Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

27 Şubat 2024 Salı

Daru’l-Harbe Dönen Dünyada Kâfirlerin Malları -3-

 

İkinci Görüş: Haram Görenlerin Görüşü

Müslümanın faiz muamelesi ve diğer fasit akitleri yapması heryerde haramdır. Harbi kâfirle ve başkalarıyla ister eman sahibi olsun, ister olmasın, Daru’l-Harpte faiz muamelesi yapmak caiz değildir. Faiz Daru’l-İslam’da haram olduğu gibi Daru’l-Harpte de haramdır.

Bu görüş el-Evzai, İshak (b. Rahuye) ve Ebu Sevr’den rivayet edilmiştir.  Bu aynı zamanda Malikî, Şafii, mezhepte sahih olan görüşe göre Hanbeli fakihlerinin görüşüdür. Zahiri mezhebi ve Hanefilerden Ebu Yusuf’un görüşü de bu şekildedir.[1]

Daru’l-Harpte Faizin Haram Olduğunu Söyleyenlerin Delilleri

Bu görüşün sahipleri Kitap, sünet ve akıldan delil getirmişlerdir.

1- Kitaptan Delilleri

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

الَّذِينَ يَأْكُلُونَ الرِّبا لا يَقُومُونَ إِلا كَمَا يَقُومُ الَّذِي يَتَخَبَّطُهُ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسّ

Riba (faiz) yiyenler delilikten şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar.” (Bakara 275)

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur;

وَأَحَلَّ اللَّهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبا

Oysa Allah alış-verişi helal, ribayı ise haram kılmıştır.” (Bakara 275)

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَذَرُوا مَا بَقِيَ مِنَ الرِّبا إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ

Ey iman edenler, Allah’tan sakının! Mü'minler iseniz ribadan kalanı bırakın!” (Bakara 278)

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لا تَأْكُلُوا الرِّبا أَضْعَافاً مُضَاعَفَةً

Ey iman edenler, kat kat artırarak riba yemeyin ve Allah’tan sakının! Umulur ki kurtuluşa erersiniz.” (Al-i İmran 130)

Derler ki: “Bu ayetler genel ifadeyle Daru’l-İslam veya Daru’l-Harpte bulunmalarını ayırmaksızın faizin müslümanlara haram kılındığını ifade etmektedir. Bu genel ifadeyi tahsis eden delil gelmemiştir.”[2]

İbn Kudame dedi ki: “Ayetlerin genel ifadesi fazlalığın (faizin) haram olmasını gerektirir.”[3]

2- Sünnetten Delilleri

Cabir radıyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem faizi yiyene, yedirene, kâtiplik yapana ve iki şahidine lanet etti ve dedi ki:

Onların hepsi(nin günahı) eşittir.”[4]

Derler ki: Hadis umumi ifadesiyle Daru’l-İslam’da veya Daru’l-Harpte müslümanlarla müşrikler arasında faiz muamelesinin haram oluşuna delalet etmektedir. Bu genel ifadeyi tahsis eden delil gelmemiştir.[5]

Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

التَّمْرُ بِالتَّمْرِ وَالْحِنْطَةُ بِالْحِنْطَةِ وَالشَّعِيرُ بِالشَّعِيرِ وَالْمِلْحُ بِالْمِلْحِ مِثْلًا بِمِثْلٍ يَدًا بِيَدٍ فَمَنْ زَادَ أَوِ اسْتَزَادَ فَقَدْ أَرْبَى إِلَّا مَا اخْتَلَفَتْ أَلْوَانُهُ

Hurmaya karşılık hurma, buğdaya karşılık buğday, arpaya karşılık arpa, tuza karşılık tuz misli misline, elden ele (peşin olarak) satılabilir. Cinsler farklı olmadıkça kim fazlalık verir veya fazlalık isterse ribâ (faiz) işlemiştir.”[6]

Dediler ki; “Bu hadis müslümanlara faizin Daru’l-Harpte de, Daru’l-İslam’da da haramlığına delalet etmektedir.”[7]

