İbn Kudame şöyle nakletti; Hallal dedi ki; bize Yahya tahdis etti, dedi ki; bize Abdulvehhab tahdis etti, dedi ki; bize Hişam b. Hassan tahdis etti, o Abdullah b. Abdirrahman’dan, o Ebu Şumeyle radıyallahu anh’den rivayet etti:
أنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم خَرَجَ
إلى قُبَاءَ فاسْتَقْبَلَهُ رَهْطٌ من الأنْصارِ يَحْمِلُونَ جِنَازَةً على بَابٍ
فقال النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم مَا هَذَا؟ قالوا مَمْلُوكٌ لآل فُلَانٍ كان
من أمْرِهِ قال أكَانَ يَشْهَدُ أنْ لَا إلهَ إلَّا اللهُ؟ قالوا نعم ولَكِنَّهُ
كان وكان فقال لهم أَمَا كَانَ يُصَلِّى؟ فقالوا قد كان يُصَلِّى ويَدَعُ فقال
لهم ارْجِعُوا بِهِ فَغَسِّلُوهُ وكَفِّنُوهُ وصَلُّوا عَلَيْهِ وَادْفِنُوهُ
وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ لَقَدْ كَادَتِ الْمَلَائِكَةُ تَحُولُ بَيْنِى
وبَيْنَه
“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem Kuba’ya doğru çıktı. Onu
Ensar’dan bir topluluk karşıladı. Bir cenazeyi kapıya taşıyorlardı. Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem;
“Bu nedir?” buyurdu. Dediler ki; “Falan ailesinin
kölesidir. Onun durumu şöyle ve şöyleydi.” Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem buyurdu ki;
“Allah’tan başka ibadete layık hak ilah olmadığına
şahitlik ediyor muydu?” Dediler ki; “Evet, lakin şöyle ve şöyle biriydi.” Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem;
“Namaz kılıyor muydu?” buyurdu. Dediler ki; “Bazen
kılıyor, bazen terk ediyordu.” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu
ki;
“Onu geri döndürün, yıkayın, kefenleyin ve cenaze namazını
kılıp defnedin. Nefsim elinde olana yemin ederim ki neredeyse melekler benimle
onun arasına gireceklerdi.”[1]
El-Elbani hadisin münker olduğunu söylemiş, Abdullah b.
Abdirrahman’ı tanımadığını belirtmiştir.[2]
Lakin hadisin şahitleri sabit olmuştur:
Buna yakın lafızlarla Abdurrazzak Musannef’te, İbn Vehb
Mudevvene’de isnadlarıyla İbn Ebi Muleyke’den mürsel olarak rivayet etmişlerdir.
Bu rivayette bu kölenin namaz kıldığı kesin olarak ifade edilmiştir:
İbn Vehb, Muhammed b. Amr’dan, o İbn Cureyc’den, o İbn Ebi
Muleyke’den rivayet etti; O, Medine’de şöyle işitti;
أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه
وسلم رَكِبَ إلَى بَنِي النَّجَّارِ فَرَأَى جِنَازَةً عَلَى خَشَبَةٍ فَقَالَ مَا
بَالُ هَذَا؟ فَقِيلَ عَبْدٌ لَنَا كَانَ عَبْدَ سُوءٍ مَسْخُوطًا جَافِيًا قَالَ
أَكَانَ يُصَلِّي قَالُوا نَعَمْ قَالَ أَكَانَ يَقُولُ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللَّهِ
صلى الله عليه وسلم قَالُوا نَعَمْ قَالَ لَقَدْ كَادَتْ الْمَلَائِكَةُ تَحُولُ
بَيْنِي وَبَيْنَهُ ارْجِعُوا فَأَحْسِنُوا غُسْلَهُ وَكَفَنَهُ وَدَفْنَهُ
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Neccaroğullarına gitti ve ağaca bırakılmış bir cenaze gördü.
