İkinci Görüş: Haram Görenlerin Görüşü
Müslümanın faiz
muamelesi ve diğer fasit akitleri yapması heryerde haramdır. Harbi kâfirle ve
başkalarıyla ister eman sahibi olsun, ister olmasın, Daru’l-Harpte faiz
muamelesi yapmak caiz değildir. Faiz Daru’l-İslam’da haram olduğu gibi
Daru’l-Harpte de haramdır.
Bu görüş el-Evzai,
İshak (b. Rahuye) ve Ebu Sevr’den rivayet edilmiştir. Bu aynı zamanda Malikî, Şafii, mezhepte sahih
olan görüşe göre Hanbeli fakihlerinin görüşüdür. Zahiri mezhebi ve Hanefilerden
Ebu Yusuf’un görüşü de bu şekildedir.[1]
Daru’l-Harpte Faizin Haram Olduğunu Söyleyenlerin Delilleri
Bu görüşün sahipleri Kitap, sünet ve akıldan delil
getirmişlerdir.
1- Kitaptan Delilleri
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
الَّذِينَ يَأْكُلُونَ الرِّبا لا يَقُومُونَ
إِلا كَمَا يَقُومُ الَّذِي يَتَخَبَّطُهُ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسّ
“Riba (faiz)
yiyenler delilikten şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar.” (Bakara 275)
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur;
وَأَحَلَّ اللَّهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبا
“Oysa Allah
alış-verişi helal, ribayı ise haram kılmıştır.” (Bakara 275)
Allah Teâlâ
şöyle buyurmuştur:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا
اللَّهَ وَذَرُوا مَا بَقِيَ مِنَ الرِّبا إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ
“Ey iman
edenler, Allah’tan sakının! Mü'minler iseniz ribadan kalanı bırakın!”
(Bakara 278)
Allah Teâlâ
şöyle buyurmuştur:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لا تَأْكُلُوا
الرِّبا أَضْعَافاً مُضَاعَفَةً
“Ey iman
edenler, kat kat artırarak riba yemeyin ve Allah’tan sakının! Umulur ki
kurtuluşa erersiniz.” (Al-i İmran 130)
Derler ki: “Bu ayetler genel ifadeyle Daru’l-İslam veya Daru’l-Harpte
bulunmalarını ayırmaksızın faizin müslümanlara haram kılındığını ifade
etmektedir. Bu genel ifadeyi tahsis eden delil gelmemiştir.”[2]
İbn Kudame dedi ki: “Ayetlerin genel ifadesi fazlalığın (faizin) haram
olmasını gerektirir.”[3]
2- Sünnetten Delilleri
Cabir radıyallahu anh’den: “Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem faizi yiyene, yedirene, kâtiplik yapana ve iki
şahidine lanet etti ve dedi ki:
“Onların hepsi(nin günahı) eşittir.”[4]
Derler ki: Hadis umumi ifadesiyle Daru’l-İslam’da veya
Daru’l-Harpte müslümanlarla müşrikler arasında faiz muamelesinin haram oluşuna
delalet etmektedir. Bu genel ifadeyi tahsis eden delil gelmemiştir.[5]
Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu:
التَّمْرُ بِالتَّمْرِ وَالْحِنْطَةُ بِالْحِنْطَةِ
وَالشَّعِيرُ بِالشَّعِيرِ وَالْمِلْحُ بِالْمِلْحِ مِثْلًا بِمِثْلٍ يَدًا بِيَدٍ
فَمَنْ زَادَ أَوِ اسْتَزَادَ فَقَدْ أَرْبَى إِلَّا مَا اخْتَلَفَتْ أَلْوَانُهُ
“Hurmaya karşılık hurma, buğdaya karşılık
buğday, arpaya karşılık arpa, tuza karşılık tuz misli misline, elden ele (peşin
olarak) satılabilir. Cinsler farklı olmadıkça kim fazlalık verir veya fazlalık
isterse ribâ (faiz) işlemiştir.”[6]
Dediler ki; “Bu hadis müslümanlara faizin
Daru’l-Harpte de, Daru’l-İslam’da da haramlığına delalet etmektedir.”[7]
Cabir b. Abdillah
radıyallahu anhuma’dan; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem veda haccındaki
hutbesinde şöyle buyurmuştur:
وَرِبَا الْجَاهِلِيَّةِ مَوْضُوعٌ وَأَوَّلُ
رِبًا أَضَعُ رِبَانَا رِبَا عَبَّاسِ بْنِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ فَإِنَّهُ مَوْضُوعٌ
كُلُّهُ
“Cahiliyye faizleri
kaldırılmıştır. İlk kaldırdığım faiz de bizim alacağımız faiz olan el-Abbas
b. Abdilmuttalib’in faizidir. Zira bütün faizler kaldırılmıştır.”[8]
Dediler ki: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem Cahiliye faizini iptal etmiştir. İlk kaldırdığı faiz de el-Abbas
radıyallahu anh’ın faizidir. O müslüman olduğunda Mekke Daru’l-Harp idi. Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem onun Daru’l-Harpte faiz muamelesi yapmasını mubah
kılmamıştır.”
