Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

12 Haziran 2022 Pazar

Küfre Düşüren Duâlardan Sakınmak!

 Kâfir için rahmet dilemek veya onun için cenaze namazı kılmanın haramlığında icma edilmiştir. Bu aynı zamanda duâda haddi aşmaktır. Allah Teâla şöyle buyurmuştur:

مَا كَانَ لِلنَّبِيِّ وَالَّذِينَ آمَنُوا أَنْ يَسْتَغْفِرُوا لِلْمُشْرِكِينَ وَلَوْ كَانُوا أُولِي قُرْبَى مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمْ أَنَّهُمْ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ 

Kendilerine cehennemlikler oldukları açıklandıktan sonra yakınları dahi olsa müşrikler için bağışlanma dilemeleri Nebi’ye de, iman edenlere de yaraşmaz.” (Tevbe 113)

Şeyhulislam İbn Teymiyye rahimehullah Mecmuu’l-Fetava’da şöyle demiştir: “Allah Teâlâ:

ادْعُوا رَبَّكُمْ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ

 Rabbinize yalvararak ve gizlice dua edin. Muhakkak ki O haddi aşanları sevmez” (A’raf 55) buyurmuştur. Bu duada haddi aşmak hakkındadır. Kulun Rab’den yapmayacağı bir şeyi istemesi de duada haddi aşmaktandır. Mesela kendisi nebilerden olmadığı halde nebilerin makamını istemesi, müşrikler için bağışlanma dilemesi ve benzerleri böyledir…”

Bu mesele tehlikelidir. Çünkü icmaya aykırıdır. Bazı ilim ehli bunu yapanın tekfirini de zikretmiştir. El-Karafî  el-Furuk’ta (4/260 vd.) şöyle demiştir:

“Küfre varan dua dört kısımdır:

Birinci kısım: Dua eden kimsenin kitap ve sünnetten vahyin kesin delaletiyle sabit olmuş bir şeyin nefyini talep etmesidir.

Birinci örnek: “Allah’ım! Seni inkar edene azap etme veya onu bağışla” demektir. Nitekim vahyin kesin delili, Allah Teâlâ’ya kafir olarak ölen herkesin azap göreceğine delalet etmektedir. Allah Teala şöyle buyurmuştur: “Muhakkak ki Allah kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz.” (Nisa 48) Ve daha başka naslar da vardır. Bu durumda böyle bir istek küfür olur. Çünkü Allah Teala’nın haber verdiği şeyi yalanlamasını talep etmektir. Böyle bir talep ise küfürdür. Bu dua bir küfürdür.

İkinci örnek: “Allah’ım! Falan kafiri cehennemde kalıcı kılma” demektir. Hâlbuki kesin naslar her bir kâfirin cehennemde kalıcı olduğuna delalet etmektedir. Bu durumda böyle dua eden kimse Allah Teâlâ’nın verdiği haberi yalanlamayı talep etmektedir ve duası bir küfürdür.

Üçüncü örnek: Allah Teâlâ’ya dua eden kimsenin yeniden dirilmemeyi, böylece kıyamet gününün şiddetli hallerinden muaf olmayı istemesidir. Hâlbuki Allah Teâlâ insan ve cinlerden herkesin öldükten sonra diriltileceklerini haber vermiştir. Bu durumda böyle bir dua küfürdür. Çünkü Allah Teala’dan verdiği haberi yalanlaması istenmektedir.

İkinci kısım: Dua eden kimsenin vahyin kesin olarak nefyettiği bir şeyi ispat etmesini Allah Teâlâ’dan istemesidir. Bunun örnekleri de şu şekildedir:

Birinci örnek: “Allah’ım! Düşmanım olan falan Müslümanı cehennemde kalıcı kıl” demesidir. Halbuki o kimsenin kötü bir akıbetle öldüğünü bilmemektedir. Allah Teâlâ ise hiçbir mü’minin cehennemde kalıcı olmadığını, mutlaka cennete gireceğini haber vermiştir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللَّهِ وَيَعْمَلْ صَالِحًا يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الأَنْهَارُ

Kim Allah’a iman edip salih amel işlerse onu içinde ebedi ve daimi olmak üzere kalacakları altından nehirler akan cennetlere sokar.” (Talak 11)

Bu durumda böyle bir dua Allah Teâlâ’nın verdiği haberi haberi yalanlamayı gerektirdiğinden küfür olur.

