Avf b. Malik Radıyallahu Anh’ın Kıyas
Hakkındaki Hadisinin Tahkiki
Ebu Muaz el-Çubukâbâdî
Takdim
بِسْمِ
اللَّهِ اَلرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Şüphesiz hamd yalnız
Allah'adır. O'na hamd eder, O'ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin
şerlerinden, amellerimizin kötülüklerinden Allah'a sığınırız. Allah'ın hidayet
verdiğini kimse saptıramaz. O'nun saptırdığını da kimse doğru yola iletemez.
Şehadet ederim ki, Allah'tan başka ibadete layık hak ilâh yoktur. O, bir ve
tektir, O'nun ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed Allah'ın kulu ve
Rasûlüdür.
“Ey iman edenler!
Allah'tan nasıl korkmak gerekirse öyle korkun ve siz ancak Müslümanlar olarak
ölünüz.” (Al-i İmran; 102)
“Ey insanlar! Sizi
tek bir candan yaratan ve ondan da eşini var eden, her ikisinden birçok erkek
ve kadın türeten Rabbinizden korkun. Kendisi adına birbirinizden dileklerde
bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık bağlarını kesmekten de sakının. Şüphesiz
Allah üzerinizde tam bir gözetleyicidir.” (en-Nisâ; 1),
“Ey iman edenler!
Allah'tan korkun ve dosdoğru söz söyleyin. O da amellerinizi lehinize olmak
üzere düzeltsin, günahlarınızı da mağfiret etsin. Kim Allah'a ve Rasûlüne itaat
ederse büyük bir kurtuluşla kurtulmuş olur.” (el-Ahzâb; 70-71)
Bundan sonra. Şüphesiz
sözlerin en güzeli Allah’ın Kelam’ı, yolların en hayırlısı Muhammed Sallallahu
aleyhi ve sellem’in yoludur. İşlerin en kötüsü sonradan çıkarılanlarıdır. Her
sonradan çıkarılan şey bid’attir ve her bid’at sapıklıktır. Her sapıklık da
ateştedir.
Bu risalede Avf b. Malik el-Eşcaî radıyallahu anh’den
rivayet edilen, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ümmetin yetmiş küsur
fırkaya ayrılacağı ve bu fırkaların en şerlisinin re’yleriyle kıyas yapanlar
olduğunu bildirdiği hadisin sıhhati hakkında geçmiş zamanlarda bazı âlimlerin
illet olarak öne sürdükleri gerekçeleri tahkik etmeksizin kabul eden ve bu
hadisin sıhhatine itiraz eden kimselere cevap vermeyi, bahsi geçen illet
iddialarının hadisin sıhhatine herhangi bir zararının olmadığını ispat etmeyi
amaçladım.
Risalede görüleceği üzere hadisin sıhhati hakkında öne
sürülen şâibeler giderilmiş ve hadisin sabit olduğu ortaya konulmuştur.
Geriye bu hadisi sahih kabul ettikleri halde kıyası savunmak
için kırk dereden su getiren çürük bazı te’viller kalıyor ki, bu kitapta bu
te’villere cevap vermeye gerek görmedim. Zira Kıyas ve Taklid risalesi ile
Bizden Olmayanlar kitaplarımda bu te’villere cevap verdim ve bu risalede
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hadisine teslim olup, sonrakilerin
bu tür yorumlarına aldırmamak imandandır” fehvası gereği sadece hadisin
sıhhatini ispatlamakla yetindim.
Allah Azze ve Celle faizi alışverişle kıyaslayanları zemmederek şöyle
buyurmuştur:
“Ribâ (faiz) yiyenler,
“alışveriş de ribâ (faiz) gibidir” demiş olmaları dolayısıyla, ancak kendisini
şeytan çarpmış mecnûn kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Hâlbuki Allah,
alışverişi helâl, ribâyı ise, haram kılmıştır.” (Bakara 275)
Allah Azze ve Celle yine şöyle buyurmuştur: “Hayır! Rabbine
yemin olsun ki aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem yapıncaya ve sonra senin
hükmünden dolayı içlerinde bir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle teslim
oluncaya kadar iman etmiş olmazlar!” (Nisa 65)
Fahreddin Razi, bu ayet hakkında şöyle demiştir: “Âyetin zahiri, nassın kıyas ile tahsis
edilemeyeceğine delâlet etmektedir. Çünkü bu, insanın, mutlak olarak Allah'ın
ve Resulünün hükmüne tabî olması ve onların hükmünden başkasına başvurmaması
gerektiğine delâlet eder. Bu âyette zikredilen böyle bir te'kid,
mükellefiyetlerin pek azında zikredilir. Bu da, Kur'ân ve Hadis'in umumiliğinin,
kıyasın hükmüne takdim edilmesini gerektirir. Hak Teâlâ'nın: “Sonra da
verdiğin hükümden yürekleri hiçbir sıkıntı duymadan...” ifadesi de bunu
ihsas ettirmektedir. Çünkü hatıra nassın manasının aksine bir kıyas geldiğinde,
insanın yüreğinde bir darlık (harec) hissedilir. Böylece Allah Teâlâ insanın
imanının, o harece itibar etmemesi ve nassa tam olarak teslim olmasından sonra,
kâmil olacağını beyân buyurmuştur. İşte bu söz insaflı kimselere göre, çok
kuvvetli ve güzel bir sözdür.”[1]
Konuyla ilgili Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den, sahabe ve
tabiinden diğer rivayetler için Bizden Olmayanlar kitabıma bakın. Allah Azze ve
Celle’den bu risaleyi samimiyet ve insafla ilmi talep edenlere faydalı
kılmasını dilerim.
Ebu Muaz Seyfullah el-Çubukâbâdî
1. Tarik: Nuaym b. Hammad – İsa b. Yunus Yoluyla:
Ebu İsmail el-Herevi Zemmu’l-Kelam’da dedi ki:
أَخْبَرَنَا
مُحَمَّدُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ مَحْمُودٍ حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا
نُعَيْمٌ بْنُ حَمَّادٍ حَدَّثَنَا عِيسَى بْنُ يُونُسَ عَنْ حَرِيزِ بْنِ عُثْمَانَ
عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ جُبَيْرِ بْنِ نُفَيْرٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَوْفِ بْنِ
مَالِكٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ (تَفْتَرِقُ
أُمَّتِي عَلَى بِضْعٍ وَسَبْعِينَ فِرْقَةً أَعْظَمُهَا فِتْنَةً عَلَى أُمَّتِي قَوْمٌ
يَقِيسُونَ الَأُمُورَ بِرَأْيِهِمْ فَيُحِلُّوا مَا حَرَّمَ اللَّهُ وَيُحَرِّمُوا
مَا أَحَّلَ اللَّهُ)
Avf b. Malik radıyallahu anh’den: “Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
‘Ümmetim yetmiş küsur fırkaya ayrılır,
onların ümmetime fitne bakımından en büyükleri; meseleleri kendi şahsî
görüşleriyle kıyas eden, Allah’ın helal kıldığını haram kılan ve haram
kıldığını helal kılan bir kavimdir.’[2]
Bunu Nuaym b. Hammad – İsa b. Yunus yoluyla ayrıca: rivayet
etmişlerdir.
Heysemî dedi ki: “Taberânî ve Bezzâr Sahîh’in ricali ile
rivayet ettiler.”[3]
Hâkim: “Buhârî ve Müslim’in şartlarına göre sahihtir” demiş, Zehebi
sükût etmiştir.
