Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
{فَإِذَا
قَرَأْتَ الْقُرْآنَ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ}
“Kur’ân okuduğun zaman kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.”
(Nahl 98)
Taberî rahimehullah dedi ki: “Allah Teâlâ nebisi Muhammed sallallahu
aleyhi ve sellem’e şöyle diyor: “Ey Muhammed! Kur’ân okuyacağın zaman kovulmuş
şeytandan Allah’a sığın. Arap dili uzmanlarından biri bu ayette takdim ve te’hir
olduğunu iddia etti. Sanki ona göre manası şöyledir: “Kovulmuş şeytandan Allah’a
sığındığın zaman Kur’ân oku.” Onun bu sözünün haklılığı yoktur. Çünkü şayet
böyle olsaydı kovulmuş şeytandan ne zaman sığınılırsa Kur’ân okumak gerekirdi. Lakin
bunun manası açıkladığımız gibidir. “Kovulmuş şeytandan Allah’a sığın” sözü
vacip kılmak için değildir, ancak duyurma ve teşvik içindir. Yine hiçkimse
arasında ihtilaf yoktur ki Kur’ân’ı okuyan ve kıraatinden önce veya sonra
kovulmuş şeytandan Allah’a sığınmayan kimse bir farzı veya vacibi zayi etmiş
olmaz. İbn Zeyd bu konuda bizim söylediğimiz gibi söylerdi.”[1]
Begavî rahimehullah dedi ki: “Kur’ân kıraati esnasında
istiaze sünnettir. Âlimlerin çoğunluğu istiazenin kıraatten önce olması
görüşündedirler. Ebu Hureyre radiyallahu anh ise kıraatten sonra olur demiştir.”[2]
Nevevî rahimehullah dedi ki: “İstiazenin kıraatten sonra
olması Ebu Hureyre, İbn Sirin ve en-Nahaî’den rivayet edilmiştir. Ebu Hureyre radiyallahu
anh ayetin zahiriyle amel ederek fatihadan sonra istiaze yapardı. Sahih olan,
buna delalet eden hadislerden dolayı, kıraatten önce istiaze yapmaktır.”[3]
İbn Kesir rahimehullah
dedi ki: “Kurrâ'dan bir grub ve diğerleri dediler ki; kırâetten sonra istiâze
gerekir. Onlar âyetin zahirî siyakına bağlandılar ve İbâdetten fariğ olduktan
sonra hayreti defetmek için böyle dediler. Bu görüşte olanlar İbn Kalûka'nın ifâdesine
göre Hamza ve Ebu Hatim es-Sicistanidir. Ebu'l-Kasım Yûsuf İbn Ali b. Cubare
el-Huzelî el-Magribî de el-Kâmil isimli eserinde bunu nakleder. Bu husus Ebu Hureyre'den
de nakledilir. Ancak bu nakil garîbtir. Fahruddin Muhammed b. Ömer er-Razi
Tefsir’inde İbn Sirin’den nakleder ve der ki: “Bu İbrahim en-Nehâi, Davud b.
Ali el-Esbehani ez-Zahiri’nin de görüşüdür. Kurtubî’nin nakline göre Ebu Bekr
b. el-Arabî bir topluluğun İmam Malik’ten; Kari’nin Fatiha’dan sonra istiaze
yapacağı görüşünü naklettiğini zikretmiş ve bunu garip bulmuştur Yine üçüncü
bir görüş zikredilmiştir ki, bu da her iki tarafın delillerini cem ederek istiazenin
kıraatin başında ve sonunda yapılmasıdır. Bunu da Fahruddin (er-Razi) nakleder.
Cumhûr'un üzerinde birleştiği meşhur görüş, tilâvetten önce istiâze
çekilmesidir. Böylece vesvese verenin (şeytânın) defi sağlanır. Onlara göre:
{فَإِذَا
قَرَأْتَ الْقُرْآنَ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ}
“Kur'an okuduğun
zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın.” (Nahl, 98) âyetinin mânâsı
Kur'an okumak istediğin zaman şeklindedir. Nitekim:
{إِذَا
قُمْتُمْ إِلَى الصَّلاةِ فَاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَأَيْدِيَكُمْ}
“Namaza kalktığınız
zaman, yüzlerinizi, dirseklere kadar, ellerinizi yıkayın…” (Mâide, 6)
âyeti “kalkmak istediğiniz” zaman diye tefsir edilmiştir. Bu konuda Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem'den pek çok hadîs delil getirilmiştir.”[4]
İbn Kesir rahimehullah
bundan sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in namazda kıraatten önce
istiaze yaptığına dair bazı rivayetleri zikretmiştir.
İlim ehlinin bu
sözlerinden anlaşıldığına göre istiazenin kıraatten önce olması veya kıraatten
sonra olması hususunda tabiinden selefin farklı uygulamaları olmuştur. Ebu
Hureyre radiyallahu anh’den nakledilen fiile dair rivayetin ise sabit
olmadığına İbn Kesir işaret etmiştir.
Yukarıda seleften
nakledilen rivayetlerden sabit olanları da şu şekildedir:
Tavus rahimehullah Fatihadan
önce istiaze yapardı.[5]
Eyyub es-Sahtiyanî rahimehullah
şöyle demiştir: “İbn Sirin rahimehullah namazda Ummu’l-Kur’ân’ı (Fatihayı)
okumadan önce ve Ummu’l-Kur’ân’ı okuduktan sonra şeytandan sığınırdı. Yine dedi
ki: “Hasen (el-Basrî) kıraatten önce sığınırdı”[6]
Hammad dedi ki: “İbrahim
en-Nehaî fatihadan sonra istiaze yapardı. Said b. Cubeyr ise fatihadan önce
istiaze yapardı.”[7]
Muasır bid’at ehli âlimlerden
olan Salahuddin Ebu Arafe’nin; “Kıraatten önce istiaze yapmak bid’attir”
şeklindeki iddiasının ve “Kıraatten önce istiaze yapıldığına dair gelen
rivayetler namazdaki kıraat hakkındadır, namaz dışındaki kıraatten önce istiaze
bidattir” şeklinde yaptığı ayrımın da bir tutarlılığı yoktur. Nitekim Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’den kıraatten önce istiaze yaptığı, genel bir
ifadeyle sabit olmuştur:
Ebu’l-Mutevekkil en-Nacî rahimehullah’tan:
“Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh dedi ki:
أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ
يَقُولُ قَبْلَ الْقِرَاءَةِ أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
“Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem kıraatten önce: “Kovulmuş şeytan’dan Allah’a sığınırım”
derdi.”[8]
[1]
Taberî Tefsir (14/357)
[2]
Begavi Mealimu’t-Tenzil (5/42)
[3]
Nevevi el-Mecmu (3/284)
[4][4]
İbn Kesir Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim (1/103-105)
[5]
Sahih maktu. Abdurrazzak (2588) İbn
Hazm el-Muhalla (3/249) el-Mustagfiri Fadailu’l-Kur’ân (536)
[6]
Sahih maktu. Abdurrazzak (2590) İbn
Hazm el-Muhalla (3/250) el-Mustagfiri Fadailu’l-Kur’an (537-538)
[7]
Sahih maktu. Abdurrazzak (2593)
el-Mustagfiri Fadailu’l-Kur’an (540-41)
[8]
Hasen. Abdurrazzak (2589)
İbnu’l-Munzir el-Evsat (1277) el-Mustagfiri Fadailu’l-Kur’an (548) el-Elbani
İrvau’l-Galil (342) el-Elbani şahitlerini zikrederek sahih demiştir.