Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

13 Haziran 2022 Pazartesi

Süslenme, Kibir, Ucub, Riya ve Sum’a Arasındaki Farklar/Karafî

 Karafi el-Furuk’ta dedi ki: “259. Fark: Kibir kaidesi ile giyim, binek ve başka şeylerin güzel olması kaidesi arasındaki fark:

Bil ki: Allah Teâlâ için düşmanlarına karşı kibirlenmek güzeldir. Allah’ın kullarına ve kurallarına karşı kibirlenmek ise haramdır, büyük günahtır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

لَنْ يَدْخُلَ الْجَنَّةَ مَنْ فِي قَلْبِهِ مِثْقَالُ ذَرَّةٍ مِنْ الْكِبْرِ فَقَالُوا: يَا رَسُولَ اللَّهِ إنَّ أَحَدَنَا يُحِبُّ أَنْ يَكُونَ ثَوْبُهُ حَسَنًا وَنَعْلُهُ حَسَنَةً فَقَالَ إنَّ اللَّهَ جَمِيلٌ يُحِبُّ الْجَمَالَ وَلَكِنَّ الْكِبْرَ بَطَرُ الْحَقِّ، وَغَمْصُ النَّاسِ

Kalbinde zerre ağırlığınca kibir bulunan cennete giremeyecektir.” Dediler ki: “Ey Allah’ın rasulü! Bizden biri elbisesinin güzel olmasını, ayakkabısının güzel olmasını ister.” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Muhakkak ki Allah Cemil (güzel)’dir, cemâli (güzelliği) sever. Lakin kibir hakka karşı büyüklenmek ve (hakkı getiren) insanları küçümsemektir.” Bunu Muslim tahric etmiştir. Allah onlardan razı olsun, alimler dediler ki: “Bataru’l-hak sözü; hakkı söyleyen kimseyi reddetmek demektir. “Gamsu’n-nâs” sözü ise insanları küçük görmektir.” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Cennete giremeyecektir” sözü büyük bir tehdittir, kibrin büyük günahlardan olmasını ve cennete giremeyişinin mutlak olmasını gerektirir. Mu’tezile’ye göre büyük günah sahibi, tıpkı kâfir gibi cehennemde kalıcıdır. Ehl-i Sünnet’e göre ise bunun manası, kibir sahipleri, kibirlenmeyenlerin cennete girdikleri vakitte veya başlangıçta cennete giremeyecek demektir.. Naslar veya kaideler, kibri kalbin en büyük günahlardan olarak bildirdiğine göre umumi nefiy ifadesiyle; özel nefiy kastedilmiş olabilir. Allah Teâlâ’dan afiyet dileriz. Hatta âlimlerden biri şöyle demiştir: “Kibir dışında kalbin bütün günahları ile beraber feth vardır.” Güzelleşmeye gelince yöneticiler ve başkaları hakkında bu, vacibin yerine gelmesi için gerekli olabilir. Çünkü yöneticiler çirkin görünüşle halkın maslahatlarını elde edemezler. Namazlar ve savaştaki cemaat hakkında düşmanı korkutmak için, kadın hakkında kocası için, alimler hakkında insanların gönüllerinde ilmi yüceltmek için güzelleşmek/süslenmek mendup olabilir. Nitekim Ömer radıyallahu anh şöyle demiştir:

أُحِبُّ أَنْ أَنْظُرَ إلَى قَارِئِ الْقُرْآنِ أَبْيَضَ الثِّيَابِ

“Kur’ân okuyucusunu beyaz elbiseyle görmek isterim.” Harama vesile olduğu zaman ise güzelleşmek/süslenmek haram olabilir. Kadınların zina etmek için süslenmelerinde olduğu gibi. Yine bu sebeplerin hiçbiri bulunmadığında mubah olabilir. Güzelleşme/süslenme bu beş hükme göre kısımlara ayrılır. Kibir de aynı şekilde harpte kâfirlere karşı olduğu zaman vacip olur. Bid’at ehline karşı bid’ati aşağılamak için kibirlenmek mendup olur. Hadiste geldiği şekliyle de haram olur. Kibrin mubah olması ise uzak ihtimaldir. Kibir ile güzelleşmek arasındaki farka gelince; güzelleşmede asıl olan mubahlıktır. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

