- ek açıklama ile düzenlendi-
İnsanlarda küfür zahir olur ve yaygınlaşırsa onların umumen
kâfir olduklarına hükmedilir. Onlardan
muayyen fertler küfrü izhar etseler de etmeseler de, aksine bir delil
bulunmadıkça onların kâfir olduklarına hükmedilir. Pandemi bahanesiyle İblise
ve Deccalin sistemine kulluk eden, cemaat ve Cuma namazlarını iptal eden, maske
takarak sokağa çıkmaya zorlayan, zahirlerinde İslam'ın hiçbir alameti bulunmayan bilakis zahirlerinde küfrü izhar eden halklarda aslolan budur. Nitekim insanların kalplerini yarmakla emrolunmadık. Bu, insanların ahiretteki durumları hakkında değil, dünyada seçtikleri saffın hükmü hakkındadır. Zahirlerinde küfrü izhar ettikleri halde Müslümanlık iddiasında bulunanlar ise haklarında şer'î hüccet uygulanana kadar münafık konumundadırlar. Günümüzde Müslümanların imamı/halifesi bulunmadığı için ve paganistlerin son soğuk savaş hamlelerinden sonra Müslümanların ülkelerinin liderleri de bu sisteme boyun eğdikleri için, muayyen şahısların irtidatına hükmetme ancak her beldenin (varsa) ehl-i hal ve'l-akd (çözüm ve karar) mercii tarafından belirlenir.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
فَلَمَّا
رَأَى الْقَمَرَ بَازِغًا قَالَ هَٰذَا رَبِّي ۖ فَلَمَّا أَفَلَ قَالَ لَئِن
لَّمْ يَهْدِنِي رَبِّي لَأَكُونَنَّ مِنَ الْقَوْمِ الضَّالِّينَ فَلَمَّا رَأَى
الشَّمْسَ بَازِغَةً قَالَ هَٰذَا رَبِّي هَٰذَا أَكْبَرُ ۖ فَلَمَّا أَفَلَتْ
قَالَ يَا قَــــوْمِ إِنِّــــي بَــــرِيءٌ مِّــــمَّــــا
تُـــشْـــرِكُـــونَ إِنِّي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذِي فَطَرَ السَّمَاوَاتِ
وَالْأَرْضَ حَنِيفًا ۖوَمَــــا أَنَــــا مِــــنَ الْــمُــشْــرِكِــيــنَ
“Ardından ayı
doğarken görünce: “Bu rabbimdir” demişti. O da kaybolunca: “And olsun ki Rabbim
beni hidayet etmeseydi elbette sapanlardan olurdum.” demişti. Sonra güneşi
doğarken görünce: “Bu rabbimdir, bu daha büyük” demişti. O da batınca: “Ey
kavmim! Ben sizin şirk koştuğunuzdan uzağım.” demişti. “Muhakkak ki ben hanif
olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim ve ben müşriklerden değilim.” (En’âm 77-79)
وَإِذْ
قَالَ إِبْرَاهِيمُ لِأَبِيهِ وَقَــــوْمِــــهِ إِنَّنِي بَرَاء مِّمَّا
تَـــعْـــبُـــدُونَ
“Hani
İbrahim babasına ve kavmine demişti ki: “Şüphesiz ben sizin ibadet etmekte
olduğunuz şeylerden uzağım.” (Zuhruf 26)
وَإِذْ
قَالَ إِبْرَاهِيمُ لِأَبِيهِ آزَرَ أَتَتَّخِذُ أَصْنَامًا آلِهَةً ۖ إِنِّي
أَرَاكَ وَقَــــوْمَــــكَ فِــــي ضَــــلَالٍ مُّـــبِـــيـــنٍ
“Hani İbrahim babasına: “Azer! Putları ilahlar mı ediniyorsun?
Gerçekten de ben seni ve kavmini apaçık bir sapıklık içinde görüyorum.” demişti.”
(En’âm 74)
İbrahim aleyhi's-selâm
şirki onların arasında yaygın olan şekliyle umum olarak zikretmiştir. Halbuki
kavminden her bir ferdi şirk işlerken görmemiştir.
