Soru:
“Değerli
kardeş. Rukuya yetişenin durumuyla alakalı daha önceki açıklamaları ve
ihtilafları okudum. Rukuda yetişsem de fatiha(kıraat) olmadığı için o rekati
saymıyorum. Fakat; “ … Ebu Hureyre radıyallahu
anh'den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Biz secdede iken
Namaza gelirseniz siz de secde edin ama onu bir şey saymayın. Kim rekata
yetişirse, muhakkak ki namaza yetişmiş olur.” (Ebu Davud (2/893) Beyhaki (2/89)
el-Albani Silsiletü’s-Sahiha (1188) “Hasen” der. Bu rivayet Tacettin
Hoca'nın adresinden alıntıladım.
1-)
Kim rekata yetişirse kısmı doğru bir meallendirme midir? Doğrusu, “kim rukuya
yetişirse değil mi?”
2-)
Bu hadise Hasen hükmü verilirse “Fatihasız namaz olmaz” hadisini tahsis etmez
mi?
(Aşağıdaki
sorular hadis hasen ise cevaplayınız. Değilse zaten gerek kalmıyor.)
3-)
"Secdeyi saymayın" dedikten sonra "Rukuyu saymayın" dememiş
olması mezheblerin delilini kuvvetlendirmez mi?
4-)
Selamdan önce namaza yetişen zaten cemaate yetişmiş kabul ediliyor dolayısıyla “rukuya
yetişen namaza yetişmiş” açıklaması yerine “rekata yetişmiştir” diye açıklamak
daha doğru olmaz mı?
Cevap:
1-
Öncelikle hadisin mahfuz olan metnini ve doğru tercemesini aktarayım: Şeyh
el-Elbanî es-Sahiha’da (1188) mahfuz olan metni şöylece nakleder:
إذا وجدتم الإمام ساجدا فاسجدوا
أو راكعا فاركعوا أو قائما فقوموا ولا تعدوا بالسجود إذا لم تدركوا الركعة
"İmamı secde eder vaziyette bulursanız secde edin,
veya rükuda bulursanız rüku edin yahut kıyamda bulursanız, kıyam edin, lakin
rekate yetişmemişseniz secdeleri de saymayın." Hadisin sahih ve
muttasıl isnadla gelen metni bu şekildedir.
Ebu Davud ve Beyhaki’nin rivayetinde ise:
وَلَا تَعْتَدُّوا بِالسُّجُودِ إِذَا لَمْ يَكُنْ مَعَهُ الرُّكُوعُ
"Beraberinde rüku olmayan secdeleri saymayınız"
şeklinde gelmiştir.
Bu lafız sahih değildir. Zira Abdulaziz b. Rufey bunu
"an raculin" şeklinde mübhem bir kişiden diyerek nakletmiştir. Şeyh
el-Elbani ed-Daife'de (4656) bu tarikle bu lafzın zayıf olduğunu açıklamıştır.
Abdurrazzak'ın (2/281) Sevrî yoluyla sevk ettiği rivayet
hadisin vurud sebebini de zikretmektedir:
عَنْ عَبْدِ الْعَزِيزِ بْنِ رُفَيْعٍ، عَنْ شَيْخٍ، لِلْأَنْصَارِ
قَالَ: دَخَلَ رَجُلٌ الْمَسْجِدَ وَالنَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ فِي الصَّلَاةِ، فَسَمِعَ خَفْقَ نَعْلَيْهِ، فَلَمَّا انْصَرَفَ
قَالَ: «عَلَى أَيِّ حَالٍ وَجَدْتَنَا؟» قَالَ: سُجُودًا، فَسَجَدْتُ، قَالَ:
«كَذَلِكَ فَافْعَلُوا، وَلَا تَعْتَدُّوا بِالسُّجُودِ، إِلَّا أَنْ تُدْرِكُوا
الرَّكْعَةَ، وَإِذَا وَجَدْتُمُ الْإِمَامَ قَائِمًا فَقُومُوا، أَوْ قَاعِدًا
فَاقْعُدُوا، أَوْ رَاكِعًا فَارْكَعُوا، أَوْ سَاجِدًا فَاسْجُدُوا، أَوْ جَالِسًا
فَاجْلِسُوا»
Abdulaziz b. Rufey, Ensar'dan bir şeyhten rivayet ediyor:
"Bir adam Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in mescidinde namaza girdi.
Ayak seslerini Nebi sallallahu aleyhi ve sellem işitti. Namaz bittiğinde dedi
ki: "Bize hangi durumda yetiştin?" Adam: "Secdelerde
yetiştim ve secde ettim" dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu ki: "Böyle yapın. Eğer rekate yetişmemişseniz secdeleri de
saymayın. İmama kıyamda yetişirseniz kıyam edin, otururken yetişirseniz oturun,
rükuda yetişirseniz rüku edin. Secdede yetişirseniz secde edin, celsede
yetişirseniz celse yapın."
Derim ki; bu isnad hasen-sahihtir. Abdulaziz b. Rufey
tabiindendir ve "Ensar'dan bir şeyh" sözü, ismi belirtilmeyen ravinin
sahabeden olduğunu göstermektedir. Sahabenin isminin mübhem bırakılması hadisin
sıhhatine zarar vermez.
Ebu Davud ve Beyhaki'nin rivayetinde mübhem olan ravinin ise
sahabeden mi yoksa tabiinden mi olduğuna dair tasrih bulunmadığından zayıftır.