“Bunun durumu nedir?” buyrdu. Denildi
ki; “O bir kölemizdir. Kötü bir köle idi. Sevilmeyen kaba saba biriydi.” Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem;
“Namaz kılıyor muydu?” buyurdu. “Evet” dediler. Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem;
“Muhammed’in Allah’ın rasulü olduğunu söylüyor muydu?”
buyurdu. “Evet” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;
“Melekler neredeyse benimle onun arasına gireceklerdi. Onu
döndürün, güzelce yıkayıp kefenleyin ve defnedin.”[3]
Abdurrazzak diğer bir munkatı isnad ile rivayet etmiş ve o
rivayette kölenin namaz kılıyor olduğu kesin olarak ifade edilmiştir.
Abdurrazzak, İbn Curayc’den, o Anbese b. Suheyl’den, o Muhammed
b. Zuheyr’den şöyle rivayet etti;
أَنَّ النَّبِيَّ صلى الله عليه وسلم
رَأَى بِالْبَقِيعِ عَبْدًا أَسْوَدَ يَحْمِلُ مَيِّتًا فَقَالَ لِمَنْ
يَحْمِلُهُ؟ مَا هَذَا؟ قَالُوا عَبْدٌ لِفُلَانٍ قَالَ فَمَا هُوَ قَالُوا
أَخْبَثُ النَّاسِ وَأَسْرَقُهُ وَآبَقُهُ وَأَحْزَبُهُ فِي أَشْيَاءَ مِنَ
الشَّرِّ يَذْكُرُونَهَا مِنْهُ فَقَالَ عَلَيَّ بِسَيِّدِهِ فَسَأَلَهُ عَنْهُ
فَذَكَرَ نَحْوًا مِمَّا ذُكِرَ فَقَالَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم هَلْ كَانَ
يُصَلِّي؟ قَالُوا نَعَمْ قَالَ وَيَشْهَدُ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ
وَأَنِّي رَسُولُ اللَّهِ؟ قَالُوا نَعَمْ قَالَ وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ إِنْ
كَادَتِ الْمَلَائِكَةُ تَحُولُ بَيْنِي وَبَيْنَهُ آنِفًا فَدَعَا حَدَّادًا
فَنَزَعَ حَدِيدَةً ثُمَّ أُمِرَ بِهِ فَغُسِّلَ ثُمَّ كَفَّنَهُ مِنْ عِنْدَهِ
ثُمَّ صَلَّى عَلَيْهِ
“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem Baki’de siyahi bir kölenin cenazesinin taşındığını gördü. Taşıyanlara;
“Bu nedir?” dedi. Dediler ki; “Falanın kölesidir.” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem;
“Durumu nedir?” dedi. Dediler ki; “İnsanların en kötülerinden, hırsızlık yapan, efendisinden kaçan bir kimse idi.” Böylece onun kötü işlerini saydılar. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendisine onun hakkında sorunca, anlatılanların benzerini söyledi. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;
“Namaz kılıyor muydu?” Onlar; “Evet” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem;
“Allah’tan başka hak ilah olmadığına ve benim
Allah’ın rasulü olduğuma şahitlik ediyor muydu?” Dediler ki; “Evet.” Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;
“Nefsim elinde olana yemin ederim ki az önce melekler
neredeyse benimle onun arasına gireceklerdi.” Bir demirci çağırtıp bağlarını
çözdürdü, sonra onun yıkanıp kefenlenmesini emretti, sonra cenaze namazını
kıldı.”[4]
Mevsul olarak gelen rivayetlerde bu kölenin bazen namaz
kılıp bazen kılmadığı tasrih edilmiştir ve bu rivayetler daha güçlüdür.