Allah Teâlâ
şöyle buyurmuştur:
إِنِّي
تَــــرَكْــــتُ مِــــلَّــــةَ قَــــوْمٍ لَّا يُـــؤْمِـــنُـــونَ
بِـــالـــلَّـــهِ وَهُــــم بِـــالْآخِــــرَةِ هُــــمْ كَــــافِــــرُونَ
وَاتَّبَعْتُ مِلَّةَ آبَائِي إِبْرَاهِيمَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ ۚ مَا كَانَ لَنَا
أَن نُّشْرِكَ بِاللَّهِ مِن شَيْءٍ ۚ ذَٰلِكَ مِن فَضْلِ اللَّهِ عَلَيْنَا
وَعَلَى النَّاسِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ يَــــا
صَـــاحِـــبَـــيِ الـــسِّـــجْـــنِ أَأَرْبَابٌ مُّتَفَرِّقُونَ خَيْرٌ أَمِ
اللَّهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ مَا تَعْبُدُونَ مِن دُونِهِ إِلَّا أَسْمَاءً
سَمَّيْتُمُوهَا أَنتُمْ وَآبَاؤُكُم مَّا أَنزَلَ اللَّهُ بِهَا مِن سُلْطَانٍ ۚ
إِنِ الْحُكْمُ إِلَّا لِلَّهِ ۚ أَمَرَ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا إِيَّاهُ
ۚ ذَٰلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
“Doğrusu ben Allah’a iman etmeyen ve kendileri ahireti
inkâr eden bir kavmin dinini terk ettim. Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un
dinine uydum. Allah’a hiç bir şeyle şirk koşmamız bizim için olacak şey
değildir. Bu, bize ve insanlara Allah’ın bir lütfudur. Fakat insanların çoğu
şükretmezler. Ey zindan arkadaşlarım! Birbirinden ayrı rabler mi daha
hayırlıdır, yoksa kahhar olan bir tek Allah mı? Sizin O’ndan başka ibadet
ettikleriniz, kendinizin ve babalarınızın adlandırdığı bir takım isimlerden
başkası değildir. Allah bunlara dair hiçbir delil indirmemiştir. Hüküm,
yalnızca Allah’ındır. O, kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir.
Dosdoğru din işte budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Yusuf 37-40)
Yusuf aleyhi's-selâm Allah’ı ve ahiret gününü inkarı, o
kavimde zahir olan şekliyle genel olarak zikretmiştir. Onların hepsini küfrü
izhar ederken görmemiştir. Bu yüzden zindan arkadaşlarını tevhide davet
etmiştir.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
وَإِذْ
قَالَ مُوسَى لِـــقَـــوْمِـــهِ يَا قَوْمِ إِنَّكُمْ ظَلَمْتُمْ أَنْفُسَكُمْ
بـــاتِّـــخَـــاذِكُـــمُ الْـــعِـــجْـــلَ
“Hani Musa
kavmine demişti ki: “Ey kavmim! Gerçekten siz o buzağıyı (ilah) edinmekle
kendinize zulmettiniz” (Bakara 54)
Musa aleyhi's-selâm,
buzağıyı ilah edinmeyi onlar arasında yaygın olduğu için genel sıfatta
zikretmiştir. Onlardan her birini buzağıya ibadet ederken görmemiştir.
Allah Teâlâ
şöyle buyurmuştur:
وَإِلَى عَادٍ أَخَاهُمْ هُودًا قَالَ يَــــا قَــــوْمِ
اعْــــبُــــدُوا الــــلَّــــهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ
“Ad’a da
kardeşleri Hud’u (gönderdik). Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a ibadet edin, sizin
O’ndan başka ilahınız yoktur!” (A’raf 65)
İslam’a girme
hitabı genel sıfatta gelmiştir. Hud aleyhi's-selâm onların her birinin küfrü
izhar ettiğini görmemişti.
