Bismillah
Birkaç gün önce ittiba tevhidi ile
alakalı olarak Ebu Muhammed el-Mısrî’nin bir makalesini tercüme edip
yayınlamıştım. Bazı kimseler bu yazıdan dolayı tekfircilik ithamına kalkışmış,
ilim sahillerinden uzak, bataklık göllerinde gezinmeye başlamışlardır.
Şurasının altını çizerek belirteyim ki; prensibim;
delille arkasında duramayacağım veya aksini ispat eden deliller sunulduğunda
rücu edemeyeceğim bir yazıyı yayınlamamaktır.
İttiba tevhidi, selefin menhecini beyan
eden ilim ehlinin önemle üzerinde durdukları bir konudur. Haşa bunu biz
uydurmuş değiliz. İlim ehlinden bazısı, bu kısmı uluhiyet tevhidi kapsamında
gördüklerinden, ismini ayrıca zikretmeselerde mana olarak mutlaka buna dikkat
çekmişlerdir. Aşağıda ilim ehlinin ittiba tevhidi – diğer adıyla: mutabaat
tevhidi – hakkında sözlerini naklediyorum ki, öküz altında buzağı arayanlar
utansın ve tevbe etsinler!
Soru: Tevhidin kısımlarından dördüncü bir
kısım olarak ittiba tevhidini söyleyenin hükmü nedir?”
Cevap: Istılah olarak bu inkar edilemez. Taksime
değil, ancak manaya itibar edilir. İttiba tevhidi ibadet tevhididir. Dördüncü bir
kısım değildir. Bu ancak ibadet tevhididir. Lakin bunu dördüncü bir kısım
olarak zikreden kimse bilmiyorum.” (ed-Durus Fi’l-Akide 15/22)
İbnu’l-Kayyım rahimehullah şöyle
demiştir: “(Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem)e karşı edebin başı
şunlardır: Tam anlamıyla ona teslim olmak, emrine boyun eğmek, aklî denilen
bâtıl hayallerle itiraz etmeksizin verdiği haberi kabul ve tasdik ederek
karşılamak, bu haberler hakkında şüphe ve kuşkuya düşmemek, kişilerin görüşlerini
ve zihinlerin süprüntülerini onun önüne geçirmemek, nasıl ki O’nu gönderen
Allah Subhanehu Teâlâ; ibadet, huşu, zillet, tevbe ve tevekkülde birleniyorsa,
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i de hükmü kabul etmede, teslimiyette,
boyun eğmede ve itaatte birlemektir. İşte bu iki tevhiddir. Kulun Allah’ın azabından
kurtulması ancak bu ikisiyle mümkündür. Birisi rasulü gönderenin
tevhidi/birlenmesi, diğeri de rasule uyma tevhididir.” Medâricu’s-Sâlikîn (2/387).
Şeyh Salih b. Abdilaziz Alu’ş-Şeyh, İthafu’s-Sail adlı Tahaviyye
şerhinde (s.20) şöyle demiştir:
“İlim ehlinden bir gruba göre tevhid dört kısma ayrılır. Onlar dördüncü
kısım olarak mutabaat tevhidini yani Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e
ittibayı zikretmişlerdir. Onlar bu taksim ile iki şehadet kelimesinin delalet
ettiği manayı kastederler. Zira Allah’ın birlenmesi dediklerinde bunu üç kısma
ayırırlar. Allah’a izafe edilmeksizin mutlak olarak tevhid zikredildiğinde ise
dört kısma ayırırlar. Bunlardan üç kısmı Allah’a hastır. Dördüncüsü olan
mutabaat tevhidi ise Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e hastır. Çünkü teşrî’de Mustafa sallallahu aleyhi ve
sellem’den başkasına tabi olunamaz.”
Yine başka bir yerde şöyle der: “Tevhidu’l-Mutabaat tabirini İbn
Kayyım, Tahaviyye şarihi ve ilim ehlinden bir topluluk kullanmışlardır.” (Salih
Alu’ş-Şeyh, Tahaviye şerhi s.14)
Bkz.: Nasır el-Akl, Tahaviye şerhi (s.2) Hazımi, Şerhu’l-Usuli’s-Selase
(s.20)
Şeyh Hazimi, Kitabu’t-Tevhid şerhinde kendisine sorulan soruya
şöyle cevap vermiştir:
Soru: “Burada mutabaat tevhidi denilen dördüncü bir tevhid türü var
mıdır? Selefin menhecinde yöneticilere itaat ve onlara karşı ayaklanmamak bu
kısma dahil midir?