Hatib bu rivayetin ardından dedi ki: “Bana Ali b. Ahmed el-Haşimî tahdis etti,
dedi ki: “Bu dedem Ebu’l-Fadl İsa b. Musa b. Ebi Muhammed b. El-Mutevekkil
Alallah’ın yazısıdır, orada şunu okudum: “Bana Muhammed b. Davud en-Nisaburi
tahdis etti, dedi ki: “Ebu Bekr b. Muhammed b. Nuaym’ı şöyle derken işittim: Muhammed
b. Ali b. Hamze el-Mervezî’yi şöyle derken işittim:
“Yahya b. Main’e Avf
b. Malik radıyallahu anh’ın Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’den rivayet ettiği
bu hadisi sordum. Dedi ki: “Aslı yoktur.” Ben: “Nuaym b. Hammad nasıldır?” Dedi
ki:
“Nuaym sikadır (güvenilir bir ravidir)” Ben dedim ki:
“Sika bir ravi nasıl bâtıl rivayet getiriyor?” dedi ki:
“Ona karıştırılmıştır.”[4]
Mulahaza: Bu hadisi rivayet ettikten sonra Beyhakî:
“Nu‘aym bu rivayette tek kaldı” demiştir. Benzerini Bezzar ve başkaları da
söylemiştir. Fakat durum böyle değildir. Bilakis bir topluluk buna mutabaat
etmiştir:
Hatib dedi ki: “Nuaym’a bu rivayette Abdullah b. Ca’fer
er-Rakki ve Suveyd b. Said el-Hadesanî muvafakat etmişlerdir. Denildi ki: Amr b.
İsa b. Yunus da bunu rivayet etti. Hepsi İsa b. Yunus’tan rivayet ettiler.”[5]
Ebu’l-Kasım el-Hinnaî dedi ki: “Bu hadis sadece İsrail b.
Yunus’un kardeşi Ebu Amr İsa b. Yunus b. Ebi İshak’tan bilinmektedir. Bunu İsa
b. Yunus’tan rivayette Nuaym b. Hammad’ın tek kaldığı söylenmiştir. Sonra
Suveyd b. Said el-Enbarî’nin de İsa b. Yunus’tan rivayette ona mutabaat
ettiğini buldum. Yine Ebu Ubeydillah Ahmed b. Abdirrahman b. Vehb, amcası
Abdullah b. Vehb’den, o da İsa’dan rivayet etmiştir. Bunu Ebu Ahmed b. Muhammed
b. Ömer el-Munkedirî, Ebu Ubeydillah’tan rivayet etmiştir. Böylece Avf b. Malik
el-Eşcaî radıyallahu anh’den bu hadis başka yollarla da rivayet edilmiştir.
Allah en iyi bilendir.”[6]
İbnu’l-Muhib es-Samit bu hadisi Nuaym b. Hammad – İsa b.
Yunus yoluyla rivayet ettikten sonra dedi ki:
“İsa b. Yunus’tan rivayet hususunda (Nuaym’a) Abdulvehhab b.
Ed-Dahhak mutabaat etti. Fesevi’nin Meşyeha’sının beşinci cüzünde ve Ziyauddin
(el-Makdisi)’nin el-Emru Biittibai’s-Sunen kitabında, yine Raşid b. Sa’d’ın Avf
radıyallahu anh’den rivayetinde şöyle geçer:
لَتَفْتَرِقَنَّ أُمَّتِي عَلَى
ثَلَاثٍة وَسَبْعِينَ
فِرْقَةً فَوَاحِدَةٌ فِي الْجَنَّةِ وثنتين وَسَبْعُونَ فِي النَّارِ
“Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, biri cennette, yetmiş ikisi ateşte olacaktır.”[7] Bunu İbn Mace rivayet etmiştir.”[8]
2. Tarik: Abdulvehhab b. Ed-Dahhak– İsa b. Yunus
yoluyla:
Hâtîb, Târîh’inde şöyle rivayet etti:
أَخْبَرَنَاهُ عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدِ
بْنِ الْحَسَنِ الحدثي حَدَّثَنَا عُمَرُ بْنُ أَحْمَدَ بْنِ عُثْمَانَ
الْوَاعِظُ- إملاء- حَدَّثَنَا محمد بن محمد بن سليمان الباغندي حدّثنا عبد الوهاب
بن الضحاك الفرضي حَدَّثَنَا عِيسَى بْنُ يُونُسَ عَنْ حَرِيزِ بْنِ عُثْمَانَ
عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ جُبَيْرِ بْنِ نُفَيْرٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَوْفِ
بْنِ مَالِكٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم افْتَرَقَتْ هَذِهِ
الأُمَّةُ عَلَى بِضْعٍ وَسَبْعِينَ فِرْقَةً وأَعْظَمُهَا فِتْنَةً عَلَى
أُمَّتِي قَوْمٌ يَقِيسُونَ الأُمُورَ بِرَأْيِهِمْ فَيُخْطِئُونَ فَيُحِلُّونَ
الْحَرَامَ وَيُحَرِّمُونَ الْحَلالَ
Avf b. Malik el-Eşcaî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bu ümmet yetmiş küsur fırkaya ayrılacak, ümmetime
fitnesi en büyük olanı; meseleleri re’yleriyle kıyaslayarak hata eden, haramı
helal kılan ve helali de haram kılan bir kavim olacaktır.”[9]
Ebû Sa‘îd en-Nakkâş şöyle rivayet etti:
أَخْبَرَنَا أَبُو الْحَسَنِ سَهْلُ بْنُ
عَبْدِ اللَّهِ التُّسْتَرِيُّ ثنا زَكَرِيَّا بْنُ يَحْيَى بْنِ دُرُسْتَ ثنا
عَبْدُ الْوَهَّابِ بْنُ الضَّحَّاكِ ثنا عِيسَى بْنُ يُونُسَ عَنْ حَرِيزِ بْنِ
عُثْمَانَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ جُبَيْرٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَوْفِ بْنِ
مَالِكٍ رضي الله عنه قَالَ قَالَ رَسُولُ
اللَّهِ صلى الله عليه وسلم تَفْتَرِقُ هَذِهِ الْأُمَّةُ عَلَى بِضْعٍ
وَسَبْعِينَ فِرْقَةٍ أَعْظَمِهَا فِتْنَةً عَلَى أُمَّتِي قَوْمٌ يُقِيسُونَ
الْأُمُورَ بِرَأْيِهِمْ فَيُحِلُّونَ الْحَرَامَ وَيُحَرِّمُونَ الْحَلَالَ
“Avf b. Malik radıyallahu anh’den: “Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bu ümmet yetmiş küsur fırkaya ayrılacak, ümmetime
fitnesi en büyük olanı; meseleleri re’yleriyle kıyaslayarak haramı helal kılan
ve helali haram kılan bir kavim olacaktır.”[10]
İzzuddin Ebu’l-Ferac Mes’ud b. El-Hasen es-Sekafi dedi ki:
أخبرنا سيد الرؤساء مسعود بن الحسن أبنا
الشَّرِيفُ أَبُو الْحُسَيْنِ ابْنُ الْمُهْتَدِي بِاللَّهِ كِتَابَةً مِنْ
بَغْدَادَ ثنا أَبُو حَفْصِ بْنُ شَاهِينَ إِمْلاءً حَدَّثَنَا الْبَاغَنْدِيُّ
ثنا عَبْدُ الْوَهَّابِ بْنُ الضَّحَّاكِ الْفَرَضِيُّ ثنا عِيسَى بْنُ يُونُسَ
عَنْ حُرَيْزِ بْنِ عُثْمَانَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ جُبَيْرِ بْنِ
نُفَيْرٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَوْفِ بْنِ مَالِكٍ الأَشْجَعِيِّ قَالَ قَالَ
رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم افْتَرَقَتْ هَذِهِ الأُمَّةُ عَلَى بِضْعٍ
وَسَبْعِينَ فِرْقَةً وَأَعْظَمُهَا فِتْنَةً عَلَى أُمَّتِي قَوْمٌ يَقِيسُونَ
الأُمُورَ بِرَأْيِهِمْ فَيُخْطِئُونَ فيحلون الحرام ويحرمون الحلال
“Avf b. Malik el-Eşcaî radıyallahu anh’den: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bu ümmet yetmiş küsur fırkaya ayrılacak, ümmetime
fitnesi en büyük olanı; meseleleri re’yleriyle kıyaslayarak hata eden, haramı
helal kılan ve helali de haram kılan bir kavim olacaktır.”[11]
Mulahaza: Abdulvehhab b. Ed-Dahhak el-Faradi (veya: el-Aradî) el-Humusî metruk bir ravidir. Dolayısıyla bu tarik çok zayıftır.