Cabir b. Abdillah radıyallahu anhuma’dan; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem veda haccındaki hutbesinde şöyle buyurmuştur:

وَرِبَا الْجَاهِلِيَّةِ مَوْضُوعٌ وَأَوَّلُ رِبًا أَضَعُ رِبَانَا رِبَا عَبَّاسِ بْنِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ فَإِنَّهُ مَوْضُوعٌ كُلُّهُ

Cahiliyye faizleri kaldırılmıştır. İlk kaldırdığım faiz de bizim alacağımız faiz olan el-Abbas b. Abdilmuttalib’in faizidir. Zira bütün faizler kaldırılmıştır.”[8]

Dediler ki: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Cahiliye faizini iptal etmiştir. İlk kaldırdığı faiz de el-Abbas radıyallahu anh’ın faizidir. O müslüman olduğunda Mekke Daru’l-Harp idi. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem onun Daru’l-Harpte faiz muamelesi yapmasını mubah kılmamıştır.”

Delillerin Değerlendirmesi

Hanefiler buna şöyle diyerek cevap vermişlerdir: “Ayet ve hadislerde faizin haramlığına dair genel ifadeler ancak haram ve koruma altında olan mallar hakkındadır. Kâfirlerin Daru’l-Harp’teki malları gibi mubah olan malları hıyanetin söz konusu olmadığı herhangi bir şekilde ele geçirmek caizdir. Faiz almak da onların rızasıyla olduğundan kâfirlerden faiz almak mubahtır. Naslardaki umumi ifadeler de haram olan mallar hakkında geçerli olmaya devam eder.”[9]

Bu sözlere şöyle cevap verilir:

Faizi haram kılan naslar Daru’l-İslam ve Daru’l-Harb’i kapsayacak şekilde genel ifadeyle gelmiştir ve bunu tahsis eden sahih bir delil sabit olmamıştır. Mekhul’den rivayet edilen mürsel hadisin aslı yoktur ve bu nasları tahsis edecek kuvvette değildir.

İbn Kudame şöyle demiştir: “Haramlığı Kur’ân ile varid olan, hakkında sünnetin sabit olduğu ve haramlığında icma bulunan bir hükmün sahih olarak gelmeyen, meçhul ve isnadı bulunmayan bir haber sebebiyle terk etmek caiz değildir.”[10]

Yine bu mürsel rivayet sahih olarak gelmiş olsaydı dahi, lafzı sarih değildir, daha önce açıklandığı üzere Daru’l-Harpte faizin yasaklandığı anlamına da delalet etmektedir.[11]

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Rukane ile güreş kıssası ve Ebu Bekr radıyallahu anh’ın müşriklerle bahse girme kıssası da fasit bir akit olan faiz hakkında değildir.

3- Akıldan Delilleri

A- Daru’l-İslam’da haram olan Daru’l-Harpte de haramdır. Sarhoş edici içkiler ve diğer haramlar gibi. Müslüman, İslam’ın hükümlerine her mekânda muhataptır. Bu konuda Daru’l-İslam ve Daru’l-Harp arasında fark yoktur. Faiz de her ülkede haramdır.[12]

B- Faiz, tıpkı Daru’l-Harpte fasit nikâh gibi İslam’da caiz olmayan fasit akitlerdendir.[13]

C- Faizin haramlığı müslümanlar hakkında sabit olduğu gibi kâfirler hakkında da sabittir. Çünkü onlar da sahih olan görüşe göre haramlara muhataptırlar. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَأَخْذِهِمُ الرِّبا وَقَدْ نُهُوا عَنْهُ

Ayrıca yasaklandıkları halde riba almaları...” (Nisa 161)

Alışverişte faizin şart koşulması onun fasit olmasını gerektirir. Nitekim Müslüman ile Daru’l-İslam’a eman ile giren harbî kafir arasında alışverişte bu durum söz konusudur.”[14]

D- Müslüman Daru’l-Harbe eman ile girerse ahde vefa göstermesi vacip olur ve onlara ihanet etmesi haram olur. Onlarla faiz muamelesi yapması ve mallarını yemesi onlara bir hıyanettir.[15]

