Dahhak b. Kays radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
إِنَّ بَيْنَ يَدَيِ السَّاعَةِ فِتَنًا كَقِطَعِ
اللَّيْلِ الْمُظْلِمِ فِتَنًا كَقِطَعِ الدُّخَانِ يَمُوتُ فِيهَا قَلْبُ الرَّجُلِ
كَمَا يَمُوتُ بَدَنُهُ يُصْبِحُ الرَّجُلُ فِيهَا مُؤْمِنًا وَيُمْسِي كَافِرًا وَيُمْسِي
مُؤْمِنًا وَيُصْبِحُ كَافِرًا يَبِيعُ فِيهَا أَقْوَامٌ أَخْلَاقَهُمْ وَدِينَهُمْ
بِعَرَضٍ مِنَ الدُّنْيَا
“Muhakkak ki kıyametin kopmasından önce
karanlık geceler gibi fitneler vardır. Duman parçası gibi fitneler de vardır.
Onda kişinin kalbi tıpkı bedenlerin ölümü gibi ölecek, kişi onda bir mü’min
olarak sabahlayacak, bir kâfir olarak akşamlayacak. Bir mü’min olarak
akşamlayan bir kâfir olarak sabahlayacak. O fitnelerde bazı topluluklar
ahlâklarını ve dinlerini, dünya malı karşılığında satacak.”[1]
Bu ümmet İstanbul Sözleşmesi gibi taguti
kanunlarla ahlaklarını, para teklifi ve darbe tehditi karşısında pandemi
yalanını dayatarak dinlerini satanlara şahit olmaktadır. Yine kalplerinin
ölümünü önemsemeyen milyonlarca insanın çok kısa bir zamanda namazlarından
vazgeçerek ve şeytanın maske takma emrine hiç sorgulamadan derhal icabet
etmekle İblise kulluğu izhar ederek nasıl kâfirlere dönüşüverdiklerine de şahit
olmaktadır.
Nuaym b. Hammad; Muhammed b. Muhacir ve el-Cuneyd
b. Meymun yoluyla, Safvan b. Amr’dan, Ebu Hureyre radiyallahu anh’ın şöyle
dediğini rivayet etti:
الْفِتْنَةُ
الرَّابِعَةُ عَمْيَاءُ مُظْلِمَةٌ تَمُورُ مَوْرَ الْبَحْرِ لَا يَبْقَى بَيْتٌ مِنَ
الْعَرَبِ وَالْعَجَمِ إِلَّا مَلَأَتْهُ ذُلًّا وَخَوْفًا تُطِيفُ بِالشَّامِ وَتَغْشَى
بِالْعِرَاقِ وَتَخْبِطُ بِالْجَزِيرَةِ بِيَدِهَا وَرِجْلِهَا تُعْرَكُ الْأُمَّةُ
فِيهَا عَرْكَ الْأَدِيمِ وَيَشْتَدُّ فِيهَا الْبَلَاءُ حَتَّى يُنْكَرَ فِيهَا الْمَعْرُوفُ
وَيُعْرَفَ فِيهَا الْمُنْكَرُ لَا يَسْتَطِيعُ أَحَدٌ يَقُولُ مَهْ مَهْ وَلَا يَرْقَعُونَهَا
مِنْ نَاحِيَةٍ إِلَّا مِنْ نَاحِيَةٍ يُصْبِحُ الرَّجُلُ فِيهَا مُؤْمِنًا وَيُمْسِي
كَافِرًا وَلَا يَنْجُو مِنْهَا إِلَّا مِنْ دَعَا كَدُعَاءِ الْغَرَقِ فِي الْبَحْرِ
تَدُومُ اثْنَيْ عَشَرَ عَامًا تَنْجَلِي حِينَ تَنْجَلِي وَقَدِ انْحَسَرَتِ الْفُرَاتُ
عَنْ جَبَلٍ مِنْ ذَهَبٍ فَيَقْتَتِلُونَ عَلَيْهَا حَتَّى يُقْتَلَ مِنْ كُلِّ تِسْعَةٍ
سَبْعَةٌ
“Dördüncü kör ve karanlık fitne denizin
dalgalandığı gibi dalgalanır, Arap ve Acemlerden zillet ve korkuyla
doldurmadığı bir ev kalmaz. Şam’ı dolaşır, Irak’ı kuşatır, eliyle ve ayağıyla el-Cezire’yi
(arap yarımadasını) devirir. Ümmet onda derinin gerilmesi gibi gerilir, belalar
şiddetlenir. Hatta o fitnede iyiliklere karşı çıkılır, kötülükler iyi görülür. Bir
kimse “dur, dur (yapma)” diyemeyecek, sonra bir tarafı kalkamadan diğer tarafı
tükenecektir. Kişi onda bir mü’min olarak sabahlar, bir kâfir olarak akşamlar.