3. Tarik: Suveyd b. Said – İsa b. Yunus yoluyla:
Hatib Tarih’te dedi ki:
وَأَمَّا حَدِيثُ سُوَيْدِ بْنِ سَعِيدٍ
فَحَدَّثَنِيهِ أَبُو الْفَتْحِ مُحَمَّد بْن أَحْمَدَ بْنِ مُحَمَّد الْمِصْرِيُّ
الصَّوَّافُ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَحْمَدَ بْنِ جُمَيْعٍ الْغَسَّانِيُّ
حدّثنا أبو الحسن موسى ابن عِيسَى بْنِ مُوسَى بْنِ يَزِيدَ- بِدَيْرِ
الْعَاقُولِ- حَدَّثَنَا عَبْدُ الْكَرِيمِ بْنُ الْهَيْثَمِ الْقَطَّانُ قَالَ
قَالَ لِي سُوَيْدٌ ارْوِ هَذَا الْحَدِيثَ عَنِّي عَنْ عِيسَى بْنِ يُونُسَ عَنْ
حَرِيزِ بْنِ عُثْمَانَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ جُبَيْرِ بْنِ نُفَيْرٍ عَنْ
أَبِيهِ عَنْ عَوْفِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
تَفْتَرِقُ أُمَّتِي عَلَى بِضْعٍ وَسَبْعِينَ فِرْقَةً أَعْظَمُهَا فِتْنَةً
عَلَى أُمَّتِي قَوْمٌ يَقِيسُونَ الأُمُورَ بِرَأْيِهِمْ فَيُحِلُّونَ مَا
حَرَّمَ اللَّهُ وَيُحَرِّمُونَ مَا أَحَلَّ اللَّهُ عز وجل
Avf b. Malik el-Eşcaî radıyallahu anh’den: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ümmetim yetmiş küsur fırkaya ayrılacak, ümmetime fitne
bakımından en büyükleri meseleleri re’yleri ile kıyaslayarak Allah’ın haram
kıldığını helal sayan ve Allah Azze ve Celle’nin helal kıldığını haram sayan
bir kavim olacaktır.”[12]
Mülahaza: Suveyd b. Said el-Hadesani saduk bir
ravidir. Ancak sonradan gözü kör olmuş ve telkin kabul etmeye (yani kendisinin
rivayeti olmayan hadis telkin edilince ikrar etmeye) başlamıştır. Dolayısıyla
İsa b. Yunus’un bu hadisinin de kendisine telkin ettirilmiş olmasından şüphe
edilmiştir.
İbn Adiy dedi ki: “Bu hadis sadece Nuaym b. Hammad’ın
rivayetiyle bilinmektedir. O, İsa b. Yunus’tan rivayet etmiştir. İnsanlar bu
konuda onu eleştirmişlerdir. Sonra Horasan halkından Ebu Salih diye künyelenen,
“el-Havaşitî” denilen ve sakıncasız bir ravi olduğu söylenen el-Hakem b.
El-Mubarek adlı biri bunu rivayet etti. Sonra hadis çalmakla bilinen zayıf bir
topluluk ondan bunu çaldılar. Abdulvehhab b. Dahhak, en-Nadr b. Tahir ve üçüncüleri
Suveyd el-Enbari bunlardandır.”
Ancak Firyabi’nin naklinden anlaşıldığı üzere Suveyd b. Said
bu hadisi kendisine İsa b. Yunus’un tahdis ettiğini ısrarla ifade etmiştir:
Hatib dedi ki: “Bana Ebu Sa’d el-Mâlinî icazetle haber
verdi, yine bana Ebu Abdillah Muhammed b. Yahya el-Kirmanî ondan tahdis etti,
dedi ki: Hafız Abdullah b. Adiy bize tahdis edip dedi ki:
“Ca’fer el-Firyabî’yi şöyle derken işittim: “Ebu Bekr
el-A’yun 301 yılı baharında, Ebu Zur’a’nın ve hadis ashabının ileri
gelenlerinden büyük bir cemaatin huzurunda, Suveyd’e ulaşan bu hadisi rivayet
etmek istediğim zaman bana dedi ki: “Dur ve bu hadisi söyleme. O (Suveyd b.
Said), İsa b. Yunus’tan bunu işitti mi?” Bunun üzerine Suveyd’e gittim ve
sordum. Dedi ki:
“Bize İsa b. Yunus tahdis etti, o Hariz b. Osman’dan, o
Abdurrahman b. Cubeyr b. Nufeyr’den, o, babasından, o Avf b. Malik radıyallahu
anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet
etti:
تَفْتَرِقُ هَذِهِ الأُمَّةُ بِضْعًا
وَسَبْعِينَ فِرْقَةً شَرُّهَا فِرْقَةً قَوْمٌ يَقِيسُونَ الرَّأْيَ
يَسْتَحِلُّونَ بِهِ الْحَرَامَ وَيُحَرِّمُونَ بِهِ الْحَلالَ
“Bu ümmet yetmiş küsur fırkaya ayrılır. En şerli fırka
da; re’yle kıyas yapan, bununla haramı helal sayan ve helali haram sayan bir
kavimdir.” Firyabî dedi ki:
“Suveyd “Bana tahdis etti” deyince durdum ve onunla aramızda
birçok konuşma geçti.”[13]
Bu rivayet gösteriyor ki, Suveyd, İsa b. Yunus’tan bu hadisi
işitmiştir ve bu konuda telkin şaibesi yoktur.
el-Muallimi dedi ki: “Suveyd, Muslim ricalindendir. Ancak
ömrünün sonlarında telkin kabul etmeye başlamıştır. Lakin onun hal
tercemesinde, hatasına uyarıldığı zaman rücû ettiğine delalet eden şeyler
vardır. Nitekim bu hadis için kendisine müracaat edildiğinde, bu hadisi İsa b.
Yunus’tan işittiği sabit olmuştur.”[14]
İbn Asakir dedi ki: “Ebu Ahmed İbn Adiy dedi ki: “Bunu Nuaym
b. Hammad uydurmuştur. Bu hadis bu isnadla Nuaym b. Hammad’ın rivayetiyle
bilinmektedir. Hatta Abdulvehhab b. Ed-Dahhak, Suveyd el-Enbarî, Ebu Salih
el-Havaşitî denilen Horasan’lı şeyh (Hakem b. El-Mubarek), İsa b. Yunus’tan
rivayet etmişlerdir. Ebu Ubeydillah bu hadisi amcası (ibn Vehb) yoluyla İsa’dan
rivayet etmesi sebebiyle itham edildi. El-Firyabi bize dedi ki: Suveyd’e bu
hadis için gitmek istediğimde Ebu Bekr el-A’yun bana dedi ki:
“Suveyd’e bu hadisi kimden aldığını sor.” Ben durakladım ve
Suveyd’e gittim. Bana bu hadisi İsa b. Yunus’tan imla etti. Ben durakladım ve
kabul etmedim. Nitekim bu hadis öncelikle Nuaym’dan meşhur olmuştu. Sonra
Nuaym’dan bu hadisi çaldıkları söylenen bir topluluk rivayet ettiler. Bu
topluluk arasında şunlar vardır: Abdullah b. Ca’fer er-Rakkî, Suveyd b. Said,
Abdulvehhab b. Ed-Dahhak el-Faradî, Amr b. İsa b. Yunus, Muhammed b. Selam
el-Menbecî. Ebu Ubeydillah İbn Ahi İbn Vehb ise bunu amcası (İbn Vehb’den), o
İsa b. Yunus’tan, o Safvan b. Amr’dan, o Abdurrahman b. Cubeyr’den rivayet
etti. Bu isnadda Hariz yerine Safvan’ı zikretti.”[15]
Allah İbn Adîy’e rahmet etsin. Nu‘aym b. Hammâd saduktur. Lakin Takrîb’de de belirtildiği gibi çok hata eder. Nu‘aym’ın hata ettiği söylense bile uydurmakla itham edilemez. Nu‘aym bundan uzaktır.
