Emanetin (Güvenilirliğin) Önemi
Allah Azze ve Celle mü’minleri şöyle nitelemiştir; “Yine onlar ki emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler.” (Mu’minun 8, Mearic 32)
Abdullah b. Amr
radiyallahu anhuma’dan: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu
المُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ المُسْلِمُونَ مِنْ
لِسَانِهِ وَيَدِهِ وَالمُهَاجِرُ مَنْ هَجَرَ مَا نَهَى اللَّهُ عَنْهُ
“Müslüman; diğer müslümanların dilinden ve
elinden selamette oldukları kimsedir. Muhacir; Allah’ın yasakladığı şeyleri terk
edendir.”[1]
Sevban radiyallahu anh’den: “Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
لَا إيْمَانَ لِمَنْ لَا أَمَانَةَ لَهُ وَلَا
صَلَاةَ لِمَنْ لَا وُضُوءَ لَهُ
“Emaneti
(güvenilirliği) olmayanın imanı yoktur. Abdesti olmayanın namazı yoktur.”[2]
Enes radıyallahu anh’den:
مَا خَطَبَنَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِلَّا قَالَ لَا إِيمَانَ لِمَنْ لَا أَمَانَةَ لَهُ وَلَا دِينَ
لِمَنْ لَا عَهْدَ لَهُ
“Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in bize
verdiği hiçbir hutbe yoktur ki şöyle dememiş olsun:
“Emaneti (güvenilirliği) olmayanın imanı
yoktur. Ahdi olmayanın (sözünde durmayanın) dini yoktur.”[3]
Abdurrahman b.
Ebi Kurad radıyallahu anh’den: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
فَإِنْ أَحْبَبْتُمْ أَنْ يُحِبَّكُمُ اللَّهُ
وَرَسُولُهُ فَأَدُّوا إِذَا ائْتُمِنْتُمْ وَاصْدُقُوا إِذَا حَدَّثْتُمْ وَأَحْسِنُوا
جِوَارَ مِنْ جَاوَرَكُمْ
“…Eğer
Allah’ı ve rasulünü seviyorsanız size güvenildiğinde emaneti eda edin.
Konuştuğunuz zaman doğru söyleyin ve komşularınıza güzel komşuluk yapın.”[4]
Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh’den:
أَوَّلُ مَا تَفْقِدُونَ مِنْ دِينِكُمُ الْأَمَانَةَ
وَآخَرُ مَا يَبْقَى الصَّلَاةُ وَلَيُصَلِّيَنَّ قَوْمٌ لَا إِيمَانَ لَهُمْ
“Dininizden ilk kaybedeceğiniz şey emanettir. Dinden son kalan şey ise
namaz olacak, dini (diğer rivayette imanları) olmayan bir topluluk namaz
kılacaktır.”[5]
Zadan el-Kindî rahimehullah’tan: “Abdullah b.
Mes’ud radiyallahu anh dedi ki:
الْقَتْلُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ يُكَفِّرُ
الْخَطَايَا إِلَّا الْأَمَانَةَ يُجَاءُ بِالرَّجُلِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَإِنْ كَانَ
قُتِلَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَيقَالُ لَهُ أَدِّ أَمَانَتَكَ فَيَقُولُ يَا رَبِّ كَيْفَ
لِي بِهَا وَقَدْ ذَهَبْتِ الدُّنْيَا؟ فَيَقُولُ اذْهَبُوا بِهِ إِلَى الْهَاوِيَةِ
فَيُنْطَلِقُ بِهِ فَتَتَمَثَّلُ لَهُ فِي قَعْرِ جَهَنَّمَ كَهَيْئَتِهَا يَوْمَ أَخَذَهَا
مِنْ أَصْحَابِهَا قَالَ فَيَهْوِي فَيَحْمِلُهَا عَلَى
عُنُقِهِ ثُمَّ يَرْتَفِعُ ثُمَّ تَهْوِي وَيَهْوِي عَلَى أَثَرِهَا وَهُوَ كَذَلِكَ
أَبَدَ الْآبِدِينَ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ وَالْأَمَانَةُ فِي الْغُسْلِ مِنَ الْجَنَابَةِ
وَفِي الصَّلَاةِ وَفِي الْحَدِيثِ وَفِي الْكَيْلِ وَالْمِيزَانِ وَأَشَدُّ ذَلِكَ
الوَدَائِعُ
“Allah yolunda öldürülmek, emanet (diğer rivayette:
borç) dışında kişinin tüm günahlarına keffaret olur. Kişi Allah yolunda
öldürülmüş olsa dahi kıyamet gününde getirilir ve ona:
“Üzerindeki emaneti teslim et” denilir. Adam: “Ya
rabbi! Dünya hayatı bitmişken onu nasıl teslim edeyim?” der.
