Sorusuna selam vermeden başlaması sebebiyle gayri muslim olduğunu düşündüğüm birisi, "Üzerinde tagutların resminin bulunduğu paraları kullanmak küfür müdür? Bu kafirleri yüceltmek değil midir? Cebimizde tagut resmi varken böyle berâ olur mu? İslam devletinden önce peygamber ve ashabı ne yapıyordu?..." şeklinde bir soru yöneltmiş.
Öncelikle tarihte tagutun sureti bulunan bir para hiç vaki olmuş mudur bilmiyorum. Tagut şeytandır. Şeytanın tahakkümünde olan putlara "tagiye" denilmiştir ve Firavun gibi bazı krallar hakkında da "taga"/azgınlık fiili nispet edilmiştir. Kur'an ve sünnet'in ıstılahları hakkında cahil olan kimseler Allah'ın indirdiğinden başkasıyla hükmeden yöneticiler hakkında "tagut" ismini rahatlıkla kullanır olmuşlardır. Çünkü bazı alimler şeytana uyan azgınlara mecazen tagut tabirini kullanmışlar, cahiller de Kur'ân'da reddedilmesinin iman şartı olan tagutun kapsamına şeytandan başkalarının da girdiğini sanmaya başlamışlardır.
Suret meselesine gelince, ister salih bir kimsenin sureti olsun, ister fasık bir kimsenin sureti olsun, isterse de ruh taşıyan başka bir canlının sureti olsun, baş ve yüz organlarının bulunduğu suretini yapmak ve başkası yapmış olsa bile böyle bir sureti tazim görecek şekilde asmak yasak kılınmıştır. Çünkü yüz sureti yapmak veya cihazla suretini çekmek, yaratma konusunda Allah azze ve celle ile benzeşmeye kalkışmaktır. Böyle suretleri asmak ise meşru olmayan bir tazimi ifade eder. Bu yüzden başkası tarafından yapılan suretin yerde veya tazim görmeyen konumda bulunan kumaş gibi yerlerde bulunması hakkında ruhsat verilmiştir. Ancak ruh taşıyan canlıların yüz suretini yapmaya hiçbir şekilde ruhsat verilmemiştir. Özetle suretler hakkındaki yasak ancak iki konudadır: yapmak ve yükseğe asmak.
Bu rivayette İbn Abbas radıyallahu anhuma kalbinde şüphe meydana gelmesi üzerine, caiz gördüğü şeyden vazgeçmiştir. Zira mevzubahis kuş suretleri tazim görmeyen bir yerdeydi ve bu suretleri kendisi de yapmamıştı. Lakin muhtemelen bu gibi şeylerin suretlerin helal zannedilmesine sebep olacağından korkmuş olmalıdır.
İbn Avn rahimehullah dedi ki:
دَخَلْتُ عَلَى الْقَاسِمِ وَهُوَ
بِأَعْلَى مَكَّةَ فِي بَيْتِهِ فَرَأَيْتُ فِي بَيْتِهِ حَجَلَةً فِيهَا تَصَاوِيرُ
الْقُنْدُسِ وَالْعَنْقَاءِ
Üzerinde suret bulunan paraları kullanmak da dinen sakıncalı
değildir. İslam tarihinde üzerinde suret bulunan paraların kullanımı yaygın
olmasına rağmen buna haram diyen bir âlim olmamıştır. Bir kısım âlimler de bunu
zaruretler ve hacetler kapsamında değerlendirmişlerdir.
İbnu’l-Irakî Tahriru’l-Fetava’da (no:3821) dedi ki: “Yanımda
üzerinde suretler bulunan Rumî dirhemler vardır. Bunlar, harcama ve muamelelerde
kullanılmak suretiyle hor görülen şeyler olduğu için karşı çıkılmayan
şeylerdendir. Nitekim selef radıyallahu anhum – Abdulmelik b. Mervan zamanı
haricinde - karşı çıkmaksızın bunları kullanmışlardır.”
Müfessirler Kehf suresinin 19. Ayetinin tefsirinde İbn Abbas
radıyallahu anhuma’nın Ashabu’l-Kehf’ten bahsederken şöyle dediğini
zikrederler:
وكانت معهم دراهم عليها صورة الملك
الذي كان في زمانهم فهربوا منه
“Onların yanında üzerinde kendi zamanlarındaki, kendisinden
kaçmış oldukları kralın sureti bulunan dirhemler vardı.” Vahidi el-Basit
(13/567) Kurtubi Tefsir (15/375) İbn Adil el-Lubab (12/450)
Suret fitnesine düşmüş şeyh denilen bazı kimseler, suretleri
meşru saydırmak için yalan yanlış bilgileri kullanarak şüphe atıyorlar. Mesela
Ömer radıyallahu anh’ın üzerinde Fars kralının sureti bulunan para bastırdığı,
Muaviye radıyallahu anh’ın ve Abdulmelik b. Mervan bastığı dirhem ve dinarlarda
elinde kılıç tutan halifenin suretinin basıldığını iddia ediyorlar!