Ondan ancak denizde boğulan kimsenin dua etmesi gibi dua eden kurtulur. Bu
fitne on iki sene sürer, sonra çekilir. Fırat açılıp altın bir dağ çıkar. Onun için
savaşılır, her dokuz kişiden yedisi öldürülür.”[2]
Nuaym b. Hammad yine aynı isnad ile Ebu Hureyre radiyallahu
anh’den şöyle dediğini rivayet etmiştir:
تَدُومَ الْفِتْنَةُ الرَّابِعَةُ اثْنَيْ عَشَرَ
عَامًا، تَنْجَلِي حِينَ تَنْجَلِي وَقَدِ انْحَسَرَ الْفُرَاتُ عَنْ جَبَلٍ مِنْ ذَهَبٍ،
فَيُقْتَلُ عَلَيْهِ مِنْ كُلِّ تِسْعَةٍ سَبْعَةٌ
“Dördüncü fitne on iki sene devam eder, sonra
açılan açılır, Fırat altın bir dağ çıkarır, onun için her dokuz kişiden yedisi
öldürülür.”[3]
Nuaym b. Hammad, Damra b. Rebia’dan, Yahya b. Ebi
Amr eş-Şeybani yoluyla Ebu Hureyre radiyallahu anh’den Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle dediğini rivayet etti:
الْفِتْنَةُ الرَّابِعَةُ تُعْرَكُ فِيهَا أُمَّتِي
عَرْكَ الْأَدِيمِ، يَشْتَدُّ فِيهَا الْبَلَاءُ حَتَّى لَا يُعْرَفَ فِيهَا الْمَعْرُوفُ،
وَلَا يُنْكَرَ فِيهَا الْمُنْكَرُ
“Dördüncü fitnede ümmetim derinin gerildiği
gibi gerilir, belalar şiddetlenir. Hatta o fitnede meşru olanlar meşru
görülmez, münker olanlara karşı çıkılmaz.”[4]
Yine aynı isnadla şöyle rivayet etmiştir:
قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
وَذَكَرَ الْفِتْنَةَ الرَّابِعَةَ لَا يَنْجُو مِنْ شَرِّهَا إِلَّا مَنْ دَعَا كَدُعَاءِ
الْغَرَقِ أَسْعَدُ أَهْلِهَا كُلُّ تَقِيٍّ خَفِيٍّ إِذَا ظَهَرَ لَمْ يُعْرَفْ وَإِنْ
جَلَسَ لَمْ يُفْتَقَدْ وَأَشْقَى أَهْلِهَا كُلُّ خَطِيبٍ مِسْقَعٍ أَوْ رَاكِبٍ مُوضِعٍ
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dördüncü
fitneyi zikretti ve buyurdu ki:
“Onun şerrinden ancak boğulan kimsenin dua
etmesi gibi dua eden kurtulur. O zamanın halkının en mutlusu sakınıp gizlenen
herkestir. Ortaya çıksa tanınmaz, evinde otursa yokluğu anlaşılmaz. O zamanın
en kötüleri ise belagatli her hatip ve bineğiyle harekette olanlardır.”[5]
Nuaym b. Hammad, el-Hakem b. Nafi’den, Cerrah
yoluyla Ertat b. el-Munzir rahimehullah’ın şöyle dediğini rivayet etti:
بَلَغَنِي أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ قَالَ فِي الْفِتْنَةِ الرَّابِعَةِ تَصِيرُونَ فِيهَا إِلَى الْكُفْرِ فَالْمُؤْمِنُ
يَوْمَئِذٍ مَنْ يَجْلِسُ فِي بَيْتِهِ وَالْكَافِرُ مَنْ سَلَّ سَيْفَهُ وَأَهْرَاقَ
دَمَ أَخِيهِ وَدَمَ جَارِهِ
“Bana ulaştığına göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem dördüncü fitne hakkında şöyle buyurdu:
“O fitnede küfre dönersiniz. O gün mü’min
evinde oturan kimsedir. Kâfir ise kılıcını sıyırıp kardeşinin kanını ve
komşusunun kanını döken kimsedir.”[6]
Abdulmelik b. Habib rahimehullah Eşratu’s-Saa
kitabında (no:8) dedi ki: “Bana ulaştığına göre Abdullah b. Amr b. el-As radiyallahu
anhuma şöyle demiştir:
لا تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى يَمْشِيَ
النَّاسُ عَرَايَا فِي السِّكَكِ مِنْ قِلَّةِ الْحَيَاءِ لا يَلْبَسُونَ ثَوْبًا وَيَرْكَبُ
بَعْضُهُمْ بَعْضًا كَتَسَافُدِ الْبَهَائِمِ وَلا تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى يُحْفَرَ
فِي بِئْرٍ طَرِيقُهُ سَبْعُونَ ذِرَاعًا (بَاعًا) لا يُدْرَكُ فِيهَا الْمَاءُ وَحَتَّى
يَحْسِرَ الْفُرَاتُ بِالْكُوفَةِ عَنْ جَبَلٍ مِنْ ذَهَبٍ فيقتتلون عليه فيقتتل مِنْ
كُلِّ عَشَرَةٍ تِسْعَةٌ.
