İmam Buhârî’nin
karşıtları Buhârî’nin Cehmilerin söylediği gibi: “Kur’ân’ı telaffuzum mahlûktur”
dediği iddiasını yayıyorlar, Buhârî’nin asrındaki âlimlerin onu Cehmî’likle
itham edip tekfir ettiklerin iddia ediyorlar.
Hakikatte Buhârî rahimehullah
bu görüşten berîdir. Nitekim kendisi bu görüşten teberrî ettiği gibi, ilim ehli
de O’nu bu bozuk görüşten teberri etmişlerdir.
“Kur’ân’ı telaffuzum”
sözünün iki manası vardır: Birincisi “söylediğim kelimeler” demektir. İkincisi “Telaffuz
ettiğim esnadaki fiilim” demektir. Ehl-i Sünnet, Kur’ân’ın mahlûk olduğunu
söyleyen Cehmiyye’yi tekfir ettiğinde Cehmîler görüşlerini bu defa “Kur’ân’ı
telaffuzum mahlûktur” sözü maskesi altında dile getirmeye başladılar. Bu yüzden
Ehl-i Sünnet bu sözü söyleyenleri de tekfir ettiler.
İmam Buhârî rahimehullah
Nisabur’a gittiği zaman ahmaklardan birisi ona telaffuz meselesini sordu. Buhârî
de dedi ki: “Kur’ân Allah’ın kelâmıdır. Mahlûk değildir. Kulların fiilleri ise mahlûktur.
Bu konuda imtihan bid’attir.” (Siyeru A’lami’n-Nubela 12/454)
İmam ez-Zuhlî rahimehullah’a,
bu konuşma Buhârî’nin: “Kur’an’ı telaffuzum mahlûktur” dediği şeklinde nakledildi.
Bu yüzden ez-Zuhlî Buhârî’den sakındırdı, Razî’lere ondan rivayeti terk
etmeleri için mektup yazdı.
Buhârî rahimehullah şöyle demiştir: “Kim
benim: “Kur’ân’ı telaffuzum mahlûktur” dediğimi iddia ederse o bir yalancıdır!
Zira ben bunu söylemedim!” (el-Lalekai Şerhu Usuli İtikadi Ehli’s-Sunne 2/396)
Ez-Zehebî şöyle
demiştir: “Buhârî’ye gelince, seçkin imamların büyüklerindendir. Şöyle
demiştir: “Kur’ân’ı telaffuzumuzun mahlûk olduğunu söylemedim. Ancak kulların
hareketlerinin, seslerinin, fiilleri mahlûktur. İşitilen ve tilavet olunan, mushaflarda
yazılı bulunan lafızlar Allah’ın kelamıdır, mahlûk değildir.” (Siyeru A’lam
11/510)
Yine ez-Zehebi dedi
ki: “Guncar Tarih’inde şöyle nakletti: bize Halef b. Muhammed b. İsmail tahdis
etti, dedi ki: Ebu Amr Ahmed b. Nasr en-Nisaburi el-Haffaf’tan Buhâra’da
işittim, diyordu ki: “Biz bir gün Ebu İshak el-Kaysî’nin yanında idik.
Yanımızda Muhammed b. Nasr el-Mervezi de vardı. Muhammed b. İsmail el-Buhârî’den
bahsedildi. Muhammed b. Nasr dedi ki: “Ben onu şöyle derken işittim: “Kim benim
“Kur’an’ı telaffuzum mahlûktur” dediğimi iddia ederse o bir yalancıdır! Ben
bunu söylemedim!” (Siyeru A’lam 12/457)
Bunu es-Subkî de
Tabakatu’ş-Şafiiyye’de (2/230) zikretmiş ve şöyle aktarmıştır:
“Ebu Amr el-Haffaf,
İmam Buhârî’ye: “İnsanlar senin “Kur’ân’ı telaffuzum mahlûktur” dediğine dair
konuşmalara dalıyorlar” deyince Buhârî dedi ki:
“Ey Ebu Amr! Sana
söyleyeceklerimi iyi ezberle! Nisabur, Kumis, Rey, Hemedan, Bağdat, Kufe,
Basra, Mekke, Medine halklarından her kim benim: “Kur’ân’ı telaffuzum mahluktur”
dediğimi iddia ederse o bir yalancıdır! Ben bunu söylemedim. Ben ancak kulların
fiillerinin mahluk olduğunu söyledim.”
Hafız İbn Hacer de bu
kıssayı Guncar’ın Tarihu Buhara kitabında sahih isnadla rivayet ettiğini
zikretmiştir. (Fethu’l-Bari 13/535)
Bunu teyit eden
hususlardan biri şudur: “Bekr b. Muneyyir dedi ki: “Buhârî: “Kulların fiilleri mahlûktur”
diyordu. Ona dedim ki: “Sen Kur’ân’ı telaffuzum mahlûktur” demedin mi?” Dedi
ki: “Ben bunu söylemedim! Ben ancak kulların fiillerinin mahlûk olduğunu
söyledim.” (İbnu’l-Cevzi el-Muntazam 12/119)
İbn Ebi Ya’la, İmam Buhârî’nin
şöyle dediğini nakletmiştir: “Kur’ân başından sonuna kadar Allah’ın kelamıdır.
Onda mahlûk olan bir şey yoktur. Kim onun mahlûk olduğunu veya ondan bir şeyin mahlûk
olduğunu iddia ederse o bir kâfirdir. Kim Kur’ân’ı telaffuzunun mahlûk olduğunu
söylerse o Cehmî bir kâfirdir.” (Tabakatu’l-Hanabile 1/279)
Bu hadiseyi tahkik
edip Buhârî’nin söz konusu iddadan berî olduğunu doğrulayan diğer âlimler:
İbn Teymiyye (Mecmuu’l-Fetava
12/364, 572, 16/392)
el-Kastalanî (İrşadu’s-Sari
10/458)
Nasiruddin İbn
Muneyyir (El-Mutevari Ala Ebvabi’l-Buhârî s.46)