2020 Yılı Ekim ayında vefat eden (Allah'ın lütfuyla kendisinin bütün rivayetleri hakkında umumî icazete sahip olduğum) Şeyh Muhammed b. Ali el-Etyubî el-Vellevî rahimehullah, el-Bahru’l-Muhiti’s-Seccac adını verdiği Sahihu Muslim şerhinde (c.35/ s.673-675) şöyle demiştir:
“Alimlerden birçoğu kadının ev işlerini yapmasının vacip
olmadığını söylemişler lakin bu konuda ikna edici bir delil getirememişlerdir.
Bu konuda doğru olanı ise bunun kadına vacip olduğudur. Çünkü Allah Teâlâ şöyle
buyurmuştur:
وَلَهُنَّ مِثْلُ الَّذِي عَلَيْهِنَّ بِالْمَعْرُوفِ وَلِلرِّجَالِ عَلَيْهِنَّ
دَرَجَةٌ وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
“(Erkeklerin) Onlar üzerinde olduğu gibi onların da (erkekler
üzerinde) örfe uygun hakları vardır. Erkekler için onlar üzerine bir derece daha
vardır. Şüphesiz ki Allah Azîz'dir, Hakîm’dir.” (Bakara 228)
Allah Azze ve Celle, örfe uygun şekilde erkeklere vacip kıldığı şeyin
mislini kadınlara vacip kılmıştır. Örf de kadının kocasına hizmet etmesi, evin
veya çocukların işlerini görmesi şeklindedir. Hak olan, kadının kocasına hizmet
etmesinin ve ev işlerini tutmasının din tarafından vacip kılınmış olduğudur.
Nitekim İmam İbn Kayyım rahimehullah Zadu’l-Mead Fi Hedyi Hayri’l-İbad adlı değerli
kitabında çok faydalı bir bölüm ayırmıştır. Öneminden ve güzelliğinden dolayı
burada nakletmek istiyorum:
“Fasıl: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem Kadının Kocasına Hizmet Etmesine
Hükmetmesi
İbn Habîb,
el-Vâdıha'da şöyle der: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem hizmet konusunda
kendisine şikâyette bulunduklarında Ali radıyallahu anha ile eşi Fâtıma radıyallahu
anha arasında bir hüküm verdi. Buna göre Fâtıma radıyallahu anha iç hizmetleri,
ev hizmetlerini görecek, Ali radıyallahu anh de dış hizmetleri görecekti.” İbn
Habîb sonra devamla dedi ki: “İç hizmetleri, hamur yoğurmak, yemek pişirmek,
yatak yapmak, ev süpürmek, su çekmek ve bütün ev işleri demektir.”
Sahihayn'da rivayet
edilir: Fâtıma radıyallahu anha elindeki, değirmen taşından duyduğu
rahatsızlıktan şikâyet etmiş, (derken Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'e
esirler gelmiş) Fâtıma radıyallahu anha bir hizmetçi istemek üzere O'na gitmiş
fakat bulamamış; durumu Âişe radıyallahu anha'ya söylemişti. Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem gelince Aişe radıyallahu anha durumu haber verdi. Ali radıyallahu
anh dedi ki:
“Bunun üzerine Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem yanımıza geldi. Biz döşeklerimize yatmıştık. Hemen
kalkmaya davrandık. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:
“Yerlerinizde kalın!”
buyurdu ve geldi aramıza oturdu. Hatta karnımın üzerinde ayaklarının
soğukluğunu hissettim. Sonra şöyle buyurdu:
“Size
istediğinizden daha hayırlısını öğreteyim mi? Döşeklerinize yattığınız vakit
Allah'a otuz üç defa tesbih edin (Subhanallah deyin), otuz üç defa tahmid
(Elhamdulillah), otuz dört defa tekbir getirin. Bu sizin için hizmetçiden daha
hayırlıdır.” Ali radıyallahu anh:
“Bundan sonra bunu
asla terk etmedim" dedi. “Sıffîn gecesinde de mi?” dediler. O: “Sıffîn
gecesinde de” dedi.
Sahih rivayette, Esma radıyallahu
anha şöyle anlatır: “Zubeyr radıyallahu anh'e ev hizmetlerinin tamamını
yapardım. Bir atı vardı. Onun bakımını yapardım. Ona ot toplardım. İşleri bana
aitti.” Yine Esmâ radıyallahu anha'nın, Zubeyr radıyallahu anh'ın atının yemini
verdiği, su çektiği kovayı tamir ettiği, hamur yoğurduğu, üçte iki fersahlık
bir yerden başı üzerinde çekirdek taşıdığı sahih olarak bilinmektedir.
Kadının hizmeti
konusunda fakihler ihtilâf etmiştir. Selef ve haleften bir grup âlim, kadının
kocasına karşı ev hizmetlerini yerine getirmesinin vacip olduğu görüşünü
benimsemiştir. Ebu Sevr: “Kadına her konuda kocasına hizmet etmesi vaciptir” demiştir.
Bir başka grup âlim
ise, kadının hiçbir hususta hizmet yükümlülüğü olmadiğını belirtmişlerdir. İmam
Mâlik, Şafiî ve Ebu Hanife ile Zahirîler bu görüştedirler. Bunlar şöyle
diyorlar: “Çünkü nikâh akdi, sadece zevcenin kadınlığından istifadeyi
gerektirir; onun hizmet etmesi, diğer menfaatleri ortaya koymasını gerektirmez.