İslam’ın ilk yıllarında Müslümanların bastıkları dinar ve dirhemler
yoktu. Rumların ve Farsların bastıkları paralar kullanılıyordu ve bu paraların
üzerinde kralın sureti vardı.
Bu meselenin aslını İbn Abdilber et-Temhid’de (14/134-135) şöyle
anlatır: “Vakidi şöyle anlattı: “Yetmiş altı senesinde Abdulmelik b. Mervan
emir oldu. Dinarlara ve dirhemlere nakış yaptı. Bana bunu Sa’d b. Raşid, Salih
b. Keysan’dan tahdis etti. Dedi ki: bana İbn Ebi Zinad, babasından tahdis edip
dedi ki:
“Abdulmelik b. Mervan dinarlar ve dirhemler bastı. O İslam’da
ilk para basan kimsedir.” İbn Abdilber basılan bu paraların ağırlığı gibi özelliklerinden
bahsettikten sonra şu bilgiyi nakleder:
…el-Vakidi’den başkası dedi ki: “Cahiliyye döneminde ve
İslam’ın ilk yıllarında da Şam’da, Hicaz Araplarında dinarlar vardı. Bunların
hepsi Rumî dinarlar idi, Rum beldelerinde basılmıştı. Üzerinde bu parayı basan kralın
sureti ve Rumca yazılmış ismi vardı… Irak’taki ve doğudaki dirhemler Kisravî
idi. Üzerinde Kisra’nın sureti ve Farsça olarak yazılmış ismi vardı… Abdulmelik
(b. Mervan)’ın zamanına kadar böyle idi. Abdulmelik’e dinarlar basması için gönderilmek
üzere sikkeler hazırlandı. Abdulmelik elçilere dedi ki: “Bizim ona ihtiyacımız
yok! Biz üzerinde Allah’ın tevhidi ve rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’in
isminin nakşedildiği sikkeler bastık.”
İbn Abdilber’in naklettiği bu bilgilerden anlaşıldığı üzere suretli
paraları müslümanlar basmamışlar, lakin bu paraların kullanımına da karşı
çıkılmamıştır.
Tarihçi imam Makrizi (Resailu Makrizi s.159) şöyle demiştir:
“el-Faruk (Ömer radıyallahu anh) halife olunca Allah onun eliyle Mısır, Şam ve
Irak’ı feth etti. Ömer radıyallahu anh paralara müdahale etmemiş bilakis olduğu
gibi onaylamıştır. Hicretin 18. Senesi olunca ki bu hilafetin sekizinci
senesidir, kese ve dirhemler koydu. Kisravî paraların aynı şeklinde dirhemler
bastı. Ancak bu paraların bir kısmına “Elhamdulillah”, bir kısmına “Muhammedun
Rasulullah”, bir kısmına “La ilahe illallahu vahdeh”, bir kısmına da “Ömer”
yazdırdı… Osman radıyallahu anh’e biat edildiği zaman, o halifeliği zamanında
dirhemlere “Allahu ekber” yazısını nakşettirdi…
Muaviye radıyallahu anh üzerinde kılıç kuşanmış timsal
bulunan, ağırlığı eksiltilmiş dinarlar bastı…”
Şu an Avrupa’da bulunan müzelerdeki paralar hakkında konuşan
bütün tarihçiler Müslüman Arap dünyasında Bizans Rum’larının uygulamasına
benzer bu para basma uygulamasının ilk olarak hicrî 76 senesinde Abdulmelik b.
Mervan’ın hilafeti zamanında başladığını söylemektedirler
Bu paraların Rumca olan bir yüzünde haç işaretine müdahale
edilerek ayakta duran, kılıcının kabzasından tutmuş halifenin sureti haline
getirildiği görülmüştür. Bu şekilde basılan paralar Kudus’te, Balbek’te, Halep’te,
Humus’ta, Dımeşk’te, Raha’da, Kınnesrin’de, Munbic’de ve İzmir’de bulunmuştur.
Bulunan bu paralar hicri 76 ve 77 yıllarına aittir.
Bu tarih, paralarda Rum metodu olan suretlerin terk edildiği
dönemlerdir. Para gibi küçük bir malzeme üzerine ayakta duran halifenin
suretinin işlenmesinde, haram kılınan suret olan yüz hatlarının belli
olmayacağı, dolayısıyla bunun haram suretlerden olmadığı takdir edilir.
İlk dört asırda paralara sadece Kur’an ayetleri ve
benzerleri yazılırdı. Emeviler zamanında dirhemlerin ortasına üç satır halinde “la
ilahe illallahu vahdehu la şerike leh” yazılmıştır. Abbasiler döneminde ise
halifelerin ismi de yazılmaya başlanmıştır.