“İnsanlar hayâsızlıktan dolayı sokaklarda bir
elbise giymeden çıplak yürümedikçe ve hayvanların çiftleştikleri gibi birbirleri
üzerine binmedikçe kıyamet kopmayacaktır. Bir kuyuda yetmiş kulaçlık kanallar
kazdıkları halde suya ulaşamadıkça kıyamet kopmayacaktır. Yine Kufe’de Fırat açılacak,
altın bir dağ çıkacak, onun için savaşacaklar, her on kişiden dokuzu
öldürülecektir.”
Nuaym b. Hammad, Rişdeyn’den, o İbn Lehia’dan, o
da Abdulaziz b. Salih’ten Huzeyfe radiyallahu anh’ın şöyle dediğini rivayet
etmiştir:
يَخْرُجُ الدَّجَّالُ فِي الْفِتْنَةِ الرَّابِعَةِ
بَقَاؤُهُ أَرْبَعُونَ سَنَةً يُخَفِّفُهَا اللَّهُ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ فَتَكُونُ
السَّنَةُ كَالْيَوْمِ
“Deccal dördüncü fitnede çıkar, onun kalışı
kırk senedir. Allah onu mü’minlere hafifletir. Bir sene bir gün gibi olur.”[7]
Ebu Hureyre radiyallahu
anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
يُوشِكُ
الفُرَاتُ أَنْ يَحْسِرَ عَنْ كَنْزٍ مِنْ ذَهَبٍ، فَمَنْ حَضَرَهُ فَلاَ يَأْخُذْ
مِنْهُ شَيْئًا
“Yakında Fırat,
altın hazinesini açar. Kim buna şahit olursa ondan bir şey almasın.”[8]
Ubey b. Ka’b radiyallahu anh’den: “Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim:
يُوشِكُ
الْفُرَاتُ أَنْ يَحْسِرَ عَنْ جَبَلٍ مِنْ ذَهَبٍ فَإِذَا سَمِعَ بِهِ النَّاسُ
سَارُوا إِلَيْهِ فَيَقُولُ مَنْ عِنْدَهُ لَئِنْ تَرَكْنَا النَّاسَ يَأْخُذُونَ
مِنْهُ لَيُذْهَبَنَّ بِهِ كُلِّهِ قَالَ فَيَقْتَتِلُونَ عَلَيْهِ فَيُقْتَلُ
مِنْ كُلِّ مِائَةٍ تِسْعَةٌ وَتِسْعُونَ
“Fıratın altın bir
dağ çıkarması yakındır. İnsanlar bunu işitince hızla ona giderler. Orada
olanlar: “İnsanları bırakırsak elbette hepsini alırlar” derler. Bunun üzerine
savaşırlar. Her yüz kişiden doksan dokuzu öldürülür.”[9]
[1]
Sahih. Taberanî (8/298) Hâkim (3/603)
Ahmed (3/453) Ebu Ahmed el-Hâkim el-Esami ve’l-Kuna (5/342) İbn Ebî Şeybe
Musned (651) İbn Sa’d Tabakat (7/410) İbn Batta el-İbane (2/585)
[2]
Zayıf. Nuaym b. Hammad el-Fiten (676)
isnadında el-Cuneyd b. Meymun meçhuldür.
[3]
Zayıf. El-Fiten (970)
[4]
Munkatı. Nuaym b. Hammad el-Fiten
(127)
[5]
Munkatı. El-Fiten (367)
[6]
Hasen maktu.
El-Fiten (370)
[7]
Zayıf mevkuf. El-Fiten (1559)
[8]
Sahih. Buhârî (7119) Muslim (2894)
[9]
Sahih. Muslim (2895)