Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

21 Aralık 2017 Perşembe

Alimlere Delil Sormak ve Taklid/Şeyh Muqbil b. Hâdi

Soru: Güvendiği bir âlimi taklid eden kimse hakkında İslam’In hükmü nedir? Lakin fetva verdiği konuda ondan delili talep etmiyor ve bu âlimin delilini bilmeden onun görüşüyle amel ediyor. Şayet delili haber verse onun Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’den sabit olup olmadığını bilemeyeceğini iddia ediyor. Delili sorması gerekir mi, yoksa bu kimse mazur mudur?
Şeyh Mukbil b. Hadi el-Vadiî rahimehullah’ın cevabı: “Ona gereken Allah’ın kitabından veya Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sabit olan sünnetinden delili sormaktır. Çünkü Allah Azze ve Celle’nin şu ayetlerinin kapsamına avam da dahildir:
Rabbinizden size indirilene uyun. O’nun dışında dostlar edinip de onlara uymayın. Ne kadar da az düşünüyorsunuz!” (A’raf 3)
Bilgin olmayan şeyin ardına düşme. Zira kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsra 36)
Taklid cehalettir. Taklid, insanların Allah’ın kitabından ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetinden uzaklaşmalarının sebebidir.
Rabbu’l-İzzet, Kerim Kitab’ında şöyle buyurur: Hakkında ihtilaf ettiğiniz şeyin hükmü Allah’a aittir.” (Şura 10)
Herhangi bir şeyde çekişirseniz eğer Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız onu Allah’a ve rasulüne döndürün.” (Nisa 59)
Bizler, isabet eden veya hata eden âlim, bilen veya bilmeyen olarak, hakkında ihtilaf ettiğimiz şeyleri Allah’ın kitabına ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine döndürmekle emrolunduk. Başkalarına müdahale ettiği gibi, şeytan âlime de müdahale eder. Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:
Onlara, âyetlerimizi verdiğimiz kimsenin haberini de oku. Bu kimse, kendisini onlardan sıyırıp çıkarmış, bunun üzerine şeytan da onu peşine takmış ve böylece azgınlardan olmuştu. Eğer dileseydik o âyetlerle onu yükseltirdik. Fakat o dünyaya meyletmiş, heva ve hevesine kapılmış. Tıpkı köpek gibi: üzerine varsan da dilini çıkarıp solur: onu bıraksan da dilini çıkarıp solur.” (A’raf 175-176)
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kalpler Rahman’ın parmaklarından iki parmağı arasındadır, dilediği evirip çevirir.” Evet, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem böyle buyuruyor, nereden bileceğiz ki o âlim belki tembellik etti veya gevşeklik gösterdi!
Âlimlerin gevşek davranmaları sebebiyle müslümanlara büyük bir belâ girmiştir. Namaz kılan salih Müslümanlardan birçoğu televizyon fitnesine düşmüştür. Zira âlimlerin evlerinde onu görmüşlerdir.[1]
Salih müslümanlardan birçoğu sakal traşı fitnesine düşmüşlerdir. Bunun sebebi bazı Ezher’lilerin sakallarını traş ettiklerini görmeleridir.
Salih müslümanlardan birçoğu hiçbir sebep olmadan öğleyle ikindiyi, akşamla yatsıyı cem ederek kılmaktadır. Bunun yegâne sebebi insanların namazları cem ettiklerini görmeleridir.[2] Bu, taklid sebebiyle muhalefetlere düşmeye engel olmayan bir kapıdır.
O kişi diyor ki: “Avam Allah’ın kitabını ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetini anlamaz
Biz de ona diyoruz ki: “Avam Allah Azze ve Celle’nin şu kavlini anlamıyor mu:
Kendiniz için hayırdan neyi takdim ederseniz Allah katında onu hayır olarak ve daha büyük ecir olarak bulursunuz.” Evet, avam şu hadisi anlamıyor mu?:
Kim yatsı namazını cemaatle kılarsa gecenin yarısını kıyamla geçirmiş gibidir. Kim sabah namazını cemaatle kılarsa bütün geceyi kıyamla geçirmiş gibidir.” Evet, avam şu hadisi anlamıyor mu:?
Cemaatle namazın, tek başına kılınan namazdan üstünlüğü yirmi yedi derecedir.” Avam bunları elbette anlıyor!
Avam arasında sanatkârlıkta uzman olan, arabayı parça parça söküp takan, ziraat işlerinde parmakla gösterilen, mühendis olan kimseler görürsün. Yanımızda ziraat konusunda ziraat bakanından daha uzman olan bazı gençler vardır.
Böylece ancak din hususunda ihmalkârlık ve gevşeklik gösterirler. Bu durum bizi, dinimizi, ona ehil olmayan kimselerden alır hale getirmiştir.
Bedevi, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geliyor ve: “Ey Muhammed! Sana soracağım ve sorumun şiddetinden dolayı gönlüne bir şey gelmesin” diyor. Bir diğeri: “Allah için söyle, bunu sana Allah mı emretti?” diyor. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e: “Allah için söyle, bunu sana Allah mı emretti?” diyor. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de: “Evet” diyordu.
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, Ensar’dan, Kureyş ile beraber savaşa çıkıp, kâfir ordusu içinde kendilerine gelen bedevilere, hurmadan bir şeyler vermelerini talep edince, Ensardan birisi:
“Ey Allah’ın rasulü! Bu kendi görüşün mü, yoksa Allah katından mı?” dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
Bu ancak benim tarafımdan, size şefkat etmemden dolayı” buyurmuştur. Dediler ki:
“Hayır, vallahi bizler kâfirler iken tek bir hurma dahi vermezdik. Allah bize İslam’ı lütfettikten sonra olmaz.”
Yine onlar Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e: “Ey Allah’ın rasulü! Muhakkak ki Allah haktan hayâ etmez. Kadın ihtilam olduğu zaman gusletmeli midir?” diyorlardı.
Tabiun da aynı şekilde sahabeye soruyorlardı. Şayet durum, kavmimizin istediği gibi olsaydı bu hayra asla ulaşamazdık. Buhari, Muslim, Ahmed’in Müsned’i bize ulaşmazdı. Şayet: “Dört rekât namaz kıl, şöyle ve şöyle yap” diyorlarsa sermayeden harcıyorlar.
Kişiye delil ile fetva verildiğinde bu tatmin eder ve Allah onu ilmiyle mübarek kılar.
Bir kimsenin sözünü: “Suretler haramdır” diye ezberlediğinde, onun haram olduğunun delili nedir? Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Muhakkak ki melekler içinde köpek veya suret bulunan bir eve girmezler” buyurdu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah suret yapanlara lanet etsin” buyurdu şeklinde hadisleri ezberlesen fayda ile dönersin. Ama sana: “Suret haramdır” dese, sonra bir diğerine gidersin, o da sana: “Bu hatalı görüştür, o  cahildir, haram olan suretler taştan yontulmuş putlardır, bu resimlere ise suret denilmez” der!
Yine ibadet konusunda sana: “Şöyle ve şöyle yap” derim.
Siz sünnet ehlisiniz! Size fetva sorduğunuz kimseden delili istemekte hırslı olmanızı ve: “Allah Teâlâ şöyle buyurdu, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu” diye bir delil olmadan kimseye fetva vermemenizi nasihat ediyorum.”
Kaynak: Kurratu’l-Ayn Fi Ecvibeti Kaidi’l-Alâbî ve Sahibi’l-Adîn (s.13 vd.)
Tercüme: Ebu Muaz