4. Tarik: Abdullah b. Ca’fer – İsa b. Yunus
Yoluyla:
Hâtîb, Târîh’inde dedi ki:
أَمَّا حَدِيثُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ
جَعْفَرٍ فَأَخْبَرَنَاهُ علي بن أحمد الرّزّاز حدّثنا أحمد بن سلمان النجاد-
إملاء- حدّثنا هلال بن العلاء حدّثنا عبد الله بن جعفر حدّثنا عيسى بن يونس
حَدَّثَنَا حَرِيزُ بْنُ عُثْمَانَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ جُبَيْرِ بْنِ
نُفَيْرٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَوْفِ بْنِ مَالِكٍ الأَشْجَعِيُّ قَالَ قَالَ
رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم تَفْتَرِقُ أُمَّتِي عَلَى بِضْعٍ وَسَبْعِينَ
فِرْقَةً أَعْظَمُهَا فِتْنَةً عَلَى أُمَّتِي قَوْمٌ يَقِيسُونَ الأُمُورَ
بِرَأْيِهِمْ فَيَسْتَحِلُّونَ الْحَرَامَ وَيُحَرِّمُونَ الْحَلالَ
Avf b. Malik el-Eşcaî radıyallahu anh’den: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ümmetim yetmiş küsur fırkaya ayrılır. Ümmetime fitnesi
en büyük olanı; meseleleri re’yleriyle kıyaslayan, haramı helal sayan ve helali
haram kılan bir kavimdir.”[16]
Alî b. Ahmed er-Razzaz saduktur.[17]
Ahmed b. Suleymân en-Neccâd saduktur.[18]
Zehebi dedi ki: “Fıkıhta ve rivayette önder idi… derim ki: o saduktur”
demiştir. Hâtîb, onun hakkında: ‘Saduk ve arif idi’ demiştir.[19]
Hilâl b. el-A‘lâ er-Rakkî saduktur.[20]
Hâfız İbn Hacer de et-Takrîb’de saduk olduğunu söylemiştir.
Ebû Abdirrahmân Abdullâh b. Ca‘fer b. Gaylân er-Rakkî
el-Kuraşi güvenilirdir. Lakin ömrünün sonlarında ihtilata uğramıştır.
et-Takrîb’de belirtildiği gibi ağır bir karıştırması
olmamıştır.
İbn Hibbân, şöyle demiştir: “Bazen muhalefet etse de onun ağır
bir karıştırması olmamıştır.”[21]
Onun hafıza karışıklığına uğraması vefatından iki sene önce
olmuştur ve Hilal b. A‘lâ er-Rakkî de buna işaret etmiştir[22].
Mulahaza: Bu isnad hasendir. El-Muallimî dedi ki: “Abdullah b. Ca’fer er-Rakki sika olmakla beraber ömrünün sonlarında ihtilata uğradığı zikredilmştir. Lakin İbn Hibban onun ihtilatından sonra fahiş hatasının olmadığını zikretmiştir. Bu hadisi Abdullah’tan rivayet eden kişi de sikadır ve Abdullah’ın ihtilata uğradığını haber veren kişidir. Şayet onun şiddetli bir ihtilata uğradığını bilseydi ve bu hadisi ihtilatından sonra işitmiş olsaydı elbette bu hadisi ondan rivayet etmez veya ihtilatından sonra işitmiş olduğunu mutlaka beyan ederdi.”[23]
5. Tarik: İbn Vehb – İsa b. Yunus yoluyla:
Hatib Tarih’in’de dedi ki:
أَمَّا حَدِيثُ ابْنِ وَهْبٍ فَأَنْبَأَنَاهُ
أَبُو سَعْدٍ الماليني أَخْبَرَنَا عَبْد اللَّه بْن عدي أخبرنا عيسى بن أحمد
العدني حَدَّثَنَا أَبُو عُبَيْدِ اللَّهِ أَحْمَدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بن
وهب حدّثنا عمي حَدَّثَنَا عِيسَى
بْنُ يُونُسَ عَنْ صَفْوَانُ بْنُ عَمْرٍو عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ جُبَيْرِ
بْنِ نُفَيْرٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَوْفِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ
صلى الله عليه وسلم يَكُونُ فِي آخِرِ الزَّمَانِ قَوْمٌ يُحِلُّونَ الْحَرَامَ
وَيُحَرِّمُونَ الْحَلالَ وَيَقِيسُونَ الأُمُورَ بِرَأْيِهِمْ كَذَا قَالَ
عَنْ صَفْوَانَ بْنِ عَمْرٍو لا عَنْ حَرِيزِ بْنِ عُثْمَانَ وَسَاقَهُ عَلَى
هَذَا اللَّفْظِ
Avf b. Malik el-Eşcaî radıyallahu anh’den: “Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ahir zamanda meseleleri re’yleriyle kıyaslayarak helali
haram kılan ve haramı helal kılan bir kavim olacaktır.”[24]
Bu şekilde Hariz b. Osman yerine Safvan b. Amr’dan rivayet
etmiştir.”
Ebu Zur’a Tarih’inde şöyle gelmiştir: “Ebu Zur’a’ya: “İsa b.
Yunus – Hariz b. Osman – Abdurrahman b. Cubeyr b. Nufeyr – babası – Avf b.
Malik radıyallahu anh – Nebî sallallahu aleyhi ve sellem yoluyla rivayet ettiği
şu hadisi sordum:
تَفْتَرِقُ أُمَّتِي عَلَى بِضْعٍ وَسَبْعِينَ
فِرْقَةً أَعْظَمُهَا فِتْنَةً عَلَى أُمَّتِي قَوْمٌ يَقِيسُونَ الْأُمُورَ بِرَأْيِهِمْ
فَيُحِلُّونَ الْحَرَامَ وَيُحَرِّمُونَ الْحَلَالَ
“Ümmetim yetmiş küsur fırkaya ayrılır. Ümmetime fitnesi
en büyük olanı meseleleri görüşleriyle kıyaslayarak haramı helal kılan ve
helali haram kılan bir kavimdir.” Ebu Zur’a bunu reddetti ve dedi ki: “Bu
Safvan b. Amr rivayeti ve Muaviye’nin rivayetidir.” Ebu Zur’a dedi ki:
“Nu‘aym (b. Hammad)’ın bu rivayetinin sıhhatini Yahyâ b.
Ma‘în’e sordum. İnkâr etti. Ben: “Bu nereden getirildi?” dedim. Dedi ki: “Ona
karıştırılmıştır.”[25]
Mülahaza: Ahmed b. Abdirrahman b. Vehb, Abdullah b.