“Bunu alıp Hâviye’ye/cehenneme götürün” denilir. Ve
cehenneme götürülür. Cehennemin dibinde, teslim etmesi gereken emanet,
sahibinden aldığı günkü haliyle karşısına çıkınca o boynuna yüklenir ve
cehennemde tırmanmaya başlar. Sonra düşer, onun peşinden kendisi de aşağı
düşer. Bu böylece sonsuza kadar devam eder.” Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh
sonra dedi ki:
“Emanet cünüplükten gusletmekte, namazda,
konuşmada, ölçü ve tartıda da söz konusudur. (Diğer rivayette abdest ve orucu
da saydı) Bunların en şiddetlisi de ödünç alınan eşyalardadır.”[6]
Abdullah b. Amr radıyallahu anhuma’dan: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu ki:
ثَلَاثٌ إِذَا
كُنَّ فِيكَ لَمْ يَضُرَّكْ مَا فَاتَكَ مِنَ الدُّنْيَا صِدْقُ حَدِيثٍ وَحِفْظُ
أَمَانَةٍ وَعِفَّةٌ فِي طُعْمَةٍ
“Şu üç şey sende bulunursa, dünyadan kaçırdığın şeylerden zarar
etmezsin; doğru sözlülük, emaneti korumak ve yiyecek konusunda iffetli olmak.”[7]
İbn Mes’ud radıyallahu anh’den: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu ki:
آيَةُ
الْمُنَافِقِ ثَلَاثٌ إِذَا حَدَّثَ كَذَبَ وَإِذَا وَعَدَ أَخْلَفَ وَإِذَا
اؤْتُمِنَ خَانَ
“Münafığın üç alameti vardır; konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman yerine getirmez, emanet edildiği zaman hıyanet eder.”[8]
Özel Meclislerin ve Konuşmaların Emanet
Oluşu
Cabir b. Abdillah radıyallahu anhuma’dan: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem buyurdu ki:
إِذَا حَدَّثَ الرَّجُلُ الْحَدِيثَ ثُمَّ الْتَفَتَ
فَهِيَ أَمَانَةٌ
“Kişi bir şey söylerken etrafına bakınırsa, onun söylediği bir emanettir.”[9]
Ebu’d-Derda
radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
مَنْ سَمِعَ مِنْ رَجُلٍ حَدِيثًا لَا يَشْتَهِي أَنْ يُذْكَرَ
عَنْهُ فَهُوَ أَمَانَةٌ وَإِنْ لَمْ يَسْتَكْتِمْهُ
“Bir
kimseden bir söz işiten onu nakletmeye heveslenmesin. Zira o gizli tutmanı
istemiş olmasa bile, o bir emanettir.”[10]
Enes radıyallahu anh’den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu;
ألا ومن الأمانة أو ألا من الخيانة أن
يحدث الرجل أخاه بالحديث فيقول اكتمه فيفشيه
“Emanete dikkat edin! Hainlik konusunda dikkat edin! Kişi
kardeşine bir söz söyler de onu gizlemesini söylerse, onu ifşa etmesi
hıyanettir.”[11]
Cabir b. Abdillah radıyallahu anhuma’dan; Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
الْمَجَالِسُ بِالأَمَانَةِ إِلاَّ ثَلاَثَةُ
مَجَالِسٍ سَفْكُ دَمٍ حَرَامٍ أَوْ فَرْجٌ حَرَامٌ أَوِ اقْتِطَاعُ مَالٍ بِغَيْرِ
حَقٍّ
“Meclisler emanettir. Ancak haram bir kan dökmek, haram bir