Delillerin
Değerlendirmesi
Hanefiler buna şöyle diyerek cevap vermişlerdir:
“Ayet ve hadislerde faizin haramlığına dair genel ifadeler ancak haram ve
koruma altında olan mallar hakkındadır. Kâfirlerin Daru’l-Harp’teki malları
gibi mubah olan malları hıyanetin söz konusu olmadığı herhangi bir şekilde ele
geçirmek caizdir. Faiz almak da onların rızasıyla olduğundan kâfirlerden faiz
almak mubahtır. Naslardaki umumi ifadeler de haram olan mallar hakkında geçerli
olmaya devam eder.”[9]
Bu sözlere şöyle cevap verilir:
Faizi haram kılan naslar Daru’l-İslam ve Daru’l-Harb’i
kapsayacak şekilde genel ifadeyle gelmiştir ve bunu tahsis eden sahih bir delil
sabit olmamıştır. Mekhul’den rivayet edilen mürsel hadisin aslı yoktur ve bu
nasları tahsis edecek kuvvette değildir.
İbn Kudame şöyle demiştir: “Haramlığı Kur’ân ile
varid olan, hakkında sünnetin sabit olduğu ve haramlığında icma bulunan bir
hükmün sahih olarak gelmeyen, meçhul ve isnadı bulunmayan bir haber sebebiyle
terk etmek caiz değildir.”[10]
Yine bu mürsel rivayet sahih olarak gelmiş
olsaydı dahi, lafzı sarih değildir, daha önce açıklandığı üzere Daru’l-Harpte
faizin yasaklandığı anlamına da delalet etmektedir.[11]
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Rukane
ile güreş kıssası ve Ebu Bekr radıyallahu anh’ın müşriklerle bahse girme
kıssası da fasit bir akit olan faiz hakkında değildir.
3- Akıldan
Delilleri
A- Daru’l-İslam’da haram olan Daru’l-Harpte de
haramdır. Sarhoş edici içkiler ve diğer haramlar gibi. Müslüman, İslam’ın
hükümlerine her mekânda muhataptır. Bu konuda Daru’l-İslam ve Daru’l-Harp
arasında fark yoktur. Faiz de her ülkede haramdır.[12]
B- Faiz, tıpkı Daru’l-Harpte fasit nikâh gibi
İslam’da caiz olmayan fasit akitlerdendir.[13]
C- Faizin haramlığı müslümanlar hakkında sabit
olduğu gibi kâfirler hakkında da sabittir. Çünkü onlar da sahih olan görüşe
göre haramlara muhataptırlar. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
وَأَخْذِهِمُ الرِّبا وَقَدْ نُهُوا عَنْهُ
“Ayrıca yasaklandıkları halde riba almaları...” (Nisa 161)
Alışverişte faizin şart koşulması onun fasit
olmasını gerektirir. Nitekim Müslüman ile Daru’l-İslam’a eman ile giren harbî
kafir arasında alışverişte bu durum söz konusudur.”[14]
D- Müslüman Daru’l-Harbe eman ile girerse
ahde vefa göstermesi vacip olur ve onlara ihanet etmesi haram olur. Onlarla
faiz muamelesi yapması ve mallarını yemesi onlara bir hıyanettir.[15]
Delilin
Değerlendirilmesi
Faizin Daru’l-İslam’da haram olduğu gibi Daru’l-Harpte
de haram olduğunu söylemelerine şöyle denilebilir: Bu durum müslümanlar eman
ile daru’l-harpte bulundukları zaman sözkonusu olur. Ama harp ehli kâfirlerin
Daru’l-Harpte mallarını ele geçirmek mubahtır. Onların mallarının koruması
yoktur. Daru’l-İslam’da ise onların malları eman sebebiyle koruma altında olur.[16]
Buna da şöyle cevap verilir;
Faizi haram kılan naslar herhangi br mekânı
ayırmadan, müslüman ya da harbi fark etmeksizin genel ifadelerle gelmiştir.