Diğer taraftan, İshak b. Mansur'un Mesailu Ahmed ve İshak
adlı risalesinde (1/127) Abdulaziz b. Rufey, sahabeden olan bu ravinin ismini
"(Abdullah) b. Mugaffel el-Muzeni olarak tasrih etmiştir ki, bu rivayette
de rüku değil, "rekate yetişmeyen" lafzıyla zikretmiştir.
Yani Abdulaziz b. Rufey’den gelen başka tariklerde bu ismi
tasrih ettiğinin bilinmesi, sahabenin ismini tasrih etmeyen sonraki ravilerden
birinin hıfzındaki probleme işaret eder. Böylece sahabenin ismini tasrih edenin
hıfzının kemalinden dolayı, tasrih bulunan ravinin rivayeti mahfuz kabul
edilir. İşte bu mahfuz olan rivayette rüku değil, “rek’ate yetişmemek”
zikredilmektedir.
Ebu Davud'un, Ebu Hureyre radıyallahu anh'den: "Rükuya
yetişen rekate yetişmiştir" lafzıyla rivayeti ise münkerdir.
Bunun isnadında Yahya b. Ebi Suleyman el-Medini zayıf olup, Buhari onun hakkında
"münkeru'l-hadis" demiştir. Nitekim bu hadisin lafzı Sahihaynde: “Namazdan
bir rekate yetişen o namaza yetişmiştir” şeklinde mahfuz olup, Yahya el-Medini
bu metne muhalif rivayette bulunmuştur. Beyhaki de bu lafzın zayıflığına işaret
etmiştir.
2- Hadisin mahfuz olan metni iyi düşünülürse şu neticeye
varırız: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Fatiha'yı da içeren tam
rek'ate yetişmedikçe, yetişilen kısımda yapılan secdeleri de yok saymamızı
emretmiştir. Yani bu hadiste emredilen şey, imama hangi halde yetişirsek
yetişelim, ona tabi olmamızdır. Dolayısıyla yetişmediğimiz kısımları da
tamamlamamız emredilmektedir. Fatiha okuyacak kadar imamın kıyam haline
yetişmemişsek o rekati yok sayarız demektir. “Fatihasız namaz yoktur” hadisinin
tahsisi söz konusu değildir.
3- “Rükuyu saymayın” denilmemiş olması mezhepleri
kuvvetlendirmez. Zira hadiste “rükuya yetişmemişseniz” denilmemiş, “rekate
yetişmemişseniz"” denilmiştir. Malum olduğu üzere secdeler de, rüku da
rekatin ancak cüzleridir. Dolayısıyla burada küll olan rek’ate işaret için,
rekatin rüku ve secde gibi cüzlerinden yalnız bir cüzü olan secdelerin zikri
ile yetinilmiş, rekatin tamamı yerine gelmedikçe onun geçerli olmayacağı
vurgulanmıştır. Üstelik Abdurrazzak'ın rivayetinde hadisin sebebi vurudu da
gelmiştir. Namaza sonradan katılan kişi, secde halinde yetiştiği için secdelerin zikriyle yetinilmiştir. Hadisin söylenme maksadı, imama hangi halde
yetişilmişse, o halde tabi olmanın emredilmesidir.
4- Bu soruda gelen şüphe de, hadisin doğru tercümesiyle zail
olmuştur inşaallah. Hadiste cemaate yetişmiş sayılma meselesi zikredilmemiş, namaza
yetişmek zikredilmiştir. Buhari, Muslim ve diğerlerinin Ebu Hureyre radıyallahu
anh’den: “Kim namazdan bir rekate yetişmişse o namaza yetişmiştir”
lafzıyla rivayetlerinde, "rekate yetişmek" zikredilmiş olmakla
beraber, maksat; güneşin batmasından önce ikindi namazı veya güneşin doğmasından
önce sabah namazını yetiştirmek, yahut Cuma namazının bir rekatine yetişenin o
namaza yetişmiş olması hakkındadır. Nitekim gerek Buhari ve Muslim'in, gerekse
diğer muhaddislerin eserlerinde bu husus açıkça belirtilmiştir. Hatta Tirmizi
Sünen’inde Cuma namazının bir rekatine yetişenin iki rekat kılacağına, rükuda
yetişen kimsenin ise o namazı dört rekat olarak tamamlayacağına dair ilim
ehlinin kavillerini zikreder.
Allah en doğrusunu bilendir.
* Abdullah Tekhafızoğlu'nun uyarısı üzerine son cümlede Tirmizi'nin Sunen'inden hafızamdan naklettiğim kısımda yaptığım nakil hatasını düzeltiyorum: doğrusu şu şekilde olacak: "Tirmizi, Sünen'inde Cuma namazının bir rekatine yetişenin iki rekat kılacağına, teşehhüd oturuşunda yetişenin ise o namazı dört rekat olarak tamamlayacağına dair...."
* Abdullah Tekhafızoğlu'nun uyarısı üzerine son cümlede Tirmizi'nin Sunen'inden hafızamdan naklettiğim kısımda yaptığım nakil hatasını düzeltiyorum: doğrusu şu şekilde olacak: "Tirmizi, Sünen'inde Cuma namazının bir rekatine yetişenin iki rekat kılacağına, teşehhüd oturuşunda yetişenin ise o namazı dört rekat olarak tamamlayacağına dair...."
Ebû Muâz