قُلْ مَنْ حَرَّمَ زِينَةَ اللَّهِ الَّتِي أَخْرَجَ لِعِبَادِهِ وَالطَّيِّبَاتِ مِنَ الرِّزْقِ

De ki: Allah’ın kulları için çıkardığı ziyneti ve temiz olan rızıkları haram kılan kimdir?” (A’raf 32) Mubahlıktan çıkaran bir delil bulunmadığında güzelleşmede/süslenmede asıl mubahlıktır. Kibirde asıl olan ise haramlıktan çıkaran bir delil bulunmadığı sürece haramlıktır. Farkın biri budur. Diğer bir fark da kibir kalp amellerindendir. Güzelleşme ise azaların amellerindendir.

260. Fark: Kibir kaidesi ile ucub (kendini beğenmek) kaidesi arasındaki fark:

Kibrin hakikati az önce geçmişti. O kalptedir ve bunu Allah Teâlâ’nın şu sözü destekler:

إِنْ فِي صُدُورِهِمْ إِلا كِبْرٌ مَا هُمْ بِبَالِغِيهِ

Hiç şüphe yok ki, onların kalplerinde, asla yetişemeyecekleri bir büyüklük hevesinden başka bir şey yoktur.” (Gafir/Mu’min 56) Onun yeri kalp olarak tayin edilmiştir. Ucub ise ibadeti göstermektir. Kulun ibadetini büyütmesi masiyettir. Bu ibadetten sonra olur ve onunla özel bir alakası vardır.  Nitekim ibadet eden kul, ibadetini beğenir, alim ilmini beğenir. Her taat sahibi yaptığı taati beğenirse bu haramdır ve taati bozucudur. Çünkü onu eda ettikten sonra onun zıddı olan riyaya düşmüştür. İbadetle beraber onu bozan şeyi işlemiştir. Ucubun haram kılınmasının sırrı, onun Allah Teâlâ’ya karşı edepsizlik olmasındandır. Zira kulun, efendisine yakınlaşmak için yaptığı şeyi büyük görmesi yakışmaz, bilakis efendisinin yüceliği, Allah Teâlâ’nın azameti karşısında amelini küçümsemesi gerekir. Bu yüzden Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَمَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ

Allah’ı hakkıyla takdir edemediler.” (En’am 91) Yani hakkıyla yüceltemediler demektir. Kim kendisini ve ibadetini beğenirse helak olur. Rabbi kendisinden haberdar olduğu halde nefsini Allah Teâlâ’nın öfkesine ve gazabına arz etmiş olur. Bunun zıddına Allah Teâlâ’nın şu sözünde uyarı vardır:

وَالَّذِينَ يُؤْتُونَ مَا آتَوْا وَقُلُوبُهُمْ وَجِلَةٌ أَنَّهُمْ إِلَى رَبِّهِمْ رَاجِعُونَ

Ve rablerine dönecekleri için verdiklerini kalpleri çarparak verenler..” (Mu’minun 60) Bunun anlamı; yaptıkları taatleri Allah Teâlâ ile karşılaşmanın korkusu içinde yaparlar ve taatlerini küçük görürler demektir. Bu da özelliğin talep edildiğine, zıddının ise yasaklandığına delalet eder. Kibir mahlukata ve kullara yöneliktir. Ucub ise ibadete yöneliktir.

261. Fark: Ucub kaidesi ile sum’a (duyurma) kaidesi arasındaki fark:

Her ikisi de masiyettir ve ibadeti masiyet olması bakımından bulandırır. İki arasındaki değerlendirme ameli iptal etmesi açısından değildir. Muslim’in ve başkalarının rivayet ettikleri sahih hadiste Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

مَنْ سَمَّعَ سَمَّعَ اللَّهُ بِهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ

Kim (amelini) duyurmaya çalışırsa Allah da onu kıyamet gününde duyurur.” Yani kıyamet gününde: “Bu falan kimsedir! Benim için amel yaptı sonra onunla benden başkasını murad etti” diye nida edilir. Bu riyâ/gösterişten farklıdır. Çünkü ameli (duyurmadan önce) kalbinde ihlas ile işlemiştir. Riyâda ise ameli işlediği sırada onu bozan şey birliktedir. Sum’a ile ucub arasındaki fark sum’a’nın dil ile olması, ucubun ise kalpte olmasıdır. Her ikisi de ibadetten sonra meydana gelir.

 

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)