Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

16 Temmuz 2024 Salı

Paralardaki Suret Hakkında

 Sorusuna selam vermeden başlaması sebebiyle gayri muslim olduğunu düşündüğüm birisi, "Üzerinde tagutların resminin bulunduğu paraları kullanmak küfür müdür? Bu kafirleri yüceltmek değil midir? Cebimizde tagut resmi varken böyle berâ olur mu? İslam devletinden önce peygamber ve ashabı ne yapıyordu?..." şeklinde bir soru yöneltmiş.

Öncelikle tarihte tagutun sureti bulunan bir para hiç vaki olmuş mudur bilmiyorum. Tagut şeytandır. Şeytanın tahakkümünde olan putlara "tagiye" denilmiştir ve Firavun gibi bazı krallar hakkında da "taga"/azgınlık fiili nispet edilmiştir. Kur'an ve sünnet'in ıstılahları hakkında cahil olan kimseler Allah'ın indirdiğinden başkasıyla hükmeden yöneticiler hakkında "tagut" ismini rahatlıkla kullanır olmuşlardır. Çünkü bazı alimler şeytana uyan azgınlara mecazen tagut tabirini kullanmışlar, cahiller de Kur'ân'da reddedilmesinin iman şartı olan tagutun kapsamına şeytandan başkalarının da girdiğini sanmaya başlamışlardır.

Suret meselesine gelince, ister salih bir kimsenin sureti olsun, ister fasık bir kimsenin sureti olsun, isterse de ruh taşıyan başka bir canlının sureti olsun, baş ve yüz organlarının bulunduğu suretini yapmak ve başkası yapmış olsa bile böyle bir sureti tazim görecek şekilde asmak yasak kılınmıştır. Çünkü yüz sureti yapmak veya cihazla suretini çekmek, yaratma konusunda Allah azze ve celle ile benzeşmeye kalkışmaktır. Böyle suretleri asmak ise meşru olmayan bir tazimi ifade eder. Bu yüzden başkası tarafından yapılan suretin yerde veya tazim görmeyen konumda bulunan kumaş gibi yerlerde bulunması hakkında ruhsat verilmiştir. Ancak ruh taşıyan canlıların yüz suretini yapmaya hiçbir şekilde ruhsat verilmemiştir. Özetle suretler hakkındaki yasak ancak iki konudadır: yapmak ve yükseğe asmak.

Ebu’n-Nadr rahimehullah “Ubeydullah b. Abdillah b. Utbe rahimehullah’tan rivayet ediyor: “O, Ebu Talha radiyallahu anh’e hasta ziyareti için gitti. Onun yanında Sehl b. Huneyf radiyallahu anh de vardı. Ebu Talha radiyallahu anh altındaki örtüyü kaldırması için birisini çağırdı. Sehl radiyallahu anh ona dedi ki:
“Onu neden kaldırtıyorsun?” Ebu Talha radiyallahu anh: “Çünkü onda suretler var. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in bu konuda ne buyurduğunu biliyorsun.” Sehl radiyallahu anh dedi ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
Ancak kumaştaki işlemelerde bulunanlar hariç” buyurmadı mı?” Ebu Talha radiyallahu anh dedi ki: “Evet, lakin nefsimde bir sıkıntı kalmasın.”Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Malik Muvatta (2/966) Ahmed (3/486) İbn Hibbân (13/162) Tirmizî (1750) Nesâî (5349) Taberânî (5/104) Ebû Ya'lâ (3/30) Tahavî Şerhu Meâni'l-Âsâr (4/285) İbnu’l-Muzaffer Garaibu Malik (67) Beyhakî (7/271) el-Elbani Gayetu’l-Meram (134) Mukbil b. Hadi Camiu’s-Sahih (2861)
İbn Abbas radiyallahu anhuma’nın azatlısı Şu’be rahimehullah dedi ki: “el-Misver b. Mahrame radiyallahu anh, İbn Abbas radiyallahu anhuma’nın yanına girdi. Onun üzerinde ibrişimden (ipekli) bir örtü vardı. Dedi ki:
“Bu da nedir ey Ebu’l-Abbas!” İbn Abbas radiyallahu anhuma: “Neyi kastediyorsun?” dedi. O da: “Şu ibrişim (ipekli) örtüyü.” İbn Abbas radiyallahu anhuma dedi ki: 
“Onu bilmiyorum. Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bunu yasakladığı zaman ancak böbürlenme ve kibirlenme sebebiyle yasakladığını zannediyordum. Biz Allah’a hamd olsun böyle değiliz.” Misver radiyallahu anh dedi ki:
“Peki ya şu ocaktaki kuş heykelleri nedir?” İbn Abbas radiyallahu anhuma dedi ki: “Onu ateşte nasıl yaktığımızı görmüyor musun?” Misver radiyallahu anh çıkınca İbn Abbas radiyallahu anhuma dedi ki:
“Şu örtüyü benden çıkarın ve şu kuş timsallerinin başlarını kesin.”Hasen mevkuf. İbnu’l-Ca’d Musned (2799) Ahmed (1/320, 353) Taberânî (11/429) Ebu Nuaym Zikru Men İsmuhu Şu’be (2) Beyhakî (7/271)

Bu rivayette İbn Abbas radıyallahu anhuma kalbinde şüphe meydana gelmesi üzerine, caiz gördüğü şeyden vazgeçmiştir. Zira mevzubahis kuş suretleri tazim görmeyen bir yerdeydi ve bu suretleri kendisi de yapmamıştı. Lakin muhtemelen bu gibi şeylerin suretlerin helal zannedilmesine sebep olacağından korkmuş olmalıdır.