Zikri geçen hadisler, gönüllülüğe ve üstün ahlâka delâlet eder. Hadislerde
vaciplik nerede?”
Kadın üzerine hizmetin
vacip olduğu görüşünde olanlar şöyle delil getirmişlerdir:
“Allah'ın hitap ettiği
insanlar katında bilinen örf, kadının kocasına hizmette bulunmasıdır. Kadının
keyfine bakması, kocasının ise hizmet etmesi, evi süpürmesi, (el değirmeni ile)
un öğütmesi, hamur yoğurması, çamaşır yıkaması, yatak yapması, evin sair
işlerini görmesi münker olan (yadırganan) hususlardandır. Allah Teâlâ ise: “(Erkeklerin) Onlar
üzerinde olduğu gibi onların da (erkekler üzerinde) örfe uygun hakları vardır.” (Bakara 228) ve yine:
“Erkekler, kadınlar
üzerine hâ'kimdirler.” (Nisa 34) buyurur.
Kadın erkeğine hizmet
etmez de, aksine erkek karısına hizmette bulunursa, durum tersine dönüp kadın
erkek üzerine hâkim olmaz mı?
Sonra mehir,
kadınlığından istifadesi karşılığındadir ve eşlerden herbiri, diğerinden
ihtiyacını gidermektedir. Allah'ın bunun dışında, kadının nafaka, giyim-kuşam
ve mesken hakkını erkek üzerine yüklemesi, sadece ondan istifade etmesi,
kadının hizmet etmesi ve âdeten eşler arasındaki yapılması gereken şeyler
karşılığında olmaktadır.
Yine mutlak olarak
icra edilen akitler, örfe göre yorumlanır. Örf ise, kadının hizmet etmesi ve ev
işlerini görmesi şeklindedir. Fâtıma ve Esmâ radıyallahu anhuma’nın hizmetleri,
gönüllü ve kendilerinden bir iyilik olsun diye yaptıklarını söylemeleri doğru
değildir. Fâtıma radıyallahu anha'nın, hizmet sırasında karşılaştığı güçlüklerden
şikâyetçi olması durumunda Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in Ali radıyallahu
anh’e:
“Ona bir hizmet
yükümlülüğü yoktur. O sadece sana aittir” dememesi - ki O hiçbir zaman hüküm
verirken taraf tutmazdı- ve yine Esmâ radıyallahu anha'yı, Zubeyr radıyallahu
anh’ın yanında: başı üzerinde yemler bulunduğu bir halde iken gördüğünde,
Zübeyr'e:
“Kadın hizmet etmek
zorunda değil, bu ona bir zulümdür." dememesi, aksine Zubeyr radıyallahu
anh’Iin onu hizmette kullanmasını tasvip etmesi ve yine diğer ashabının zevcelerini
hizmet ettirmelerine - bu kadınların içerisinde gönüllü de gönülsüz de
olduğunu bildiği halde - ses çıkarmaması, evet hiç şüphesiz mevcut olan bu
durum onların bu iddialarının doğru olmadığını ortaya koymaktadır.
Soylu-soysuz, zengin-fakir ayrımına gitmek
doğru değildir, işte bütün dünya kadınlarının efendisi Fâtıma radıyallahu anha,
kocasına hizmet ediyordu. hizmet etmesinden dolayı Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem’e şikâyetçi olarak gelmiş, fakat Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem onun
şikâyetini (haklı bularak) gidermemişti.
Sahih bir hadiste Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem kadınlardan bahsederken, esir mânasına gelen “aniye”
kelimesini kullanmış ve:
اتقوا الله في النساء فإنهن عَوَانٍ عندكم
“Kadınlar hakkında
Allah'tan sakının: Çünkü onlar, sizin yanınızda esirdirler” buyurmuştur.
Esirin durumu, eli
altında bulunduğu kimseye hizmeti gerektirir. Yine şüphe yoktur ki nikâh (kadın
için) bir nevi köleliktir. Nitekim bazı selef âlimleri:
“Nikâh köleliktir.
Sizden biriniz kızını kimin yanına köle olarak veriyor, iyi baksın!”
demişlerdir. İnsaf sahibi birisi için bu iki görüşten hangisinin daha doğru
olduğu, hangisinin delil bakımından daha güçlü bulunduğu gizli değildir.”
(Zadu’l-Mead 5/170)
El-Vellevî rahimehullah
dedi ki: “İbn Kayyım rahimehullah’ın zikrettiği bu tahkik gerçekten güzeldir.
Nitekim bize zahir olup açıkça ortaya çıkan da kadının kocasına hizmet etmesinin
vacip olduğuna dair görüş daha tercihe şayandır. Çünkü delili daha kuvvetlidir.
Zira ““(Erkeklerin)
Onlar üzerinde olduğu gibi onların da (erkekler üzerinde) örfe uygun hakları
vardır.” (Bakara 228) ayetinin
nazil olduğu zamandaki örf bu şekilde idi ve Allah Azze ve Celle bu insanlar
katında cari olan örfe göre vacip kılmıştır. Nitekim ilk asır olan sahabi hanımları
ve onlardan başkaları ayette kendilerinden istenen şeyi uygulamışlardır. Az önce
Fatıma ve Esma radıyallahu anhuma kıssalarında bu açıklanmıştı. Allah Teâlâ en
doğruyu bilendir.”