Vehb’in yeğenidir. Saduktur, Muslim’in ricalindendir. Ancak Muslim, Mısır’dan
çıktıktan sonra Ahmed b. Abdirrahman’ın hafızası karışmıştır.
Ebu Hatim dedi ki: “İhtilata uğradı, sonra hafızası yerine
geldi.”
İbn Adiy dedi ki: “Mısır’lı şeyhlerin onu zayıf saymakta söz
birliği ettiklerini gördüm. Muhtemelen özellikle amcası İbn Vehb’den yaptığı
rivayetlere karşı çıkıyorlardı.”
Darekutni dedi ki: “Onu eleştirdiler. Karşı çıktıkları
hususlardan birisi de amcası – İsa b. Yunus yoluyla yaptığı rivayettir.” Bu
rivayet ancak Nuaym b. Hammad’ın rivayeti olarak meşhur idi. Zayıf raviler
Nuaym’dan bu hadisi çalarak İsa b. Yunus’tan rivayet ettiler. Ahmed b.
Abdirrahman amcasından bu hadisi rivayet edince de ona karşı çıktılar.”[26]
El-Berzaî dedi ki: “Ebu Hatim, benimle Ahmed b. Abdirrahman
b. Vehb’e mektup gönderdi. Orada şu geçiyordu: “Bana ulaştığına göre sen
amcandan, o İsa b. Yunus’tan, Avf b. Malik radıyallahu anh’ın: “Ümmetim
fırkalara ayrılır” hadisini rivayet etmişsin. Bu amcanın rivayetlerinden
değildir. İsa b. Yunus’tan bunu Nuaym b. Hammad’dan başkası rivayet
etmemiştir.” Yine Mısırda Ebu’l-Huseyn el-Asbanani adında ashabımızdan birine
daha mektup yazdı. Ben ve Ebu’l-Huseyn el-Ahbahani, İbn Ahi İbn Vehb’e Ebu
Hatim’in mektubuyla gittik. Onu okudu ve dedi ki:
“Allah Ebu Hatim’e hayırlı karşılık versin! Nasihat etmiş ve
ben ondan öğüt aldım.” Ona dedim ki:
“Şu Bahr b. Nasr ki Allah onu amcandan rivayet ettiği on
binlerce hadisle yükseltmiştir. Allah’tan sakın!” Bana dedi ki:
“Ben bu hadisi asla rivayet etmedim. Ben bunu iyi
hatırlıyorum. Bu hadis benim rivayetimden değildir. Amcamın rivayeti de
değildir. Bunu ancak hadis ashabı benim adıma uydurmuş! Allah ile
karşılaşıncaya kadar da bunu rivayet edecek değilim. Ben Allah’a tevbe
ediyorum.” Buna benzer şeyler söyledi. Ben ona dedim ki:
“İşye şurada şundan rivayetler var.” Dedi ki:
“Onları topla ve bana getir de onlardan rücu edeyim.” Bir
sene sonra onu ziyarete gittim. Yanımda inkâr ettiği rivayetler vardı.
Ashabımızdan sika kimselerden bir topluluk bana gelip o gün amcasından rivayet
etmediğini söylediği İsa b. Yunus’un hadisini rivayet ettiğine şahitlik
etmişlerdi. Ona hadis okuduğu söylenen adama gittim. Curcanî arkadaşımdı. Ona
dedim ki:
“İbn Ahi İbn Vehb (Ahmed b. Abdirrahman b. Vehb) sana İsa b.
Yunus’un hadisini okudu mu?” O da bana dedi ki: “Evet. Benden iki dirheme satın
aldı ve ben de ona okudum.”[27]
Bu rivayetten anlaşıldığı kadarıyla Ahmed b. Abdirrahman b. Vehb’in hafıza karışıklığına uğramasından sonra bunu İbn Vehb’den rivayet etmiştir. Ahmed b. Abdirrahman bunu Curcani’den satın alıp rivayet etmiştir.
6. Tarik: Amr b. İsa – İsa b. Yunus yoluyla:
Hâtîb, Târîh’inde dedi ki:
وَأَمَّا حَدِيثُ عَمْرِو بْنِ عِيسَى
بْنِ يُونُسَ فَأَخْبَرَنَاهُ مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الْعَزِيزِ بْنِ جَعْفَرٍ
الْبَرْذَعِيُّ أَخْبَرَنَا أَبُو الْفَضْلِ مُحَمَّد بْن عَبْد اللَّه بْن
مُحَمَّد بْن همام حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرٍ مُحَمَّدُ بْنُ مُعَاذِ بْنِ عبد
الكبير الجشمي- بالحدث- حَدَّثَنَا جَدِّي لأُمِّي أَحْمَدُ بْنُ الْفَضْلِ بْنِ
دهقان القاضي الحدثي حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عِيسَى بْنِ يُونُسَ السَّبِيعِيُّ حَدَّثَنِي
أَبِي قَالَ حَدَّثَنِي حَرِيزُ بْنُ عُثْمَانَ الرَّحَبِيُّ عَنْ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ بْنِ جُبَيْرِ بْنِ نُفَيْرٍ الْحَضْرَمِيُّ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَوْفِ
بْنِ مَالِكٍ الأَشْجَعِيِّ عَنِ النَّبِيِّ صلى الله عليه وسلم أَنَّهُ قَالَ سَتَفْتَرِقُ
أُمَّتِي عَلَى بِضْعٍ وَسَبْعِينَ فِرْقَةً شَرُّ فِرْقَةً مِنْهَا قَوْمٌ يَقِيسُونَ
الدِّينَ بِالرَّأْيِ فَيُحِلُّونَ بِهِ الْحَرَامَ وَيُحَرِّمُونَ بِهِ الحلال
“Avf b. Malik el-Eşcaî radıyallahu anh’den: “Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ümmetim yetmiş küsur fırkaya ayrılacaktır. Fırka
(ayrılık) şerdir. Bunlardan biri de dinde re’y ile kıyas yapan, bununla haramı
helal, helali de haram sayan bir topluluk olacaktır.”[28]
Mulahaza: İsnadında Muhammed b. Abdil‘azîz b. Ca‘fer
el-Berzâ’î vardır. Hâtîb onun hakkında:
‘Ondan hadis yazdım fakat onda şüphe vardır’ dedi.
Amr b. Îsâ b. Yunus’u İbn Hibban es-Sikat’ta ve ona
dayanarak Kasım b. Kutlubuga es-Sikat’ta zikretmişlerdir.[29]
Bunun dışında cerh ve ta’dile dair bilgi bulamadım.
İbn Hibban’ın, hakkında cerh varid olmayan meçhul ravileri
sika saymadaki gevşekliği bilinmektedir.
Hatib ile Amr b. İsa arasındaki raviler de meçhuldürler. Dolayısıyla bu tarik zayıftır.
7. Tarik: en-Nadr b. Tahir – İsa b. Yunus Yoluyla
İbn Adiy el-Kamil’de dedi ki: “Bu hadis sadece Nuaym b.
Hammad’ın rivayetiyle bilinmektedir. O, İsa b. Yunus’tan rivayet etmiştir.
İnsanlar bu konuda onu eleştirmişlerdir. Sonra Horasan halkından Ebu Salih diye
künyelenen, “el-Havaşitî” denilen ve sakıncasız bir ravi olduğu söylenen el-Hakem
b. El-Mubarek adlı biri bunu rivayet etti. Sonra hadis çalmakla bilinen zayıf
bir topluluk ondan bunu çaldılar. Abdulvehhab b. Dahhak, en-Nadr b. Tahir
bunlardandır. Üçüncüleri de Suveyd’dir.”[30]
Mulahaza: en-Nadr b. Tahir hakkında çokça zikreden salihlerden olduğu söylenmiştir. Darekutni “Metruk” demiştir.[31] Dolayısıyla bu isnad zayıftır.