Allah Teâlâ
şöyle buyurmuştur:
إِنِّي
وَجَدتُّ امْرَأَةً تَمْلِكُهُمْ وَأُوتِيَتْ مِن كُلِّ شَيْءٍ وَلَهَا عَرْشٌ عَظِيمٌ
وَجَدتُّهَا وَقَـــوْمَـــهَـــا يَـــسْـــجُـــدُونَ لِـــلـــشَّـــمْـــسِ
مِــــن دُونِ الــــلَّــــهِ وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ
فَصَدَّهُمْ عَنِ السَّبِيلِ فَهُمْ لَا يَهْتَدُونَ
“Gerçekten, onlara hükümdarlık eden, kendisine her şey verilmiş ve büyük bir
tahtı olan bir kadınla karşılaştım. Onun ve kavminin, Allah'ı bırakıp güneşe
secde ettiklerini gördüm. Şeytan, kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de
onları doğru yoldan alıkoymuş. Bunun için doğru yolu bulamıyorlar.” (Neml 23-24)
Hüdhüd burada
güneşe secde edenleri, o kavimde yaygın olan şekliyle genel sıfatta
zikretmiştir. Onlardan her bir ferdin güneşe taptığını görmemiştir.
Allah Teâlâ
şöyle buyurmuştur:
هَٰــــؤُلَاءِ
قَـــوْمُـــنَـــا اتَّــــخَــــذُوا مِــــن دُونِــــهِ آلِــــهَــــةً ۖ
لَّوْلَا يَأْتُونَ عَلَيْهِم بِسُلْطَانٍ بَيِّنٍ ۖ فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَىٰ
عَلَى اللَّهِ كَذِبًا
“Şu bizim kavmimiz Allah'tan başka ilahlar edindiler. Bari onlara dair
açık bir delil getirselerdi. Öyle ise Allah hakkında yalan uydurandan daha
zalim kimdir?” (Kehf 15)
Kehf ashabı, o
kavmin arasında Allah’a kâfirlik yaygın olduğu için umum sıfatta
zikretmişlerdir. Onlardan her bir ferdin küfrü izhar ettiklerini
görmemişlerdir.
Allah Teâlâ şöyle
buyurmuştur:
قَدْ
كَانَتْ لَكُمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ فِي إِبْرَاهِيمَ وَالَّذِينَ مَعَهُ إِذْ
قَــــالُــــوا لِـــقَـــوْمِـــهِـــمْ إِنَّــــا بُــــرَآء
مِـــنـــكُــــمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ كَفَرْنَا بِكُمْ
وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةُ وَالْبَغْضَاء أَبَدًا
حَــــتَّــــى تُـــؤْمِـــنُـــوا بِـــالـــلَّـــهِ وَحْــــدَهُ
“İbrahim ve
onunla beraber olanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani kavimlerine
demişlerdi ki: “Biz, sizlerden ve Allah dışında taptıklarınızdan uzağız. Sizi
tanımıyoruz. Sizinle aramızda, siz Allah’a bir olarak iman edinceye kadar ebedi
bir düşmanlık ve bir kin başgöstermiştir.” (Mumtehine 4)
Bütün nebiler (aleyhimu’s-selâm) şirk ve küfrü kavimlerinde
zahir olan şekliyle umum olarak zikretmişler ve onlardan teberri etmişlerdir.
Onlardan her bir ferdin Allah’a ortak koşmasına şahit olmamışlardı.
İmam Buhârî Ebu Hureyre radiyallahu anh’den şöyle rivayet
etmiştir:
لَمْ
يَكْذِبْ إِبْرَاهِيمُ عَلَيْهِ السَّلاَمُ إِلَّا ثَلاَثَ كَذَبَاتٍ، ثِنْتَيْنِ مِنْهُنَّ
فِي ذَاتِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ، قَوْلُهُ {إِنِّي سَقِيمٌ} وَقَوْلُهُ: {بَلْ فَعَلَهُ
كَبِيرُهُمْ هَذَا}. وَقَالَ: بَيْنَا هُوَ ذَاتَ يَوْمٍ وَسَارَةُ، إِذْ أَتَى عَلَى
جَبَّارٍ مِنَ الجَبَابِرَةِ، فَقِيلَ لَهُ: إِنَّ هَا هُنَا رَجُلًا مَعَهُ امْرَأَةٌ
مِنْ أَحْسَنِ النَّاسِ، فَأَرْسَلَ إِلَيْهِ فَسَأَلَهُ عَنْهَا، فَقَالَ: مَنْ هَذِهِ؟
قَالَ: أُخْتِي، فَأَتَى سَارَةَ قَالَ: يَا سَارَةُ: لَيْسَ عَلَى وَجْهِ الأَرْضِ
مُؤْمِنٌ غَيْرِي وَغَيْرَكِ
“İbrahim
aleyhi's-selâm üç konu dışında asla yalan söylemiş değildir. Bunlardan ikisi
Allah Azze ve Celle’nin zatı içindir. Birisi;
“Ben hastayım” (Saffat 89) demesi, diğeri de:
“Belki onu şu
büyükleri yapmıştır” (Enbiya 63) sözüdür. Bir tanesi de Sâre hakkındadır. İbrahim
aleyhi's-selâm yanında Sâre olduğu halde bir cebbarın memleketine gelmişti.
