Son günlerde Allah rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’e
nispet edilen: “Bayram insanların bayram yaptığı gündür” şeklindeki iftira
yaygınlaşmış, insanların zihinlerinde “Türkiye Perşembe günü bayram yapacak, o
halde Türkiye’de yaşayanlar olarak biz de Perşembe günü kurban kesebiliriz”
şeklinde bir şüphe dillendirilmeye başlamıştır. Menheci bozuk olan
nasipsizlerin kurban bayramı bu sene Perşembe olabilir. Lakin kitap ve sünneti
kendilerine rehber edinmiş hakiki müslümanların bayramı Cuma günüdür.
Zira Allah ve rasulü bize, insanlara değil, ne pahasına
olursa olsun, sadece hakka tabi olmamızı emretmiştir. Allah indinde hesap,
hilale göredir. Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur:
“Sana hilalleri soruyorlar. De ki: Onlar, insanlar için
ve hac için vakit ölçüleridir.” (Bakara 189)
Allah’a itaat eden insanlar vakit için hilali dikkate
alanlardır. Türkiye Diyaneti gibi bâtıl ehli insanlar ise astronomik
hesaplamaları dikkate almaktadırlar. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ise
bu hesaplara uyanların bizim ümmetimize muhalefet ettiklerini bildirerek şöyle
buyurmuştur:
إِنَّا أُمَّةٌ أُمِّيَّةٌ،
لَا نَكْتُبُ وَلَا نَحْسُبُ، الشَّهْرُ هَكَذَا وَهَكَذَا وَهَكَذَا» وَعَقَدَ
الْإِبْهَامَ فِي الثَّالِثَةِ «وَالشَّهْرُ هَكَذَا، وَهَكَذَا، وَهَكَذَا»
يَعْنِي تَمَامَ ثَلَاثِينَ
“‘Biz
ümmî bir ümmetiz, ne yazarız ne de hesap ederiz. Ay, şöyle şöyledir’ dedi.
‘Yani bir defasında yirmi dokuz, bir defasında otuz gösterdi’ denmiştir.”
Sahih. Buhârî (Savm, 5, 11, 13; Talak, 29); Muslim, (1080); Ebû Dâvud,
(2319-2321) ve Nesâ‘î, (4/139-140).
Bu hadis, hesaba dayanılamayacağı hususunda açık bir nastır.
Zira “Biz ümmi bir ümmetiz” sözü, yasaklama içermekte, kendisine tabi olan
ümmetin ramazan ayını veya diğer ayları tespitte hesap yapmayacağını, kim de
hesap yaparsa bu meselede ümmetten olmadığını haber vermektedir. Hatta o kimse
müminlerin yolundan başkasına tabi olmuş, dinden olmayan bir iş yapmıştır.
Böylece bu iş haram olmaktadır.
Şüphe: “Hadisin anlamı, hesaba itibar edilmemesini değil,
hesap bilgisinin olmadığını gösteriyor. Zira “Biz yazmayız” deniliyor. Burada
yazıya itibar etmeyiz demek değildir. “Yazmayız” sözü, yazı bilmeyiz demektir.
Yani bu arapların işi değildir, yoksa yazıya itibar edilmeyeceği değildir”
Cevap iki açıdan olacaktır:
Birincisi: “Yazmayız” sözü, hilalin doğuşuna ve
hareketlerine delalet etmesi için ayın günlerini yazmayı iptal etmekle
alakalıdır. Mutlak olarak yazmayı yasaklamak kastedilmemiştir. Çünkü cümlenin
devamı maksadı açıklamaktadır. Bu da: “Ay bazen otuz gün, bazen yirmi dokuz
gündür” sözüdür. Bu da gösteriyor ki, kastedilen mana; hilalin tespiti için
yazıya ve hesaba ihtiyaç duymayız demektir. Zira ay bazen yirmi dokuz, bazen
otuz olduğu için hilalin görülmesi de farklı olacaktır.
İkincisi: Burada bilginin nefyedilmesi
kastedilmemiştir. Zira Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, okuryazarı bol olan
bir topluluğa gönderilmişti. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in de Ebu Bekr,
Ömer, Osman, Ali, Zeyd ve Muaviye radıyallahu anhum gibi birçok kâtipleri
vardı. Yine onların arasında hesabı bilen, feraiz hesapları yapan kimseler
vardı. Bu da gösteriyor ki, kastedilen o ümmetin hesap ve yazı bilmeyen
topluluk olması değil, hilalin tespitinde yazı ve hesaba dayanmayı
yasaklamaktır. Allah en iyi bilendir.
Bu sene Zilkade ayının 29. akşamı Zilhicce hilali
görülemediğinden Zilkade ayı otuza tamamlanmış, Zilhice ayının ilk gününün
akşamında da hilal Türkiye’den iki gecelik olarak görülmüştür. Böylece Zilhicce
ayının 10. Günü olan kurban bayramı’nın Cuma gününe tevafuk etmesi
netleşmiştir. Asronomik hesaplara dayanan dalavereciler ise dünyanın bilmem
neresinde zilhicce hilalinin görülme imkanı ihtimaline dayanarak Diyaneti haklı
çıkarma çabasına girişmişlerdir. Güneş balçıkla sıvanmaz demişler, hilali de
balçıkla sıvayamayacaklarını anlasınlar artık!