namusu (ihlal etmek) veya haksız yere mal koparmak hakkındaki üç meclis hariç.”[12]
Bu hadisin isnadında Cabir radıyallahu anh’ın kardeşinin
oğlu meçhuldur. Lakin meclislerin emanet oluşu hususunu pekiştiren birçok
şahitler varid olmuştur;
Ebu Bekr b. Muhammed b. Amr b. Hazm rahimehullah’tan: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
إِنَّمَا
يُجَالِسُ الْمُتَجَالِسَونَ بِأَمَانَةِ اللَّهِ فَلَا يَحِلُّ لِأَحَدٍ أَنْ يُفْشِيَ
عَنْ صَاحِبِهِ مَا يَكْرَهُ
“Meclislerde oturanlar Allah’ın emanetiyle otururlar. Bir
kimsenin arkadaşının hoşlanmayacağı bir şeyi ifşa etmesi helal değildir.”[13]
Bu hadis mürsel olup ravileri güvenilirdir. Mevsul olarak İbn
Mes’ud radıyallahu anh’den şu şekilde gelmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
إنما يتجالس الْمُتَجَالِسَونَ بِأَمَانَةِ
اللَّهِ فَلَا يَحِلُّ لأحدهما أَنْ يُفْشِيَ عَنْ صَاحِبِهِ مَا يخاف وأَكْرَمُ النَّاسِ
عَلَىَّ جَليسِى
“Meclislerde oturanlar Allah’ın emanetiyle otururlar. İkisinden
birinin arkadaşının gizlediği bir şeyi ifşa etmesi helal değildir. İnsanların
bana en değerlisi meclis arkadaşımdır.”[14]
Ali b. Ebi Talib radıyallahu anh’den; Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem buyurdu ki:
الْمَجَالِسُ بِالْأَمَانَةِ وَلا يَحِلُّ
لِمُؤْمِنٍ أَنْ يَأْثُرَ عَنْ مُؤْمِنٍ أَوْ قَالَ عَنْ أَخِيهِ الْمُؤْمِنِ قَبِيحًا قَالَ أَبُو عَبْدِ اللَّهِ لَيْسَ لأَحَدٍ
أَنْ يُحَدِّثَ بِحَدِيثِ أَخِيهِ إِلا أَنْ يَسْتَأْذِنَهُ إِلا أَنْ يَكُونَ فِقْهًا
أَوْ ذِكْرًا بِخَيْرٍ
“Meclisler emanettir. Bir mü’minin diğer mü’min aleyhine
tercih yapması veya mü’min kardeşi adına çirkinlik yapması helal değildir.”
Ebu Abdillah (Cafer b. Muhammed es-Sadık) rahimehullah dedi ki: “Bir kimsenin
izin almadıkça kardeşinin sözünü aktarmaya hakkı yoktur. Ancak aktaracağı sözde
bir fıkıh veya hayırlı bir anma varsa bu başka.”[15]
Ali radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem buyurdu ki;
الْمَجَالِسُ بِالْأَمَانَةِ
“Meclisler emanettir.”[16]
İbn Şihab ez-Zuhri rahimehullah’tan; Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu;
الْحَدِيثُ بَيْنَكُمْ أَمَانَةٌ
“Aranızda konuşmanız bir emanettir.”[17]
İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan;
وَإِنَّكُمْ تُجَالِسُونَ بَيْنَكُمْ بِالْأَمَانَةِ
“Siz aranızda ancak emanetle oturursunuz.”[18]
Usame b. Zeyd radıyallahu anh’den; Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu;
الْمجَالِس أَمَانَة فَلَا يحل
لمُؤْمِن أَن يدْفع على مُؤمن قبيحا