Sâre insanların en güzellerinden idi. İbrahim aleyhi's-selâm ona:
“Bu cebbar senin benim karım olduğunu bilirse, senin için bana galebe
çalar. Eğer sana sorarsa kendinin kız kardeşim olduğunu haber ver. Çünkü sen
İslâm'da benim kızkardeşimsin. Zira yeryüzünde senle benden başka mü’min
bilmiyorum” dedi...”[1]
İbrahim aleyhi's-selâm
burada Cebbarın memleketinde zahir olana göre küfrü genel sıfatta zikretmiştir.
Halbuki onlardan her bir ferdin Allah’a ortak koştuğunu görmemiştir.
İmam Buhârî Esma
bt. Ebi Bekr radiyallahu anhuma’dan rivayet ediyor:
رَأَيْتُ
زَيْدَ بْنَ عَمْرِو بْنِ نُفَيْلٍ قَائِمًا مُسْنِدًا ظَهْرَهُ إِلَى الْكَعْبَةِ
يَقُولُ يَـــا مَـــعَـــاشِـــرَ قُـــرَيْـــشٍ وَالـــلَّـــهِ مَـــا
مِـــنْـــكُـــمْ عَـــلَـــى دِيــــنِ إِبْـــرَاهِـــيـــمَ غَـــيْـــرِي
“Zeyd b. Amr b.
Nufeyl’i sırtını kabeye dayamış halde ayakta dururken gördüm. şöyle diyordu:
“Ey Kureyş
topluluğu! Vallahi benim dışımda hiçbiriniz İbrahim aleyhi's-selâm’ın dini
üzere değildir…”[2]
Zeyd b. Amr b.
Nufeyl radiyallahu anh, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in risaletinden önce
Mekke halkında zahir olan duruma göre şirki genel sıfatta zikretmiştir. Halbuki
onlardan her bir ferdin şirk koştuğuna şahit olmamıştı.
Hâkim, Selman radiyallahu
anh’den şöyle dediğini rivayet etti:
كُنْتُ
رَجُلًا مِنْ أَهْلِ جَيٍّ وَكَــــانَ أَهْــــلُ قَـــرْيَـــتِـــي
يَــــعْـــبُـــدُونَ الْـــخَـــيْـــلَ الْـــبُـــلْـــقَ، فَكُنْتُ أَعْرِفُ
أَنَّهُمْ لَيْسُوا عَلَى شَيْءٍ، فَقِيلَ لِي: إِنَّ الدِّينَ الَّذِي تَطْلُبُ
إِنَّمَا هُوَ بِالْمَغْرِبِ فَخَرَجْتُ حَتَّى أَتَيْتُ الْمَوْصِلَ،
“Ben Ceyy
halkından bir adamdım. Karyemdeki halk alacalı ata tapıyorlardı. Ben onların
bir şey üzerinde olmadıklarını anlıyordum. Bana denildi ki: “Senin aradığın din
ancak Magrip’tedir.” Bunun üzerine çıktım ve Mavsıl’a geldim…”[3]
Selman
el-Farisi radiyallahu anh şirki, karyesinde risaletten önce zahir olan duruma
göre genel sıfatta zikretmiştir. Onların hepsini şirk koşarken görmüş değildir.
İmam Muslim rahimehullah, Amr b. Abese es-Sulemî radiyallahu anh’den şöyle
dediğini rivayet etti:
كُنْتُ
وَأَنَا فِي الْجَاهِلِيَّةِ أَظُنُّ أَنَّ النَّاسَ عَلَى ضَلَالَةٍ،
وَأَنَّــــهُــــمْ لَـــيْـــسُــــوا عَــــلَــــى شَــــيْءٍ وَهُــــمْ
يَـــعْـــبُـــدُونَ الْأَوْثَــــانَ…
“Ben Cahiliyye’de insanların sapıklık üzere olduklarını biliyordum. Onlar
bir şey üzerinde değildiler, putlara tapıyorlardı…”[4]
Amr b. Abese radiyallahu anh şirki, cahiliyyede yaygın olduğu şekliyle
umumi sıfatta zikretmiştir. Onlardan her bir ferdin şirkine şahit olmuş
değildi.