Ali radiyallahu anh’ın Yemen’e gönderilirken gördüğü suretleri yok etmesinin emredilmesi de asılı olan suretlere hamledilir: Hittan b. Abdillah rahimehullah dedi ki:
“Arkadaşım bana geldi ve seslendi. Ben de kafamı kaldırıp baktım. Dedi ki: “Bize mü’minlerin emirinin mektubu okundu. Kimin evinde üzerinde suretler bulunan örtü asılı ise onların indirilmesini emrediyor.” Ben de âsî olmak istemediğim için kalktım ve örtüleri indirdim.” Muhammed b. Sirin rahimehullah dedi ki:
“Onlar (ashab ve tabiin) yere serilip çiğnenen suretleri, asılan suretlerle aynı derecede görmüyorlardı.”Muslim'in şartına göre sahih. İbn Ebî Şeybe (5/207)
Eyyub es-Sahtiyani rahimehullah’tan: “Muhammed b. Sirin rahimehullah dedi ki:  
“Enes radiyallahu anh’ın yüzüğünde çömelmiş bir aslan nakışı vardı.” Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. İbn Sa’d Tabakat (7/18) İbn Ebî Şeybe (5/190) Begavi Mu’cem (120) Ebu Nuaym Marife (769)
İbn Receb el-Hanbelî şöyle demiştir: “Suret yapmanın haramlığını gösteren naslardan dolayı yüzüğe hayvan sureti nakşetmek caiz değildir. Lakin üzerinde böyle bir nakış bulunan yüzüğü kullanmanın haram olup olmadığı hususunda ashabımız ihtilaf etmişlerdir.”İbn Receb Ahkamu’l-Havatim (s.137)

   İbn Avn rahimehullah dedi ki:

دَخَلْتُ عَلَى الْقَاسِمِ وَهُوَ بِأَعْلَى مَكَّةَ فِي بَيْتِهِ فَرَأَيْتُ ‌فِي ‌بَيْتِهِ ‌حَجَلَةً ‌فِيهَا ‌تَصَاوِيرُ الْقُنْدُسِ وَالْعَنْقَاءِ

“el-Kasım (b. Muhammed) rahimehullah’ın Mekke’nin yukarısında bulunan evine girdim. Evinde bir cibinlik gördüm. Üzerinde kunduz ve anka kuşu suretleri vardı.”Sahih maktu. İbn Ebî Şeybe (25301)
Buradaki cibinlikte bulunan bu suretlerin ya yüz organları belirgin olmaması veya tazim gören bir yerde bulunmaması sebebiyle ruhsat verilen kısımdan olması muhtemeldir.

Üzerinde suret bulunan paraları kullanmak da dinen sakıncalı değildir. İslam tarihinde üzerinde suret bulunan paraların kullanımı yaygın olmasına rağmen buna haram diyen bir âlim olmamıştır. Bir kısım âlimler de bunu zaruretler ve hacetler kapsamında değerlendirmişlerdir.

İbnu’l-Irakî Tahriru’l-Fetava’da (no:3821) dedi ki: “Yanımda üzerinde suretler bulunan Rumî dirhemler vardır. Bunlar, harcama ve muamelelerde kullanılmak suretiyle hor görülen şeyler olduğu için karşı çıkılmayan şeylerdendir. Nitekim selef radıyallahu anhum – Abdulmelik b. Mervan zamanı haricinde - karşı çıkmaksızın bunları kullanmışlardır.”

Müfessirler Kehf suresinin 19. Ayetinin tefsirinde İbn Abbas radıyallahu anhuma’nın Ashabu’l-Kehf’ten bahsederken şöyle dediğini zikrederler:

وكانت معهم دراهم ‌عليها ‌صورة ‌الملك الذي كان في زمانهم فهربوا منه

“Onların yanında üzerinde kendi zamanlarındaki, kendisinden kaçmış oldukları kralın sureti bulunan dirhemler vardı.” Vahidi el-Basit (13/567) Kurtubi Tefsir (15/375) İbn Adil el-Lubab (12/450)

Suret fitnesine düşmüş şeyh denilen bazı kimseler, suretleri meşru saydırmak için yalan yanlış bilgileri kullanarak şüphe atıyorlar. Mesela Ömer radıyallahu anh’ın üzerinde Fars kralının sureti bulunan para bastırdığı, Muaviye radıyallahu anh’ın ve Abdulmelik b. Mervan bastığı dirhem ve dinarlarda elinde kılıç tutan halifenin suretinin basıldığını iddia ediyorlar!