8. Tarik: el-Hakem b. Mubarek – İsa b. Yunus
yoluyla:
İbn Abdilber Camiu Beyani’l-İlm’de dedi ki:
وَأَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ قَاسِمٍ
وَيَعِيشُ بْنُ سَعِيدٍ قَالَا نا قَاسِمُ بْنُ أَصْبَغَ ثنا مُحَمَّدُ بْنُ
إِسْمَاعِيلَ التِّرْمِذِيُّ ثنا نُعَيْمُ بْنُ حَمَّادٍ ثنا ابْنُ الْمُبَارَكِ
ثنا عِيسَى بْنُ يُونُسَ ثنا حُرَيْزٌ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ جُبَيْرِ بْنِ
نُفَيْرٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَوْفِ بْنِ مَالِكٍ الْأَشْجَعِيِّ قَالَ قَالَ رَسُولُ
اللَّهِ صلى الله عليه وسلم تَفْتَرِقُ أُمَّتِي عَلَى بِضْعٍ وَسَبْعِينَ
فِرْقَةً أَعْظَمُهَا فِتْنَةً عَلَى أُمَّتِي قَوْمٌ يَقِيسُونَ الْأُمُورَ
بِرَأْيِهِمْ فَيُحَلِّلُونَ الْحَرَامَ وَيُحَرِّمُونَ الْحَلَالَ
Avf b. Malik el-Eşcaî radıyallahu anh’den: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ümmetim yetmiş küsur fırkaya ayrılır. Ümmetime fitnesi
en büyük olanı meseleleri re’yleriyle kıyas ederek haramı helal kılan ve helali
haram kılan bir kavimdir.”[32]
İbn Abdilber rivayetin ardından dedi ki: “Yahya b. Main’den
şöyle dediği rivayet edildi: “İsa b. Yunus’un rivayet ettiği Avf b. Malik
radıyallahu anh hadisinin aslı yoktur.” Benzerini Ahmed b. Hanbel rahimehullah
söylemiştir. “
İbn Hazm şöyle demiştir: “Bu babda rivayet edilen en sahih
ve senedi en temiz rivayet budur.”[33]
İbn Adiy el-Hakem b. el-Mubarek hakkında “sakınca yoktur”
denildiğini zikretmiştir.
Ebu Abdillah İbn Mende, el-Hakem b. El-Mubarek hakkında:
“Sikalardan biridir” demiştir. İbn Hibban es-Sikat’ta zikretmiştir.
İbnu’s-Sem’anî: “Hafız, sika” demiştir.[34]
Mülahaza: İbnu’l-Kayyım şöyle dedi: “Abdullah b.
El-Mubarek dedi ki: bize İsa b. Yunus tahdis etti, o Hariz b. Osman’dan, o
Abdurrahman b. Cubeyr b. Nufeyr’den, o babasından, o Avf b. Malik el-Eşcai
radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
تَفْتَرِقُ أُمَّتِي عَلَى بِضْعٍ
وَسَبْعِينَ فِرْقَةً أَعْظَمُهَا فِتْنَةً عَلَى أُمَّتِي قَوْمٌ يَقِيسُونَ
الْأُمُورَ بِرَأْيِهِمْ فَيُحِلُّونَ الْحَرَامَ وَيُحَرِّمُونَ الْحَلَالَ
“Ümmetim yetmiş küsur fırkaya ayrılır. Ümmetime fitnesi
en büyük olanı meseleleri re’yleriyle kıyas ederek haramı helal kılan ve helali
haram kılan bir kavimdir.” Kasım b. Asbağ dedi ki: bize Muhammed b. İsmail
et-Tirmizî tahdis etti, dedi ki: bize Nuaym b. Hammad tahdis etti, dedi ki:
bize Abdullah (b. El-Mubarek) tahdis etti, böylece hadisi zikretti. Bu
ravilerin hepsi sika ve hafız imamlardır. Ancak Hariz b. Osman Ali radıyallahu
anh hakkında sapmıştı. Bununla beraber Buhârî Sahih’inde onunla hüccet
getirmiştir. Hariz’in Ali radıyallahu anh hakkında nispet edilen görüşten
teberrî ettiği de rivayet edilmiştir. Nuaym b. Hammad ise büyük bir imamdır.
Cehmiyye’ye karşı keskin bir kılıç idi. Buhârî Sahih’inde ondan rivayette
bulunmuştur.”[35]
Doğrusu bu hadisi Nuaym b. Hammad, Abdullah b. El-Mubarek’ten değil, el-Hakem b. El-Mubarek’ten rivayet etmiştir. Nitekim bu tasrih daha önce geçmişti. Lakin İbn Abdilber’in isnadında geçen: “İbnu’l-Mubarek”’i Abdullah b. El-Mubarek zanneden İbn Hazm, ondan sonra da İbn Kayyım, Nuaym’ın bunu Abdullah b. El-Mubarek’ten rivayet ettiğini zannederek hata etmişlerdir. Doğrusu, Nuaym b. Hammad bu hadisi İsa b. Yunus’tan doğrudan işittiği gibi, el-Hakem b. El-Mubarek’in İsa b. Yunus’tan rivayeti olarak da işitmiş olmasıdır. El-Hakem b. El-Mubarek ise sika bir ravidir. Neticede bu tarik hasendir.
9. Tarik: Muhammed b. Selam – İsa b. Yunus yoluyla:
Hâtîb, Târîh’inde dedi ki:
وَأَمَّا حَدِيثُ مُحَمَّدِ بْنِ سَلامٍ
الْمَنْبِجِيِّ فَأَخْبَرَنَاهُ يُوسُفُ بن رباح البصريّ أَخْبَرَنَا عَلِيُّ بْنُ
الْحُسَيْنِ بْنِ بُنْدَارٍ الأُذُنِيُّ- بِمِصْرَ- حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ
إِسْحَاقَ الْعَطَّارُ الْبَصْرِيُّ- بِأَنْطَاكِيَّةَ- حدّثنا محمّد بن سلام
حدّثنا عيسى بن يونس حَدَّثَنَا حَرِيزُ بْنُ عُثْمَانَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ
بْنِ جُبَيْرِ بْنِ نُفَيْرٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَوْفٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ
اللَّهِ صلى الله عليه وسلم تَفْتَرِقُ
أُمَّتِي عَلَى ثَلاثٍ وَسَبْعِينَ فِرْقَةً أَعْظَمُهَا فِتْنَةً عَلَى أُمَّتِي
قَوْمٌ يَقْتَاسُونَ الأُمُورَ بِرَأْيِهِمْ فَيُحِلُّونَ الْحَرَامَ
وَيُحَرِّمُونَ الْحَلالَ
“Avf b. Malik radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, ümmetime fitnesi en
büyük olanı; meseleleri re’yleriyle kıyaslayarak haramı helal, helali haram kılan
bir kavim olacaktır.”[36]
Hâtîb bunu şeyhi Yusuf b. Rabah el-Basrî’den rivayet
etmiştir. Zehebî: ‘Onda bir sakınca bilmiyorum’ demiştir.[37]
İbn Makulâ ve es-Sem‘ânî, Muhammed b. Selam el-Menbecî’yi cerh
ve tadilde bulunmadan zikretmişlerdir. İbn Hibban onu es-Sikat’ta zikretmiştir.[38]
İbn Mende Muhammed b. Selam hakkında: “Garib (tek kaldığı) rivayetleri var”
demiştir.[39]
Diğer ravileri güvenilirdir.
