Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

8 Kasım 2025 Cumartesi

Kadının Ev İşlerini Yapması Vacip midir?

 2020 Yılı Ekim ayında vefat eden (Allah'ın lütfuyla kendisinin bütün rivayetleri hakkında umumî icazete sahip olduğum) Şeyh Muhammed b. Ali el-Etyubî el-Vellevî rahimehullah, el-Bahru’l-Muhiti’s-Seccac adını verdiği Sahihu Muslim şerhinde (c.35/ s.673-675) şöyle demiştir:

“Alimlerden birçoğu kadının ev işlerini yapmasının vacip olmadığını söylemişler lakin bu konuda ikna edici bir delil getirememişlerdir. Bu konuda doğru olanı ise bunun kadına vacip olduğudur. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَلَهُنَّ مِثْلُ الَّذِي عَلَيْهِنَّ بِالْمَعْرُوفِ وَلِلرِّجَالِ عَلَيْهِنَّ دَرَجَةٌ وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

(Erkeklerin) Onlar üzerinde olduğu gibi onların da (erkekler üzerinde) örfe uygun hakları vardır. Erkekler için onlar üzerine bir derece daha vardır. Şüphesiz ki Allah Azîz'dir, Hakîm’dir.” (Bakara 228)

Allah Azze ve Celle, örfe uygun şekilde erkeklere vacip kıldığı şeyin mislini kadınlara vacip kılmıştır. Örf de kadının kocasına hizmet etmesi, evin veya çocukların işlerini görmesi şeklindedir. Hak olan, kadının kocasına hizmet etmesinin ve ev işlerini tutmasının din tarafından vacip kılınmış olduğudur. Nitekim İmam İbn Kayyım rahimehullah Zadu’l-Mead Fi Hedyi Hayri’l-İbad adlı değerli kitabında çok faydalı bir bölüm ayırmıştır. Öneminden ve güzelliğinden dolayı burada nakletmek istiyorum:

“Fasıl: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem Kadının Kocasına Hizmet Etmesine Hükmetmesi

İbn Habîb, el-Vâdıha'da şöyle der: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem hizmet konu­sunda kendisine şikâyette bulunduklarında Ali radıyallahu anha ile eşi Fâtıma radıyallahu anha ara­sında bir hüküm verdi. Buna göre Fâtıma radıyallahu anha iç hizmetleri, ev hizmetlerini görecek, Ali radıyallahu anh de dış hizmetleri görecekti.” İbn Habîb sonra devamla dedi ki: “İç hizmetleri, hamur yoğurmak, yemek pişirmek, yatak yapmak, ev süpürmek, su çekmek ve bütün ev işleri demektir.”

Sahihayn'da rivayet edilir: Fâtıma radıyallahu anha elindeki, değirmen taşından duy­duğu rahatsızlıktan şikâyet etmiş, (derken Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'e esirler gelmiş) Fâtıma radıyallahu anha bir hizmetçi istemek üzere O'na gitmiş fakat bulamamış; duru­mu Âişe radıyallahu anha'ya söylemişti. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem gelince Aişe radıyallahu anha durumu haber verdi. Ali radıyallahu anh dedi ki:

“Bunun üzerine Nebî sallallahu aleyhi ve sellem yanı­mıza geldi. Biz döşeklerimize yatmıştık. Hemen kalkmaya davrandık. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:

Yerlerinizde kalın!” buyurdu ve geldi aramıza oturdu. Hat­ta karnımın üzerinde ayaklarının soğukluğunu hissettim. Sonra şöyle buyur­du:

Size istediğinizden daha hayırlısını öğreteyim mi? Döşeklerinize yat­tığınız vakit Allah'a otuz üç defa tesbih edin (Subhanallah deyin), otuz üç defa tahmid (Elhamdulillah), otuz dört defa tekbir getirin. Bu sizin için hizmetçiden daha ha­yırlıdır.” Ali radıyallahu anh:

“Bundan sonra bunu asla terk etmedim" dedi. “Sıffîn gecesinde de mi?” dediler. O: “Sıffîn gecesinde de” dedi.

Sahih rivayette, Esma radıyallahu anha şöyle anlatır: “Zubeyr radıyallahu anh'e ev hizmetlerinin tama­mını yapardım. Bir atı vardı. Onun bakımını yapardım. Ona ot toplardım. İşleri bana aitti.” Yine Esmâ radıyallahu anha'nın, Zubeyr radıyallahu anh'ın atının yemini verdiği, su çektiği kovayı tamir ettiği, hamur yoğurduğu, üçte iki fersahlık bir yerden başı üzerinde çekirdek taşıdığı sahih olarak bilinmektedir.

Kadının hizmeti konusunda fakihler ihtilâf etmiştir. Selef ve haleften bir grup âlim, kadının kocasına karşı ev hizmetlerini yerine getirmesinin vacip olduğu görüşünü benimsemiştir. Ebu Sevr: “Kadına her konuda kocasına hizmet etmesi vaciptir” demiştir.

Bir başka grup âlim ise, kadının hiçbir hususta hizmet yükümlülüğü olmadiğını belirtmişlerdir. İmam Mâlik, Şafiî ve Ebu Hanife ile Zahirîler bu görüştedirler. Bunlar şöyle diyorlar: “Çünkü nikâh akdi, sadece zevcenin ka­dınlığından istifadeyi gerektirir; onun hizmet etmesi, diğer menfaatleri ortaya koymasını gerektirmez. Zikri geçen hadisler, gönüllülüğe ve üstün ahlâka de­lâlet eder. Hadislerde vaciplik nerede?”

