Bir tüccarın iki eşeği varmış. Günlerden bir gün bunlardan
birine tuz, diğerine tencere yüklemiş ve yola çıkmışlar. Yolun yarısında tuz
yüklü olan eşek heybesindeki yükün daha çok ve boş tencerelerden daha ağır
olduğu için mazlum olduğunu düşünmüş. Yükü daha az ve daha hafif olan tencere
yüklü eşeğe gıbta etmiş. Tuz yüklü olan eşek sıcaktan ve yükünün ağırlığından
bunaldığı için yol kenarında bulunan bir göle girmiş. Suyu gören tuz da
eridiğinden eşek sanki yeniden doğmuş gibi hissetmiş ve dinç bir şekilde
çıkmış. Tencere yüklü olan eşek arkadaşının dinç bir şekilde çıktığını görünce
onun gibi olmak için girmiş suya. Tencereler suyla dolmuş. Sudan çıktığında
sırtında suyla dolmuş olan tencerelerin ağırlığından çatlayacak gibi olmuş.
Bu kıssa ilk merhalelerinde bulunan
ilim talebelerinin haline uygundur. Kıssanın hissesi açıktır: İlim talebesi
başkasını taklid etmemelidir. Bilakis kendi içtihadıyla amel etmeli, başkasını
taklidle yetinmemelidir. Aksi halde tencere yüklü eşeğin başına gelenler onun
da başına gelir.
Nasların ensarı olanlar için bu kıssada tencere yüklü
eşeğin yaptığı gibi yapmama hissesi vardır. Aksi halde "tuz yüklü eşekteki dinçliğin illetinin su olduğunu" düşünen tencere yüklü eşeğin yaptığı gibi, kıyas yaparsak sakıncaya
düşeriz.