Delilin Değerlendirilmesi

Faizin Daru’l-İslam’da haram olduğu gibi Daru’l-Harpte de haram olduğunu söylemelerine şöyle denilebilir: Bu durum müslümanlar eman ile daru’l-harpte bulundukları zaman sözkonusu olur. Ama harp ehli kâfirlerin Daru’l-Harpte mallarını ele geçirmek mubahtır. Onların mallarının koruması yoktur. Daru’l-İslam’da ise onların malları eman sebebiyle koruma altında olur.[16]

Buna da şöyle cevap verilir;

Faizi haram kılan naslar herhangi br mekânı ayırmadan, müslüman ya da harbi fark etmeksizin genel ifadelerle gelmiştir. Harbî kâfirlerin malları müslümanlara, özellikle de onların ülkesine eman ile girmişse mubah olmaz. Ahde vefa göstermek ve ihanet etmemek gerekir. Onların mallarını bâtıl yolla yemek mubah olmaz. Ancak onlar Müslümanlara karşı harp ilan ederlerse, mallarını ganimet edinmek mümkün olabilir.[17]

Harbî kâfirin faiz muamelesi yapması caiz olsaydı bile müslümanın her mekânda İslam hükümlerini gözetmesi gerekirdi.

Tercih Edilen Görüş

Fakihlerin görüşleri, delilleri ve bunların değerlendirilmesini sunduktan sonra, tercih edilen görüş ortaya çıkmıştır. Bu da, Daru’l-İslam’da veya Daru’l-Harpte faiz muamelesinin haram olduğu görüşüdür.

Bunun sebepleri şu şekildedir:

1- Faizin ve diğer fasit akitlerin haramlığına dair Daru’l-Harbi de kapsayan umumi deliller kuvvetlidir. Bu umumi delilleri tahsis eden sahih ve sarih bir delil varid olmamıştır.

2- Faiz her mekânda haramdır. Naslar buna delalet etmektedir. Kâfirlerin mallarının ganimet yoluyla helal olması, faiz akdi gibi fasit akitleri mubah kılmaz.

3- Bu görüş, İslam’ın maksatlarına ve üstün öğretilerine uygun olan görüştür. Haram olan faizi helal saymaya ulaştıran bütün kapıları kapatmaktadır.

4- Şayet Daru’l-Harpte kâfirlerle faiz muamelesinin caiz olduğu görüşü kabul edilirse kâfirlere ait bankalarla faiz muamelesi yapmak caiz görülür. Bu da müslümanların ülkelerinde yaygın ağ kurmuş olan kâfirlere ait bankaların maddi olarak güçlendirilmesine katkı sağlar. Hatta Hanefi mezhebinden olan bazı cahiller, Hanefi âlimlerinin bu konudaki fetvalarını savsaklayarak bankalardan kredi çekmişler, böylece ittifakla haram olan faiz verme cürmünü helal zannetmişlerdir.

  Müslümanlara karşı harp ilan etmiş olan kafirlerin mallarının ganimet edinilmesinin mubah olmasını delil getiren alimlere göre bu durum, müslümanın Daru’l-Küfre eman ile girmesi hakkındadır. Ama emansız olarak girerse bu durumda da onlardan faiz alması caiz olsa da onlara faiz vermesi caiz değildir.

Hiçbir durumda kâfirlere faiz vermek caiz değildir. Müslümanlara karşı harp ilan etmiş kâfirlerin mallarını almak ise ister hile yoluyla, ister faiz yoluyla, ister gasp yoluyla almak caizdir.

Daru’l-Ahd olan yani kendileriyle anlaşma bulunan kâfir ülkelerinde bunları yapmak caiz değildir. Yine müslümanların ülkesinde zimmet akdiyle yaşayan veya eman (vize) ile giriş yapmış gayri muslimlerin de canları malları koruma altındadır.