İslam’ın ilk yıllarında Müslümanların bastıkları dinar ve dirhemler yoktu. Rumların ve Farsların bastıkları paralar kullanılıyordu ve bu paraların üzerinde kralın sureti vardı.

Bu meselenin aslını İbn Abdilber et-Temhid’de (14/134-135) şöyle anlatır: “Vakidi şöyle anlattı: “Yetmiş altı senesinde Abdulmelik b. Mervan emir oldu. Dinarlara ve dirhemlere nakış yaptı. Bana bunu Sa’d b. Raşid, Salih b. Keysan’dan tahdis etti. Dedi ki: bana İbn Ebi Zinad, babasından tahdis edip dedi ki:

“Abdulmelik b. Mervan dinarlar ve dirhemler bastı. O İslam’da ilk para basan kimsedir.” İbn Abdilber basılan bu paraların ağırlığı gibi özelliklerinden bahsettikten sonra şu bilgiyi nakleder:

…el-Vakidi’den başkası dedi ki: “Cahiliyye döneminde ve İslam’ın ilk yıllarında da Şam’da, Hicaz Araplarında dinarlar vardı. Bunların hepsi Rumî dinarlar idi, Rum beldelerinde basılmıştı. Üzerinde bu parayı basan kralın sureti ve Rumca yazılmış ismi vardı… Irak’taki ve doğudaki dirhemler Kisravî idi. Üzerinde Kisra’nın sureti ve Farsça olarak yazılmış ismi vardı… Abdulmelik (b. Mervan)’ın zamanına kadar böyle idi. Abdulmelik’e dinarlar basması için gönderilmek üzere sikkeler hazırlandı. Abdulmelik elçilere dedi ki: “Bizim ona ihtiyacımız yok! Biz üzerinde Allah’ın tevhidi ve rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’in isminin nakşedildiği sikkeler bastık.”

İbn Abdilber’in naklettiği bu bilgilerden anlaşıldığı üzere suretli paraları müslümanlar basmamışlar, lakin bu paraların kullanımına da karşı çıkılmamıştır.

Tarihçi imam Makrizi (Resailu Makrizi s.159) şöyle demiştir: “el-Faruk (Ömer radıyallahu anh) halife olunca Allah onun eliyle Mısır, Şam ve Irak’ı feth etti. Ömer radıyallahu anh paralara müdahale etmemiş bilakis olduğu gibi onaylamıştır. Hicretin 18. Senesi olunca ki bu hilafetin sekizinci senesidir, kese ve dirhemler koydu. Kisravî paraların aynı şeklinde dirhemler bastı. Ancak bu paraların bir kısmına “Elhamdulillah”, bir kısmına “Muhammedun Rasulullah”, bir kısmına “La ilahe illallahu vahdeh”, bir kısmına da “Ömer” yazdırdı… Osman radıyallahu anh’e biat edildiği zaman, o halifeliği zamanında dirhemlere “Allahu ekber” yazısını nakşettirdi…

Muaviye radıyallahu anh üzerinde kılıç kuşanmış timsal bulunan, ağırlığı eksiltilmiş dinarlar bastı…”

Şu an Avrupa’da bulunan müzelerdeki paralar hakkında konuşan bütün tarihçiler Müslüman Arap dünyasında Bizans Rum’larının uygulamasına benzer bu para basma uygulamasının ilk olarak hicrî 76 senesinde Abdulmelik b. Mervan’ın hilafeti zamanında başladığını söylemektedirler

Bu paraların Rumca olan bir yüzünde haç işaretine müdahale edilerek ayakta duran, kılıcının kabzasından tutmuş halifenin sureti haline getirildiği görülmüştür. Bu şekilde basılan paralar Kudus’te, Balbek’te, Halep’te, Humus’ta, Dımeşk’te, Raha’da, Kınnesrin’de, Munbic’de ve İzmir’de bulunmuştur. Bulunan bu paralar hicri 76 ve 77 yıllarına aittir.

Bu tarih, paralarda Rum metodu olan suretlerin terk edildiği dönemlerdir. Para gibi küçük bir malzeme üzerine ayakta duran halifenin suretinin işlenmesinde, haram kılınan suret olan yüz hatlarının belli olmayacağı, dolayısıyla bunun haram suretlerden olmadığı takdir edilir.

İlk dört asırda paralara sadece Kur’an ayetleri ve benzerleri yazılırdı. Emeviler zamanında dirhemlerin ortasına üç satır halinde “la ilahe illallahu vahdehu la şerike leh” yazılmıştır. Abbasiler döneminde ise halifelerin ismi de yazılmaya başlanmıştır.

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)