“Meclisler emanettir. Mü’minin diğer bir mü’min aleyhine
çirkinlik götürmesi helal olmaz.”[19]
“Meclisler emanettir” sözüyle kastedilen şudur; Kişi
bir toplulukla oturur, konuşmaya dalarlar. Olabilir ki o mecliste hoş olmayan şeyler
meydana gelebilir ve sırları konusunda güvenerek anlatırlar. Bu sözlerin aralarında
bir emanet gibi saklanmasını isterler ve başkalarının bilmesini istemezler. Kim
kendisine güvenilerek anlatılan bu sırları açığa çıkarırsa o laf taşıyan
kimsedir:
Huzeyfe radıyallahu anh'den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu
ki:
لَا يَدْخُلُ
الْجَنَّةَ قَتَّاتٌ قَالَ الْأَعْمَشُ وَالْقَتَّاتُ النَّمَّامُ
“Kattat (Laf taşıyıcı) cennete giremez.” El-A'meş rahimehullah dedi
ki: "Kattat; laf taşıyan demektir"[20]
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu ki:
إِنَّ
أَحَبَّكُمْ إِلَى اللَّهِ أَحْسَنُكُمْ أَخْلَاقًا الْمُوَطَّئُونَ أَكْنَافًا
الَّذِينَ يَأْلَفُونَ وَيُؤْلَفُونَ وَإِنَّ أَبْغَضَكُمْ إِلَى اللَّهِ
الْمَشَّاءُونَ بِالنَّمِيمَةِ الْمُفَرِّقُونَ بَيْنَ الْإِخْوَانِ
الْمُلْتَمِسُونَ لِلْبَرَاءِ الْعَثَرَاتِ
“Muhakkak ki Allah’a en sevimli olanlarınız ahâkı en güzel olanlar,
uyumlu olanlar, ülfet eden ve ülfet edilenlerdir. Muhakkak ki Allah’a en
sevimsiz olanlarınız da laf taşıyanlar, kardeşlerin arasını ayıranlar ve suçsuz
kimselerin tökezlemelerini araştıranlardır.”[21]
Abdullah (b. Mesud) radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem buyurdu ki:
أَلَا
أُنَبِّئُكُمْ بِالْعِضَةِ؟ هِيَ النَّمِيمَةُ الْقَالَةُ بَيْنَ النَّاسِ
“Dikkat edin! Bölücü nedir size haber vereyim mi? Bölücü; insanlar
arasında laf taşımaktır.”[22]
Esma bt. Yezid radıyallahu anha’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu ki:
أَلَا
أُخْبِرُكُمْ بِشِرَارِكُمْ؟ قَالُوا بَلَى قَالَ الْمَشَّاءُونَ بِالنَّمِيمَةِ
الْمُفْسِدُونَ بَيْنَ الْأَحِبَّةِ الْبَاغُونَ لِلْبُرَآءِ الْعَنَتَ
“Dikkat edin! Size şerlilerinizi haber vereyim mi?” “Evet” dediler.
Buyurdu ki:
“Dedikodu ile gezenler, birbirini seven kimselerin arasını bozanlar ve
iyileri kötüleyenlerdir.”[23]
Selefin Meclislerin Emanet
Olduğuna Dair Sözleri
İsa b. Yezid rahimehullah dedi ki: Amr b. el-As radıyallahu anh bir söz
söyledi ve Muhammed b. Mesleme radıyallahu anh’e dedi ki:
أَنْشُدُكَ اللَّهَ أَنْ تُخْبِرَ عُمَرَ
بِقَوْلِي فَإِنَّ الْمَجَالِسَ بِالأَمَانَةِ فَقَالَ لا أَذْكُرُ شَيْئًا مِمَّا
جَرَى بَيْنَنَا وَعُمَرُ حَيٌّ
“Allah için senden istiyorum ki sözümü Ömer radıyallahu anh’e haber verme!