İkinci örnek: “Allah’ım! Beni ebedi olarak yaşat ki ölüm sekeratı ve sıkıntılarından selamette olayım” diye dua etmek. Allah Teâlâ:

كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ

Her nefis ölümü tadıcıdır” (Al-i İmran 185) buyurarak onun öleceğini haber vermiştir. Bu durumda bu dua, bu haberi yalanlamayı gerektirdiğinden küfür olur.

Üçüncü örnek: “Allah’ım! İblisi bana ve âdemoğullarına dost ve nasihatçı kıl da fesat azalsın, kullar rahat etsin” demek. Hâlbuki Allah Subhanehu şöyle buyurmuştur:

إِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمْ عَدُوٌّ فَاتَّخِذُوهُ عَدُوًّا

Muhakkak ki şeytan sizin için düşmandır. Siz de onu düşman edinin.” (Fâtır 6) Bu durumda böyle bir dua bu haberi yalanlamayı gerektirdiğinden küfür olur. Buna benzer dualar da bunun gibidir.

 Üçüncü kısım: Dua eden kimsenin Allah Teala’dan aklın kesin delaletiyle sabit olan bir şeyi Rububiyet celalini ihlâl edecek şekilde nefyetmesini istemesidir.

Birinci örnek: Kulun, Allah’tan kadim ilmini kaldırmasını, böylece işlediği çirkinlikleri ve ayıpları rabbinin bilmemesini istemesi. Kesin aklî deliller göstermektedir ki Allah Teâlâ’nın ilmi ezelî ve ebedîdir. Bu durumda bu şekilde dua eden kimse Allah Teâlâ’nın zatında cehalet meydana gelmesini talep etmektedir ki bu küfürdür.

İkinci örnek:  Allah Teâlâ’dan kıyamet gününde kadim kudretini kaldırmasını, böylece sorumlu tutulmaktan güvende olmayı istemek. Nitekim kesin aklî deliller Allah Teâlâ’nın ezelî ve ebedî kudretinin vacip olduğunu, değişme ve yok olma kabul etmediğini göstermektedir. Böyle bir talep Allah Teâlâ için acizlik talebidir ki küfürdür.

Üçüncü örnek: Allah Teâlâ’dan hakimiyetini, kaza ve kaderini kaldırmasını istemek, böylece kulun nefsi hakkında tasarrufunda bağımsız olmasını, kaza açısından da kötü sondan emin olmayı istemek. Halbuki kesin aklî deliller Allah Teâlâ’nın irade ve hakimiyetinin bütün kainatı kapsadığını göstermektedir. Böyle bir dua bunun ortadan kalkmasını talep etmektir. Bu yüzden böyle bir dua ve benzerleri küfür olur.

Dördüncü kısım: Dua eden kimsenin Allah Teâlâ’dan, kesin akli delillerin nefyettiği şeyi rububiyet celalini ihlâl edecek şekilde isbat etmesini istemesidir.

Birinci örnek:  Dua eden kimsenin Rabbine arzusunu büyütmesi, hatta onun mahlukatından birine hulul etmesini, böylece onunla bir araya gelmeyi istemesi veya Allah Teâlâ’dan korkusunu büyütmesi, bu yüzden Allah Teâlâ’dan kendisi hakkında güvence vermesini, korkusunu ünsiyete çevirmesini istemesidir. Halbuki kesin aklî delil bunun Allah hakkında mümkün olmamasını göstermektedir. Böyle bir talep küfürdür.

İkinci örnek: Dua eden kimsenin ahmaklığını ve cüretini büyüterek Allah Teâlâ’dan dünyadaki bazı işleri kendisine bırakmasını istemesidir. Bunlar kudrete ve rabbani iradeye has olan var etme, yok etme, hükmetme ve gerçekleştirme gibi işlerdir. Kesin akli deliller böyle bir şeyin Allah Teâlâ’dan başkası için söz konusu olmasının imkansız olduğunu göstermektedir. Böylece bu talep Allah ile beraber mülkünde ortaklık talep etmektir ve küfürdür. Nitekim cahil sufilerden bir topluluk bu küfre düşüyorlar ve “Falana ol deme yetkisi verildi” diyorlar! Ona “ol” deme yetkisi verilmesini istiyorlar. Bu Allah Teâlâ’nın:

إِنَّمَا قَوْلُنَا لِشَيْءٍ إِذَا أَرَدْنَاهُ أَنْ نَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ

Biz, bir şeyin olmasını istediğimiz zaman, ona sözümüz sadece “Ol!” dememizdir. Hemen oluverir.” (Nahl 40) ayetindeki sözüdür. Allah Teâlâ’nın kelamındaki bu sözün manasını bilmezler ve böyle bir yetkiyi başkasına vermenin manasını da bilmezler! Hayalci sufiler bir yana, ihlaslı alimler hakkında dahi böyle istek gerçeklikten çok uzaktır. Fark etmedikleri bir yönden helak oluyorlar ve bu hayalci sufilerin Allah Teâlâ’ya yakın kimseler olduklarına inanıyorlar! Halbuki onlar Allah’tan uzaktırlar. Allah Teâlâ bizleri fitnelerden, fitne sebeplerinden, cahilliklerden ve benzerlerinden korusun!

 Üçüncü örnek: Dua eden kimsenin rabbinden kendisiyle O’nun arasında nesep kılmasını, böylece dünya ve ahirette mahlukata karşı şeref kazanmayı istemesidir. Kesin akli delil böyle bir neseb ve soy bağının olmasının imkansız olduğunu göstermektedir. Böyle bir dua Allah Teâlâ hakkında doğum yoluyla nesep oluşması isteği olduğundan küfürdür. Buna benzer dualar da buna katılır. Bütün bunlar rububiyet celalini ihlal eden şeyler olup kulların cahil olanlarında ve şeytanın kendileriyle alay ettiği kimselerde meydana gelmektedir….” Karafi'den nakil bitti. 

Mevsuatu’l-Fıkhiyye’de şöyle gelmiştir: “Fakihler kâfir için bağışlanma dilemenin sakıncalı olduğunda ittifak etmişlerdir. Hatta bazıları ileri giderek “Muhakkak ki kâfir için bağışlanma dilemek, bunu dileyenin küfre girmesini gerektirir. Çünkü bu Allah Teala’nın kendisine şirk koşanı veya küfür üzere öleni bağışlamayacağını, onun cehennemlik olduğunu ifade eden nasları yalanlamaktır” demiştir.”

Tekfirin ise ilim ehli tarafından bildirilen şartları ve manileri vardır. Buna onlar hükmederler. Küfrü gerektiren bir amelde bulunan herkesin küfrüne hüküm vermek gerekmez. Tekfir mutlak olup, muayyen şahısların tekfirinde durum farklılık gösterebilmektedir.

Bundan dolayı Müslümanın dininde fakih olmaya çalışması, küfre düşüren amellerden ve büyük günahlardan öncelikle kendi nefsinin kurtuluşu için sakınması gerekir. Nitekim bütün devletler hastalık bulaşması bahanesiyle İslam’ın en önemli şiarları olan cemaatle namaz, hac ve umre gibi farzları yasaklayarak daru’l-küfre dönmüş, Müslüman olduğunu iddia eden milyonlar maske takarak şeytana kul olmuş ve müşrikleşmişlerdir. Ne tarafa baksan bakışların müşriklere çarptığı bu zamanda kafir ve müşrik olarak ölenler hakkında “Allah rahmet etsin” demenin, onların cenaze namazlarını kılmanın imanı nasıl bir tehlikeye attığını hatırdan çıkarmamak gerekir.

Bu sakıncalara düşen kardeşini de gücü yettiği kadarıyla sakındırması gerekir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَمَا كَانَ الْمُؤْمِنُونَ لِيَنْفِرُوا كَافَّةً فَلَوْلَا نَفَرَ مِنْ كُلِّ فِرْقَةٍ مِنْهُمْ طَائِفَةٌ لِيَتَفَقَّهُوا فِي الدِّينِ وَلِيُنْذِرُوا قَوْمَهُمْ إِذَا رَجَعُوا إِلَيْهِمْ لَعَلَّهُمْ يَحْذَرُونَ 

Mü’minlerin topluca çıkmaları gerekmez. Her topluluktan bir kesim, dinde derin bir kavrayış edinmek ve kavimleri kendilerine geri döndüğünde onları uyarmak için kalsalar! Umulur ki onlar da sakınırlar.” (Tevbe 122)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)