İmam Buhârî, Ebu Hureyre radiyallahu anh’den Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
أُمِرْتُ
أَنْ أُقَــــاتِــــلَ الــــنَّــــاسَ حَــــتَّــــى يَـــقُـــولُـــوا: لاَ
إِلَــــهَ إِلَّا الــــلَّــــهُ، فَمَنْ قَالَ: لاَ إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ،
فَقَدْ عَصَمَ مِنِّي نَفْسَهُ وَمَالَهُ، إِلَّا بِحَقِّهِ وَحِسَابُهُ عَلَى
اللَّهِ،
“İnsanlarla Allah’tan başka ibadete layık hak ilah olmadığına şahitlik
etmelerine kadar savaşmakla emrolundum. Bunu söyleyen, hakkı dışında, canını ve
malını benden korumuş olur. Hesabı ise Allah’a aittir.” Aynısını İbn Ömer radiyallahu
anhuma da rivayet etmiştir.[5]
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem umum olarak İslam’a girmeye davet
etmiştir. Davet ettiği fertlerden her birinin küfrü izhar ettiğini görmüş
değildir.
İmam Muslim, Ömer b. el-Hattab radiyallahu anh’den bedir savaşıyla ilgili
rivayetinde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dua ettiğini
rivayet etmiştir:
اللَّهُمَّ
أَنْجِزْ لِي مَا وَعَدْتَنِي، اللَّهُمَّ آتِ مَا وَعَدْتَنِي،
الـــلَّـــهُـــمَّ إِنْ تُـــهْـــلِـــكْ هَــــذِهِ الْـــعِـــصَـــابَـــةَ
مِــــنْ أَهْــــلِ الْإِسْــــلَامِ لَا تُـــعْـــبَـــدْ فِــــي الْأَرْضِ
“Allah’ım! Bana vaad ettiğini gerçekleştir. Allah’ım! Bana vaad ettiğini
getir. Allah’ım! İslam ehlinden olan bu grubu helak edersen yeryüzünde sana
ibadet edilmez.”[6]
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem duasında Bedir
savaşında kendisiyle birlikte cihad eden ashabı dışında yeryüzünde ancak Allah’a
kulluk etmeyen kâfirlerin bulunduğunu açıkça ifade etmiştir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem vefat edince
bedeviler irtidat etmişler, Ebu Bekr radiyallahu anh onlarda zahir olan duruma
göre genel sıfatta hükmetmiştir.
Berbehari rahimehullah şöyle demiştir:
وَاعْلَمْ
أَنَّ أَهْلَ الْعِلْمِ لَمْ يَزَالُوا يَردُّونَ قَوْلَ الجَهْمِيَّةِ، حَتَّى
كَانَ فِي خِلَافَةِ بَنِي الْعبَّاس تَكَلَّمَتْ اَلرُّوَيْبِضَةُ فِي أَمْرِ
الْعَامَّةِ، وَطَعَنُوا عَلَى آثَارِ رَسُولِ اللَّـهِ صَلَّى اللَّـهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ وَأخَذُوا بِالْقِيَاسِ وَالرَّأْيِ، وكَفَّرُوا مَنْ خَالَفَهُمْ،
فَدَخَلَ فِي قَوْلِهِمْ الجَاهِلُ وَالمُغفَّلُ وَالَّذِي لَا عِلْمَ لَهُ،
حَتَّى كَفَرُوا مِنْ حَيْثُ لَا يَعْلَمُونَ، فَـــهَـــلَـــكَـــتِ
الأُمَّــــةُ مِــــنْ وُجُــــوهٍ، وَكَــــفَــــرَتْ مِــــنْ وُجُــــوهٍ،
وتَـــزَنْـــدَقــــتْ مِــــنْ وُجُــــوه، وَضَــــلَّــــتْ مِــــنْ
وُجُــــوهٍ، وَابْـــتَـــدَعَـــتْ مِــــنْ وُجُــــوهٍ، إلَّا مَنْ ثَبَتَ
عَلَى قَوْلِ رَسُولِ اللَّـهِ صَلَّى اللَّـهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَأَمْرِهِ
وَنَهْيهِ وَأَصْحَابِهِ، وَلَمْ يَتَخَطَّى أَحَدًا مِنْهُمْ وَلَمْ يُجَاوِز
أَمْرَهُمْ، وَوَسِعَهُ مَا وَسِعَهُمْ، وَلَمْ يَرْغَبْ عَنْ طَرِيقَتِهِمْ
وَمَذْهَبِهِمْ، وَعَلِمَ أنَّهُم كَانُوا عَلَى الإِسْلَامِ الصَّحِيحِ،
وَالإِيمَانِ الصَّحِيحِ، فَقَلَّدَهُمْ دِينَهُ وَاسْتَرَاحَ.