Kovid komplosu sebebiyle cemaatle namazı ve haccı yasaklayarak Daru’l-Küfre dönüşen ülkelerde yaşayan müslümanlara gelince; Müslüman, herhangi bir ülkenin resmi vatandaşı olduğu müddetçe, eman ile o ülkede yaşıyor demektir ve yönetim kâfirlerin elinde diye ihanette bulunamaz. Kâfirlerin mallarına tasallut edemez.

Ancak ülke vatandaşlığından çıkar da eman dışı kalırsa, işlediği şeyler İslam’a ve müslümanlara mâl edilmezse o zaman Hudeybiye kıssasındaki Ebu Basir ve Ebu Cendel’in yaptıkları gibi kâfirlerin mallarına çökebilirler.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Rükane b. Yezid müslüman olmadan önce onunla güreşte yenmek üzere iddiaya girmesi ve Ebu Bekr radıyallahu anh’ın müşriklerle bahse girmesi, kâfire karşı kazanacağı konusunda kesin bilgisi olan müslümanın bu gibi amellerde bulunmasının cevazına delalet eder. Lakin bu konuda kesin bilgiye dayalı güncel bir örnek bilmiyorum.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in tasarrufları vahyin kontrolünde olduğu için başkaları bu konuda kendisini kıyaslayamaz. Ebu Bekr radıyallahu anh’ın kıssasında da vahiyle kesinliği garanti altına alınmış bir konuda bahse girmesi söz konusu olmuştur.

Allah en iyi bilendir.

 



[1] Bkz.; eş-Şerhu’l-Kebir Maa’d-Dusuki (2/179) el-Mudevvene (4/271) el-Mukaddimat (1/178-179) Ahkamu’l-Kur’ân (1/516) el-Furuk (3/27) el-Mecmu (9/391) Ravdatu’t-Talibin (10/291) el-İşraf (1/262) el-Mugni (4/45) el-Mubdi (4/157) el-İnsaf (5/53) el-Furu (4/147) Keşşafu’l-Kına (3/259) Ebu’l-Hattab el-Hidaye (1/139) Metalibu Uli’n-Nehy (3/188) el-İfsah (1/329) el-Muhalla (8/515) er-Reddu Ala Siyeri’l-Evzai (s.97) el-Mebsut (14/56) Haşiyetu İbn Abidin (5/186) Bedaiu’s-Sanai (5/192)

[2] Bkz.: el-Mubdi (4/157) el-Mecmu Şerhu’l-Muhezzeb (9/391) Metalibu Uli’n-Nehy (3/188, 189) Keşşafu’l-Kına (3/259) İbnu’l-Munzir el-İşraf (1/206) Şerhu Muhteha’l-İradat (2/206)

[3] El-Mugni (4/46)

[4] Sahih. Muslim (1598)

[5] El-Mugni (4/46) el-Mubdi (4/157) el-Mecmu Şerhu’l-Muhezzeb (9/392)

[6] Sahih. Muslim (1588)

[7] Bkz.; el-Mugni (4/46) el-Mubdi (4/157) Metalibu Uli’n-Nehy (3/188)

[8] Sahih. Muslim (1218)

[9] Bkz. İbn Humam Fethu’l-Kadir (6/178)

[10] El-Mugni (4/46)

[11] Bkz.: el-Mubdi (4/157) el-Mugbi (4/46)

[12] Bkz.; Cevheretu’n-Neyyire (2/262) Metalibu Uli’n-Nehy (3/188) el-Mubdi (4/157) el-Mecmu (9/391) el-Mugni (4/46)

[13] Bkz. El-Mecmu Şerhu’l-Muhezzeb (9/291)

[14] Bkz.: el-Cami Li Ahkami’l-Kur’ân (6/12) İbnu’l-Arabi Ahkamu’l-Kur’ân (1/516) Tebyinu’l-Hakaik (4/97) Fethu’l-Kadir (5/49)

[15] Bkz.; el-Umm (7/326) İbnu’l-Arabi Ahkamu’l-Kur’an (1/516)

[16] Bkz.; Er-Reddu Ala Siyeri’l-Evzai (s.96)

[17] Bkz.: İbnu’l-Arabi Ahkamu’l-Kur’ân (1/516)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)