Şeyh Mukbil b. Hadi el-Vadiî rahimehullah şöyle demiştir:
“Malik, Şafii, Ahmed gibi imamlar – Allah onlardan razı olsun –
taklidi caiz görmemişlerdir dediğimize göre, İmam İbn Hazm rahimehullah da aynı
şekilde taklid edilmez. Onun “el-İhkam
Fi Usuli’l-Ahkam “ kitabı, fıkıh usulü kitaplarının en güzellerinden biri
sayılır. Fıkıh usulü kitapları “şu caizdir”, “şunu yap”, “şunu yapma”, “şu
vaciplik ifade eder”, “şu mubahlık ifade eder” vb. şeyler der. Ebu Muhammed b.
Hazm rahimehullah’a muhalif olarak çok az delil getirilmiştir. Zira o Allah’ın
kitabından ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetinden deliller
getirir. Bununla beraber kendisinin sahih saydığı ve sahih görmeyip zayıf
saydığı hadisler vardır. Bu diğer alimlerde olduğu gibi, tashih ve tad’îf
meselesidir. Onun nakli hüccettir. Ama kendi anlayışı, tıpkı anlayışlarından
istifade ettiğimiz diğer alimlerde olduğu gibidir. Onları taklid etmeyiz. Zira
taklid haramdır.
Müslümanın, Allah’ın dininde taklid etmesi caiz değildir. Avam dahi
olsa, Allah’ın kitabından ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
sünnetinden sormalıdır. Avam da Allah Teâlâ’nın: şu ayetlerinin kapsamındadır: “Rabbinizden
size indirilen bu Kitaba uyun; O'nun dışındakileri dostlar edinip de onlara
uymayın. Zaten ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.” (A’raf 3)
“Peygamber size neyi
verirse, onu alın; neden sizi nehyederse, ondan da sakının” (Haşr 7)
“O’nun emrine muhalefet edenler, başlarına bir
belânın gelmesinden yahut acı bir azaba uğramaktan sakınsınlar.” (Nur 63) Avam bu delillerin kapsamı
içerisinde mi yoksa değil mi? Öyleyse neden: “Avam taklid eder” diyorsunuz? Avam
da Allah Teâlâ’nın şu ayetinin kapsamındadır:
“Allah ve Rasülü bir şeye hükmettikleri zaman,
mü'min erkek ve mümin kadının kendi işlerinde artık başka bir şeyi seçmeye
hakları yoktur. Kim Allah'a ve Rasûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa
düşmüş olur.” (Ahzab 36)
Avamın öğrenmesi gerekir. Alime gider ve:
“Bu meselede Allah’n hükmü nedir?” diye fetva sorar. Sonra ona delil
zikredilir. Delili anlarsa anlar, anlamazsa ona bu meselede Allah’ın hükmü bu
denilmiş olur. Allah’a hamd olsun avam bir çok kimse görüyoruz; kimisi işçi,
kimisi hamallık yapıyor, kimisi çiftçi, türlü zorluklar altında çalışan
kimseler delil soruyorlar. Onlar, tahrif eden kimseleri aciz bırakıyorlar! Bazen
bir çiftçi bir bidatçinin önüne durarak: “Bu meselede delilin ne?” diyor. Bidatçi
ne diyecek? O da: “Biz ancak delile tabi oluruz. Bizi delilden başkasıyla aciz
bırakamazsın” der. Ben her Müslümana delili talep etmelerini nasihat ederim.
Size soruyorum ey Allah için kardeşlerim!
Avam mı daha çok, yoksa ilim ehli mi? Elbette avam çok. Neden çoğunluğun
kalabalığını artıralım da onları komünistlerin, baasçıların, Hristiyanların ve
İslam düşmanlarının kucağına bırakalım? Neden onları Allah’ın kitabıyla ve Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetiyle bağlantıya geçirmeyelim? Neden onlara
Allah’ın kendilerine farz kıldığı ilim talebini öğretmeyelim? Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “İlim talebi her Müslümana farzdır” buyuruyor. Avamın dışındakilere mi diyor? “İlim talebi avam dışında her
Müslümana farzdır” demiyor! Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah kimin hayrını murad ederse, onu dinde fakih (anlayış sahibi)
kılar” buyuruyor. Avam
dışındakileri mi diyor?!
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in
ümmetini her bağıranın peşine giden, otlayan hayvanlar gibi mi bırakalım? Bilakis
onların aralarında onların Allah’a kitabıyla ibadet edeceklerini ve Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetiyle ibadet edeceklerini açıklamalıyız ki,
bundan sorumlu olduklarının farkına varsınlar! Mevlid merasimi düzenleyenlerden,
Allah’tan başkasına dua edenlerden, ölülerin türbelerini mesh edenlerden,
boncukçu ve muskacılardan delilleri talep etsinler!
Ey toplumda Allah’a davet eden kişi, ne
oluyor? Nebî sallallahu aleyhi ve sellemin hutbesine avam, alim, cahil herkes
katılıyordu. Meclislerinin çoğunda: “Allah benim sözümü işitip kavrayan, sonra
işittiği gibi nakleden kimseye rahmet etsin” diyordu.
Yine birçok meclisinde: “Burada bulunan, burada olmayana tebliğ
etsin. Nice fıkıh taşıyan kimse vardır ki, fakih değildir” buyuruyor, Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem, tebliğ etmeye teşvik ediyordu.
İşte bu Müslümanın ve Allah’a davet
edenin durumudur! Bu, davetini, sınıflardan bir sınıfa tahsis etmemektir. Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem hakkında Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: “De ki Ey insanlar! Ben, sizin hepinize
birden Allah'ın rasulüyüm” (A’raf 158) O, Allah’ın bütün mükelleflere
gönderilmiş rasulüdür! Bazı davetlerde, taklid ve sapıklık davetçilerinin
durumunda olduğu gibi sadece falan ve filana özel değildir! Şüphesiz sapıklık
davetçilerinin çoğu geride kör topluluklar bırakmayı önemsiyorlar. Bu yüzden
adalet adı altında komünizme davet ediyorlar, onlar da icabet ediyorlar. Hürriyet/özgürlük
adı altında açılıp saçılmaya davet ediyorlar, onlar da icabet ediyorlar,
iktisad/ekonomi adı altında faizli bankalara davet ediyorlar, onlar da icabet
ediyorlar! Herhangi bir isim altında fesada davet edildiklerinde icabet
ediyorlar!
Avam hakkında Allah’tan korkmamız ve onların Allah’ın kitabı ve Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetinden sorumlu olduklarını hissettirmemiz
gerekir…”