Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

10 Ağustos 2014 Pazar

Selefin Menhecine Uymayanları Selefî Zannedenler Elbette Bid'atçi'yi Tanıyamazlar


Şeyh Salih el-Fevzan şöyle demiştir: “Bid’atçiye hecr uygulamak (darılmak) ve onlardan uzaklaşmak matlup (istenen) bir iştir. Ta ki onlarla oturanlar özellikle de cahiller ve yeni başlayan kimseler onlardan etkilenmesinler. Şerlerini bulaştırmamaları için onların bid’atçilerden uzaklaşmaları, onlarla oturmamaları, onlardan ilim almamaları gerekir.
Lakin bid’atçi kimdir? Bid’atçinin kim olduğunu bilmek gerekir. Çünkü bazı kimseler görüşüne muhalefet eden herkes hakkında bid’at ifadesini kullanıyorlar. Bid’atın ancak ilim ehli tarafından bilinen şer’î kuralları vardır. Köklü alimler bid’atin kurallarını bilirler. Her günah işleyen veya muhalefet eden herkes bid’atçi olmayabilir…”

Yine Şeyh Salih el-Fevzan, başka bir fetvasında şöyle demiştir:
“Hamd Allah içindir. Allah’ın rasulüne, âline, ashabına ve onlara dost olanlara selam olsun. Bundan sonra:
Muhakkak ki selef, herkesi bid’atçi saymazlardı. Bid’at kelimesini bazı muhalefetleri bulunan herkes için kullanmakta aşırı gitmezlerdi. Bid’atle vasıfladıkları ancak; delili olmayan bir fiil işleyerek, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in meşru kılmadığı bir ibadetle Allah’a yakınlaşmaya çalışanlardır. Bu da Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in: “Her kim emrimiz olmayan bir amelde bulunursa reddolunur” hadisinden alınmıştır. Diğer rivayette: “Her kim şu emrimizde ondan olmayan bir şey çıkarırsa reddolunur” şeklindedir.
Bid’at; dinde Allah’ın kitabında ve Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in sünnetinde delili bulunmayan yeni bir şey çıkarmaktır. Bid’at işte budur.
Bir şahsın dinde bir bid’at çıkardığı sabit olursa ve bundan dönmeyi kabul etmezse, selefin menheci böyle kimselere hecr/dargınlık uygulamaları ve ondan uzaklaşıp onlarla oturmamalarıdır.
Bu onların (selefin) menhecidir. Lakin söylediğim gibi bu, onun bid’atçi olduğunun sabit olmasından sonradır. Nasihat edildiği halde bid’atinden dönmezse işte o zaman onun zararı kendisiyle oturanlara ve onunla bağlantısı olanlara da bulaşmasın diye ona hecr/darılma uygulanır. Bu, insanları bid’atçiden ve bid’atlerden sakındırmak içindir.
Ama görüşünde muhalefet eden herkes hakkında bid’at ifadesini kullanmak ve “bu bir bid’atçidir” demekte aşırılığa gelince, herkes diğerini bid’atçi olarak suçlar. Halbuki bid’atçi dediği bu şahıs dinde yeni bir şey çıkarmamıştır. Sadece şahıslardan birine veya cemaatlerden bir cemaate muhalefet etmiştir. Böyle bir kimse bid’atçi olmaz.
Bir haram veya bir günah işleyen kimse âsî/günahkar olarak isimlendirilir. Her günah işleyen bid’atçi değildir. Her hata eden kimse de bid’atçi değildir. Zira bid’atçi; dinde; ondan olmayan bir şey çıkarandır. Bid’atçi işte budur. Ama bid’at ismini kullanmakta aşırı giden ve muhalefet eden her şahsa bid’atçi demek doğru değildir. Nitekim muhalefet eden kişi isabetli olabilir. Bu selefin menheci değildir.”

Allah ve Rasulünden Başkası Adına Hizipçilik/Grupçuluk Yapan Herkes ve Sünnet Ehline Düşmanlık Eden Herkes Bid’atçidir
Şeyh Rebi b. Hadi şöyle demiştir: “Allaha yemin olsun bizler hizipçileri/gruplaşanları bid’atçi olarak görürüz. Hizipçiler arasında olan bid’atçilik, diğer bid’atçilerden daha şerlidir. Allah’a sığınırız. Çünkü bu hizipçi Allah’ın hak davetinden ayrılmaktan selamette kalamaz. Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaate karşı harbetmekten selamette kalamaz. Bid’at ve batıl ehline dostluk etmekten selamette kalamaz. Zira gördünüz gibi hizipler/gruplar bid’at ve sapıklık ehliyle karışık topluluklardır.
Bid’at ve sapıklıklardan arınmış olan hiçbir hizip bilmiyorum. Bid’atçilerle karışan, onlara yakınlık gösteren, onlara yardım eden, onların Allah’ın hak menhecine muharebe halinde olan menheclerine revaç veren bu kimseler nasıl selefi bir sünnî olabilirler? Hizipçiliğin tehlikesini iyiden iyiye düşünmeyi gerektiren meseleler vardır. Nazarımda Allah Tebarek ve Teâlâ’nın gazabını en çok çeken hareket noktaları ve menhecler; “biz selefiyiz” dedikleri halde İhvan(ul Muslimin) ve Tebliğ (cemaati) ile beraber olanlardır.
Allaha yemin olsun bunlar, te’dip edilmeyi ve aşağılanmayı başkalarından daha çok hak ediyorlar. Onların selefilik iddialarında samimi olduklarını zannetmiyorum. Vallahi şayet samimi olsalar, bid’at ehliyle karışıp onlarla oturmazlar, onlara destek olmaz, onlara yakınlık göstermezler, sünnet ehline düşmanlık etmezlerdi. Bu durum onların iddialarında samimi olmadıklarına bir delildir.
Şayet selefin menhecinden razı olsalardı ve bunun hakikatini bilselerdi niçin bu menhecin ehlini terk etsinler? Onlara harp açıp onlardan ayrılsınlar ve onlara husumet besleyen bâtıl ehliyle, bâtılın davetçileriyle ve bâtılın yardımcılarıyla niçin gitsinlerdi? Benim görüşüm o ki; bütün hizipçiler bid’atçidir. Çünkü onlarda bid’at ehlinden bile daha şerli özellikler ve ameller vardır. Herhangi bir hizbe/gruba uyan herkesten şiddetle sakınılmalıdır. Ancak davetinde, akidesinde ve menhecinde peygamberlerin ve rasullerin tuttukları yolda yürüyen, dostluğunda ve düşmanlığında imanın en sağlam kulpu olan; velâ ve berâ’yı, Allah için sevme ve Allah için buğzetmeyi gözeten hariçtir. Bu hizipçiler(grupçular, dernekçiler) de aynı şeyi söyler, lakin Allah’ın dostlarına buğz ve düşmanlık ederler, onların menhecine harp açar ve doğru yoldan alıkoyar, ondan uzaklaştırırlar. Peki böyle birisi nasıl selefi olabilir? Nasıl sünnet ehli olabilir?”

Kaynak: Mecmuu Kütüb ve Resail ve Fetava el-Allame el-Mucahid Rebi el-Medhali (14/161, 162)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)