Taberani, Malik Ebu’s-Saib radıyallahu anh’den şöyle rivayet
etti:
مَرَّ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
عَلَى بِئْرٍ وَإِذَا فِيهَا أَسْوَدٌ مَيِّتٌ قَالَ فَأَشْرَفَ فِي الْبِئْرِ فَإِذَا
هُوَ مُلْقًى فِي الْبِئْرِ فَسَأَلَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَا
لَهُ مُلْقًى فِي الْبِئْرِ؟ قَالُوا يَا رَسُولَ اللهِ إِنَّهُ كَانَ جَافِيَ الدِّينِ
يُصَلِّي أَحْيَانًا وَأَحْيَانًا لَا يُصَلِّي قَالَ وَيْحَكُمْ أَخْرِجُوهُ فَأَمَرَ
بِهِ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَغُسِّلَ وَكُفِّنَ وَقَالَ احْمِلُوهُ
وَقَالَ لَقَدْ كَادَتِ الْمَلَائِكَةُ أَنْ تَسْبِقَنَا قَالَ وَصَلَّى عَلَيْهِ
“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bir kuyuya uğradı. Ora
ölmüş bir zencî gördü. Buyurdu ki:
“O neden kuyuya atılmış?” Dediler ki: “Ey Allah’ın rasulü! O
dinden uzaktı. Bazen namaz kılar, bazen kılmazdı.” Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem buyurdu ki:
“Yazıklar olsun size! Onu çıkarın!” Nebî sallallahu aleyhi
ve sellem onun yıkanıp kefenlenmesini emretti ve buyurdu ki:
“Onu taşıyın! Az daha melekler bizden önce davranacaklardı.”
Onun cenaze namazını kıldı.”[5]
Heysemi dedi ki: “İsnadında yer alan Atâ (b. es-Saib)
hakkında eleştiri vardır. Ondan rivayette bulunan (Muhammed b. Temmam) tanınmıyor.”[6]
Derim ki: Bunun şahidi Taberânî’nin Mu'cemu'l-Evsat’ta Enes
radıyallahu anh’den şu rivayetidir:
أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
مَرَّ فِي بَعْضِ سِكَكِ الْمَدِينَةِ فَرَأَى رَجُلًا أَسْوَدَ مَيِّتًا قَدْ رَمَوْا
بِهِ فِي الطَّرِيقِ فَسَأَلَ بَعْضَ مَنْ ثَمَّ عَنْهُ فَقَالَ مَمْلُوكُ مَنْ هَذَا؟
فَقَالَ مَمْلُوكٌ لِآلِ فُلَانٍ فَقَالَ أَكُنْتُمْ تَرَوْنَهُ يُصَلِّي؟ فَقَالُوا
كُنَّا نَرَاهُ أَحْيَانًا يُصَلِّي وَأَحْيَانًا لَا يُصَلِّي فَقَالَ قُومُوا فَاغْسِلُوهُ
وَكَفِّنُوهُ فَقَامُوا فَغَسَّلُوهُ وَكَفَّنُوهُ وَقَامَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى
اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَصَلَّى عَلَيْهِ فَلَمَّا كَبَّرَ قَالَ سُبْحَانَ اللَّهِ
سُبْحَانَ اللَّهِ؟ فَلَمَّا قَضَى رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ صَلَاتَهُ قَالَ لَهُ أَصْحَابُهُ يَا رَسُولَ
اللَّهِ سَمِعْنَاكَ كُلَّمَا كَبَّرْتَ تَقُولُ سُبْحَانَ اللَّهِ سُبْحَانَ اللَّهِ
فَلِمَ قُلْتَ سُبْحَانَ اللَّهِ سُبْحَانَ اللَّهِ؟ فَقَالَ كَادَتِ الْمَلَائِكَةُ
أَنْ تُحُولَ بَيْنِي وَبَيْنَهُ مِنْ كَثْرَةِ مَا صَلَّوْا عَلَيْهِ
“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem Medine’nin sokaklarından
birinden geçtiğinde ölmüş bir zenci adam gördü. Onu yola atmışlardı.