[1] Şeyh Mukbil b. Hadi rahimehullah, Televizyonun haram olduğu görüşünde olduğu için böyle söylemektedir. Lakin doğrusu, televizyon cihazının kendisinin haramlığına dair açık bir nas yoktur. Ancak suret, müzik, erkeklerle kadınların birbirlerini seyretmeleri, yayınların içeriğindeki ifsad edici unsurlar gibi illetler sebebiyle televizyon cihazı dolaylı yollardan haram görülmektedir.
[2] Hiçbir sebep olmadan namazları cem etme hakkında ruhsat sabit olmuştur. Şeyh Mukbil’in burada bu karşı çıkmasında iki ihtimal söz konusudur:,
1- Ya bunun sürekli hale getirilerek ruhsatın bir asıl haline getirilmesi endişesi. Zira asıl olan, her namazın kendi vaktinde kılınmasıdır ve en faziletli olan budur. Nitekim bütün namazları cem ederek kılan bazı gevşek kimseler “Çay deminden, selefî ceminden belli olur” şeklindeki deyimi kullanarak, sanki namazların cem edilmesi ruhsat değil de, daha faziletli imiş gibi bir intibaya sebebiyet vermektedirler. Bu, namazın kendi vaktinde kılınmasındaki fazileti bildiren nasları hafife almaya götürdüğü için tehlikeli bir düşüncedir.
2- Yahut bu konuda delili bilmeden sırf sünnet ehlinden hüsnü zan beslediği kimseleri taklidle bu amele devam edilmesi. Zira delili bilmeden taklid haramdır.
Şeyhin her iki ihtimali de kastetmiş olması münkündür. Allah en iyi bilendir.

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)