Zira meclisler emanettir.” Muhammed b. Mesleme radıyallahu anh dedi ki: “Aramızda
geçen hiçbir şeyi Ömer radıyallahu anh hayatta iken söylemem.”[24]
İbn Ömer radıyallahu anhuma dedi ki;
مِنْ تَضْيِيعِ الْأَمَانَةِ النَّظَرُ فِي
الْحُجُرَاتِ وَالدُّورِ
“Odalara ve evlere bakış atmak emaneti zayi etmeye dâhildir.”[25]
Osman b. el-Esved rahimehullah dedi ki: “Atâ rahimehullah’a
dedim ki: “Kişi bir topluluğa uğradığında bazılarına iftira ediliyor. Bunu
haber verebilir miyim?” Dedi ki:
لَا الْمَجَالِسُ بِالْأَمَانَةِ
“Hayır! Meclisler
emanetledir.”[26]
el-Hasen el-Basri rahimehullah dedi ki:
إِنَّ مِنَ الْخِيَانَةِ أَنْ تُحَدِّثَ بِسِرِّ أَخِيكَ
“Kardeşinin sırrını söylemek hâinliktendir.”[27]
Huseyn el-Cufi rahimehullah dedi ki: “Mekke’de bir şeyhin
meclisindekilere şöyle anlattığını işittim;
جَاءَ إِلَى مَجْلِسِ عَطَاءٍ رَجُلٌ فَوَقَعَ
فِيهِ وَعَابَهُ فَبَلَغَ ذَلِكَ الرَّجُلَ فَجَاءَ إِلَى عَطَاءٍ فَقَالَ اشْهَدْ
لِي بِمَا سَمِعْتَ فَقَالَ لَيْسَ لَكَ عِنْدَنَا شَهَادَةٌ إِنَّمَا كَانَ مَجْلِسَ
أَمَانَةٍ
Atâ rahimehullah’ın meclisine bir adam geldi, birisi
hakkında konuştu ve ayıpladı. Bu sözler ayıpladığı kişiye ulaşınca adam Atâ rahimehullah’a
geldi ve; “İşittiklerin hakkında bana şahitlik et” dedi. Ata rahimehullah dedi
ki: “Senin için şahitlik yoktur. Meclis ancak bir emanettir.”[28]
Eşlerin Aralarında Geçenler de En Büyük
Emanettendir
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den; Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
إِنَّ مِنْ أَعْظَمِ الْأَمَانَةِ عِنْدَ
اللهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ الرَّجُلَ يُفْضِي إِلَى امْرَأَتِهِ وَتُفْضِي إِلَيْهِ
ثُمَّ يَنْشُرُ سِرَّهَا
“Muhakkaki kıyamet gününde Allah katında
(sorgulanacak) en büyük emanet şudur ki; kişi hanımına bir sırrını söyler,
kadında kocasına bir sırrını söyler, sonra o, diğerinin sırrını ifşa eder.”[29]
Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: “Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem mescide girdiğinde orada Ensar’dan kadınlar vardı.
Onlara vaaz ve öğütler verdi, takılarından da olsa sadaka vermelerini emretti.
Sonra şöyle buyurdu:
أَلَا
عَسَتِ امْرَأَةٌ أَنْ تُخْبِرَ الْقَوْمَ بِمَا يَكُونُ مِنْ زَوْجِهَا إِذَا
خَلَا بِهَا أَلَا هَلْ عَسَى رَجُلٌ أَنْ يُخْبِرَ الْقَوْمَ بِمَا يَكُونُ
مِنْهُ إِذَا خَلَا بِأَهْلِهِ قَالَ فَقَامَتِ امْرَأَةٌ سَفْعَاءُ الْخَدَّيْنِ
فَقَالَتْ وَاللَّهِ إِنَّهُمْ لَيَفْعَلُونَ وَإِنَّهُنَّ لَيَفْعَلْنَ قَالَ فَلَا
تَفْعَلُوا ذَلِكَ أَفَلَا أُنَبِّئُكُمْ مَا مَثَلُ ذَلِكَ؟ مَثَلُ شَيْطَانٍ لَقِيَ
شَيْطَانَةً بِالطَّرِيقِ فَوَقَعَ بِهَا وَالنَّاسُ يَنْظُرُونَ
“Dikkat edin! Belki de bir kadın, diğer
kadınlara eşiyle yalnız kaldığı zaman ne yaptıklarını anlatıyor! Dikkat edin!
Belki adamın biri eşiyle yalnız kaldığı zaman ne yaptıklarını diğer insanlara
anlatıyor!” Soluk yanaklı bir kadın kalkıp dedi ki: “Vallahi erkekler de
bunu yapıyor, kadınlar da yapıyor.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu ki:
“Bunu yapmayın! Bunun misalini size haber vereyim mi? Bu tıpkı erkek bir şeytanın dişi şeytanla yolda karşılaşıp da insanların gözleri önünde onunla ilişkiye girmesi gibidir.”[30]
Bu konuda gelen rivayetlerden özetle şunlar anlaşılmaktadır;
Emanet (güvenilirlik) imanın zorunlu bir parçasıdır.
Meclisler (oturumlar) yani insanların aralarında yapmış
oldukları konuşmalar ve fiiller emanet kapsamındadır.
Bu emanet, kişinin müslüman vasfını taşıması için şart olan hususlardandır.