Bu girişten sonra derim ki; “Bayram, insanların bayram
yaptığı gündür” şeklinde halk arasında dolanan söz uydurma ve Allah rasulüne
iftiradır. Hele bir de bu sözü bâtıl amel işleyen insanların çoğunluğuna tabi
olmaya yorumlayan muasır saptırıcıların çabaları, selim fıtrat sahiplerini
çileden çıkarmaktadır. Neymiş, Suud’da Lecne böyle fetva vermişmiş! Şayet iddia
edildiği gibi sözü geçen lecne böyle bir fetva vermişse dahi alır çöpe atardık.
Zira bu anlayış, kitap ve sünnete aykırıdır.
Gelelim, söz konusu hadisin aslına:
Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem buyurdu ki:
الصَّوْمُ يَوْمَ تَصُومُونَ، وَالْفِطْرُ
يَوْمَ تُفْطِرُونَ، وَالأَضْحَى يَوْمَ تُضَحُّونَ
“Oruç, sizin tuttuğunuz gündeki oruçtur. İftar, sizin iftar
ettiğiniz gündekidir. Kurban, sizin kestiğiniz gündekidir.” (Tirmizi (697) Ebu
Davud (2324) İbn Mace (1660) Şeyh el-Elbani sahih demiştir.
Siz bu hadiste: “İnsanların çoğunluğunun itibar ettikleri gün” diye bir
şey görüyor musunuz? Biz göremiyoruz. Siz görüyorsanız kalp gözünüz (!) açık
demek ki! Biz de sizin gördüğünüzü görmedikçe bize hüccet olamazsınız. Yok,
göremiyorsanız, ne diye tantana yaparak Allah rasulüne iftira ediyorsunuz?!
İnsanların çoğunluğunun itibar ettiği gün meselesi
hakkındaki yorumlar ise Allah rasulünden değil, sahabe ve tabiinden de değil,
sonrakilerin ihtilaf ettikleri yorumlardır. (Bkz. Begavi, Şerhu’s-Sunne (6/248)
Bu çelişkili yorumları Allah rasulüne nispet etmek ise iftiradır!
Bizim hadiste gördüğümüz şudur: oruç, sahabelerin tuttukları
gündeki oruçtur. İftar ve kurban da öyle. Onlar da, hilale itibar ederek
ramazanın ilk günü oruca başlıyor, şevval hilaliyle bayram yapıyorlar ve
zilhicce ayının girmesinden sonra onuncu günde, bayram namazından sonra kurban
kesiyorlardı. Biz de hilali gözetleyerek oruç tutar, hilale göre bayram eder ve
kurban kesersek, sahabelerle aynı günlerde bu ibadetlerimizi eda etmiş oluruz.
Peki ya, günümüzde astronomik hesaplara dayanarak ibadet eden, bayram yapanlar,
sahabelerle aynı günlerde mi bunları yapıyorlar?
Allah Azze ve Celle şöyle buyurur: “Eğer yeryüzündeki
insanların çoğuna uyarsan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar; zira onlar,
zandan başka bir şeye uymuyorlar ve dolayısıyle sadece saçmalıyorlar” (En’am
116)
Bâtıl işleyenlerin çoğunluğuna uymamızı teklif edenler,
selefin menhecine muhalefet etmektedirler.
Amr b. Meymûn şöyle dedi: “Abdullah b.
Mes’ûd’a: “Cemaate karşı ne yapacağız?” denilince bana şöyle dedi: “Ey Amr
b. Meymûn! Cemaatin çoğunluğu cemaatten ayrılmışlardır. Cemaat; yalnız başına
olsan dahi, ancak Allah’ın taatine uyandır.” El-Lâlekâî, Usûlu
İtikadi Ehl-i’s-Sunne (1/108). İbn Asâkir Tarihu Dımeşk (46/409); Ebû Şâme
el-Makdisî, el-Bâis (s.22); Mizzî, Tehzibu’l-Kemal (22/264). İsnadı sahihtir.
Hatîb el-Bagdadî, el-Fakîh ve’l-Mutefakkih’te (1171) şu lafızla rivayet etmiştir: “Yalnız başına
dahi olsan cemaat; kitap ve sünnettir” İsnadı sahihtir.
İshâk b. Rahuye dedi ki: “Cahillere sevâdu’l-a’zâm
(büyük karaltı) nedir diye sorsan, “İnsanlar cemaatidir” derler. Bilmezler ki,
cemaat; Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in izine ve yoluna sarılan âlimdir.
Onunla beraber olup, ona uyan cemaattir. Ona muhalefet eden ise cemaati terk
etmiştir.” Ebû Nuaym, Hilyetu’l-Evliya (9/239). İsnadı sahihtir.
Bütün
bunlardan sonra, her kime kurban bayramının 26 Ekim Cuma günü olduğu bilgisi
ulaşır da, haktan sapmış kalabalıklara uyarak Perşembe günü kurban keserse bile
bile bid’at işlemiştir, Allah’ın sınırlarını tahrif etmiştir, kurbanı da
geçersizdir. Aksini söyleyenlere de, kim yanlış fetva verirse, onunla amek eden
insanların vebalinin kendisinin boynuna dolanacağını hatırlatır ve Allah’tan sakındırırız.
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
مَنْ أُفْتِىَ بِغَيْرِ عِلْمٍ كَانَ إِثْمُهُ عَلَى مَنْ أَفْتَاهُ
“Kime ilimsiz olarak fetvâ verilirse
onun günahı fetvâyı verenin üzerine olur.” Ahmed (2/321); Ebû Dâvûd
(3/321); İbn Mâce (1/20); el-Elbânî, Mişkâtu’l-Mesâbîh’te (1/52) hasen demiştir.
Subhanekallahumme ve bihamdike ve eşhedu en la ilahe illa ente vahdeke la şerike leke ve estagfiruke ve etubu ileyk.