Yanındakilerden birine:
“Bu kimin kölesiydi?” dedi. O da: “Falan oğullarının kölesi
idi.” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Onu namaz kılarken gördünüz mü?” buyurdu. Dediler
ki: “Bazen namaz kıldığını, bazen kılmadığını görürdük.” Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Kalkın ve onun cenazesini yıkayıp kefenleyin.” Onlar da kalkıp yıkadılar ve kefenlediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem kalkıp onun cenaze namazını kıldırdı. Tekbir alınca
“Subhanallah! Subhanallah!” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem namazı bitirince ashabı dediler ki: “Ey Allah’ın rasulü! Her tekbir aldığında “Subhanallah! Subhanallah” dediğini işittik. Neden Subhanallah! Subhanallah!” dedin?” Buyurdu ki:
“Onun cenaze namazını kılan meleklerin çokluğundan dolayı
neredeyse benimle onun arasına gireceklerdi.”[7]
Taberani bu rivayetin ardından şöyle demiştir; “Bu hadisi
Sabit’ten ancak Kesir b. Murre b. Faid rivayet etmiştir ve ondan oğlu (Hasen b.
Kesir) rivayette tek kalmıştır.”
Heysemi isnadı ceyyid demiştir.[8]
Ancak el-Hasen b. Kesir b. Faid’in hal tercemesini
bulamadım. Diğer ravileri güvenilirdir. Önceki Malik Ebu’s-Saib ve Ebu Şumeyle radıyallahu
anhuma rivayetleriyle birlikte hadis hasendir. Allah en iyi bilendir.
İmam et-Taberani ise Mu’cemu’l-Evsat’ta Enes radıyallahu anh
rivayetinin ardından şöyle demiştir: “Bu hadisin açıklaması şudur; “Efendileri
bu kölenin namaz kıldığını bazen görmüşler, bazen görmemişlerdir. Bu yüzden onu
aşağılamışlardır. Şayet namazdan bir şeyi terk edip kılmamış olsaydı kâfir
olurdu. Çünkü Nebî sallallahu aleyhi ve sellem; “Kul ile küfür arasında
namazın terki vardır” buyurmuştur.”
İmam Taberani’nin bu açıklaması zorlamadır ve isabetli
görünmemektedir. Çünkü şayet durum Taberani’nin iddia ettiği gibi olsaydı, Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabı, “Onun namaz kıldığını bazen görür,
bazen görmezdik” derlerdi. Bilakis “bazen
namaz kılmadığını gördüklerini” söylemişlerdir. Bu yüzden, ona had cezası
uygulama yetkisi bulunan efendisi, ona kâfir muamelesi yaparak cesedini
atmıştır. Nitekim Malik Ebu’s-Saib radıyallahu anh’ın rivayetinde bu kölenin
dinden uzak oluşu ifade edilmektedir.
Hadis, namazı bazen kılıp bazen kılmayan kimseyi tekfir
etmeyen âlimlerin görüşüne delil olmaktadır. Nitekim bu görüş İmam Ahmed’den de
rivayet edilmiştir. Bu imamlar namazın terkinin küfür olmasını namazı tamamen
terk edilmesi olarak açıklamaktadırlar.
Hanbel (b. İshak) rahimehullah dedi ki: “Ahmed b. Hanbel’e “Dinini
değitireni öldürün” hadisi sorulunca şöyle derken işittim:
“Bunun manası küfürden dönmemek üzere ısrar
eden kimseyi öldürün demektir. Ama eğer “Namaz kılmam” diyorsa üç gün tevbeye
çağırılır. Tevbe etmezse boynu vurulur.”[9]
Abdulmelik el-Meymunî rahimehullah’tan: “Ebu Abdillah (Ahmed b. Hanbel)
rahimehullah’a şöyle okudum:
“Kim: “Namazın bir farz olduğunu biliyorum ama kılmıyorum” derse tevbeye
çağırılır. Tevbe etmezse öldürülür.” Dedim ki: “Bir ya da iki namazı terk
ederse?” Dedi ki:
“Hayır. Üç gün hapsedilir. Tevbe etmezse öldürülür.”[10]