“Bil ki ilim ehli, Abbas
oğullarının hilafetinde genel meselede konuşan ruveybida çıkıp Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’den gelen rivayetlere hakaret edinceye, kıyası ve
re’yi alıp kendilerine muhalefet edenleri tekfir etmelerine, hiçbir ilmi
olmayan cahil ve gafil kimseler bu işe girişinceye, farkında olmadan küfre
girmelerine kadar Cehmiyye’yi reddetmeye devam etmişlerdir. Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’’in sözü ve emri üzerinde ve ashabının emri
üzerinde sebat edenler, sahabelerden hiçbirini eleştirmeyen, onların durumu
hakkında haddi aşmayan, onların yeterli bulduğunu yeterli bulanla, onların yolu
ve mezhebinden yüz çevirmeyenler, onların sahih İslam ve sahih iman üzere
olduklarını bilen, dininde onlara uyup rahat eden ve dinin ancak Muhammed sallallahu
aleyhi ve sellem’in ashabına uymak olduğunu bilenler dışında ümmet çeşitli
yönlerden helak olmuş, birçok yönden küfre girmiş, birçok yönden zındıklaşmış, birçok
yönden sapmış ve birçok yönden fırkalara ayrılıp bid’atler çıkarmıştır “[7]
Ebu’l-Kasım el-Lalekai rahimehullah, İmam Sufyan es-Sevri rahimehullah’tan
şöyle dediğini rivayet etmiştir:
لَا
تُصَلِّ إِلَّا خَلْفَ مَنْ تَثِقُ بِهِ، وَتَعْلَمُ أَنَّهُ مِنْ أَهْلِ
السُّنَّةِ وَالْجَمَاعَةِ.
“Kendisine güvendiğin ve Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaatten
olduğunu bildiğin kimse dışında kimsenin arkasında namaz kılma.”[8]
İbn Ebi Ya’la dedi ki: Ebu Bekr el-Mervezi şöyle demiştir: “İmam
Ahmed’e şöyle soruldu: “Yolda kamet okunduğunu işitirsem (o cemaatle) namaz
kılayım mı?” Dedi ki:
“Bidatler çoğalmışsa hayır!”[9]
İbn Asakir rahimehullah dedi ki: “Dımeşk’lilerden birinin el
yazısıyla şunu gördüm: Bize Şeyh İmam Fakih Ebu’l-Hasen Ali b. Ahmed es-Suheylî
Dımeşk’te şöyle tahdis etti: Ben Duleyman şehrinde iken onların çoğunluğu
Rafizi idi ve ben de namazımı ferdî olarak kılıyordum…”[10]
[3]
Muslim'in
şartına göre sahih. Hâkim el-Mustedrek (6621) İsmail
el-Esbehani Delailu’n-Nubuvve (16) Ahmed (5/441) Taberânî (6/222) Ebu Nuaym
Delailu’n-Nubuvve (199) Ebu Nuaym Marife (3343) Ebu Nuaym Ahbaru İsbehan (1/75)
Hatib Taliyu Telhisi’l-Muteşabih (284) Suheyli Ravdu’l-Unf (2/332) İbnu’l-Cevzi
el-Muntazam (5/20) el-Elbani es-Sahiha (894) Mukbil b. Hadi Sahihu’l-Musned
(440)
[7]
Şerhu’s-Sunne (98)
[8]
El-Lalekai İtikad (278)
[9]
Tabakatu’l-Hanabile (1/59)
[10]
İbn Asakir Tarih (41/242)