Zira İslam, diğer müslümanları elinden ve dilinden güvende kılmak olarak tarif
edilmiştir.
Bu emaneti korumaya pekiştirmeli emir ve teşvikler varid,
olmuş, emanetin zayi edilmesi hakkında da ağır tehditler gelmiştir.
Özel ortamlarda söylenilen veya yapılan şeyleri korumayıp
bunları başka kimselere taşımak, kulun cennete girmesine mani olan, iman ile
ters düşen hususlardandır.
Güvenilirlik halinin zayi edilmesi, ümmette ilk kaybedilecek
şeylerdendir ve kıyamet alametlerindendir.
Ahirette kulun, hakkında sorgulanacağı en önemli
meselelerden biri de sırrı ve özel meclislerde konuşulanları saklama
konusundaki emanettir.
[1]
Sahih.
Buhârî (10)
[2]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Ru’yani (625) Beyhakî Şuab (4/320) Sehmî
Tarihu Curcan (89)
[3]
Sahih. Taberânî Evsat (2606, 5923)
Ahmed (3/135, 154, 210, 251) İbn Ebî Şeybe (7/211) İbn Hibbân (1/423) Ziya
el-Muhtare (5/74, 7/223) Begavi Şerhu’s-Sunne (38) Ebû Ya'lâ (5/246, 6/164)
Bezzar (13/439) Abd b. Humeyd (1196) Tahavi Şerhu Muşkili’l-Asar (3897)
el-Muhallisiyyat (2061-62) Beyhakî (6/288, 9/231)
[4]
Sahih ligayrihi. Taberânî
Mu'cemu'l-Evsat (6517) İbn Ebi Asım el-Ahad ve’l-Mesani (1397) Haraiti
Mekarimu’l-Ahlak (266) Ebu Nuaym Marife (6963) Beyhaki Şuab (1533)
* İbn Şihab – Ensardan
biri isnadıyla şahidi: Mamer b. Raşid, Cami (349) Beyhaki (1534, 9551)
[5]
Hasen. Taberani (9/141, 312) Hâkim (4/549) Said b.
Mansur Tefsir (97) Abdurrazzak (3/362) İbn Ebî Şeybe (8/337) Hatib Tarih
(12/79) İbn Batta el-İbane (5/365) Haraiti Mekarimu’l-Ahlak (176) Hallal
es-Sunne (1391) Nuaym b. Hammad el-Fiten (1685) İbn Ebi’d-Dunya
Mekarimu’l-Ahlak (267, 274) Beyhakî Şuab (2/356)
[6]
Muslim'in
şartına göre sahih.
Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (4/201, 9/30) Beyhakî Şuab (4/323)
[7] Hasen.
İbn Ebi'd-Dunyâ Kitabu’s-Samt (447) Ahmed (2/177) İbn Ebi’d-Dunya Mekarimu’l-Ahlak
(s.105)
[8] Sahih.
İbn Ebi'd-Dunyâ Kitabu’s-Samt (471) Buhârî (1/14, 3/189, 7/95) Muslim (1/78) Ahmed
(2/357)
[9] Hasen.
İbn Ebi'd-Dunyâ Kitabu’s-Samt (404) Ebu Dâvûd (4/267) Tirmizî (4/341) Tayalisi
(2076) Ahmed (3/324) Beyhakî (10/247) Taberi Tefsir (10/132) Hennad Ez-Zuhd
(s112)
[10]
Zayıf. Ebu Nuaym Hilye (3/359) Ahmed (6/445) Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr
(13/168) isnadında Ubeydullah b. Ömer b. El-Velid el-Vasafi zayıftır.
[11]
Hasen ligayrihi. Abd b. Humeyd’in
Tefsirinden naklen Suyuti Durru’l-Mensur (6/671) Sehavi Mekasidu’l-Hasene
(1000) Sehavi isnadını zikretmiştir. İsnadında Amr b. Ubeyd el-Mu’tezilî
vardır.
[12]
Hasen ligayrihi. Ahmed (3/342) Ebû
Dâvûd (4869) Beyhakî (10/417) Beyhakî Şuab (7/521) Haraiti Mekarimu’l-Ahlak
(708) Deylemi (6650) İsnadında İbn Ahi Cabir meçhuldür.
