Ebi'd-Dunyâ
el-Emru bi’l-Ma’ruf (94) Hakîm et-Tirmizî Nevadiru’l-Usul (1016) Abdulgani
el-Makdisi el-Emru Bi’l-Ma’ruf (85) Salt b. Tarif hakkında Darekutni:
“Sakıncasız” demiştir. Diğer ravileri güvenilirdir. Eğer Medain’li şeyh sahabe
ise isnadı hasendir.
[12]
Sahih ligayrihi. Ebû Nuaym
Hilyetu'l-Evliyâ (8/48) Deylemi (4293) isnadında İbrahim b. Şuayb el-Havlani
meçhuldür.
[13]
Sahih ligayrihi. İbn Ebi'd-Dunyâ
el-Ukubat (79) İbn Ebi'd-Dunyâ el-Emru bi’l-Ma’ruf (33) Ebû Nuaym
Hilyetu'l-Evliyâ (8/48) isnadında Yusuf b. Şuayb meçhuldür.
[14]
Sahih ligayrihi. Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (8986) Taberânî
Mu'cemu'l-Kebîr (13/363, 17/16) Ahmed (2/177, 222) İbn Mubarek Zühd (s.267) İbnu’l-Mubarek
Musned (23) İbn Vaddah el-Bid’a (168) Fesevi Marife (2/297) Acurri el-Guraba
(6) Hatib el-Muttefak el-Mufterak (354) Deylemi (3937) Iraki el-Muğni (108) el-Elbani es-Sahiha
(1619)
[15]
Muslim'in şartına göre sahih.
el-Acurri el-Guraba (s.15) Ebu Amr ed-Dânî Sunenu’l-Varide Fi’l-Fiten (228)
el-Elbani es-Sahiha (1273)
[16]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih.
Herevi Zemmu’l-Kelam (1470) Muslim muhtasar olarak (145)