Harbî kâfirlerin malları müslümanlara, özellikle de onların ülkesine eman ile
girmişse mubah olmaz. Ahde vefa göstermek ve ihanet etmemek gerekir. Onların
mallarını bâtıl yolla yemek mubah olmaz. Ancak onlar Müslümanlara karşı harp
ilan ederlerse, mallarını ganimet edinmek mümkün olabilir.[17]
Harbî kâfirin faiz muamelesi yapması caiz
olsaydı bile müslümanın her mekânda İslam hükümlerini gözetmesi gerekirdi.
Tercih
Edilen Görüş
Fakihlerin görüşleri, delilleri ve bunların
değerlendirilmesini sunduktan sonra, tercih edilen görüş ortaya çıkmıştır. Bu
da, Daru’l-İslam’da veya Daru’l-Harpte faiz muamelesinin haram olduğu
görüşüdür.
Bunun sebepleri şu şekildedir:
1- Faizin ve diğer fasit akitlerin haramlığına
dair Daru’l-Harbi de kapsayan umumi deliller kuvvetlidir. Bu umumi delilleri
tahsis eden sahih ve sarih bir delil varid olmamıştır.
2- Faiz her mekânda haramdır. Naslar buna
delalet etmektedir. Kâfirlerin mallarının ganimet yoluyla helal olması, faiz
akdi gibi fasit akitleri mubah kılmaz.
3- Bu görüş, İslam’ın maksatlarına ve üstün
öğretilerine uygun olan görüştür. Haram olan faizi helal saymaya ulaştıran
bütün kapıları kapatmaktadır.
4- Şayet Daru’l-Harpte kâfirlerle faiz
muamelesinin caiz olduğu görüşü kabul edilirse kâfirlere ait bankalarla faiz
muamelesi yapmak caiz görülür. Bu da müslümanların ülkelerinde yaygın ağ kurmuş
olan kâfirlere ait bankaların maddi olarak güçlendirilmesine katkı sağlar.
Hatta Hanefi mezhebinden olan bazı cahiller, Hanefi âlimlerinin bu konudaki fetvalarını
savsaklayarak bankalardan kredi çekmişler, böylece ittifakla haram olan faiz
verme cürmünü helal zannetmişlerdir.
Müslümanlara karşı harp ilan etmiş olan
kafirlerin mallarının ganimet edinilmesinin mubah olmasını delil getiren
alimlere göre bu durum, müslümanın Daru’l-Küfre eman ile girmesi hakkındadır. Ama
emansız olarak girerse bu durumda da onlardan faiz alması caiz olsa da onlara
faiz vermesi caiz değildir.
Hiçbir durumda kâfirlere faiz vermek caiz
değildir. Müslümanlara karşı harp ilan etmiş kâfirlerin mallarını almak ise
ister hile yoluyla, ister faiz yoluyla, ister gasp yoluyla almak caizdir.
Daru’l-Ahd olan yani kendileriyle anlaşma
bulunan kâfir ülkelerinde bunları yapmak caiz değildir. Yine müslümanların ülkesinde
zimmet akdiyle yaşayan veya eman (vize) ile giriş yapmış gayri muslimlerin de
canları malları koruma altındadır.