Kadın üzerine hizmetin vacip olduğu görüşünde olanlar şöyle delil getir­mişlerdir:

“Allah'ın hitap ettiği insanlar katında bilinen örf, kadının kocasına hizmette bulunmasıdır. Kadının keyfine bakması, kocasının ise hizmet etmesi, evi süpürmesi, (el değirmeni ile) un öğütmesi, hamur yoğurması, çamaşır yıkaması, yatak yapması, evin sair işlerini görmesi münker olan (ya­dırganan) hususlardandır. Allah Teâlâ ise: “(Erkeklerin) Onlar üzerinde olduğu gibi onların da (erkekler üzerinde) örfe uygun hakları vardır.” (Bakara 228) ve yine:

Erkekler, kadınlar üzerine hâ'kimdirler.” (Nisa 34) buyurur.

Kadın erkeğine hizmet etmez de, aksine erkek karısına hiz­mette bulunursa, durum tersine dönüp kadın erkek üzerine hâkim olmaz mı?

Sonra mehir, kadınlığından istifadesi karşılığındadir ve eşlerden herbi­ri, diğerinden ihtiyacını gidermektedir. Allah'ın bunun dışında, kadının nafaka, giyim-kuşam ve mesken hakkını erkek üzerine yüklemesi, sadece ondan istifade etmesi, kadının hizmet etmesi ve âdeten eşler arasındaki yapıl­ması gereken şeyler karşılığında olmaktadır.

Yine mutlak olarak icra edilen akitler, örfe göre yorumlanır. Örf ise, kadının hizmet etmesi ve ev işlerini görmesi şeklindedir. Fâtıma ve Esmâ radıyallahu anhuma’nın hizmetleri, gönüllü ve kendilerinden bir iyilik olsun diye yaptıklarını söy­lemeleri doğru değildir. Fâtıma radıyallahu anha'nın, hizmet sırasında karşılaştığı güçlük­lerden şikâyetçi olması durumunda Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in Ali radıyallahu anh’e:

“Ona bir hizmet yükümlülüğü yoktur. O sadece sana aittir” dememesi - ki O hiçbir zaman hüküm verirken taraf tutmazdı- ve yine Esmâ radıyallahu anha'yı, Zubeyr radıyallahu anh’ın yanında: başı üzerinde yemler bulunduğu bir halde iken gördüğünde, Zübeyr'e:

“Kadın hiz­met etmek zorunda değil, bu ona bir zulümdür." dememesi, aksine Zubeyr radıyallahu anh’Iin onu hizmette kullanmasını tasvip etmesi ve yine diğer ashabının zevcelerini hizmet ettirme­lerine - bu kadınların içerisinde gönüllü de gönülsüz de olduğunu bildiği halde - ses çıkarmaması, evet hiç şüphesiz mevcut olan bu durum onların bu iddialarının doğru olmadığını ortaya koymaktadır.

 Soylu-soysuz, zengin-fakir ayrımına gitmek doğru değildir, işte bütün dünya kadınlarının efendisi Fâtıma radıyallahu anha, kocasına hizmet ediyordu. hizmet etmesinden dolayı Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e şikâyetçi olarak gelmiş, fakat Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem onun şikâyetini (haklı bularak) gidermemişti.

Sahih bir hadiste Nebî sallallahu aleyhi ve sellem kadınlardan bahsederken, esir mânasına gelen “aniye” kelimesini kullanmış ve:

اتقوا الله في النساء فإنهن عَوَانٍ عندكم

Kadınlar hakkında Allah'tan sakının: Çünkü onlar, sizin ya­nınızda esirdirler” buyurmuştur.

Esirin durumu, eli altında bulunduğu kimseye hizmeti gerektirir. Yine şüphe yoktur ki nikâh (kadın için) bir nevi köleliktir. Nitekim bazı selef âlimleri:

“Nikâh köleliktir. Sizden biriniz kızı­nı kimin yanına köle olarak veriyor, iyi baksın!” demişlerdir. İnsaf sahibi birisi için bu iki görüşten hangisinin daha doğru olduğu, hangisinin delil ba­kımından daha güçlü bulunduğu gizli değildir.” (Zadu’l-Mead 5/170)

El-Vellevî rahimehullah dedi ki: “İbn Kayyım rahimehullah’ın zikrettiği bu tahkik gerçekten güzeldir. Nitekim bize zahir olup açıkça ortaya çıkan da kadının kocasına hizmet etmesinin vacip olduğuna dair görüş daha tercihe şayandır. Çünkü delili daha kuvvetlidir. Zira ““(Erkeklerin) Onlar üzerinde olduğu gibi onların da (erkekler üzerinde) örfe uygun hakları vardır.” (Bakara 228) ayetinin nazil olduğu zamandaki örf bu şekilde idi ve Allah Azze ve Celle bu insanlar katında cari olan örfe göre vacip kılmıştır. Nitekim ilk asır olan sahabi hanımları ve onlardan başkaları ayette kendilerinden istenen şeyi uygulamışlardır. Az önce Fatıma ve Esma radıyallahu anhuma kıssalarında bu açıklanmıştı. Allah Teâlâ en doğruyu bilendir.”

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)