Sahih İlmihal adlı çalışmamda seferî
kimsenin bayram namazı kılmasının meşru olmadığına dair İbn Teymiyye’den
nakilde bulunmuştum. Yaygın uygulamaya muhalif olduğundan bu konuda söylenenler
bazı kardeşlerde soru işaretlerine sebep olmuş ve bu konuda daha ayrıntılı
açıklama talep edilmiştir. Esasında bu konuda İbn Teymiyye rahimehullah yalnız
değildir ve gerek ondan önceki alimler ve gerekse muasır ilim ehli de bu konuyu
pekiştirici açıklamalar getirmişlerdir.
İbn Kudame el-Mugnî’de (3/254) şöyle
demiştir: “Bedevîlerin Cuma namazına katılmaları gerekmez. Çünkü mukim
değildirler. Bayram namazı bu konuda daha önceliklidir.”
El-Merdavî, el-İnsâf’ta (2/400) şöyle
demiştir: “Mukimlik ve sayı şartlarına gelince, doğru olanı bunların şart olmasıdır."
Şeyh Ömer b. Salim Bazemul Bugyetu’l-Mutatavvi’de
(s.125) şöyle demiştir: “Seferde bayram namazı meşru değildir. Çünkü Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in birçok yolculukları olmasına ve birlikler
göndermiş olmasına rağmen seferde bayram namazı kıldığı veya bunu kılmalarını
emrettiği nakledilmemiştir. Bu aynı zamanda Ebû Hanife, Malik ve iki rivayetten
kuvvetlisine göre Ahmed’in görüşüdür. Şafiî ve diğer rivayette Ahmed şöyle
demişlerdir: “Mukimlik Cuma namazında şart olup, bayram namazında şart
değildir.” Zahirîler: “Ne Cuma namazında ne de bayram namazında mukimlik şart
koşulmaz” dediler. İbn Teymiyye rahimehullah ise: “Şüphesiz ki doğru olanı
birinci görüştür.” (Mecmuu’l-Fetava 24/177-186) Derim ki (yani Bazemul): “Yolcu
eğer kendi beldesinden başkasında bulunursa onlarla beraber bayram namazını
kılmalıdır. Zira erkekler ve kadınlarla bütün müslümanlar arada fark olmaksızın
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber bayram namazına
katılıyorlardı. Allah en iyi bilendir.” (Bkz.: Mecmuu’l-Fetava 24/182-183)
Abdulaziz b. Abdillah b. Baz rahimehullah
şöyle demiştir: “Bayram namazı ancak şehirlerde ve karyelerde (köylerde)
kılınır. Bâdiyelerde (birkaç evden oluşan yaylalarda) ve yolculukta kılınması
meşru değildir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den gelen sünnet de bu
şekildedir. Ne O’nun (sallallahu aleyhi ve sellem), ne de ashabınn (Radıyallahu
anhum) yolculukta ve badiyelerde bayram namazı kıldıkları hıfzedilmemiştir.
Nitekim Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem veda haccında arafe günü Cuma namazı
kılmamıştır. O gün Cuma günü idi. Yine Mina’da da kurban bayramı namazı
kılmamıştır. Hayrın ve mutluluğun tamamı Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e
ve ashabı radıyallahu anhum’a uymaktadır. Başarıya ulaştıracak olan Allah’tır.”
(Fetavâ İbn Baz 13/9)
Şeyh Yahya el-Hacûrî de Ziyau’s-Salikin’de
(s.110-111) şöyle demiştir: “Şüphe yok ki Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’den
veda haccında Mina’da ve başka bir yolcuğulunda bayram namazı kıldığı
nakledilmemiştir. En hayırlı yol, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in
yoludur. Yolcunun bayram namazı kılması ne vacip, ne de müstehaptır. Ama
kılacak olursa bunun yasaklığına veya batıl olduğuna da delil yoktur. Nitekim
ilim ehlinden bir cemaat seferde bayram namazı kılmanın caiz olduğuna fetva
vermişlerdir. Bize göre tercih edileni kılmamaktır. Bu konuda yasak olmadığı
için kılana da karşı çıkmayız.”
Derim ki: Şeyh Yahya’nın: “bu konuda
yasak yoktur” sözü su götürür. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem: “Her kim
emrimiz olmayan bir amelde bulunursa reddolunur” buyurmuştur. Buradaki umumilik
yasak olmaya yeter. Yine Allah Azze ve Celle: “Yoksa onların, Allah'ın izin
vermediği şeyi kendileri için dinde meşru kılan ortakları mı var?” (Şura 21)
buyurmuştur. Bu nasların tehdidine girmemek için “ibadette asıl olan hurmettir”
kaidesi gereği, delil olmadığı sürece ibadet olan ve dinle alakalı fiillerden
uzak durmak gerekir. Allah en iyi bilendir.
Şeyh İbn Useymin rahimehullah dabayram
namazı kılabilmek için mukim olmak gerektiği şartına dönüş yapmıştır. Zira Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem bayram namazlarını sadece Medine’de kılmıştır.
Fetih gazvesi yılında Mekke’ye yolculuk yapmış, Şevval ayının başlarına kadar
orada kalmıştır. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in orada bayram namazı
kıldığı nakledilmemiştir. Yine Veda haccında Mina’da kurban bayramına tesaduf
etmiş, bayram namazı kılmamıştır. Çünkü yolcu idi. Yine yolcu olduğu için Arafe
günü Cuma namazı da kılmamıştır. Şeyh İbn Useymin rahimehullah şöyle demiştir: “Yine
Cuma için sayı şartı koşan vardır. Daha önce açıkladığımız gibi Cuma namazı
için sayı hususunda tercih edileni; üç kişidir. Bu da buna göredir. Eğer köyde
sadece bir müslüman varsa bayram namazı kılmaz. Ya da iki kişilerse yine bayram
namazı kılmazlar.” (Şerhu’l-Mumti (5/169-170)
Şeyh İbn Useymin’in üç kişiyi şart
koşmasını kabul etmemiz gerekmez. Zira iki kişinin cemaat olabileceğine dair
sünnet varid olmuştur:
Mâlik b. el-Huveyris t’dan şöyle dediği rivayet
edilmiştir: “Rasûlüllâh r’in yanına arkadaşımla birlikte
gittik. Yanından ayrılmak isteyince bize şöyle dedi: ‘Namaz vakti girdi mi ezan okuyun, sonra kamet getirin, sonra ikinizden
yaşça büyük olanınız imam olsun.’” Buhari (658) Muslim, (674).
Ubey b. Ka’b radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu ki: “Kişinin, yanında biriyle beraber kıldığı namaz, tek başına
kılmasından iyidir. İki kişiyle beraber kıldığı namaz, iki kişi kıldıkları
namazdan iyidir. Daha fazla cemaat ise Allah’a daha sevimlidir.” Hasen. Ahmed (5/140) Ebu Davud (554) Nesai
(843)
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: “Bir adam Mescide geldi. O sırada
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ve sahabeleri öğleyi kılmışlardı. Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem o adama: “Ey falan! Namazdan neden geri kaldın”
diye sordu. Adam da sebep olarak bir şey söyledi. Adam namaza kalkınca
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Şununla beraber namaz kılarak
sadaka verecek kimse yok mu?” buyurdu. Bunun üzerine birisi kalkıp onunla
beraber namaz kıldı.” Sahih. Ahmed (3/85)
Ebû Muâz el-Çubukâbâdî