Yine Hatib dedi ki: “Muhammed b. Ali es-Surî bana tahdis
etti, dedi ki: Bana Hafız Abdulgani b. Said dedi ki” Böylece İsa b. Yunus – Hariz b. Osman –
Abdurrahman b. Cubeyr b. Nufeyr- babası – Avf b. Malik radıyallahu anh yoluyla
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’den: “Ümmetim yetmiş küsur fırkaya ayrılır”
hadisini zikretti. Nuaym b. Hammad’ın rivayeti, Ahmed b. Abdirrahman b. Vehb’in
amcasından rivayeti, Muhammed b. Selam el-Menbecî’nin rivayeti, Nuaym b. Hammad
dışında İsa b. Yunus’tan bu hadisi rivayet edenlerin hepsi hadis âlimlerinin
çoğuna göre ancak Nuaym b. Hammad’dan bu hadisi almışlardır ve isnaddan Nuaym
b. Hammad’ı düşürmüşlerdir. Ancak Yahya b. Main, Nuaym’ı yalana nispet
etmemiştir. Bilakis onun yanıldığını söylemiştir. İbn Vehb rivayetine gelince,
uyarmak gerekir ki, yeğeninin bu rivayeti, İbn Vehb’in hadisinden değildir.
Allah böyle bir iddiayı ondan kaldırmıştır. Nitekim Hamze b. Muhammed bana (Ebu
Hâtim) er-Razi’nin bu hadisin İbn Vehb’in rivayetleri arasına sokuşturulduğu
görüşünde olduğunu söylemiştir. Muhammed b. Selam (el-Menbecî) ise hüccet
değildir.”[40]
Mulahaza: Muhammed b. Selam el-Menbecî hakkında Hatib’in: “Huccet değildir” şeklindeki kapalı sözünden başka bir cerh tabiri varid olmamıştır. O mesturu’l-haldir. Bu tarik zayıf olmakla beraber mutabaatta takviyeye elverişlidir.
Netice
Hadis bu rivayet yollarının toplamı ile hadis sahihtir.
Sabit olan tarikler şunlardır:
1- Nuaym b. Hammad – İsa b. Yunus yoluyla sabittir ve isnadı
hasendir.
2- Suveyd b. Said – İsa b. Yunus yoluyla sabittir ve isnadı
hasendir.
3- Abdullah b. Ca’fer er-Rakkî – İsa b. Yunus yoluyla
sabittir ve isnadı hasendir.
4- Nuaym b. Hammad - el-Hakem b. El-Mubarek – İsa b. Yunus
yoluyla sabittir ve isnadı hasendir.
Zayıf isnadlar ise şunlardır:
5- Abdulvehhab b. Ed-Dahhak – İsa b. Yunus yoluyla rivayette
Abdulvehhab metruktur.
6- Amr b. İsa b. Yunus – babası İsa b. Yunus yoluyla
rivayetin isnadı zayftır.
7- en-Nadr b. Tahir – İsa b. Yunus yoluyla rivayetin isnadı
çok zayıftır.
8- Muhammed b. Selam el-Menbeci – İsa b. Yunus yoluyla
rivayette Muhammed b. Selam meçhuldür.
9- Ahmed b. Abdirrahman b. Vehb – İbn Vehb – İsa b. Yunus –
Safvan b. Amr yoluyla rivayette şaibe vardır.
Muhaddis imamların; Abdulvehhab b. Dahhak ile Nadr b.
Tahir’in bu hadisi Nuaym b. Hammad’dan çalıp, isnadda Nuaym’ı zikretmeden
rivayet ettikleri şeklindeki sözlerine karşı çıkılmaz. Zira bu iki ravi hadis
çalmakla veya yalanla itham edilmiş ravilerdir.
Suveyd b. Said’in telkin kabul ederek bu hadisin isnadından
Nuaym b. Hammad’ı düşürdüğü şeklindeki iddianın ise kabul edilemez olduğuna
dair açıklama geçti.
Amr b. İsa b. Yunus ve Muhammed b. Selam el-Menbeci
rivayetleri ise, bu raviler cerh ve ta’dil açısından mestur kimseler olduğu
için tevakkuf edilmesi gereken rivayetlerdir. Delil olmadan bu iki ravinin
hadisi Nuaym b. Hammad’dan çalarak rivayet ettikleri söylenemeyeceği gibi, bu
iki ravinin Nuaym b. Hammad’dan bağımsız olarak rivayet etmiş olmaları halinde
de hüccet oldukları söylenemez.
Ahmed b. Abdirrahman b. Vehb’in rivayetine gelince, Ebu
Zur’a’dan zikrettiğim nakilde görüldüğü üzere Ahmed b. Abdirrahman Mısır’da bu
hadisi hafızasının karıştığı dönemde, Curcani’den satın alarak rivayet etmiş,
hafızasının yerine geldiği zamanda sorulduğu zaman ise bu hadisi rivayet
etmediğini söylemiştir. Bu açıdan şaibelidir. Çünkü o bunu bizzat İbn Vehb’den
işitmemiştir. Curcanî İbn Vehb’den rivayet etmiş, Ahmed b. Abdirrahman,
Curcanî’den bu rivayeti satın almış ve kendi rivayeti olarak zikretmiştir.
Burada Ebu Zur’a’nın “arkadaşım” dediği Curcanî’nin kim olduğunu, cerh ve
ta’dil olarak durumununu bilemediğim için bu tarikin de sıhhati hakkında
tevakkuf ediyorum. Lakin her halukarda mutabaatta takviyeye elverişlidir. Çünkü
Nuaym b. Hammad hadisi İsa b. Yunus - Osman b. Hariz yoluyla rivayet ederken,
İbn Vehb; İsa b. Yunus – Safvan b. Amr yoluyla rivayet etmiştir. Bu da, bu
tarikin Nuaym’ın rivayetiyle bağlantısı olmadığını, bilakis bağımsız ayrı bir
tarik olduğunu göstermektedir.
Şeyhulislâm İbn Teymiyye bu hadisin sahih olmadığını
söyleyenlere şöyle cevap vermiştir:
“Bu hadis Nu‘aym b. Hammâd el-Mervezî’den meşhurdur. O
güvenilir bir imâmdır. Ancak İbn Ma‘în’den: “Bu hadis batıldır, aslı yoktur, bu
kendisine karıştırılmıştır” dediği rivayet edilmiştir. Bu İbn Ma‘în’den
başkasından da rivayet edilmiştir.
Bazı insanlar Îsâ b. Yunus’tan rivayet eden diğer topluluğun
ise bunu Nu‘aym’dan çaldıklarını söylemiştir. Bunu söyleyen insanların bir
delili yoktur. Îsâ b. Yunus’tan rivayet edenlerden biri olan Suveyd b. Sa‘îd’i
İmâm Ahmed överdi. Yine babası da onu övmüştür. Müslim ve başkaları ondan
rivayette bulunmuştur. İbn Ma‘în hadisin tek yoldan geldiği gerekçesiyle karşı
çıkmıştır. Sonra başkasından rivayetin bir aslı bulunmuştur.
Ebu Ahmed b. Adiy dedi ki: “Cafer el-Firyabi dedi ki:
“Suveyd’in bu hadisi bana rivayet etmesinden sonra duraksadım ve onunla benim
aramda çok söz geçti. Bu hadis sadece Nuaym b. Hammad’ın rivayeti ile
biliniyordu, bunu İsa b. Yunus’tan rivayet etmişti. İnsanlar bu konuda
cüretkârca konuşuyorlardı. Horasan halkından el-Hakem b. El-Mubarek de bu
hadisi rivayet etti. Onda bir sakınca olmadığı söylendi. Sonra zayıf ravilerden
bir topluluk ondan bu rivayeti çalarak rivayet ettiler.”