Kovid komplosu sebebiyle cemaatle namazı ve
haccı yasaklayarak Daru’l-Küfre dönüşen ülkelerde yaşayan müslümanlara gelince;
Müslüman, herhangi bir ülkenin resmi vatandaşı olduğu müddetçe, eman ile o
ülkede yaşıyor demektir ve yönetim kâfirlerin elinde diye ihanette bulunamaz. Kâfirlerin
mallarına tasallut edemez.
Ancak ülke vatandaşlığından çıkar da eman dışı
kalırsa, işlediği şeyler İslam’a ve müslümanlara mâl edilmezse o zaman
Hudeybiye kıssasındaki Ebu Basir ve Ebu Cendel’in yaptıkları gibi kâfirlerin
mallarına çökebilirler.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Rükane b. Yezid müslüman olmadan
önce onunla güreşte yenmek üzere iddiaya girmesi ve Ebu Bekr radıyallahu anh’ın
müşriklerle bahse girmesi, kâfire karşı kazanacağı konusunda kesin bilgisi olan
müslümanın bu gibi amellerde bulunmasının cevazına delalet eder. Lakin bu konuda
kesin bilgiye dayalı güncel bir örnek bilmiyorum.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in tasarrufları vahyin kontrolünde
olduğu için başkaları bu konuda kendisini kıyaslayamaz. Ebu Bekr radıyallahu
anh’ın kıssasında da vahiyle kesinliği garanti altına alınmış bir konuda bahse
girmesi söz konusu olmuştur.
Allah en iyi bilendir.
[1]
Bkz.; eş-Şerhu’l-Kebir Maa’d-Dusuki (2/179) el-Mudevvene (4/271) el-Mukaddimat
(1/178-179) Ahkamu’l-Kur’ân (1/516) el-Furuk (3/27) el-Mecmu (9/391)
Ravdatu’t-Talibin (10/291) el-İşraf (1/262) el-Mugni (4/45) el-Mubdi (4/157)
el-İnsaf (5/53) el-Furu (4/147) Keşşafu’l-Kına (3/259) Ebu’l-Hattab el-Hidaye
(1/139) Metalibu Uli’n-Nehy (3/188) el-İfsah (1/329) el-Muhalla (8/515)
er-Reddu Ala Siyeri’l-Evzai (s.97) el-Mebsut (14/56) Haşiyetu İbn Abidin (5/186)
Bedaiu’s-Sanai (5/192)
[2]
Bkz.: el-Mubdi (4/157) el-Mecmu Şerhu’l-Muhezzeb (9/391) Metalibu Uli’n-Nehy
(3/188, 189) Keşşafu’l-Kına (3/259) İbnu’l-Munzir el-İşraf (1/206) Şerhu
Muhteha’l-İradat (2/206)
[3]
El-Mugni (4/46)
[4]
Sahih. Muslim (1598)
[5]
El-Mugni (4/46) el-Mubdi (4/157) el-Mecmu Şerhu’l-Muhezzeb (9/392)
[6]
Sahih. Muslim (1588)
[7]
Bkz.; el-Mugni (4/46) el-Mubdi (4/157) Metalibu Uli’n-Nehy (3/188)
[8]
Sahih. Muslim (1218)
[9]
Bkz. İbn Humam Fethu’l-Kadir (6/178)
[10]
El-Mugni (4/46)
[11]
Bkz.: el-Mubdi (4/157) el-Mugbi (4/46)
[12]
Bkz.; Cevheretu’n-Neyyire (2/262) Metalibu Uli’n-Nehy (3/188) el-Mubdi (4/157)
el-Mecmu (9/391) el-Mugni (4/46)
[13]
Bkz. El-Mecmu Şerhu’l-Muhezzeb (9/291)
[14]
Bkz.: el-Cami Li Ahkami’l-Kur’ân (6/12) İbnu’l-Arabi Ahkamu’l-Kur’ân (1/516)
Tebyinu’l-Hakaik (4/97) Fethu’l-Kadir (5/49)
[15]
Bkz.; el-Umm (7/326) İbnu’l-Arabi Ahkamu’l-Kur’an (1/516)
[16]
Bkz.; Er-Reddu Ala Siyeri’l-Evzai (s.96)
[17]
Bkz.: İbnu’l-Arabi Ahkamu’l-Kur’ân (1/516)