Ebu Bekr el-Merruzî rahimehullah dedi ki: “Ebu Abdillah (Ahmed b. Hanbel)
rahimehullah’ı namazı terk eden kimse hakkında şöyle derken işittim:
“Üç gün tevbeye çağırılır. Namaz kılmazsa boynu vurulur.” Ebu Abdillah
(Ahmed b. Hanbel) rahimehullah dedi ki:
“Eğer “İnkâr da etmiyorum, kılmıyorum da” derse üç gün kendisine arz
edilir ve öldürülür. Eğer ona:” Namaz kıl” denilince: “Kılmam” derse üç gün
kendisine arz edilir. Bu konuda delil, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in şu
hadisidir:
“Üzerinizde namazı vaktinden erteleyen yöneticiler olacaktır.”[11]
Namazı ertelemelerinden ötürü tekfir edilmemişlerdir.”[12]
Ebu Bekr el-Merruzî rahimehullah dedi ki: “Ebu Abdillah (Ahmed b. Hanbel)
rahimehullah’a namazı terk eden kimse hakkında sordum. Dedi ki:
“Eğer: “Namaz kılmam” derse öldürülür.” Dedim ki: “Eğer ikrar eder ve:
“Kılacağım” derse?” Dedi ki:
“Üç gün tevbeye çağırılır. Tevbe etmezse öldürülür.”[13]
Allâme el-Elbanî rahimehullah bu konuda kendisine sorulan
bir soruya cevap olarak şöyle demiştir;
“Bu adamın namazı inkâr ettiği ve namaz kılanlarla alay ettiği
biliniyorsa o bir kâfirdir, müslümanların kabristanına defnedilmez, ona varis
olunmaz. Ama namaza iman ve itiraf ettiği biliniyor da namazı devamlı
kılmıyorsa, bazen kılıyor, bazen kılmıyorsa bu durumda ona varis olunur.”[14]
İbn Useymin de şöyle demiştir: “Âlimler namazı terk edenin
tekfirinde bir ya da iki farz namazı terk eden tekfir edilir mi, yoksa bütün
namazları terk eden mi tekfir edilir diye ihtilaf etmişlerdir. Bana zahir
olduğu kadarıyla tam anlamıyla terk eden tekfir edilir. Namaz kılmayan, namaz
kıldığı bilinmeyecek şekilde namazı terk etmekte devam eden kimse böyledir. Ama
namazın farz olduğunu ikrar etmekle beraber bazen kılıp bazen kılmıyorsa onun
kâfir olduğunu söyleyemiyorum. Çünkü hadiste: “Kişi ile şirk ve küfür
arasında namazın terki vardır” buyrulmuştur. Bazen namaz kılan kimsenin
namazı terk ettiği söylenemez. Hadiste; “(marife takısı olan “elif lam” ile
terku’s-salat) “Namazın terki” deniliyor. “Bizimle onlar arasında namaz
vardır. Kim onu terk ederse küfretmiştir” buyrulmuş, "bir namazı terk eden kâfir
olmuştur" denilmemiştir. Yine “Kişi ile şirk ve küfür arasında bir namazın terki
vardır” denilmemiş, bilakis “namazın terki” denilmiştir. Bunun zahiri, ancak
tam anlamıyla namazı terk edenin tekfir edilmesidir. Ama bazen terk edip bazen
kılan kimse fasıktır, çok büyük bir günah işlemektedir. Kendisine karşı büyük
bir cinayet işlemektedir.”[15]
[1]
İbn Kudame el-Mugni (3/357)
[2]
ed-Daife (6036)
[3]
İbn Vehb Mudevvene (1/255) Abdurrazzak (3/538)
[4]
Abdurrazzak (3/539)
[5]
Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (19/303)
[6]
Mecmau’z-Zevaid (3/41)
[7]
Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (1514)
[8]
Mecmau’z-Zevaid (10/266)
[9]
Hallal Ahkamu Ehli Milel (1382)
[10]
Hallal Ahkamu Ehli Milel (1392)
[11]
Birçok sahabeden rivayet edilmiştir. Bkz.: Mervezi Tazimu Kadri’s-Salat (2/939)
[12]
Hallal Ahkamu Ehli Milel (1400)
[13]
Hallal Ahkamu Ehli Milel (1380)
[14]
Silsiletu’l-Hedyi ve’n-Nur (93 nolu kaset 49. Dakika)
[15]
Fetava Nurun Ale’d-Derb (8/2)