Cevap: Evet. Tevhidu’l-Mutabaatı zikreden, bu türü kastetmez. Ancak
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e tabi olmayı kasteder. Bu yüzden İbn Kayyım rahimehullah
bu cümleyi Medaricu’s-Salikin’de şöyle sunar: “Tevhidul mutabaat; tabi olunanın
birlenmesidir.”
Şemsuddin el-Efgani, Cuhudu’l-Ulemai’l-Hanefiyye
adlı kitabında (1/106) şöyle demiştir: “Tevhidin ikinci kısmına gelince, o
mutabaat tevhididir. Yine bu Bu tür tevhidin konumunu bilen Hanefi alimleri
indinde çok önemlidir. Nitekim onlar bu tür tevhidi ihlal eden kimsenin
alimleri ve rahipleri Allah’ın dışında rabler edindiklerini, şeyhlere ve
imamlara ibadet ettiklerini, Allah Teâlâ’ya şirk koştuklarını, böyle bir
kimsenin kafir bir müşrik olduğunu, tevbe etmezlerse öldürüleceklerini
açıklamışlardır. Nitekim şeyhleri ve imamları taklidde aşırılık yapanların hali
de budur. Derim ki: bu hanefi alimleri doğru söylemişlerdir. Zira bazı donuk, aşırı
taklitçiler imamları, sanki onlar rasul veya peygamberlermiş gibi
mertebelerinin üzerinde görüyorlar…”
Dr. Abdulaziz b. Muhammed b. Ali b.
Abdillatif Nevakizu’l-İman kitabında şöyle
der (2/48): “Tevhidu’l-ittiba ki bununla kastedilen, Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’e tabi olmanın gerçekleştirilmesidir. İttiba tevhidi; muhakeme
olma ve teslim olmada rasulün birlenmesidir. (Bkz.: Şerhu Akideti’t-Tahaviye
1/228) Durum böyle olduğuna göre Allah’ın indirdiği ile hükmetmek ittiba
tevhididir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Fakat hayır; Rabbine yeminler olsun
ki onlar, aralarında çekişlikleri şeyler hakkında seni hakem yapıp, sonra da
verdiğin hükümden dolayı içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyet
göstermedikçe îman etmiş olmazlar.” (Nisa 65) İbn Kesir bu ayet hakkında (3/211)
şöyle demiştir: “Allah Teâlâ kerim ve mukaddes zatına yemin ederek kimsenin Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e bütün meselelerdinde muhakeme olmadıkça iman
etmiş olmayacağını bildirmiştir. O’nun hükmü zahiren ve batinen boyun eğilmesi gereken haktır.”
Şeyh Ali el-Hudayr, el-Vicaze adlı Usulu’s-Selase
şerhinde (s.84) şöyle der: “İttiba tevhidi; Allah’a Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den gelenlerden başkasıyla ibadet etmemektir."
Muhammed b. Huseyn el-Ciyzani, El-Kavaid
Fi Marifeti’l-Bid’a adlı eserde (s.18) şöyle demektedir: “Allah Teâlâ’ya meşru
kılınanlarla yakınlaşmak bu dinin temel esaslarından büyük bir esastır. Hatta bu
Alah’ı birlemenin ve O’na imanın gereğidir. Bu; ittiba tevhididir. Aynı zamanda
bu amellerin salih olması ve kabulü için iki şart olan: ihlas ve ittiba
şartlarından birisidir.”
Muhammed Abdullah Ebi Bekr, es-Sunnetu’n-Nebeviyeti’l-Masdari’s-Sani
kitabında (s.42) şöyle der: “Nebevi sünnetin Kur’an-ı Kerim ile alakası, Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in risaletine şahitliğin, Allah Azze ve Celle’nin
tevhidine şahitlikle olan alakası gibidir. zira birinci şehadete Allah Azze ve
Celle’nin uluhiyetinde, rububiyetinde ve isim ve sıfatlarında tevhidi denilirken,
ikinci şehadete: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e ittibada tevhid
denilir.”