Bu anlatılanlar hadisin terk edilmesini gerektiren
yaralayıcı bir illet değildir. Çünkü birçok sikalar bu hadisi rivayet
etmişlerdir. Bir taife de Nuaym – İsa yoluyla rivayet ettiler. Bir taife İbnu’l-Mubarek
– İsa yoluyla rivayet ettiler.
Bu hadisi mahfuz görmeyen kimsenin bilakis Nuaym’ın sağlam
olduğunu kabul etmesi gerekir. Çünkü o bu hadisi İbnu’l-Mubarek’ten işitmiş,
sonra İsa’dan da işitmiştir. Hadisi âlî isnadla rivayet etmek için İsa’dan
rivayetini zikretmek istemiştir. Özetle
bu isnadın zahiri ceyyiddir. Ancak gizli bir illeti bulunabilir. Hadisin manası
ise, vâkıaya uygundur… Nitekim bu hadisin manası mahfuz olarak gelmiştir…”[41]
Sonra İbn Teymiyye hadisin manasına şahitlik eden rivayetleri
zikretmiştir.
Bu tahkikte anlaşıldığı üzere Nuaym b. Hammad tek
kalmamıştır. Tek kalmış olsaydı bile hadisin sıhhatine zararı olmazdı. Zira
Nuaym b. Hammad sika bir imamdır.
Zehebi Hatib el-Bağdadî’den naklen, Nuaym b. Hammad’a bu rivayette
mutabaat edenleri zikrettikten sonra dedi ki: “Derim ki: Bu dört ravinin (Nuaym
b. Hammad, Abdullah b. Cafer er-Rakki, Suveyd b. Said ve Amr b. İsa) bâtıl
üzerinde ittifak etmeleri âdeten mümkün değildir. Eğer bu rivayette bir hata
olsaydı bu İsa b. Yunus’tan kaynaklı olurdu.”[42]
Yine Zehebi dedi ki: “Derim ki: “Suveyd ile Muslim
Sahih’inde hüccet getirmiştir. Nuaym (b. Hammad), Suveyd (b. Said), el-Hakem
(b. El-Mubarek) el-Belhî ve başkaları gibi kimselerin İsa b. Yunus’tan bu
hadisi rivayet edip de sonra hatayı İsa’ya değil de ondan rivayet edenlere
nispet etmelerine hayret ediyorum! Gördüğüm kadarıyla bu hadis İsa (b.
Yunus)’un rivayeti olarak mahfuzdur. Eğer bir hata varsa bu hata İsa’dan
kaynaklı olurdu.”[43]
Evet, bu rivayette tek kalan aslında İsa b. Yunus b. Ebi
İshak es-Sebi’î rahimehullah’tır. O ise sika ve sağlam (sebt) bir ravidir.
Buhârî ve Muslim onunla hüccet getirmişlerdir.
Hulasa: Hadis Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den sahih olarak sabit olmuştur. Hatta bu hadis Buhârî ve Muslim’in
şartlarına göre sahihtir. Çünkü ravileri Buhârî ve Muslim’in hüccet getirdiği
ravilerdir. Bu hadis hakkında zikredilen illetlerin hadisin sıhhatine zarar
vermeyecek şüpheler olduğu ispat edilmiştir. Hamd ve minnet Allah’adır.
[1]
Mefatihu’l-Gayb (8/137)
[2]
Buhârî'nin şartına göre sahih. Herevi
Zemmu’l-Kelam (261) Bezzâr, (7/186) Taberani Musnedu’ş-Şamiyyin (1072) Taberânî,
(18/50) İbn Batta el-İbane (1/374 no: 272, 2/621 no: 813) Hâkim, (3/457, 4/430)
Beyhakî, Medhal (207) Hatib el-Fakih ve’l-Mutefakkih (1/450) Hâtîb Tarih
(13/309) İbn Asakir Tarih (62/151)
[3]
Heysemî, Mecmâ‘u’z-Zevâ’id, (1/179)
[4]
Hatib Tarih (13/309)
[5]
Tarihu Bağdad (13/309)
[6]
El-Hinnaiyyat (1/653 no:114)
[7]
Sahih. İbn Mace (3992) Taberânî
Mu'cemu'l-Kebîr (18/70) Taberani Musnedu’ş-Şamiyyin (988) Fesevi Marife (3/373)
İbn Ebi Asım es-Sunne (63) Ziyau’l-Makdisi İttibau’s-Sunen (s.21) el-Lalekai
İtikad (149)
[8]
İbnu’l-Muhib Sifatu Rabbi’l-Âlemin (no:539)
[9]
Çok zayıf. Hatib Tarih (13/311)
[10]
Çok zayıf. Ebu Said en-Nakkaş
Fevaidu’l-Irakiyyin (30) Herevi Zemmu’l-Kelam (261) İbn Asakir Tarih (62/153)
[11]
Çok zayıf. Ebu’l-Ferac es-Sekafi Cüz
(94)
[12]
Muslim'in şartına göre sahih. Hatib
Tarih (13/308) Herevi Zemmu’l-Kelam (261) İbn Adîy, el-Kâmil (3/429) İbn Asakir
Tarih (62/153)
[13]
Hatib Tarih (13/310)
[14]
Muallimi et-Tenkil (2/374)
[15]
İbn Asakir Tarih (62/152)
[16]
Hasen. Hatib Tarih (13/308) İbn
Asakir Tarih (62/153)
[17]
Bkz. Zehebî, Mizân, (4/33) ve İbn Hacer, Lisân, (4/196).
[18]
Bkz. Zehebî, Mizân, (1/101) Lisânu’l-Mizân, (1/180).
[19]
Târîhu Bağdad (4/188)
[20]
Bkz. Ebû Hâtim er-Razî el-Cerh ve’t-Ta‘dil, (c. 9 no: 318).
[21]
İbn Hibban es-Sikât (8/351-352)
[22]
Bkz. Tehzîbu’l-Kemâl, (14/378).
[23]
et-Tenkil (2/734)
[24]
Zayıf. Hatib Tarih (13/311) İbn Adîy el-Kâmil
(1/185) İbn Asakir Tarih (62/156)
[25]
Ebu Zur’a Tarih (s.622)
[26]
Bkz. Mizzi Tehzibu’l-Kemal (1/55) Zehebî, Mizân, (1/113)
[27]
El-Berzaî, Ecvibetu Ebi Zur’a (2/713-715)
[28]
Zayıf. Hatib Tarih (13/311) İbn
Asakir Tarih (62/155)
[29]
İbn Hibban es-Sikat (8/483) Kasım b. Kutlubuğa es-Sikat (8446)
[30]
İbn Adiy el-Kamil (3/429)
[31]
Bkz: Sualatu’l-Burkani (521) Mizanu’l-İtidal (9070) İbn Hacer Lisan (8143)
[32]
Hasen. İbn Abdilber Camiu
Beyani’l-İlm (1997) İbn Hazm el-Muhalla (1/82)
[33]
Resailu İbn Hazm (3/213)
[34]
Bkz.: Mizzi Tehzibu’l-Kemal, İbn Hacer Tehzibu’t-Tehzib (2/438)
[35]
İ’lamu’l-Muvakkiin (1/190)
[36]
Zayıf. Hatib Tarih (13/311) İbn
Asakir Tarih (62/155)
[37]
Bkz. Siyeru A‘lâmi’n-Nubelâ, (16/464).
[38]
el-İkmâl’de (7/322) el-Ensâb’da (11/476) İbn Hibban es-Sikat (9/101)
[39]
Mizanu’l-İtidal (7612)
[40]
Hatib Tarih (13/312)
[41]
İbn Teymiyye Fetâva’l-Kubrâ (6/143-144)
[42]
el-Mizan (4/268)
[43]
Zehebi Tarihu’l-İslam (16/428, 429)