[13]
Mürsel. Ma’mer Cami (396) İbnu’l-Mubarek
Zühd (691) Beyhakî el-Adab (135)
[14]
Hasen ligayrihi. İbn Hacer Garaibu’l-Multekita
(971) Ebu Bekr İbn Lal Mekarimu’l-Ahlak, Ebu’ş-Şeyh es-Sevab ve Deylemi’den
naklen Suyuti Camiu’l-Kebir’de (7791) zikretmiştir. İsnadında Abdullah b. Muhammed
b. el-Mugira zayıftır.
[15]
Zayıf. Hatib Tarih (14/23) İsnadında Mes’ade
b. Sadaka el-Abdî metruktur.
[16]
Hasen ligayrihi. Hatib Tarih (11/169)
Ukayli Duafa (1/246) Kudai Musnedu’ş-Şihab (3) Haraiti Mekarimu’l-Ahlak (704) İsnadında
Huseyn b. Abdillah b. Dumeyra metruktur.
* Osman radıyallahu anh’den;
Ebu’ş-Şeyh’in et-Tevbih’inden naklen; Suyuti Cem’u’l-Cevami (2575)
* Eban b. Osman’dan mürsel olarak; El-Askeri Evail (s.305)
[17]
Mürsel. İbn Ebi'd-Dunyâ es-Samt (403)
[18]
Zayıf. Hakim (4/300) isnadında
Muhammed b. Muaviye metruktur.
[19]
Zayıf. Deylemi (6651) İbn Hacer
Garaibu’l-Multekita (2482) İbn Lal’in Mekarimu’l-Ahlak’ından naklen; Suyuti Cem’ul-Cevami
(11776) isnadında Bakiyye b. el-Velid mudellis olup an’ane ile rivayet
etmiştir.
[20] Sahih.
Buhârî (7/86) Muslim (1/101) Tirmizî (4/375) Ebu Dâvûd (4/268) Ahmed (5/382,
389, 392)
[21]
Hasen ligayrihi. İbn Ebi'd-Dunyâ Kitabu’s-Samt
(255) el-İsbehani et-Tergib (2441) isnadında Salih el-Murrî vardır.
[22] Sahih.
Kitabu’s-Samt (256) Muslim (4/2012) Darimi (2/299) Ahmed (1/437) El-Gıybe (s.10)
Beyhakî (10/246)
[23] Hasen.
İbn Ebi'd-Dunyâ Kitabu’s-Samt (257) Buhari Edebu’l-Mufred (323) Ahmed (6/459) İbn
Ebi'd-Dunyâ El-Gıybe (s.10) Metalibu’l-Aliye (2665) Busayri İthâf (2/152)
[24]
Belazuri Ensabu’l-Eşraf (10/369) Belazuri Futuhu’l-Buldan (s.217)
[25]
İbn Ebi'd-Dunyâ el-Vera (71) Beyhakî Şuab (5289)
[26]
Hennad Zühd (1222)
[27] Hasen maktu.
İbn Ebi'd-Dunyâ Kitabu’s-Samt (406) Hennad Ez-Zuhd (s112)
[28]
Hennad Zühd (1223)
[29] Sahih.
Muslim (1437) Ahmed (3/69) Ebu Davud (4970) Ebu Avane (3/87) Bezzar
(Keşfu’l-Estar 1450) Beyhaki (7/193)
[30]
Hasen. Haraitî Mesaviu’l-Ahlâk (413) İbn Ebi Şeybe (7/67) Ebu Davud (2174) Ahmed (2/541) Bezzar (17/61) Abd
b. Humeyd (1456) Haraiti Mesaviu’l-Ahlak (413) Beyhaki (7/194) İbn Asakir Tarih
(67/327) Elbani Adabu’z-Zifaf (s.71) Sahihu’l-Cami (7037)
* Esma bt. Yezid
radıyallahu anha’dan hasen
isnadla şahidi; Ahmed (6/456) Taberani (24/162) Hatib el-Muttefak (467)
* Abdurrahman b. Semura
radiyallahu anh’den şahidi: Abdulmelik b. Habib, Edebu’n-Nisa (75) Hadisu
İbn Semmak ve’l-Huldî (40) Bkz.: Elbani İrvau’l-Galil (2011)